Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Sarı Duvar Kâğıdı
Sarı Duvar Kâğıdı

Sarı Duvar Kâğıdı

Charlotte Perkins Gilman

Birinci dalga feminist akımın önde gelen isimlerinden Charlotte Perkins Gilman’ın kaleme aldığı, Maria Brzozowska’nın resimlediği Sarı Duvar Kâğıdı, Delidolu’nun resimli kitaplar koleksiyonundaki yerini alıyor. 19….

Birinci dalga feminist akımın önde gelen isimlerinden Charlotte Perkins Gilman’ın kaleme aldığı, Maria Brzozowska’nın resimlediği Sarı Duvar Kâğıdı, Delidolu’nun resimli kitaplar koleksiyonundaki yerini alıyor.

19. yüzyıl edebiyatının en önemli metinleri arasında gösterilen Sarı Duvar Kâğıdı, sinirsel buhranları nedeniyle sayfiye evinde “dinlenmeye çekilen” bir kadının toplumsal rollerin baskısı altında adım adım delirmesini anlatıyor.

Sanatsal çizimleri ve sert kapaklı özel baskısıyla koleksiyon değeri taşıyan bu sarsıcı öykü, şimdiye dek delilik üzerine yazılmış en kült eserlerden biri olarak anılıyor.

Feminist edebiyatın kilometre taşlarından Sarı Duvar Kâğıdı, doğumdan sonra yaşadığı sinirsel buhranları yüzünden hekim olan eşinin tavsiyesiyle dinlenmeye çekildiği yazlık malikânede, kocasının ve görümcesinin kontrol ve baskılarına rağmen gizlice yazı yazmaya çalışan ve kaldığı odadaki sarı duvar kâğıdının deseninden yola çıkarak halüsinasyonlar görmeye ve delirmeye başlayan bir kadının hikâyesini anlatıyor.

Toplum içerisinde keskin biçimde ayrılmış olan kadın erkek rollerini eleştiren Sarı Duvar Kâğıdı, aynı zamanda ruhsal olarak “hasta” olduğu gerekçesiyle okumaktan ve yazı yazmaktan alıkoyularak eve hapsedilen kadın imgesini temsil ediyor.

Charlotte Perkins Gilman’ın, sayısız farklı dile çevrilen; resim, görsel sanatlar gibi pek çok modern yapıta esin kaynağı olan; birçok kez tiyatro ve sinemaya da uyarlanan bu ölümsüz eseri, Başak Çaka’nın titiz ve dönemin ruhunu yansıtan özenli çevirisiyle yeniden okurlarla buluşuyor.

“Bu kâğıtta benim dışımda kimsenin bilmediği ve hiçbir zaman bilemeyeceği şeyler var. Desenin kırık bir boyun gibi yana sarktığı yerde bir çift pörtlek göz baş aşağı beni süzüyor.”

John ve benim gibi mütevazı insanların köklü bir aileden kalma, büyük bir evi yazlık olarak tuttuğu ender görülür. Kolonyal dönemden perili bir evi andıran bu malikâne, kuşaktan kuşağa miras bu mülk için insanın aşkta saadete erebileceği bir yer, derdim ama hayattan o kadarını da ummamak lazım! Yine de, ortada bir tuhaflık olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Yoksa neden uzunca bir zaman boş kalsın, sonra da böyle ucuza kiralansın ki? John bana gülüyor ya, evlilikte şaşılacak şey değil elbet bu. Aşırı derecede akılcı bir adam John. İnanca hiç tahammülü yok, batıl itikattan şiddetle tiksiniyor.

Dokunamadığı, göremediği, hesaba dökemediği şeylerin bahsi her geçtiğinde alenen dudak büküyor. Kendisi bir tıp adamı ve muhtemelen –bunu hayatta kimselere diyemem tabii ama karşımda zihnimi boşaltmamaJohn ve benim gibi mütevazı insanların köklü bir aileden kalma, büyük bir evi yazlık olarak tuttuğu ender görülür. Kolonyal dönemden perili bir evi andıran bu malikâne, kuşaktan kuşağa miras bu mülk için insanın aşkta saadete erebileceği bir yer, derdim ama hayattan o kadarını da ummamak lazım! Yine de, ortada bir tuhaflık olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Yoksa neden uzunca bir zaman boş kalsın, sonra da böyle ucuza kiralansın ki?

John bana gülüyor ya, evlilikte şaşılacak şey değil elbet bu. Aşırı derecede akılcı bir adam John. İnanca hiç tahammülü yok, batıl itikattan şiddetle tiksiniyor. Dokunamadığı, göremediği, hesaba dökemediği şeylerin bahsi her geçtiğinde alenen dudak büküyor. Kendisi bir tıp adamı ve muhtemelen –bunu hayatta kimselere diyemem tabii ama karşımda zihnimi boşaltmama yarayan cansız bir kâğıt var sadece– daha çabuk iyileşemememin nedeni bu belki de. Anlayacağınız, hasta olduğuma inanmıyor! Hâl buyken ne yapılabilir ki? İtibar sahibi bir tıp adamı, hem de insanın kendi kocası, eş dost ve akrabayı bunun geçici bir sinirsel bunalım, hafif şiddette histerik bir meyilden daha ciddi bir sorun olmadığına inandırmışsa ne yapmalı? Erkek kardeşim de, mesleğinde saygın bir hekim olarak aynı şeyi söylüyor.

Velhasıl fosfat ya da fosfit, her neyse işte ondan alıyorum; şuruplar içip yürüyüşlere çıkıyor, temiz havada egzersiz yapıyorum ve yeniden iyi olana dek “çalışmaktan” kesinlikle menedilmiş bulunuyorum. Şahsen, onların fikirlerine katılmıyorum. Şahsen, doğama uygun bir meşguliyetin yaratacağı heyecan ve değişimin bana iyi geleceğine inanıyorum. Lakin elden ne gelir? Kocam ve kardeşimin dediklerine karşın bir süre yazdım; ne var ki, ağır bir muhalefete maruz kalmamak için bunu sezdirmeden yapayım derken hakikaten bitap düşüyorum. Kimi zaman, şu durumdayken muhalefet görmekten ziyade hareketli bir cemiyet hayatına karışsaydım nasıl olurdu diye aklımdan geçiriyorum; fakat John, yapabileceğim en fena şeyin durumum üzerine düşünmek olduğunu söyledikçe itiraf etmeliyim ki kendimi hep kötü hissediyorum. İşte bu yüzden bu bahsi kapatıp ev hakkında konuşacağım.

Burası hayatımda gördüğüm en güzel yer! Köye neredeyse beş kilometre uzaklıkta, yolun gerisinde bir başına duruyor. Çitleri, duvarları, kilitli giriş kapıları ve bahçıvanlar ile diğer hizmetlilere ayrılmış küçük müştemilatlarıyla kitaplarda okuduğumuz türden İngiliz mülklerini anımsatıyor.

Nefis bir bahçesi var! Böylesi geniş ve gölgeli bir bahçeyle hiç karşılaşmamıştım; dört yanı budanmış şimşirlerle çevrili yürüyüş yollarına, altlarında oturma yerleri bulunan uzun asma çardakları eşlik ediyor. Limonluklardan geriye ise artık birer virane kalmış. Birtakım yasal meseleler varmış sanırım, mirasçılar ile diğer hak sahiplerine dair birtakım şeyler; her neyse, yıllardır kullanan olmamış. Bunu bilmek, sezinlediğim esrarengizliğe gölge düşürüyor maalesef ama umurumda değil; bu evde acayip bir şeyler var, hissedebiliyorum.

Mehtaplı bir gece John’a da bahsettim hatta, hissettiğim şeyin cereyan olduğunu söyleyip pencereyi kapadı. Zaman zaman John’a yok yere sinirlenebiliyorum. Hiçbir zaman bu denli alıngan olmadığıma eminim. Galiba sinirsel durumumdan kaynaklanıyor. Fakat John, böyle giderse kontrolümü tamamen yitirebileceğimi söylediği için en azından onun karşısında kendime hâkim olmaya çabalıyorum ve bu beni gereğinden fazla yoruyor. Odamızı zerre kadar sevmiyorum. Ben, alt katta taraçaya açılan, penceresi güllerle çevrili ve eski moda çiçekli kumaştan çok hoş perdeleri olan odayı istemiştim. Gelgelelim John’a dinletemedim. Tek bir penceresi olduğunu, iki yatağın oraya sığmayacağını ve istese yakınında kullanabileceği bir başka oda bulunmadığını söyledi. John, çok özenli ve sevecen; endişeye kapılmayayım diye bana daima rehberlik ediyor.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yabancı)
  • Kitap AdıSarı Duvar Kâğıdı
  • Sayfa Sayısı56
  • YazarCharlotte Perkins Gilman
  • ISBN9786052349366
  • Boyutlar, Kapak13,5x19,5, Karton Kapak
  • YayıneviDelidolu /

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Sarı Duvar Kâğıdı ~ Charlotte Perkins GilmanSarı Duvar Kâğıdı

    Sarı Duvar Kâğıdı

    Charlotte Perkins Gilman

    Feminist bilinçle yazan Amerikalı ilk yazar olarak kabul edilen, Kadınlar Ülkesi’nin yazarı Charlotte Perkins Gilman, “Sarı Duvar Kağıdı”nda eşiyle birlikte, kendisinin “perili ev” diye...

  2. Kadınlar Ülkesi ~ Charlotte Perkins GilmanKadınlar Ülkesi

    Kadınlar Ülkesi

    Charlotte Perkins Gilman

    Medeni bir ülkeye benziyordu açıklası burası, bilindik herhangi bir ülkeden hiçbir farkı yoktu.” Charlotte Perkins Gilman yaşadığı dönemin önde gelen hümanistlerinden ve kadın hakları...

  3. Gezegen 8 ~ Charlotte Perkins GilmanGezegen 8

    Gezegen 8

    Charlotte Perkins Gilman

    Gezegen 8, 2007 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Doris Lessing’in, fantezi ve felsefeyi harmanlayan politik bilimkurgu başyapıtı “Argos’taki Kanopus Arşivleri” dizisinin dördüncü cildi. Lessing’in, Antarktika’nın...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Bulantı ~ Jean Paul SartreBulantı

    Bulantı

    Jean Paul Sartre

    Bulantı, 20. yüzyılın en etkili düşünürlerinden Jean-Paul Sartre‘ın ilk romanı. Bireyin kökten özgürlüğünü vurgulayan varoluşçuluğun sözcülüğünü üstlenen Sartre, adını 1938’de yayımlanan bu romanıyla duyurmuştu....

  2. Yakıcı Sır ~ Stefan ZweigYakıcı Sır

    Yakıcı Sır

    Stefan Zweig

    Stefan Zweig’tan yakıcı bir roman…” Edgar on iki yaşında bir erkek çocuktur. Yeni geçirdiği hastalığın ardından dinlenmesi için babası onu annesiyle birlikte bir dağ...

  3. Onlar ~ Adam BlakeOnlar

    Onlar

    Adam Blake

    Arizona çöllerinde, nedeni hiçbir şekilde anlaşılamayan korkunç bir uçak kazası. Londra’da, arka arkaya kazaya kurban giden bir grup tarihçi. On üç yıl önce, üç...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur