Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Sebastian Knight’ın Gerçek Yaşamı
Sebastian Knight’ın Gerçek Yaşamı

Sebastian Knight’ın Gerçek Yaşamı

Vladimir Nabokov

“Ben Sebastian’ım ya da Sebastian ben ya da belki ikimiz ikimizin de tanımadığı bir başkasıyız.” “‘Sebastian Knight’ın Gerçek Yaşamı’, kayboluşların, kaybedilenlerin, bir yere konulup…

“Ben Sebastian’ım ya da Sebastian ben ya da belki ikimiz ikimizin de tanımadığı bir başkasıyız.”
“‘Sebastian Knight’ın Gerçek Yaşamı’, kayboluşların, kaybedilenlerin, bir yere konulup sonra nereye konduğu unutulan mutluluğun romanı.”
JOHN LANCASTER

“Nabokov ‘dayanılmazın ağırlığını’ bölüştürüyor; anlatıcı, anlatılan kişi ve metnin arasında oluşan üçgen (…) yüzlere yapışan maskelerin, kim tarafından ve nasıl yapıştığının, yapıştırıldığının, yalnızca sözcükleri ve bu yolla oyunları kurmakla kanıksanabilir olduğunu örüyor.”
Nilgün Marmara (Kırmızı Kahverengi Defter)

*

Küçük Ama Önemli Bir Not

Knight (satrançta at, yatay ya da dikey olarak iki kare ilerleyip, ardından gene yatay ya da dikey olarak bir kare gider), bishop (satrançta fil. Üzerinde durduğu karenin renginden dışarı çıkamaz). Nabokov’un okura sunduğu –ve haklı olarak açıklanmasını istemediği– bilmeceler arasında öyle bir tanesi var ki, İngilizce bilmeyen okura haksızlık etmemek için açıklanması gerekiyordu. Tabii, okurun bu ipucunu nasıl değerlendireceği gene kendisine, okur olarak kendi yaratıcılığına kalmış bir şey – bu nedenle de “Nabokov ruhu”na pek fazla saygısızlık etmemiş sayılabilirim umudundayım.

Fatih Özgüven

1

Sebastian Knight 1899 yılının 31 Aralık günü, yurdumun eski başkentinde dünyaya geldi. Kestiremediğim nedenlerden ötürü adının açıklanmasını istemeyen yaşlı bir Rus hanım, bana bir gün Paris’te eskiden tuttuğu günlüğü göstermişti. O yıllar –anlaşılan– öylesine olaysız geçmiş ki, gündelik ayrıntıların dökümü (kişinin kendini ölümsüzleştirmesinin en biçare yolu) günün hava durumunu kısaca not etmekten ileriye gidememiş. Düşünülecek olursa, hükümdarların özel günlüklerinde de –ülkelerinde ne türlü karışıklıklar hüküm sürerse sürsün– genel olarak aynı konuya ağırlık verildiğini görmek ilginçtir. Belli bir şeyin peşine düşülmediği sürece talihin insanın yoluna neler çıkaracağı hiç bilinmez; kendi seçimimle izini sürdüğüm bir hedef olsa belki de hiçbir zaman ele geçiremeyeceğim bir şey duruyordu işte önümde. Bu sayededir ki Sebastian’ın doğduğu günün sabahının güzel, esintisiz bir sabah olduğunu, ısının (reomür ölçeğine göre) sıfırın altında on iki derece olduğunu söyleyebiliyorum size… ne var ki, kadıncağız ancak bu kadarını kayda değer bulmuş. Aslına bakarsanız adını gizli tutma kaygısına boyun eğmeyi de gereksiz buluyorum. Bu kitabı okuması epeyce uzak bir olasılık. Adı Olga Olegovna Orlova’ydı, hâlâ da öyle; yumurta yuvarlaklığında böyle bir ses uyumunu sizden saklamak yazık olurdu doğrusu.

Onun kuru üslubu, pek fazla gezip görmüşlüğü olmayan okuyucuya, günlüğünde anlattığı çeşitten bir St. Petersburg gününün gizli hazlarını iletmeye yetmeyecektir. Teni ısıtmak için değil sadece gözü okşamak için tasarlanmış bulutsuz gökyüzünün verdiği katışıksız zevk; geniş sokakların çiğnenmekten buzlaşmış karları üzerindeki kızak izlerinin orta çizgiye doğru bol at pisliğiyle karışarak aldığı hardal rengi; önlüklü gezgin satıcının koluna takıp dolaştırdığı parlak renkli balon demeti, toz gibi kırağının buğusuyla altın rengi donuklaşmış bir kubbenin yumuşacık eğimi; en ince dallarına kadar bütün çizgileri beyazla belirlenmiş parklardaki kayın ağaçları; kış trafiğinin hışırtısı, çıngırakları… hem bilir misiniz, şu anda (anılarda kalan o çocuğu biraz avutmak üzere) yazı masamın üzerine, karşıma koyduğum eski kartpostala bakıp da Rusya’da faytonların istedikleri yerde, istedikleri zaman, istedikleri gibi dönüverdiklerini görmek nasıl da tuhaf geliyor! İnsan, günümüz trafiğinin dümdüz, sakınımlı akışı yerine –bu elle boyanmış fotoğrafta– çok uzaklarda birdenbire anılara özgü o bayağılığın pembe taşkınlığına karışıp eriyen inanılmaz mavilikte gökler altında, her biri bir yana yatmış faytonlarla dolu, düşlerdeki kadar geniş bir sokak buluyor gözlerinin önünde.

Sebastian’ın doğduğu evin fotoğrafını ele geçirmem mümkün olmadı ama o evi çok iyi tanırım, çünkü ben de altı yıl sonra aynı evde dünyaya geldim. Babamız birdi, Sebastian’ın annesinden ayrıldıktan kısa bir süre sonra yeniden evlenmişti. Oldukça gariptir, Bay Goodman’ın Sebastian Knight’ın Trajedisi adlı kitabında (1936’da yayımlanan bu kitaba ileri…

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. İhtişam ~ Vladimir Nabokovİhtişam

    İhtişam

    Vladimir Nabokov

    “Yıldızlı evrenin trapezlerinde uçaninsan düşüncesi, altında uzanan matematikle birlikte, ağla çalışan ama birdenbire ağın aslında orada olmadığını fark eden bir akrobata benzer – Martin...

  2. Karanlıkta Kahkaha ~ Vladimir NabokovKaranlıkta Kahkaha

    Karanlıkta Kahkaha

    Vladimir Nabokov

    Nabokov’un Berlin dönemi romanlarından biri olan bu kitap, bir eleştirmenin deyişiyle, “zalimane bir başeser”dir; okuru, en “fotoroman” bir durumdan, şu “insanlık komedyası” denen şeyin...

  3. Terra Incognita ~ Vladimir NabokovTerra Incognita

    Terra Incognita

    Vladimir Nabokov

    “Gölgeli bir yer bulup çimene uzanmayı severdi, sağ dirseğinden destek alarak doğrulur, uluslararası durum üzerine uzun uzun konuşur ya da kardeşi Piyotr’dan bahsederdi. Piyotr...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Radetzky Marşı ~ Joseph RothRadetzky Marşı

    Radetzky Marşı

    Joseph Roth

    Evler dizisindeki bir yapı da günün birinde yangınla yok oldu mu yerine hemen bir başkası inşa edilmez, ardında bırakmış olduğu boşluk uzun süre öyle...

  2. Sadist ~ Stephen KingSadist

    Sadist

    Stephen King

    “Alo? Burası Sidewinder Polis Karakolu. Ben Memur Humbugagy” “Beni dinleyin, Memur Humbugagy. Çok dikkatle dinleyin ve sözümü kesmeyin. Çünkü ne kadar zamanım olduğunu bilmiyorum....

  3. Macera ~ Jack LondonMacera

    Macera

    Jack London

    Jack London, bir kez daha karanlığın yüreğine yolluyor bizi. Bu kez, Conrad’ın romanında olduğu gibi Kongo’da değil, sömürgeciliğin istasyonlarından biri olan Pasifik’teki Solomon Adaları’ndayız....

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur