Duvarlar konuşmaya başladığında, söyleyeceklerini duymazdan gelmek mantıksızdır.
İkiz kardeşler Scarlet ve Ivy, kötü kalpli üvey annelerinin isteğiyle bir yıllığına Rookwood Okulu’na gönderilir. Bu tüyler ürpertici yatılı okul, zalim müdürü ve soğuk koridorlarıyla meşhurdur.
Okulda meydana gelen gizemli hırsızlık olaylarının baş şüphelisi olarak gösterilen Scarlet, kendini aklamak için her şeyi yapar. Buna gece dedektifliği dâhildir. Bu sırada, okulun karanlık sırları da bir bir ortaya çıkmaya başlar.
Duvarlar, geçmişin sırlarını konuşmaktadır. Onları duyanlar ise Scarlet ve Ivy’den başkası değildir.
*
GİRİŞ
Ben Scarlet Grey. Bugüne kadar sonsuza dek yok olduğumu düşünüyordum.
Gece yarısı Rookwood Okulu’ndan alınıp bir akıl hastanesine kapatıldım ve adım değiştirildi. Bana deli olduğum söylendi. Tüm yaşananlar hayal gücümün ürünüymüş.
Herkes beni unuttu.
İkiz kardeşim Ivy dışında herkes…
O an gözlerime inanamadım. Pencerenin öbür yanından kendi yansımamı görüyorum sandım. Sonra kımıldadı karşımdaki.
Elini cama koydu. Bir dakika kadar öylece baktım. Camin iki yanından birbirimize baktık ve ben de elimi kaldırdım. Tam olarak aynadaki yansımam gibiydi.
Kurtulmuştum!
Kapıları hızla açıp dışarıya koştum. Joan Hemşire, arkamdan bağırıyordu. Karşısında durdum ve kollarımı ikizimin boynuna doladım.
“Ivy! Bu gerçekten sen misin?”
Ivy yüzüme bakınca gözyaşlarına boğuldu.
Belki benim de ağlamam gerekiyordu ama bunu yapamazdım. Hiç bu kadar mutlu olmamıştım. Öyle ki kanatlanıp havaya uçabilirdim. Beni bulmuştu, kurtulmuştum. Akıl hastanesinden çıkacaktım. Özgürdüm artık.
İşte bu yüzden ağlamak yerine kahkahalarla gülmeye başladım. Gülerek kardeşimi kendi etrafında o kadar çok çevirdim ki ağlarken gülmekten başka seçeneği kalmadı. Sonunda ikimiz de havuzun kenarına yığılıp kaldık.
“Ah Scarlet,” dedi hıçkırarak. “Bayan Fox bana senin öldüğünü söyledi. Ben… Ben ona inandım, gerçekten inandim. Babam da senin öldüğünü düşünüyordu. Ama sonra günlüğünü buldum ve sayfaları bir araya getirdim. Ama yine de… Sanmıyordum…”
O sırada yalnız olmadığımızı fark ettim. Hemşire ve sekreter de dışarıya çıkmıştı ama biri daha vardı.
“Bayan Finch!” Ayağa fırladım. “Siz neden buradasınız?”
Eski bale öğretmenim gözlerini dikmiş, bana bakıyordu. İri gözlerinde mutluluk ve şaşkınlık karışımı bir ifade vardı. “Selam Scarlet,” dedi. Elini kızıl saçlarına götürerek derin bir nefes aldı. “Buna inanamıyorum. Sen yaşıyorsun. Galiba oturmam gerekiyor.”
Onu kolundan tutup bir banka götürdüm. Adeta çöktü banka. “Annemi elime geçirirsem…” diye mırıldandı. Annesi mi?
Ivy oturduğu yerden güçlükle doğruldu. Gülmek ve ağlamaktan yorgun düşmüştü, hâlâ titriyordu. “Seni buradan çıkaracağız” dedi.
O anda gerçek, kâbus gibi çöktü üzerime. Ya doktorlar gitmeme izin vermezlerse? Ya hâlâ deli olduğumu düşünüyorlarsa?
İkizime doğru döndüm. “Tüm bunlar gerçekten oldu mu?” diye sordum kısık sesle. “Hepsi mi? Violet’in hain planları? Çatıdaki kavga? Bayan Fox’un onu götürüşü?”
Ivy bir an öylece baktı yüzüme ve evet anlamında başını salladı. “Hepsi ve daha fazlası…”
Bayan Finch, sekreterle birlikte içeri girdi. Burada kalmama ikna ederler kaygısıyla onu durdurmaya yeltendim. Ama olayı çözeceğini ve beni çıkaracağını söyledi.
Ivy ile omuzlarımızı birbirine verip havuzun kenarındaki banka oturduk. Tıpkı çocukluğumuzda, Phoebe teyzenin evinde kalırken Ivy onunla yaşamaya başlamadan çok önce birçok kez yaptığımız gibiydi.
Ivy, iyi olduğuma tamamen ikna olunca bana tüm olan biteni anlattı. Rookwood’a götürülüp benmişim gibi davranmaya zorlandığını, günlük sayfalarının peşine düşüşünü, yeni arkadaşı Ariadne’yi, kötü kalpli, paragöz Bayan Fox’u ve onun herkesten sakladığı kızı Bayan Finch’i öğrendim. Hayatımda ilk defa nutkum tutulmuştu.
Sözünü bitirdiğinde adeta bir akvaryum balığı gibi şaşkınlıktan ağzım açık kalmıştı. Sonunda konuşabildim. “Bunun ne anlama geldiğini biliyorsun, değil mi?” “Ne?” dedi.
“Ben bir DÂHİYİM. Planım işe yaradı! Sana bıraktığım ipuçlarını buldun!”
Ivy yüzüme kayıtsızca baktı, “Sen mi dâhisin?” Sırıtarak baktım ona.
“Ne oldu sana?” diye sordu, yüzü yeniden kaygıyla gölgelenmişti. “Burası… Hiç aklıma gelmezdi…”
Bu soruya hazırlıksız yakalandım. Kaşlarım çatıldı, midem bulanıyordu. Her şeye rağmen artık özgürdüm. Önemli olan da buydu, öyle değil mi?
“Lütfen,” diye üsteledi. “Bilmem gerekiyor.” Aklıma bir şey geldi. O korkunç, gri önlüğümün cebinde bütün sorularını cevaplayacak bir şey vardı. Tek söz etmeden cebimdekini ona uzattım.
Ben deliyim
En azından, bana öyle söyleniyor. Önceleri inanmadim buna. Elbette deli değildim. Me gördüğümü biliyordum Kizin adı Vio let idi ve Bayan Fox onu ortadan kaldırmişti. Ben oradaydım. Hepsini yazmıştım, öyle değil mi?
İçime bir kuşku girdi. Bütün bunların hayal gücümün urunu olduğunu söylediler Bir sğretmenin bir kız öğrenciyi yok ettiği bir çati kati senaryosu hayal etmişim. Doktor Abraham, bana bunun gerçek olamayacağını soyledi niye bir öğretmen bunu yapoindi ki? Hiçbir mantikli açıklaması yoktu Bayan Fox’u sevmediğim için boyle bir kuruntuya kapıldığını söyledi Butun bunları uydurduğu mu soylersem beni eve göndermeyi düşüneceklermiş
Elbette bunu kabul edemem. Ayrica eve gitmek istediğimden de emin değilim. Bu cehennemden kurtulmak istiyorum tabii ama ba bam ve üvey annem bana bir mektup bile yazmadılar Burada kapalı olduğumu biliyorlaroa eğer, beni umursamadıkları kesin. Umuroayan tek kişi Ivy, ama o da burada olduğumu bilmiyor muhtemelen Çunku eğer bilseydi, beni çıkarmak için gelirdi. Oyle değil mi?
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Hikaye-Roman-Masal Roman (Yabancı)
- Kitap AdıScarlet ve Ivy 2 / Duvardaki Fısıltılar
- Sayfa Sayısı328
- YazarSophie Cleverly
- ISBN9786052162552
- Boyutlar, Kapak13.5 x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviEksik Parça Yayınları / 2023
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Gün Olur Asra Bedel ~ Cengiz Aytmatov
Gün Olur Asra Bedel
Cengiz Aytmatov
Cengiz Aytmatov’un bütün dünyada geniş yankılar uyandıran bu romanı, yürek paralayan, tüyler ürperten bir haykırıştır. Fakat umutsuz bir çırpınış değil, tutsaklığa, baskılara ve sürgünlere...
- Sirte Kıyısı ~ Julien Gracq
Sirte Kıyısı
Julien Gracq
İki düş-ülke arasında yüzyıllardır süregelen alegorik bir savaş ve ülkeleri birbirinden ayıran, her an köpürmeye namzet bir deniz… İlan edilmiş ancak belirsizliklere gebe mütereddit...
- Kayboluş ~ Ken Grimwood
Kayboluş
Ken Grimwood
Hayatınızı başka bir insanın bedeninde yaşasaydınız… Artık beyninin içine yerleştirilen küçük elektrotların kontrolündeydi… Artık zihninin sessiz bölgeleri uyanıktı ve kendi sesinde ona ait olmayan...