Bircan Okmak, duygu yüklü bir kalemi ve zengin içeriğiyle okurları Kırgızistan’ın kalbinde unutulmaz bir yolculuğa davet ediyor. 2000-2005 yıllarında Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi’nde eğitim alan yazar, tarih öğretmeni olarak kariyerine devam ediyor.
‘Sasığım Benim 1’ adlı eseri, SSCB’nin dağılmasının ardından Kırgızistan-Bişkek’te hâlâ devam eden etkileri, birbirine yabancı Kırgız, Kazak, Tacik, Özbek, Rus ve Türk öğrenciler arasındaki ilişkileri ve toplumsal olayları konu alıyor. Okuyucular, farklı kültürlerin buluştuğu bir coğrafyada geçen bu dokunaklı hikâyede, dostlukların, aşkların ve özlemlerin izini sürecek.
‘’Türkiye’ye gitme zamanı yaklaştıkça mutlu oluyordu. Yine erkenden uyanmıştı. Sabahın bu saatlerini çok seviyordu. Bu zamanı yalnız geçirmeyi de seviyordu. Kahvaltısını ettikten sonra çayını alıp Kırık Kalpler köşesine geçti.
Demirlerin üzerine oturmuş, çayını sigarasını içerken, uzun bir aradan sonra Arzukan çıkageldi. Sarıldı Deniz’e:
– Sasığım benim! Çok özledim seni!
– Arzukan, nerelerdesin sen?
ÖNSÖZ
Eserde geçen olaylar, SSCB dağıldıktan sonra hålå etkilerinin devam ettiği Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te geçmektedir.
Aynı üniversitede okuyan birbirine yabancı Kırgız, Türk, Kazak, Tacik, Özbek ve Rus öğrenciler arasındaki ilişkiler ve bu ilişkileri zorlayan kültürel farklılıklar anla- tılmaktadır.
SSCB dağıldıktan sonra başta Türkiye’den olmak üzere dünyanın birçok ülkesinden gelen insanlar Biş- kek’te toplumsal kargaşaya neden olmuş ve şiddet olaylarının yaşanmasına yol açmıştır. Bu şiddet olayla- nndan en çok zarar gören Türk öğrencilerin yaşadıkları anlatılmaktadır.
BİRİNCİ BÖLÜM
1
Gözlerini araladı, tekrar kapattı. Uyanmak istemiyordu ama ar- tık uyuyamazdı. Başucundaki saate baktı, henüz yediydi. Gülüm. sedi. Uzun süredir ilk defa güzel bir düşle uyanmıştı. Biraz daha oyalandı yatakta. Bir an önce vaktin geçmesini istiyordu. Rüyasını düşündü, yine gülümsedi. İçi kıpır kıpırdı. Dayanamadı, kalktı. Aynaya baktı. Ne güzel görünüyordu bugün!
Terliklerini giyip lavaboya yollandı. Babuşka kalkmış bile. Er- kenden. Eh, akşam sekizde yatınca!
– Dobroe utro mama.
– Dobroe utro.
Aslında sabahları bu da benim gibi çoğu zaman sinirli kalkıyor. Bugün o yine öyle de, ben iyiyim. ilgilenmedi. Banyoya geçti. Elini yüzünü yıkadı. Baktı aynaya. Saçlarım? Saçlarını da yıkamaya karar verdi. Güldü. Bir rüya ne hale getirdi. Olsun, keyfim yerinde, bir güzel süsleneyim. Geçti odasına, babuşka hälä söyleniyordu. “Ne diyor bu” diyecek oldu, vazgeçti. Bugün iyiyim. Hiç uğraşamam. -Her gün her gün saç mı?
Anladım. Boşuna mama, boşuna… Keyfim yerinde, hele seninle hiç uğraşamam. Bir güzel aheste hazırlandı. Hafif bir makyaj yaptı. Tekrar aynaya baktı. Evet, güzel kızım vesselam! Güldü. Yavaş yavaş böyle deliriyor herhalde insan. Aman, delilik buysa ne güzel! Saat kaç? Sekiz buçuğa geliyor. İyi, çıkalım.
Kitaplarını, çantasını aldı, çıkmaya koyuldu. Babuşka ortalıkta yoktu. Sokağa attı kendini. Hava ne güzel bugün!
Ağaçlı yola geçti. Bir yerlere koşuşturan insanlar. Ağaçlar, ağaç lar… Resimlerdeki gibi, sıra sıra… Burası, bu yol, İzmir gibi. Yaşlı, Rus bir teyze erkenden tartıyı alıp işe koyulmuş. Yanında Kırgız bir kadın, küçük bir tezgâhta sigara satıyor. Biraz daha ilerleyince, sol tarafta internet kafe. Orada genç, yakışıklı Rus bir çocuk çalışıyor. Kapının önünde mi? Önünde, sigara içiyor ve yoldan gelene geçe- ne bakıyor. Selamlaştı. Her zaman girip çıktığımız yer, eşek değil ya! Biraz aşağısında yaşlı, Rus bir teyze oturmuş sandalyeye, dile- niyor. Bir gözü bantlı, öbürü de mi görmüyor ne?
-Pamogite pajaluysta.
Gülümsedi, bugüne güzel başlamanın ve rüyanın hatırına çıka- rp 5 Som verdi. Yürüdü. Sağ tarafta, ağaçların içinde gazete, dergi ve sigara satan Kamuk’a baktı. Cama hep çıplak kadın re- simleri koymuşlar. Kadının memelerine bak. Kocaman! Gülmek geldi. Böyle de ayyy! Başını çevirdi. Yoluna devam etti. Okula az kalmıştı. Sağa döndü. Geldik işte. Yeşil yandı, geç.
Kırık Kalpler köşesine baktı. Henüz kimse yoktu.
Okulun önünde Kırgız bir kadın… Sigara satıyor. Baktı, vardı si- garası. Geçti. Merdivenleri çıkıp kantine doğru yollandı. Bakındı, yoktu kimse. Aslında Seyhan’ı anıyordu. Onu bulup mutlaka rüya- sını anlatmalıydı. Doğru yorumlar yapıyor. Bu güzel bir rüya, kim- seye anlatmamalıyım. Seyhan’ı bekleyeyim.
-Günaydın Gülnara Abla.
-Günaydın Güzel.
-Bir çay, bir de peynirli samsı.
-Tamam. Samsılar daha yeni geldi. Hayırdır Güzel Hanım, bu gün çok güzelsin!
Gülümsedi bakıp:
-Bugün keyfim yerinde de ondan. Sen de her zamanki gibi çok güzelsin.
-Sağ ol canim.
Aldı çayını, samsısını, kantinde bir masaya oturdu. Sıcak sam- sısını yemeye, çayını yudumlamaya koyuldu. Arada da kapıyı gö- zetliyor, Seyhan’a bakıyordu. Saate baktı. 8.40.
-8.55’te ders başlayacak, nerede bu kız?
Çayını aldı, yan tarafa, Kınık Kalpler köşesine yollandı. Kısa pa- tika bir yol, ağaçlar ve banklar. Koydu kitaplarını, sigarasını çıkardı. Bir güzel yaktı, oturdu. Hemen o an keyfe geldi, dudaklarından dizeler dökülüverdi.
Bu anda ne düşmek dalgalara
Bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karim
Toprak, güneş ve ben bahtiyarım
Yine mi Nâzım? Kim olacaktı başka? Öylece dalıp gitti. -Ohoo, sabah sabah!
Elinde çay ve samsı ile Seyhan çıkagelmişti.
-Hah, Seyhan! Seni bekliyordum. Geç kaldın, on dakika sonra ders başlayacak.
-Dur, dur, ne oluyor? Öncelikle günaydın bebeğim. Kınalı ku zum, ne oldu?
Her zaman Deniz’e böyle konuşurdu. Upuzun eteği, yaz kış kol- lu kıyafetleriyle tam bir esmer güzeliydi. İlk geldiğinde bayağı çap- kınmış. Hakkında herkes bir şeyler söylemişti. Aman, bana ne, hem ne var bunda? Artık evli bir
– Acayip güzel bir rüya gördüm. Sabahın yedisinde uyandım, yarım saattir de anlatmak için seni bekliyorum. Kimse gelmeden sana anlatmam lazım.
– Daha gelmezler. Bizim dışımızdaki bütün bölümler 9.50’de derse başlıyor, bizi de karga bokunu yemeden getiriyorlar okula. Deniz’in yanına oturdu.
-Evet kuzum, şimdi sakin ol ve anlat.
– Seyhancığım, ben yolda yürüyorum, birden bizim sınıftan Serhat karşıma çıkıyor. Bana “Deniz, gökyüzüne baksana” diyor. Bakıyorum, iki tane güvercin, resmen dans ediyorlar havada. Sonra bir tanesi gelip elime konuyor. Ben güvercini okşuyorum ama korkarak. Sonra o da diğerinin yanına gidiyor ve yine birlikte
resmen benim için dans ediyorlar. Böyle uyanmışım.
Dönüp Seyhan’a baktı.
-Evet, ne demek?
Sigarasını yaktı, o yakınca Deniz de yaktı.
– Çok güzel, çok güzel bir tanem ya! Sevineceksin bir şeye, mutlu olacaksın.
Deniz’in gözlerine dikildi bakışları. -Güvercinler beyaz mıydı?
-Evet ama dur, üzerlerinde siyah benekler vardı. Bak onu şim-
di sen deyince dikkat ettim. Evet, bembeyaz değil benekliydi. Bembeyaz değildi.
Birden bozuldu bütün keyfi. Üzgün baktı Seyhan, anlamıştı. -Tamam, heyecanlanma, söyledin, anladım kuzum benim. -Acaba ne olacak?
Alaylı gülümsedi kendi ettiği lafa.
-Åşık mı olacağım?
Güldü Seyhan:
– İnşallah! Artık ol yani. Dört yıldır, söylesen kimse inanmaz. Bi- rak, yarın öbür gün evlendin diyelim, kocana söylesen inanmaz. Sessiz kaldı ikisi de. Çekingen söylendi ardından Deniz:
-Kenan vardı ya.
Burun kıvırdı Seyhan:
-Aman, üç gün çıkmışsın.
-Sen de ilk denemende aldatılsaydın, hem de en yakın kız ar- kadaşınla yapsaydı bunu erkek arkadaşın, benim gibi olurdun. Üzgün baktı Seyhan:
– Anlıyorum bir tanem ama artık yetsin. Uzun zaman olmuş, herkes aynı olacak diye bir şey yok ki.
-Haklısın canım benim ama işte bir türlü çözemiyorum. -Belki yeni biri, gerçekten düzgün biri çıkacak karşına. İnanmaz gözlerle baktı Deniz:
– Potansiyel belli. (Güldü.) Malzeme belli. Hadi derse çıkalım, vakit geldi.
Kalkmaya davrandılar. Sevgiyle bakıp gülümsedi Seyhan:
-Hıyar. Sabah sabah güldürme beni.
Kendisiyle alaya başladı:
– Aman, belki de başka bir şeydir.
Keyfini kaçırdığını düşünmüştü Seyhan:
– Aşktır aşk. Bir genç kızın rüyası başka ne olabilir? Hele bu dört yıldır rahibe gibi yaşayan bir genç kızsa.
Güldü Seyhan. İçtendi. Güldü Deniz de. Kalktılar. Elini Sey- han’ın beline sarıp “genç kız” lafına takıldı.
-Genç kız gördüğü rüyanın etkisiyle çok mutluydu. Merdiven- leri raks ederek çıkıyordu sanki. İlk defa kader ona gülmüştü. Şim- diye kadar feleğin sillesini yiyip durmuştu.
Kahkaha attı Seyhan:
-Deli kız. Senin en çok neyini seviyorum biliyor musun?
-Neyimi, dedi genç kız.
-Kötü bir durum bile olsa bundan hemen iyi bir şeyler çıkarı- yorsun. En önemlisi de tertemiz bir kalbin var.
-Genç kız, arkadaşının bu sözlerinden çok mutlu oldu. Kötü günlerini geride bırakarak iyi günlere yelken açtı.
-Defol lan. Hadi üçüncü kattayım ben, görüşürüz öğlen yemek- te, tamam mı?
-Genç kız ‘tamam görüşürüz’ dedi.
Merdivenlerde derse koşuşturanlar kahkahalarla gülen Seyhan ile Deniz’e, “sabah sabah” der gibi bakıyorlardı. Oralı olmadılar. Gülmesini tutamayan Seyhan kızıyormuş gibi yapmaya çalışı yor fakat bir işe yaramıyordu. Dayanamadı, kahkaha attı:
– Yürü git lan dersine.
Güldü Deniz de:
-İyi dersler canım benim.
– Görüşürüz bir tanem.
Çıktı dördüncü kata. Sınıfın kapısının önünde arkadaşları duru-
yordu. Gülümsedi. Her zamanki gibi Ekrem laf atmıştı:
-Yine otuz iki dişini gösteriyorsun, ne oldu sabah sabah? Sınıfa girecekken durup cevap verdi:
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Hikaye
- Kitap AdıSasığım Benim 1
- Sayfa Sayısı351
- YazarBircan Okmak
- ISBN9786256864665
- Boyutlar, Kapak14 x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviMythos Kitap / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Aşka Dönüş ~ Mauro (Mevlud) Martino
Aşka Dönüş
Mauro (Mevlud) Martino
Modern zaman muhaciri Mauro (Mevlud) Martino, on binlerce kişinin okuduğu Rücu isimli romanının ardından yine çok beğenilecek bir romanla okurunu mistik bir yolculuğa davet...
- On Gece Düşleri ~ Natsume Soseki
On Gece Düşleri
Natsume Soseki
“Etrafımdaki eşyalar bir görünüyor bir kayboluyor. Ama odaya uğramayan tek şey yıllardır peşinden koştuğum, arayıp da bulmaya çalıştığım ancak bir türlü erişemediğim hiçlik.” Japonya’nın...
- Daktilo Nebahat ~ Suat Derviş
Daktilo Nebahat
Suat Derviş
“Bugün çocuğu cephede bulunan bir anne de çocuğu canavarlar tarafından parçalanmış tarih öncesi bir anne gibi kuduz bir acı hissetmiştir. Biz kadınlar hangi yaştan,...