Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Saklı Rönesans – Türkiye Sol Edebiyat Hareketleri İçin Bir Hat
Saklı Rönesans – Türkiye Sol Edebiyat Hareketleri İçin Bir Hat

Saklı Rönesans – Türkiye Sol Edebiyat Hareketleri İçin Bir Hat

M. Bülent Kılıç

Bu kitap, Türkiye’de 1954-1957 yılları arasında ortaya çıkan büyük kültürel yoğunlaşmanın, 1960’ların ortasında solla buluşması nedeniyle gerçekleşen kültürel-sanatsal sıçramayı ele alıyor. 1960’ların ikinci yarısında…

Bu kitap, Türkiye’de 1954-1957 yılları arasında ortaya çıkan büyük kültürel yoğunlaşmanın, 1960’ların ortasında solla buluşması nedeniyle gerçekleşen kültürel-sanatsal sıçramayı ele alıyor. 1960’ların ikinci yarısında kısacık bir dönemde gözüküp, tanımlanma fırsatı bile bulamadan yok olan bu sıçramayı “Saklı Rönesans” diye adlandırıyor.

Çalışma, 1950’lerdeki, öznel eleştiriden nesnel eleştiriye geçiş sürecini inceleyerek başlasa da, odağına 1960’larda sol edebiyat hareketlerine biçim veren dergileri yerleştiriyor. 1964 yılında yayınlanan Doğuş Bildirisi ile başlayan, Devinim, Yordam ve Halkın Dostları dergileriyle devam eden sol sanat/edebiyat hareketleri mirasının, kesintilere uğratılan süreçlere karşın, 1980’lerin ikinci yarısındaki Edebiyat Dostları dergisiyle ve 1990’ların başındaki Sanat Hareketi ile birleşerek bir hat oluşturduğunu öne sürüyor.

1960-1970 dönemi edebiyat hareketleri ile ilgili ilk ve tek inceleme/araştırma kitabı olan Saklı Rönesans,1960’ların edebiyatını, dönemi sembolize eden iki ad olan Hüseyin Cöntürk ve İsmet Özel üzerinden okumaya çalışıyor. Aynı zamanda, 1960-1970döneminin genç şairlerinin, tespit edilip adlandırılamadan asimile olmuş, kaybedilmiş ‘Genç 60 Şiiri’ diye adlandırdığı bir şiir hareketi başlattıkları iddiasıyla geliyor.

Kitap, ikinci baskıya eklenen yeni metinlerle, hem “Saklı Rönesans”ı hazırlayan koşulları daha ayrıntılı olarak incelemiş oluyor hem de bütün bu bilgiler ışığında kültür-sanat pratiklerinin 1980’lerden günümüze kadarki macerasını bir ölçüde de olsa değerlendirme olanağı sunuyor. 1950’lerde başlayıp 1960’ların ikinci yarısında doruğa ulaşan yükseliş trendinin, 1980’le, özellikle de 1989 Evrensel Karşı-devrimi ile nasıl bir düşüş, dincileşme ve gericileşme trendine dönmüş olduğunu gözler önüne sermeyi deniyor. Elbette, bu karanlık ortamda atılması gereken adımların ipuçlarını da vererek…

 

İÇİNDEKİLER
İkinci Baskı İçin Önsöz
50’lerdeki Büyük Kültürel Nebülöz ve Öznel Eleştiriden Nesnel Eleştiriye Geçiş
“Saklı Rönesans” Nasıl Doğdu ve Neyi Anlatıyor?
Doğuş Bildirisi

  • Ek 1. Doğuş Bildirisi
  • Ek 2. Dönem’in Çıkış Yazısı

Devinim

  • Ek 3. Devinim’in Çıkış Yazısı

Yordam

  • Ek 4. Yordam’ın Çıkış Yazısı

Alan ‘67

  • Ek 5. Alan 67’nin Çıkış Yazısı

Yeni Gerçek

  • Ek 6. Yeni Gerçek Bildirisi

Yeni Eylem

  • Ek 7. Yeni Eylem’in Çıkış Yazısı

Halkın Dostları

  • Ek 8. Gerici Sanata Hücum
  • İsmet Özel: Beş Darbenin Dört Kez Doğurduğu

Hüseyin Cöntürk ve Zamanı

  • Ek 9. Divan Şiiri ve Onun Çağdaş Anlamı
  • Ek 10. Cöntürk İçin – Haluk Aker

İlgilisi İçin Ekler

  • Şiirin 60’lardaki Sıçramasına Kayıtsız Kalınamaz
  • Osman Çutsay-M. Bülent Kılıç Söyleşisi
  • Sosyalist Sol Entelektüel Neşteri Nereye Atmalı?
  • Politikacı ve Sanatçı Ayrımı Üzerine / Uçurum Büyüyor
  • Gericiler Geçidine Dur Demek
  • Kirli Sızıntılardan Kurtulmak
  • Piyasa Enis Batur’a Niçin Acıyacaktı?
  • Arkadaş Z. Özger Şiir Yarışması İptal Edilmelidir

 

İkinci Baskı İçin Önsöz
Türkiye hızla daha karanlık bir ortama doğru sürükleniyor. Dehşet verici bir gerici dalga, önüne gelen her şeyi silip süpürüyor sanki. Bu zifiri gericilik ortamında aydınlanmacı, solcu değerler de hızla yok ediliyor, edilmeye çalışılıyor. Şeriatçı manzume yazarları, örtülü ödenekten nemalanmış tescilli Demokrat Parti yandaşları baş tacı edilirken, Nurullah Ataç gibi bir hümanistin mirası bile nicedir molozlarla örtülmeye çalışılıyor.
Tarih “Türkiye Nobel’i aldı” türünden şeyleri yazacaksa eğer, aynı günler için herhalde şunu da yazacaktır: “Bu Fetret Devri’nde, Türkçe edebiyatın yüz akı Hüseyin Cöntürk’ün mektuplarını basacak tek bir yayınevi bile çıkmıyordu.”
Evet, Saklı Rönesans’ın ikinci baskısı işte böyle bir ortamda yayınlanıyor. Bu nedenle de, kaçınılmaz olarak bir meydan okuma havası taşıyor.
Kitabın birinci baskısı, kısıtlı dağıtım olanaklarına rağmen şaşırtıcı bir hızla tükenmişti. Bunda, dolaşıma sokulan kitap sayısının görece az olması kadar, belli başlı kitap tanıtım dergilerinde kitabım hakkında yazıların yayınlanması da etkili oldu, sanıyorum. Daha az etkili olan bir başka gerekçe de, herhalde, ele aldığım dönemle ilgili çalışmaların kıtlığıydı.
Bu ilk baskıdan sonraki yoğun okuma sürecimde öğrendiklerim, kimi görüşlerimin bir ölçüde değişmesine neden oldu. Bu nedenle bu baskıya ek metinler koydum. Bazı ifadelerimi de değişen görüşlerim doğrultusunda düzelttim. Örneğin Attila İlhan’a, Mavi Hareketi’ne ve Yeni Gerçek dergisine ilişkin söylediklerim son derece sert, acımasız, hatta bir miktar adaletsizdi. Bu baskıda bu sertliği biraz yumuşatmak, daha doğrusu, herkesi, her pratiği, bugünkü bakışıma göre, hak ettiği gerçek konuma oturtmak çabasına giriyorum.
Yayıncım, kitabın, 1964–1971 arası döneme odaklanıyor olsa bile, öncesine ve sonrasına ilişkin daha fazla öğe içermesini umduğunu ifade ettiğinde, bundan büyük bir hoşnutluk duydum. Böylelikle hem 1940’ların sonundan 2000’lere uzanan dönemi genel hatlarıyla değerlendirmiş olacaktım hem de ilk baskıda ifade ettiğim ama ayakları yere basmaz gözüken kimi yaklaşımlarımı temellendirme olanağı bulacaktım.
Öyle de oldu. Kitabın başına aldığım “50’lerdeki Büyük Kültürel Nebülöz ve Öznel Eleştiriden Nesnel Eleştiriye Geçiş” adlı makalemi, 60’lı yıllarda edebiyata genç bir edebiyatçı olarak atılan Gürsen Topses’in onuruna oğlu Devrim Topses tarafından hazırlanan armağan kitap için yazmıştım. Bu yazıyı kitaba ekleyerek, benim ‘saklı rönesans’ diye adlandırdığım yükselişi hazırlayan koşulları, o kültürel arka planı bir ölçüde gösterme olanağı buluyorum. Bu makale, Nazım Hikmet Akademisi’nde verdiğim derslerin ve bundan sonra yazmayı düşündüğüm kitabın bir özeti aynı zamanda.
Kitabın son bölümü “İlgilisi İçin Ekler” adını taşıyor. Bu bölüme aldığım yazılardan biri, dostum Osman Çutsay’ın benimle yapmış olduğu bir söyleşi. Doğrudan kitap üzerine olduğu için, kimi noktaları aydınlatabilir düşüncesiyle, bu yeni baskıya eklemekte sakınca görmedim. Bu bölüme aldığım bütün öteki yazıların ortak özelliğiyse, 80’den sonraki dönemde Türkçe edebiyat-kültür evreninin en büyük iki sorununa odaklanıyor olmaları. Söz konusu sorunlardan ilki, kültür ve sanat pratiklerini ele geçirmekte olan gerici, dinci anlayışlar, ikincisi de piyasanın bu pratiklere taarruzudur.
Örneğin bu baskıya eklediğim “Sosyalist Sol Entelektüel Neşteri Nereye Atmalı?” başlığını taşıyan yazı, solun, 12 Eylül ve ’89 Karşı-devrimi ertesinde kültür ve sanat pratikleriyle ilişkisine odaklanarak güncel bir sorunu tartışmak üzere yazılmıştı. Temelindeyse, son yıllarda Türkiye’de rejimin, en gerici, en sömürgen politikalarını kültür-sanat kökenli eski solcu entelektüeller aracılığıyla meşrulaştırdığı saptaması yatıyordu. 1950’lerin ortalarındaki büyük kültürel nebülöz, 27 Mayıs’ın serbestiler ortamının etkisiyle solla birleşerek yeni bir doku kazanmış, bu da 1960’ların ikinci yarısından sonra doruğa ulaşan büyük edebi, kültürel (ve elbette siyasal) sıçramanın gerekçesi olmuştu. Oysa şimdilerde bir büyük geriye gidişin yaşandığını söyleyebiliriz. İşte, “Sosyalist Sol Entelektüel Neşteri Nereye Atmalı?” ile birlikte bu baskıya eklediğim “Gericiler Geçidine Dur Demek” ve “Kirli Sızıntılardan Kurtulmak” adlı yazılarımda bu tehlikeli duruma dikkat çekmeye uğraşıyor, kimi önemli noktalara işaret ediyorum.
Son iki yazı da edebi-kültürel ortamın en büyük öteki sorunu olan piyasa ile ilgili. İlki “Piyasa Enis Batur’a Niçin Acıyacaktı?” ikincisi de “Arkadaş Z. Özger Şiir Yarışması İptal edilmelidir” başlığını taşıyor. Her iki yazının da, birer ibret belgesi olarak, bu toplam içinde anlamlı duracağını düşündüm.
Evet, ilk baskıda da söylediğim gibi, kendi tarihimizi yapmaya ve kendi tarihimizi yazmaya çalışıyoruz. Ve macera devam ediyor.
M. Bülent Kılıç
Eylül 2012

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur