Modern çağda sanat nedir? Sanatçı kimliği ne anlama gelir? Kendimizi bir sanat eserine dönüştürmek mümkün mü?
Boris Groys, bu sorulara Sanat Eserine Dönüşmek adlı cesur kitabında cevap arıyor. Groys, modern ve çağdaş sanatın tarihini inceleyerek sanatın geleneksel tanımlarının artık geçerli olmadığını savunuyor. Artık sanat, sadece müze ve kütüphanelerde sergilenen nesnelerden ibaret değildir. Dijital çağda sanat, her yerde ve her şeyde olabilir.
Groys’un kapsamlı birikimi ve keskin gözlem yeteneği, bu kitapta sanatın dönüşümünü ve sanatçının kendi varoluşunu sanat eserine nasıl yansıttığını inceliyor. Sanatçının kendisini bir sanat eseri haline getirme süreci, modern ve çağdaş sanatın temelindeki kavramsal kaygıları aydınlatıyor.
Groys, bu kitapta bize sanatın artık bir dış nesne değil, bir iç deneyim olduğunu gösteriyor. Bir sanat eserine dönüşmek için, kendimizi sürekli olarak yeniden ve yeniden tasarlamamız gerekir. Bu, kimliğimizi, bedenimizi ve ilişkilerimizi sorgulamayı gerektiren zorlayıcı bir süreçtir.
Groys’un ustalıklı analizi, sanatın sınırlarını ve potansiyelini keşfetmek isteyen herkes için ilham verici bir kaynak olacak.
1
Bizim kültüre genellikle narsist denir. Narsizm toplumda çoğu zaman sadece kendine odaklanma ve başkasıyla ilgilenmeme olarak anlaşılır. Fakat mitolojide Narkissos, kendi isteklerinin peşinde koşmak veya içgörüsü üzerine kafa yormakla değil, dünyaya sunduğu imgeyle ilgilenir. Bedenimizin imgesi ise bizden çok ayrıdır. Biz, yüzümüzü ve bedenimizi bütünüyle göremeyiz. İmgelerimiz yaşadığımız topluma yani başkalarına aittir. Narkissos göle ilk baktığında artık toplumun kendisidir, “öznel” bakış açısını reddeder ve kendine dışarıdan baktığı o ilk anda, başkaları onu nasıl görüyorsa o da kendini öyle görür. Narkissos, Doğanın bize sunduğu ve herkesin eşit derecede ulaşabildiği “nesnel” olan imgesiyle kendisine hayranlık duyar.
Narsizm, kişinin kendi bedenini dünyadaki herhangi bir şey, bir nesne olarak görmesidir, tıpkı diğer her şey gibi. Din sonrası seküler dönemi yaşadığımız bu çağda, insanlar artık ruhun, nefsin veya aklın oluşturduğu bir varlık değil, yaşayan bedenler olarak görülmektedir. Fakat bir bedenden en az iki farklı şekilde söz edilebilir. Beden; açlık, susuzluk, cinsellik ve “kozmik his” gibi arzularını farklı şekillerde ortaya koyan bir et parçası gibi görülebilir. Burada ruh ile beden veya düşünce ile arzu arasındaki fark göründüğü kadar büyük değildir. İlk durumda kişi, matematik problemi çözerek kanıtları deneyimler; ikinci durumda ise arzularının yoğunluğunu deneyimler. Fakat her iki durumda da kişi, “iç dünyası”nda öznel duygu ve düşünceleriyle baş başa kalır.
Ancak beden, yalnızca bu et parçasının arzuları doğrultusunda “içeriden” değil, aynı zamanda dışarıdan, toplumsal ve kamusal bakış açısından da keşfedilebilir. Dışarıdan bakınca yaşam, kendini bedende ruh veya arzu şeklinde belli etmez ancak tıbbi muayene yoluyla saptanır. Narsistik arzu, kişinin kendi bedenini toplumsal bir bakış açısıyla yani kendini başkalarının onu gördüğü gibi görme arzusudur. Ya da diğer bir deyişle bu durum, canlı bir et parçası olan bedenin iç deneyimi ile aynı bedenin dünyadaki bir nesne, belirli bir şey olarak kamusal görüntüsü arasında bir bağ kurma arzusudur.
Kültürümüzde, bedenimizin başkalarının bakışlarıyla nesneleştirilmesi pek iyi karşılanmaz çünkü değer hiyerarşisinde nesne, özneden daha alt kademelerde yer alır. Bu nedenle JeanPaul Sartre da şu meşhur sözü dile getirmiştir: Cehennem başkalarıdır. Başkalarının bakışları bizi nesneleştirmekten başka bir şey değildir. Nesne genellikle bir araç olarak algılanır; insanların nesneleştirilmesi, başkalarının onları bir araç olarak kullanması anlamı taşır. Ancak Narkissos, cinsellik de dahil olmak üzere kendini herhangi bir kullanıma takdim etmez. Bu sebeple peri kızı Ekho’nun baştan çıkarıcı teklifini reddeder. Hayır demek onun için kesin bir çizgidir ve zavallı peri kızı Ekho da hayal kırıklığına uğrayarak günden güne eriyip biter. Göldeki Narkissos imgesi de herhangi bir şekilde kullanılamaz; yalnızca izlenebilir. Narkissos da kendi yansımasıyla özdeşleşir. Narkissos’un “iç dünyası”nın tasasız, arzusuz ve sessiz bir göle dönüştüğünü söylemek mümkündür. Yüzünün ardında gizli herhangi bir şey yoktur; baktığımızla gördüğümüz aynıdır. Narkissos, herkesin ulaşabileceği dış görüntüsü için iç dünyasını feda eder ve göldeki imgesini gördüğü anda salt tefekkür uğruna tüm dünyevi cazibeleri, pratik hayatın tüm fırsat ve mükâfatlarını elinin tersiyle iter. Bu bağlamda, kişinin kendi imgesine dair narsistik tasavvur ile İyinin sonsuz aydınlığına dair Platonik tasavvur arasında uçurum yoktur.
Ancak bu iki tablo arasında da farklılıklar mevcuttur. Mağara alegorisinde Platon, insan toplumunun mağarasını terk eden ve başkalarının değil, sadece kendisinin gördüğü sonsuz aydınlığı düşünen bir filozofu tasvir eder. Fakat sanılanın aksine Narkissos, doğanın tam ortasında başkalarının da görebileceği o kendine ait imgeyi düşünmekten kendini alamaz. Narkissos yaşayan bir ölüye benzer; nefes almaktadır fakat çoktan ölmüştür. Kendisini bir imge, saf bir biçim haline getirir. Narkissos yaşam yerine ölümü seçti demek değildir bu. Artık yaşam ve ölüm arasındaki farkı gözetmeksizin bir kayıtsızlık hali içinde göldeki yansımasını düşünür. Narkissos ölmek istemez fakat ecelin gelişine de yapacak bir şeyi yoktur. Narsizm, kendini koruma ve kendine bakmanın zıddıdır. Bedeni yalnızca kamusal bir gözle var olmuş ölümsüz bir biçim olarak sunar.
Jacques Lacan ayna evresi ile ilgili yazdığı bir makalesinde, bir çocuğun aynada kendi imgesini görmesinin sosyalleşme öncesi bir durum olmasını şöyle dile getirmiştir: “Kişinin benliği, ötekiyle özdeşleşme sürecinde nesne konumuna dönüştürülmeden ve dil ona evrensel bir özne işlevi kazandırmadan önce temel bir biçimde aynada zemin hazırlar.”1 Lacana göre insanlarla iletişimin başlangıcı dildir. Ancak öz imgenin toplum öncesi ve iletişim öncesi olduğu yönündeki bu anlayış, çağdaş görsel kültürün ve özellikle de İnternet’in ortaya çıkmasından önce egemen olan belirli iletişim rejiminin bir etkisidir. Çocuklar artık konuşmayı bile sökmeden kendi fotoğraflarını çekip paylaşabiliyorlar. Toplumun ise bu özçekim eylemine verebilecekleri iki olası tepkiden biri beğenmek, diğeri ise beğenmemektir.
Narkissos’un göldeki imgesi, kendi fotoğrafını çekme kavramının en eski biçimlerindendir. Yunan kültür topluluğunun bir….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Genel Sanat
- Kitap AdıSanat Eserine Dönüşmek
- Sayfa Sayısı80
- YazarBoris Groys
- ISBN9786053147350
- Boyutlar, Kapak13 x 19,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviAyrıntı Yayınları / 2024