Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Şans Kurabiyem
Şans Kurabiyem

Şans Kurabiyem

Sinem Çelebioğlu

Siz hiç kendi hayatınızı yeniden yazmak istediniz mi?” Mavi istedi. Ve uyku tutmayan bir kış sabahı, geçti bilgisayarının başına. Serbest bıraktı parmaklarını klavyenin üzerinde….

Siz hiç kendi hayatınızı yeniden yazmak istediniz mi?”

Mavi istedi.

Ve uyku tutmayan bir kış sabahı, geçti bilgisayarının başına.

Serbest bıraktı parmaklarını klavyenin üzerinde.

Yazdı, yazdı, yazdı…

Geçmişinde neyi yanlış yaptıysa değiştirmek, anılarından kimi silmesi gerekiyorsa unutmak ve kimi kazanmak istiyorsa tanışmak için…

Sayfalar doldukça hayallerle, gerçeklerin peşinden gitmenin önemini de öğrenecekti.

Hüznün, kahkaha tufanına dönüştüğü iç içe iki hikâye ile sevme, affetme ve umut etmeye dair sıcacık bir yolculuğa çıkacaksınız.

***

Uyanış

Gözyaşlarıyla ıslanmış yastığından başını kaldırdığında saat sabahın üçüydü.

Anlaşılan bu gece de uykuyla arası iyi değildi Mavi’nin. Beyninde dalgalanan düşünceler, onu her gece bir kâbusun kucağına atıyordu. Belki de uyumamak daha iyiydi. Sabah olduğunda erkenden kalkıp gitmesi gereken bir işi ya da heyecan duyarak hazırlanacağı bir planı yoktu.

Son bir çabayla, yastığını ters yüz edip, bu kez de sol tarafına döndü. Yanağına çarpan serinliğin tadına varmaya çalıştı… Oysa bu huzurlu vuslatın kısa süreceğini biliyordu. Çok geçmeden gözyaşları yanaklarından sicim gibi süzülecekti.

Pes ederek başucundaki ışığı yaktı. Hayatına ne olmuştu böyle? Verebileceği bir yanıtı yoktu. Tükenmiş gibiydi. Kalbinin ağırlığı altında eziliyordu. Sanki her an kötü bir haber alacakmışçasına yüreğinde bir çırpıntıyla kendi kendini teskin etmeye çabalıyor, geçmişine, güzel anılarına tutunmaya çalışıyordu.

Bazen düşünüyordu; keşke ruhunun bu kadar kasvetli olmasının tek sebebi kendisi olsaydı, yapılan yanlışları üstlenebilse ve çözebilseydi. Çözemiyorsa da en kötüsü kendinden nefret eder, bu virane kalbe acımaktan vazgeçerdi. Her zaman sevgi dolu, dürüst bir yaşam sürmeye çalışırken çevresinde olup bitenlere ayak uyduramıyordu artık.

Son yıllarda ailesiyle de her konuda ters düşmeye başlamıştı. Yirmi sekiz senedir aynı evde yaşadığı anne ve babası, onu anlamakta zorlanıyordu. Bir senedir işsizdi. Pek fazla arkadaşı kalmamıştı çevresinde. Bütün gün odasında oturup oyun oynuyor, sabahlara kadar kitap okuyordu.

Kafa yormak yersizdi. Uykuya tutunmaksa boşa kürek çekmekten farksız. Kalkmaya karar verdi. Çıplak ayaklarıyla, açık penceresinden giren kış rüzgârının soğuttuğu buz gibi parkelere bastı. Evleri küçük olduğundan birkaç adımda mutfağa ulaştı. İşinden ayrıldığından beri kahve içme alışkanlığı daha da artmıştı.

Makinenin içinde kalan artıkları temizlerken ayağının dibindeki tüy yığınını fark etti. Neşeli köpeği, gözleriyle kontak kurmaya çalışıyor, bir yandan da mutfakta kendisine de bir ödül çıkar ümidiyle kuyruk sallıyordu. Dolabın kapağını açtı, her zaman kullandığı kupasını tezgâha koydu, hazneye mis gibi tozu boşalttıktan sonra arkasında duran sepetten minik bir kemik aldı.

“Bu saatte yemek yemek hiç doğru değil, biliyorsun değil mi?” derken uzattığı ödülü bir hamlede kapan köpeğini okşadı.

Fokurdayan kahve makinesi, ıssız mutfakta ahenkli bir fon oluştururken köpeğini eve getirdiği ilk günü hatırladı. Tam dört sene önce, hayalleri hüsrana dönüşmemiş ve kendinden, gelecekten umudu yitmemişti daha.

O gün, veterinerin kapısından içeri girdiğinde, hayatına renk katacak köpeğiyle tanışırken, aynı anda hayatını karartacak o meşum insanla da göz göze gelecekti. Bugün böyle olmasının sebebi, yüreğine kilit vurduran ve geçmişini bir çırpıda silmek isteğiyle yanıp tutuşturan o ukala, çıngırağın sesiyle neşeyle açılan kapının ardında selamlamıştı Mavi’yi. Kucağında genç kızın o güne dek gördüğü en büyük kediyi taşıyor olmasına rağmen, kapıyı kendisi için açmıştı.

Delici bakan gözleri, daha ilk başta karşısındakini ne kadar arzuladığının habercisiydi.

“Merhaba,” demişti, tok sesiyle.

“Selam,” diyebilmişti Mavi, cılız bir tonla.

“Siz de mi sahipsiz hayvanlar için buradasınız?” diye sormuştu.

Birkaç saat önce bir internet sitesinde görmüştü, evlerinin yakınlarındaki veteriner kliniğinin sahipsiz hayvanlara yuva aradığına dair ilanı. Heyecanlanmıştı. Minik bir canlıya sıcacık bir yatak vermenin huzurunu duyumsamıştı anında. Hiç vakit kaybetmeden hazırlanmış, ailesine yapacağı sürprizin coşkusuyla koşarak inmişti merdivenlerden. Sormaya bile gerek duymamıştı. Elinde upuzun kulaklı, koskoca gözlü, dünyanın en güzel yüzlü köpeğiyle kapıyı çaldığında aynı mutluluğu yaşamalarına şaşırmayacaktı.

Mavi, bir yanıt verememişti karşısında duran ve özgüveni kadar kasları da gömleğinin üstünden belli olan adama. Başını sallamakla yetinse de o dakikadan itibaren dimdik bakan kapkara gözlerin esiri olduğunun farkına varmıştı.

Ama ne esir?.. Masal gibi başlayan ve topu topu bir sene süren, ardından üç senelik bir enkaz bırakan bir esaretin müsebbibiydi bu karşılaşma.

Yalandı aralarına bir kara kedi gibi giren, daha da vahimi bu yalanlara uydurduğu kılıfların cılızlığı… Güvenin olmadığı, yanıtlar yerine soru işaretlerinin kol gezdiği bir yolculuktu yaşadıkları. Bir yandan da bir daha böylesine bir deli doluluğun kollarında olamayacağını bilmekti her adımda. Şeytan tüyü karakteriydi kendisine bağlayan genç kızı.

Arada kalmaktı onu esas kahreden. Ve de ayrılma kararını almak zorunda olmak. Sonunda da bu kararı verebilmekti kalbine rağmen, içindeki aşka rağmen…

En kötüsü de âşık olmak değildi böyle bir adama, âşık kalarak arkasını dönmekti ona, bile bile…

Ne en ufak bir ayrıntısını anmaya ne de gözünün önünden hiç gitmeyen o gözlere bakmaya cesareti vardı.

O gün, o veterinere gitme kararı aldığı için kendisini hiç affetmiyordu. Öte yandan her gününe neşe saçan köpeğinin varlığını da hayatından söküp atma fikri canını acıtıyordu. Sanki, zamanla nefret edilen bir eşten yadigar kalan çocuğu gibiydi onun için. Yine de değerdi. Her anını cehenneme çeviren yılları heba etmeye değerdi bu küçük canlı.

Kupasını doldururken farklı bir kaderi olsaydı, neler yaşayabileceğini düşündü Mavi. Hani şu mutlu sonla biten aşk filmlerindeki gibi bir senaryo oluşturabilse ve kendini içine koyabilseydi keşke. Kahvesinden büyük bir yudum aldı. Sıcaklık içine işlerken bambaşka bir yaşamın kahramanı olduğunu hayal etmeye başladı. Gözleri sımsıkı kapalıydı.

Ani bir kararla mutfaktan çıktı ve odasına daldı. Bir zamanlar eve iş getirdiğinde üzerinde çalıştığı masasının lambasını yaktı. Loş ışığın aydınlattığı bu tahta masada o kadar çok romanı yayına hazırlamış, farklı kalemlerin

yarattığı karakterlerle dostluk kurmuş, değişik mekânları gezmişti ki… Altı senelik yayıncılık kariyerinde önemli yazarlarla çalışmış, sayısız kitabı baskıya yollamıştı.

Şimdiyse kendi dünyasını yazacak, hayal ettiği karakterleri yaratacaktı.

Ama bir farkla… Tamamen kurmaca olmayacaktı onunki. Kendisini yerleştirecekti maceranın içine. Çevresindekilerin çoğu tanıdık yüzler olacaktı. Mekânların çoğu gerçek. Şu anda neyin eksikliğini yaşıyorsa ekleyecekti tek tek; kırmızı bir arabası olacaktı mesela. Yaşayamadığı ne varsa yaşayacaktı; hayalini kurduğu daireye taşınabilecekti mesela. Ve en önemlisi de neyi yanlış yaptıysa düzeltecekti; senelerce yas tutmamak ve ailesine sırt çevirmemek gibi mesela…

Bilgisayarının açılmasını sabırsızlıkla bekledi. Hissettiği duyguları yazıya dökmek, bugüne kadar kurduğu düşleri kâğıt üzerinde de olsa gerçeğe dönüştürmek, belki de son anda onu hayata bağlayacaktı.

Karşısında duran aynaya takıldı gözleri. Yuvarlak yüz hatlarındaki ufak çizgiler selamlıyordu yansımasını. Hüzünle bakan mavi gözleri ışıldadı.

Düştüğü kuyunun dibinden çıkma zamanıydı.

GİRİŞ

Emin olun şu anda benim yerimde olmak istemezdiniz! Hani aşk filmlerinde görürsünüz ya, beyaz çarşafların serili olduğu bir yatağın içinde saçı başı dağınık, gözleri şişmiş, elinde mendil, dünyayla tüm ilişiğini kesmiş bir halde duran zavallı kızlar olur. Sürekli ağlayan, çevresindeki abur cuburu fütur…

….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yerli)
  • Kitap AdıŞans Kurabiyem
  • Sayfa Sayısı260
  • YazarSinem Çelebioğlu
  • ISBN9786057037190
  • Boyutlar, Kapak13.2x19.5 cm, Karton Kapak
  • Yayınevi25M2 Kitap / 2021

Yazarın Diğer Kitapları

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Kurtlar Yolu “Gohor” ~ Aşkın GüngörKurtlar Yolu “Gohor”

    Kurtlar Yolu “Gohor”

    Aşkın Güngör

    “Çağdaş edebiyatımızın kazançlarından olan ‘Gohor’ serisi, biçim ve içerik olarak içinde yaşadığımız ‘uzam’ı da sorgulamaya açıyor.” Mavisel Yener, Cumhuriyet Kitap Kıyamet sonrası” diye nitelendirilebilecek karanlık...

  2. Abdullah’ın Ablası ~ Şiir Erkök YılmazAbdullah’ın Ablası

    Abdullah’ın Ablası

    Şiir Erkök Yılmaz

    Abdullah küçük bir aşık. Hem de kendinden büyük bir Abla’ya. Babası Abla’ların yaşadığı apartmanda kapıcı. Annesi, babası, aşk acısı yetmezmiş gibi, Abdullah’ın bir de...

  3. Ateş, Su ve Aşk ~ Varol McKars (Varol Karslıoğlu)Ateş, Su ve Aşk

    Ateş, Su ve Aşk

    Varol McKars (Varol Karslıoğlu)

    Aşkın ölümsüzlüğüne uzanan evrensel bir yolculuk... Ülkeler, kültürler, ilişkiler ve duygulardan oluşan zengin bir galeri... Âdeta bir dünya romanı. Hangimiz “kül olup yeniden gül olma” arzusunu yaşamadık ki? Farklı ülkeler ve dönemler arasında âdeta duygusal bir ağ kuran “Ateş, Su ve Aşk”, bu arzunun evrensel bir anatomisini çiziyor.

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur