Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Sarmaşık
Sarmaşık

Sarmaşık

Şebnem İşigüzel

“O kış hayatlarımız sarmaşık dalları gibi birbirine geçecek, bütün felaketler ve kötülükler bizi bulacaktı. Birbirimizin varlığından haberimiz yokken, hayatlarımızı var eden tesadüfler birleştirecekti bizi….

“O kış hayatlarımız sarmaşık dalları gibi birbirine geçecek, bütün felaketler ve kötülükler bizi bulacaktı. Birbirimizin varlığından haberimiz yokken, hayatlarımızı var eden tesadüfler birleştirecekti bizi. Sarmaşıkların sırnaşık cılız gövdeleri gibi aşklarımız, kederlerimiz, kayıplarımız ve arzularımız birbirine dolanacaktı.”

Picasso’nun yeteneğini bizzat övdüğü ve artık renkleri tanıyamayan bir ressam olan Ali Ferah ile kitapları yok satan, dünyaca ünlü, Nobelli ama artık harfleri tanıyamayan bir yazar olan Salim Abidin’in yolları bir nöroloğun muayenehanesinde kesişir. Bu kesişme, onların ve etraflarındaki herkesin hayatını, bir sarmaşık gibi, merdiven merdiven birbirine bağlamaya ve dolandırmaya başlar. Bu roman Nobel ödüllü yazarın son romanı mı yoksa hayatı onunla tanıştıktan sonra altüst olan ressam Ali Ferah’ın coşkulu anlatısı mı? Şebnem İşigüzel eşsiz bir kurguyla bu iki unutulmaz kahramanının nezdinde İstanbul’a çalışmaya gelen Rusları, yıllar sonra geri dönen eski bir âşığı, mutsuz hamile bir ev kadınını bir araya getiriyor. Merakla okunan Sarmaşık’ın bir yerinde söylenildiği gibi “Bu ne polisiye bir roman, ne de bir cinayet romanı. Bu tesadüflerin romanı.”

Sarmaşık, içine girebileceğiniz ve orada var olabileceğiniz bir dünya vaat ediyor.

Günümüz Türkçe edebiyatın en özgün yazarlarından biri olan Şebnem İşigüzel Sarmaşık’ta muhteşem bir İstanbul kışı tasvir ediyor.
AVVENIRE

1
Tesadüfi Renkler

O kış hayatlarımız sarmaşık dalları gibi birbirine geçecek, bütün felaketler ve kötülükler bizi bulacaktı. Birbirimizin varlığından haberimiz yokken, hayatlarımızı var eden tesadüfler birleştirecekti bizi. Sarmaşıkların sırnaşık cılız gövdeleri gibi aşklarımız, kederlerimiz, kayıplarımız ve arzularımız birbirine dolanacaktı. Tesadüflerin hayatın atomları olduğunu, böyle saçmalıkları düşündüğüm için değil de, kafamı üç gün önce tıraş ettiğimden, o sert kır saçlar, şeffaf gibi görünen kafa derimi delip çıkmaya çalıştığından kafam kaşınıyor şimdi. Sakallarım da çıkmaya yakın böyle kaşınır benim. Yüzümü duvarlara, pencere pervazlarına, merdiven tırabzanlarına sürterek kaşımak isteyeceğim kadar çok kaşınır. Böyle, kaşınırken değil ama, kafamı tepedeki kelim gibi tıraşladığımda kendimi Picasso’ya benzetiyorum. Picasso’ya benzemek için onun gibi bakmak da gerekir tabii. Bendeyse nerede o bakışlar? Oysa bizzat tanışmıştım Picasso’yla; işte, pencereye düşen aksimle göz gözeyim şimdi: Bakabiliyor muyum Picasso gibi? Boşverin, geçelim.

Hayatımın en sakin son günü olduğunu bilmediğim bugün, bir haftadır karşı pencerede beliren, karnı burnunda kadının adının Sedef olduğunu öğrenmiştim. Elinde çirkin poşetlerle ağır aksak yürürken, “Sedef” diye seslenilmişti arkasından. “Sedef, bu ne hal?” Hamileliğine, doğurmasına yakından tanık bir arkadaşı olmalıydı. Daha o sabah, karşı pencereleri seyrederken, Sedef ve onun kocası olduğunu tahmin ettiğim adamı görmüştüm. İkisi de benim gibi pencerede dikilmişlerdi. Ama ne beni, ne diğer pencereleri izliyorlardı. Evlerinin önündeki çirkin bahçeyle de ilgileri yoktu.

Kocası, pencere camı üzerinde bir şeyleri gösteriyordu. Bunu yaparken bağırıyordu sanırım; şiddetle açılıp kapanıyordu ağzı. İlk defa daha göbekli ve daha kel görünmüştü gözüme. Böyle görünen kocasıydı elbette. Sedef, Jan Van Eyck’in en meşhur tablosundaki; hani, şu solgun yüzlü bir adamla el ele tutuşmuş poz veren, arkalarındaki yuvarlak aynada da tabloyu yapan ressamı gördüğümüz, perspektif ve işçilik harikası resimdeki o mahcup kadın gibiydi. Resmin adı, “Arnolfini ve Karısı”dır. Arnolfini, Brugge’ye yerleşmiş İtalyan bir tüccardır ve bu tablo, resim tarihine özel hayatı konu alan ilk örnek olarak geçmiştir. Bu resmi bana, Sedef’in yeşil olduğunu düşündüğüm elbisesi ve gebeliği hatırlattı.

Hoş, bizim Arnolfini bağırıp çağırmasa, karısıyla el ele tutuşup bana doğru, karşı apartmanın penceresinden onları izleyen portre ressamına doğru gülümseyerek baksa, o mutluluk resmindeki gibi görüneceklerdi. Uzun zamandır işsiz haliyle sadece kendi zevki için çalışan bir portre ressamı olarak canım sıkılıyordu. Sedef’i, yeşil olduğunu düşündüğüm elbisesiyle karnı burnunda, kendisine bağırdığı aşikâr olan kocasının karşısında gördüğümde, zavallı gebe ev kadınının kaderini tersine çevirecek.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Gözyaşı Konağı ~ Şebnem İşigüzelGözyaşı Konağı

    Gözyaşı Konağı

    Şebnem İşigüzel

    1876 yılı baharında gayrimeşru bebeğimi doğurmak üzere evin erkeklerinden habersiz Büyükada’ya gönderildim. Yanıma Bedriye Kalfa’yı verdiler. Evin kadınları baba ve ağabeyime küçük bir hikâye...

  2. Memoria ~ Şebnem İşigüzelMemoria

    Memoria

    Şebnem İşigüzel

    “Herkes hikâyesini en başından anlatmalı, yoksa anlaşılmaz.” Beş yaşında bir çocuk günün birinde Karılar Tekkesi’ne emanet edilir. Sorun şu ki çocuk erkektir. Ancak hikâye...

  3. Kirpiklerimin Gölgesi ~ Şebnem İşigüzelKirpiklerimin Gölgesi

    Kirpiklerimin Gölgesi

    Şebnem İşigüzel

    Şebnem İşigüzel, Kirpiklerimin Gölgesi’nde, henüz on bir yaşında bir kız çocuğunun yaşadığı akıl almaz olayları anlatıyor. Herkesin bildiği, ama kimsenin görmek istemediği bir trajedinin...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Kar Kuyusu ~ Hikmet HükümenoğluKar Kuyusu

    Kar Kuyusu

    Hikmet Hükümenoğlu

    Arkamda bir şey hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. Önce akşamın bu vaktinde koşuya çıkmış biri sandım. Ama böyle ıslak bir ses ancak bir hayvanın...

  2. Gökkuşağına İki Bilet ~ Attilâ ŞenkonGökkuşağına İki Bilet

    Gökkuşağına İki Bilet

    Attilâ Şenkon

    Mayısın beşini altısına bağlayan o Hıdrellez gecesi, gül ağaçlarının dibinden değişik dilekler topladı Hızır ve İlyas. Kimi yaptığı küçük bir ev maketiyle, kimi çocuğunun...

  3. Kızıl Aura ~ Soner GedikKızıl Aura

    Kızıl Aura

    Soner Gedik

    “Görüntülerden anlayacağınız gibi bütün bölgede sadece güvenlik görevlileri var. Bu dakikaya kadar yüz on dokuz ceset tespit edildiğini öğrenebildik. Bu cesetler yanmış, nasıl yandıkları...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur