Bir Gece Romanı
İLK ÖNCE İŞARET’LENDİ,
ARDINDAN İHANET’E UĞRADI.
ŞİMDİ İSE ZOEY BİR SEÇİLMİŞ…
Dünyada satış rekorları kıran, okuyan herkesi bağımlısı yapan gençlerin yeni gözdesi Gece Evi Serisinin 3’ncü kitabı SEÇİLMİŞ’te heyecan hız kesmeden katlanarak devam ediyor.
DİŞLERİNİZİ BU MUHTEŞEM MACERAYA GEÇİREBİLİRSİNİZ
Büyük bir felaket Zoey Kızıl kuşu bekliyor. En iyi arkadaşı artık ölümsüz. Dostları birer düşmana dönüşmekteler. Düşmanları ise birer dosta. Ve o kana susamış üç erkekle aynı anda çıkmaktadır. Genç bir vampir olmak hiç bu kadar cehenneme dönüşmemişti.
“Cast ekibi geri döndü ve kendi doğaüstü dünyalarının derinliklerinde ortalığı karıştırıyorlar…”
—Romantic Times BOOK reviews
“İşte karşınızda günümüzün en iyi gençlik serisi. Seçilmiş’te İşaret ve İhanet kadar etkileyici ve sürükleyici. Tutkunu olacaksınız…”
—Harrıet Klausner
HERKESİ GECE EVİ SERİSİ’NİN BU MUHTEŞEM MACERASINA DAVET EDİYORUZ..
BÖLÜM BİR
Kedim Nala’ya “Evvvet, ciddi anlamda berbat bir doğum günü geçiriyorum,” dedim.
(Pekala, dürüst olmak gerekirse Nata’nın benim kedim olduğunu söylemek yerine, benim onun insanı olduğumu söylemek daha doğru olur. Kediler nasıldır bilirsiniz: Onların sahipleri yoktur; personelleri vardır. Ve ben genelde bu gerçeği unutmaya çalışırım).
Her neyse, kediyle, sanki ağzımdan çıkan her kelimeye dört elle sarılıyomıuş gibi. konuşmaya devam ettim. Ki aslında hiç alakası yoktu. “On yedi senedir berbat yirmi dört Aralık doğum günleri yaşıyorum. Artık tamamen alıştım. Büyük bir olay değil yani.” Bu sözleri sadece kendimi ikna etmek için söylediğimin farkındaydım. Nala, o yaşlı, huysuz kadın sesiyle miyavladıktan sonra, tamamen saçmaladığımı anladığını göstermek istercesine, özel bölgelerini yalamaya koyuldu.
Gözüme biraz eyeliner çekme işinin sonuna gelirken “Olay şu,” diye devam ettim. (“Biraz” derken ciddiyim: Korkunç bir rakuma benzeyene kadar gözlerini boyamışsın.stili göz makyajı bana kesinlikle yakışmıyor. Aslında bence kimsede güzel durmuyor). “Gerçekten doğum günü hediyesi sayılmayacak, Noel temalı çünkü insanlar her zaman doğum günümü Noel’le kaynatmaya çalışırlar ama iyi niyetli bir kucak dolusu hediye alacağım ve bu cidden hoş değil.” Aynada Nala’nın iri gözleriyle karşılaştım. “Fakat o ahmak doğum günü hediyelerinden hoşnutmuşuz gibi rol yapıp gülümseyeceğiz. Çünkü insanlar doğum günüyle Noel’i bir arada kapatamayacaklarını, kaynatsalar bile sonucun başarılı olmayacağını anlamak istemiyorlar.”
Nala aks irdi.”İşte ben de aynı böyle hissediyorum,” dedim. “Ama kibar davranacağız; çünkü ben bir şey söylediğim zaman işler daha beter bir hal alıyor. Ucubik hediyeler aldığımla kalıyorum. İnsanlar bozuluyorlar ve her şey daha da t uh afi aşıyor.” Nala ikna olmuşa benzemiyordu. Bu yüzden dikkatimi aynadaki yansımama çevirdim. Bir an İçin eyeliner konusunda fa/la ilen gittiğimi düşündüm ama daha yakından bakınca, gobleninin bu kadar iri ve koyu renk görünmesinin arkasında eye liner gibi sıradan bir neden olmadığını gördüm. Vampire dönüşmek üzere İşaretlenmemin üzerinden tam iki ay geçmiş olmalına rağmen, gözlerimin arasındaki safir renkli hilal biçimindeki denme ve yüzümü çevreleyen, iç İçe geçmiş dantellerden oluşan detaylı filigran beni hâlâ şaşırtıyordu. Parmağımı, kıvrımlı helezon çizgilerinin üstünde gezdirdim. Ve sonra, ne yaptığımı bilmeden siyah kazağımın zaten geniş olan yakasını, sol omzumu açığa çıkaracak şekilde çektim. Kafamı şöyle bir sallayarak uzun, koyu renk saçlarımı yana attım ve ensemin hemen altında başlayan, omzumdan ve omurga kemiğimin her iki yanından aşağı, sırtıma doğru uzanan sıradışı deseni ortaya çıkardım. Her zamanki gibi, dövmemi görünce hayranlık ve korku karışımı bir ürpertiyle dolmuştum.Aynadaki yansımama “Sen kimseye beti emiyorsun,” diye fısıldadım. Sonra gırtlağımı temizledim ve aşın neşeli bir sesle “Ve başkalarına benzememek fena bir şey değildir,” diye şakı-dım. Kendi kendime gözlerimi çevirdim. “Her neyse işte.” Kafamı kaldırıp yukarı baktım ve görünmez olduğunu fark edince biraz şaşırdım. Yani demek istediğim, beni son bir aydır takip eden o devasa ve karanlık bulutun varlığını hissedebiliyordum. Aynadaki yansımama bakarak biraz alaycı bir sesle, “Burada yağmur yağmamasına şaşırıyorum doğrusu,” dedim. “Sence de saçlarıma çok İyi gelmez miydi?” Sonra iç geçirerek döndüm ve masamın üstüne bıraktığım zarfı aldım. Işıltılı iade adresinin hemen üstüne altın renkli harflerle HEFFER AİLESİ yazılmıştı. Kendi kendime “Can sıkıcı bu olsa gerek,” diye söylendim.
Nala bir kez daha alışırdı.
“Haklısın. Bu işi bir an önce halletmeliyiz,” İsteksiz bir tavırla zarfı açtım ve içindeki kartı çektim. “Ah, lanet olsun! Düşündüğümden de kötü.” Kartın ön tarafında büyük, ahşap bir haç vardı. Haçın tam ortasına (kanlı bir çiviyle)eski zamandan kalma parşömen tarzı bir kağıt tutturulmuştu. Üzerinde (tabii ki kanla) “Noel’in tek nedeni O” yazıyordu. Ve kartın içinde (kırmızı harflerle) MUTLU NOELLER yazıyordu. Altındaysa, annemin el yazısıyla “Senenin bu kutsanmış günlerinde aileni hatırladığını umuyoruz. Doğum günün kutlu olsun, Sevgiler. Annen ve Baban” yazıyordu.
Nala’ya “Tipik,” dedim. Midem sancıyordu. “Üstelik adam, babam bile değil.” Kartı ortadan ikiye ayınp atık kağıt sepetime fırlattım. Sonra bir süre yırtık parçalara baktım. “Ebeveynlerim beni yok saymıyorlar ama açıkça hakaret ediyorlar,” dedim. “Yok sayılmayı bin kere tercih ederim.” Kapımın vurulmasıyla yerimden sıçradım.
“Zoey, herkes nerede kaldığını soruyor.” Damien’in sesi kapıyı aşıp bana kadar ulaşmıştı.
“Bekle. Neredeyse hazırım,” diye seslendim ve düşüncelerimden silkinip aynadaki yansımama son bir kez daha baktım. Ve o anda omzumu açıkta bırakmaya karar verdim. “İşaretlerim kimseninki ne benzemiyor. Ayinler sırasında konuşurlarken gözlerini dikip bakacakları bir şey olsun bari,” diye mırıldandım.
Sonra iç geçirdim. Genelde bu kadar huysuz biri değilimdir. Fakat berbat doğum günüm ve berbat ebeveynlerim saye
Hayır. Kendi kendime yalan söylemekten vazgeçmeli.
‘ Keşke Stevie Rae de burada olsaydı,” dîye fısıldadım.
Son bir aydır, beni arkadaşlarımdan (kî buna erkek arkadaşlarım da her ikisi de dahildi) uzaklaştıran ve büyük, iç kapayın, iğrenç bir yağmur bulutu gibi başımın üstüne çöreklenen şey, işte buydu. Bir ay önce herkesin ölümünü izlediği ama benim ölümden dönen bir gece yaratığına donukluğunu bildiğim en yakın dostumu ve eski oda arkadaşımı öldürüyordum. Bunun kulağa fazla duygusal ve B sınıfı kötü bir film gibi geldiğini biliyorum. Gerçek şuydu ki, Stevie Rae şu anda alt katta benim uyduruk doğum günümün detaylarıyla uğraşıyor olmak yerine, Tulsa’nın altında bir yerlerde, eski bir tünelde, pusuya yatmış, gerçekten kötü ve kesinlikle pis kokulu, iğrenç yaratıklarla bir olup komplo kuruyordu.
“Hey, Z Hâlâ orada mısın?” Damien’in sesi bir kez daha duyuldu ve beni zihinsel vah vahlamalarımdan kurtardı. Sızlanıp duran Nala’yı kucakladım ve kiralık ebeveynlerimden gelen o korkunç doğum günü kartını arkamda bırakarak, beniendişeli bir suratla bekleyen Damien’in yanına koştum.
“Üzgünüm… Çok üzgünüm,” diye mırıldandım. Damien bana hızlı bir bakış attıktan sonra, yanımda yürümeye başladı.
“Doğum günü konusunda senin kadar az heyecanlı olan birini daha tanımadım,” dedi.
Kucağımda kıvranıp duran Nala ‘yi yere bırakırken kayıtsız bir gülümseme takınmaya çalıştım. “Toz kadar yaşlı olacağım ne bileyim oluz falan işte ve yaşım konusunda yalan söylemek zorunda kalacağım günler için alıştırma yapıyorum,” dedim.
Damien durdu ve bana döndü. Tamam. Hepimiz otuz yaşındaki vampirlerin en çok yirmi yaşında ve müthiş seksi göründüklerini biliriz,” dedi. “Aslında yüz otuz yaşındaki vampirler de yirmi yaşında ve müthiş seksi görünürler. Yani yaşın konusunda yalan söyleme olayı tamamen palavra. Gerçekten neler oluyor, söyler misin?’
Ben, tereddüt içinde, ona ne söylemem gerektiğini ve ne söyleyebileceğimi kestirmeye çalışırken, Damien tek kaşını kaldırdı ve öğretmen edasıyla “Benim gibi insanların duygulara karşı ne kadar duyarlı olduklarını sen de biliyorsun,” dedi. “Bu yüzden şu oyunları bir kenara bırakıp bana gerçeği anlatsan iyi olacak.”
Bir kez daha iç geçirdim. “Siz gayler ürkütücü önsezilere sahipsiniz.”
“Biz buyuz. Homolar; Nadir, gururlu ve fazla duyarlı.”
“Homo aşağılayıcı bir tabir değil mi?”
“Bir homonun kendisi tarafından kullanıldığı zaman, hayır. Bu arada beni oyalamaya çalışıyorsun ama hiç işe yaramadiğini söyleyeyim.” Ellerini kalçasına koyup ayağıyla yere vurmaya başladı.
Gülümsedim ama gülümsememin gözlerime yansımadığını bal gibi biliyordum. Birdenbire, beni bile şaşırtan bir yoğunlukla, Damien’e doğruyu söylemek İçin kıvranmaya başlamıştım.
Çenemi tutamadım ve “Stevie Rae’yi özlüyorum,” dedim.
Tereddüt bile etmedi. “Biliyorum.” Gözleri nemlenmişti.
İşte bu kadardı. Kelimeler, içimdeki barajın duvarı yıkılmış gibi, sökün ettiler. “Burada olmalıydı! Deli bir kadın gibi oradan oraya koştur malı, doğum günü süsleri aşmalıydı. Hatta belki de kendi elleriyle pasta yapmalıydı.”
“Gerçekten berbat bir pasta,” dedi Damien hafifçe burnunu çekerek.
“Evet ama annesinin favori tariflerinden biri olurdu.” Cümlenin ikinci yansını Stevie Rae’nİn sesini taklit eden okkalı bir Okie aksanıyla söylerken gözyaşlanma rağmen gülümsemiştim. Damien’in neden bu kadar üzgün olduğumu görmesine izin vermemin ve böyle hissetmemin ne kadar garip bir şey olduğunu düşünürken gülümsemem, nihayet, gözlerime ulaşmıştı.
“Ve hepimizi insanın çenesini acıtan o sivri tepeli doğum günü şapkalarını takmaya mecbur edeceği için, İkizler ve ben sinirli olurduk.” Damien samimi bir dehşetle ürperdi. “Tanrım, bu kadar mı çirkin olunur?”
Güldüm ve göğsümdeki daralma hissinin kısmen de olsa azaldığım hissettim. “Stevie Rae’de kendimi iyi hissetmeme yarayan bir şeyler var,” dedim. Damien’in mahzun gülümsemesinin donakaldığını görene kadar, şimdiki zaman kullandığımın farkında değildim.
“Evet, o harika bir kızdı,” dedi. Dt hecesini üstüne basa basa söylerken bana akıt sağlığımdan endişe duyar gibi bakı-
Gerçeği bilseydi. Ah, ona anlatabilseydim. Ama anlatamazdım. Çünkü o zaman ya Stevie Rae, ya ben, ya da ikimiz birden Ölürdük. Ve bu defaki ebedi bir ölüm
Bu yüzden, kaygılı dostumun koluna yapıştım ve onu, bizi kızlar yatakhanesinin ortak kullanım alanlarına, bizi bekleyen arkadaşlarımızın (ve ahmak hediyelerin) yanına indirecek merdivenlere çektim.
“Haydi gidelim. Canım hediye açmak istiyor,” diye yalan söyledim.
“Aman Tanrım! Benimkini açmanı sabırsızlıkla bekliyorum,” dedi Damien heyecanla. “Bulana kadar canım çıktı.”
Gülümsedim ve Damien’in ballandıra ballandıra anlattığı, sonu gelmeyen Kusursuz Hediye Arayışı hikayesini kafamı sallayarak dinledim. Genelde bu kadar aleni gay tavırları yoktur. Muhteşem Damien Maslin’in gay olmadığını söylemiyorum, tabii ki. Kesinlikle gaydir. Fakat aynı zamanda, kusursuz erkek arkadaş (tabi eğer siz de erkekseniz) fiziğine sahip, uzun boylu, kahverengi saçlı, İri gözlü, yakışıklı bir çocuktur. Kız gibi hareketleri olan gayler den değildir. Fakat konu alışveriş olunca, birden, kızsal eğilimler sergilemeye başlar. Bu yönünü sevmediğimi söylemiyorum. Bence iyi ayakkabı almanın öneminden bahsederken çok tatlı oluyordu ve gevezeliği o anda da ruhuma ilaç gibi geliyordu. Beni bekleyen (ne yazık ki) kötü hediyelere kendimi hazırlamama yardım ediyordu.
Beni gerçekten rahatsız eden asıl meseleye bir faydasının dokunmaması çok yazıktı doğrusu…..
“Seçilmiş” için 15 yanıt
Bir yanıt yazın
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yabancı)
- Kitap AdıSeçilmiş
- Sayfa Sayısı336
- YazarP. C. Cast/ Kristin Cast
- ISBN6054263011
- Boyutlar, Kapak13,5x21 cm, Karton Kapak
- YayıneviPegasus / 2009
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- On Üç Yıl Sonra ~ Jasper Kent
On Üç Yıl Sonra
Jasper Kent
Yıl 1825. Rusya on yıldır barış içinde, Bonaparte çoktan ölmüş, istila tehlikesi kalkmış. Albay Aleksey İvanoviç hâlâ Çar I. Aleksandr’ı korumakla görevli ama korkacak...
- Lujin Savunması ~ Vladimir Nabokov
Lujin Savunması
Vladimir Nabokov
“… Nabokov’un benzersiz evrenine henüz dalmamış olanlar için, Lujin Savunması mükemmel bir giriştir.” JOHN UPDIKE “… muazzam, olgun, modern bir yazar vardı karşımda, büyük...
- Gerçek ~ Terry Pratchett
Gerçek
Terry Pratchett
Yazıyor! Ankh-Morpork Times yazıyor! Yalnızca “gerçekleri” yazıyor!.. Efsane yazar Sör Terry Pratchett’ın benzersiz yaratımı “Diskdünya” serisinin ilk kez Türkçeye çevrilen yeni kitabı Gerçek, derin siyasi komploların düğümünü zekâyla...
Mükkemmel bir kitap ve gerçekten bağımlılık yapyor
Benim gibi toplumdan soyuntlanmış yada kendini soyutlamış insanlar için mükemmel bir seri
Ve eğer serinin ilk kitabı İŞARET i ardından İHANET i okuduysanız bu kitabı da okumalısınız
fazlasıyla sürükleyici bir roman. uzun sürmesine şaşmamalı. ilk 2 kitabı okudum bunu bekliyorum şimdi
ilk ikisini okudum.Süper bişi yaaaaa…
3. yü de okuyacağım arkadaşımdan.
ben işareti okudum ihaneti bugün aldım okuycam öyle olcak yani
BENCE ÇOK GÜZEL BİR KİTAB İNSAN BİR KERE OKUDUKTAN SONRA HEP OKUMAK İSTİYOR!
gerçekten muhteşem arkadaşlar 7. ve 8.si YANMIŞ bir solukta okuyup bititireceğiniz heyecenda devam ediyor
Okurken insan kendini kaptırıyor. Seçilmişi 2 gnde . İhaneti ise 1 günde okudum . Kendime şaşıyorum :D
süpper 1 kitappp çok sürükleyici çok güzel ve çok heyecanlı kitabı okumaya başladığında kitabı elinden hiç bırakmak istemiyosun :)
harika bir sri çok beğendim herkeze tavsiye ederim…:)
bencede çok sürükleyici bir seriydi.işareti okumadım bir yanlışlık yaptım orda ama tekrar okumayı göze alabilecek kadar sevdim.seçilmişi arıyorum bu bana iyi gelecek :)
alacakaranlıktan sonra cok kısa zaman da hevesle okuyup bi solukta bitirdiğim bi kitap serisi
harika:)
merveye katılıyorum alacakaranlıkdan sonra en iyi kitap
Çok güzel, yani bayldım bayıldm çook güzel yaa.
vay canına uyuyormuşumda haberim yok…kitabın biri , ikisi varmış ben daha 3 alamadım…offf…ara ki bulasın adıyamanda…
ben ihanet ve işareti okumadım sadece seçilmii okuyorum sonra vahşi kitabı var tabi