Fâtih.
Gelmiş geçmiş en büyük ve en renkli hükümdar.
Kültürlü.
Asker.
Matematik ve diğer müspet ilimlere meraklı.
Doğu dillerini bilir.
Batı dillerini bilir.
Sultan.
Ve şair.
Avni.
Aruzu kullanmakta usta.
Gazzeleri daha meşhur.
“Fâtih olmasaydım Ulubatlı Hasan olurdum,” diyebilen bir ruh kahramanı.
Fâtih!.
Önsöz
Fâtih’in (1432 1481) şiirlerini ihtiva eden yegâne eser; İstanbul’da yine onun adını taşıyan semtteki Millet Kütüphanesi, Ali Emirî yazmaları arasında bulunur (Demirbaş numarası, 305). Bu küçük elyazması eserde Fâtih’in bir kısım gazelleri mevcuttur. Keza bazı nazire mecmuaları, şiir mecmuaları, tezkireler ve tarih kitaplarında da ona ait olan veya öyle sanılan başka şiirlere rastlanır,
Fâtih’in şiir külliyatıyla ilgili ilk neşriyat G. Jacob tarafından yapılmış olup Upsala Üniversitesi Kütûphanesi’ndeki bir mecmuadan kopya edilmiş 21 adet gazeli ihtiva eder.’ Bu küçük çalışma, Ali Emiri yazmaları arasındaki nüsha görülmeden yayımlandığı için, ilk neşir olmasının dışında fazla dikkate değer bir özellik taşımaz.
Müteakip yıllarda ülkemiz edebiyat araştırmacılarından bazıları, Fâtih’in şiiri ve şairliği hakkında makaleler yayımlarlar. Şehâbeddin Süleyman. Fuad Köprülü, Ali Emirî. İsmail Habib vs. bu isimlerden ilk akla gelebilenlerdir. Buna rağmen Fâtih’in şiirlerini ihtiva eden elyazması eserin ilk neşri, ancak 1944 yılında yapılabilir.” Popüler bir neşir olan bu çalışmaya. orijinal yazmada yer alan 77 şiire ilaveten kaynaklardan derlenen 6 adet manzume de dahil edilmiştir. İki yıl sonra Fâtih şiirlerinin, devrine göre bilimsel sayılabilecek yeni bir baskısı hazırlanır.” Bu baskı Ali Emirî nushasındaki şiirlere 10 adet yeni manzume ilavesinde bulunmuşsa da bunlardan bazılarının Fâtih’e ait olduğunda şüpheler vardır. Transkripsiyon (çevriyazı) ve faksimile (tıpkıbasım) ile de zenginleştirilen bu baskı, oldukça şümullü ve faydalı bir çalışmadır.
Fâtih’in şiirlerine dair son kitap yayını, Ahmed Aymutlu’ya aittir.”” Milli Eğitim Bakanlığı’nca yayımlanan kitabın diğerlerinden farkı, şiirlerin bugünkü Türkçeyle nesre çevirisinin yapılmış olmamasıdır. Bu eserde de keza elyazma nüshadaki şiirlere ilaveten 15 adet manzume bulunur. Fâtih’e ait olduğu şüpheli şiirler, yine bu basımda da yer almıştır.
Bütün bu çalışmalar yanında “Fâtih. Şair Avni adıyla yayımlanan geniş bir araştırmayı da anlam gerekir. Bu çalışma da Fâtih’in edebî kişiliğiyle ilgili doyurucu ve geniş bir makaledir.”” Bizim çalışmamızda Fâtih’e ait olduğunda bütün kaynakların İttifak ettiği manzumeler yer almaktadır Ayrıca metinler açısından yukarıda zikredilen eser ve kaynakların tamamı incelenmiştir. Şiirler mümkün olduğunca bugün kullandığımız imlaya uygun şekilde yazılmış olup her bir beyit ayrıca nesre çevrilmiş, gerekli görülen yerlerde de şerh ve açıklamalar yapılmıştır. Elyazma nüshanın tıpkıbasımı, çalışmamıza ilave edilerek de eski harfleri bilen okuyucular için kitabın muhteviyatı zenginleştirilmiştir.
Fâtih’in şiirleri tam bir divân oluşturmaz. Hatta bunlara divânçe (küçük divân) demek de bir bakıma eksik kalacaktır. Zira Fâtih’in şiirleri birkaç istisna dışında tamamen gazellerden oluşmaktadır ve var olduğu bilinen mürettep Fâtih divânı da henüz bulunamamıştır.
Çalışmamızı herkesin okuyup anlayabileceği tarzda hazırlamaya gayret ettik. Düşündük ki bir medeniyetin yaşatılması, birazda medeniyet kurucusunun, milleti tarafından anlaşılmasıyla mümkün olur. Bu bakımdan çalışmamız o medeniyet mimarına bir şükrânedir.
Giriş
Fâtih’e gelesiye dek tahtta bulunan Osmanlı sultanlarından Murad Hüdâvendigâr, Yıldırım Bayezid ve Sultan II. Murad. az da olsa şiirler yazmış şair padişahlardandır. Ancak dünyada imparatorluk kurmuş ilk şair hükümdar, herhalde Fâtih’tir. Fâtih’in şiirleri, atalarına göre hem sayıca daha çok; hem de daha ustalıklıdır. Dahası, Fâtih diğer divân şairleri arasında da ihtişamlı bir yere sahiptir. Durup dinlenmek bilmeyen bir serdar olarak, ömrünü at sırtında ve bir savaştan bir başka savaşa koşmakla geçiren Fâtih’in, onca devlet meşgalesi arasında şiire vakit bulup da kemiyet itibariyle küçük, ama keyfiyet itibariyle fevkalade değerli şiirler yazması, kuruluş çağını tamamlamak üzere olan klasik Türk edebiyatımızın da seyrini olumlu etkileyecek bir davranış tarzıdır. 50 yaşı civarında hayata gözlerini yuman bir padişah için ilim, kültür, siyaset ve hükümet yanında, sanat ve edebiyatta da başarılı olmak, şüphesiz onun müstesna bir yaratılışa sahip olduğunu gösterir.
II. Murad’ın oğlu, on dokuzunu bitirmeye henüz 40 gün kala tahta çıktığında bu sorumluluğu yüklenecek bilgi ve beceri ile kemale sahipti. O kadar ki, yalnızca idarî ve siyasî liyakat değil, ebedî ve bedîî bîr tabiata da sahip bulunuyordu.
Dikkatli bir bakış açıkça görür ki, Osmanlı cihangirlerinin siyasî ve askerî zaferlerini besleyen sanat ve kültür unsurları, devletin ihtişam seyrinde önemli bir yer tutar, II. Murad’la temelleri atılan Osmanlı’daki bu akademik anlayış ve Fâtih’in geniş ilim ve kültürü sayesinde müesseseleşip bir çığır hâlini almış ve büyük bir medeniyetin ilk kıpırdanışlarını vermiştir. Devrinin hakiki ve tanınmış ilim, fikir ve sanat hocalarının terbiyesi altında yetişen Fâtih’in bir cihangir olmasında şüphesiz bu kültür ortamının payı büyüktür. Nitekim onun sayesindedir ki siyasî ve askerî başarıyı kültür ve sanatla desteklemek, Osmanlı saltanatının bir geleneği olacak ve yüksek medeniyet için yüksek kültür anlayışı, asırlarca bu Cihan imparatorluğunu beslemeye devam edecektir.
Yedinci Osmanlı padişahı olan Fâtih’in adı Mehmed’dir. Sultan II. Murad’ın oğlu olarak 1432 yılında Edirne’de doğmuştur. 11 yaşında iken Manisa’ya vali olmuş (1443), bir yıl sonra babasının tahttan çekilme isteği doğrultusunda İstanbul’a gelip tahta oturmuştur. Ancak devlet aleyhine iç ve dış gelişmeler görülünce babası II. Murad iki yıllık aradan sonra tekrar idareyi eline alır.
II. Mehmed’in ikinci ve kesin olarak sultan oluşu 1451 yılında, babasının vefatı üzerine gerçekleşir. Ta çocukluğundan itibaren bir kızılelma olarak gördüğü İstanbul’u fethetme ateşiyle yanıp tutuşan genç hükümdar, çok geçmeden bu gayesine ulaşacak ve 29 Mayıs 1453’te İstanbul’u fethederek yeni bir çağa yön verecektir. Bu fetih üzerine II. Mehmed’den Talih” diye bahsedilmeye başlanmıştır. Hz. Peygamber’in kutlu müjdesine mazhar olan bu değerli komutanın henüz 21 yaşındayken ulaştığı bu başarı, onu bütün Hıristiyan dünyasına hayranlık ve dehşetle tanıtır. Fetihten sonra sırasıyla Sırbistan ele geçirilir. Macarlar sindirilir. Arnavutluk zapturapt altına alınır. Rum despotluğuna son verilir. Bosna Hersek ve Eflak toprakları sınırlarımıza dâhil edilir. Venedik ve İtalya başta olmak üzere bütün Avrupa sindirilince sıra Anadolu’ya gelir Daimî tehdit ve tehlike unsuru olan Karaman ülkesi tarihten silinir. Akkoyunlularla şiddetli savaşlara girişilir ve Uzun Hasan Tebriz’e dek sürülür. Sıra Karadeniz’dedir. Kefe teslim alınıp Kırım’da hâkimiyet sağlanır. Ardından Gürcistan ve Çerkezistan fethedilir. Bu arada Mısır’a ve İtalya’ya da (Otranto Zaferi) gereken ders verilir.
Fâtih 1481 yılında vefat ettiğinde Osmanlı Devleti “imparatorluk” diye anılmaya başlanmış ve devleti ebed müddet inancı her Osmanlı’nın kalbinde sönmez bir nur olarak yer edinmiştir.
Fâtih’i Besleyen Kültür
Fâtih, Türk tarihinin herhalde gelmiş geçmiş en renkli ve en büyük hükümdarıdır. Onun geniş bir kültür hamuruyla yoğrulduğu, başlıca doğu ve batı dillerini bildiği, matematik ve müspet ilimler ile askerlikte fevkalade başarılı olduğu, topçuluk fenninde deha derecesinde başarılara imza attığı, edebiyat sahasında üstün bir yeteneğe sahip bulunduğu ve Arap ve Fars edebiyatlarını çok iyi bildiği vs. göz önüne getirilirse onun arka planını oluşturan birikimin de ne denli yüksek olduğu anlaşılır. Kritovulos. onun Yunan hükemasını tetkik ettiğini söylemekle kalmayıp “Sultan, en keskin zekâlı filozoflardan biridir,” der. Tarihçi Dukas, onun daima uyanık fikirlerle yorulmadan çalıştığını, planlarını haritalar üzerinde yapıp tatbik sahasına koyduğunu yazar. E. J. W. Gibb “Tahta çıkar çıkmaz kendisi ve milleti hakkındaki peygamber müjdesini tahakkuk ve Fâtih ünvanını kazanmak için harekete geçtiğini kaydeder. Gustaw Schlumberger onu överken İstanbul’un zaptının cihan tarihinin en büyük vakalarından biri olduğunu itiraf etmekte ve “… bu meş’um (!) hadise sultanın dehasına ve askerlerinin şecaatine kesin bir delildir,” demekten kendini alamamaktadır F. Babinger’e göre “Fâtih, günümüze kadar gelen bütün imparatorların en büyüğü olup cihan tarihinde başka herhangi bir şahsın kendisi ile mukayese edilmesi müşküldür.” Zorzo Delfin onun manevi portresini, “Pek az gülen, mütemadiyen çalışan, cömert, tasavvurlarında inatçı, atılgan ve cür’etli; İskender gibi şan ve şerefe doymak bilmeyen, zahmet ve zorluklara tahammüllü, kat’i konuşan ve sözünden dönmeyen, son derece hırslı, zevk ve selahatten uzak, her gün okumayı adet edinmiş” olarak çizer. Orta boylu, güzel giyinmeyi seven, kısa boyunlu, sarımtırak tenli, açık alınlı ve doğan burunlu bu kahramanın bu kadar övgüyü hak etmesinin arkasında yatan sebepler nelerdir? Şimdi bunu araştıralım:
Sultan II. Murad’ın, oğluna daha küçük yaştan itibaren ilim yolunu açtığı ve eğitimine özen gösterdiğini bütün tarihî kaynaklar kaydederler. Ayrıca o da bilgi edinmekten hoşlanmaktadır. Henüz 11 yaşında Manisa’ya vali tayin edilmesi. 12 yaşında iken de bizzat babası tarafından tahta çıkartılıp devlet idaresinin ellerine teslimi, şüphesiz ondaki birikimin yüksek seviyelerde olduğunu ve devlete güven verdiğini gösterir.
İki yıl süren (1444 1446) bu taht tecrübesinden sonra tekrar şehzadelik günlerine döndüğünde onu, devlet idaresinin ve hükümet etmenin ancak müspet bilimler sayesinde mümkün olacağına inanan bir kişi olarak görürüz ve çalışmalarının da bu yönde yoğunlaştığını tahmin edebiliriz. Şüphesiz o, gelecek planları çizerken İstanbul’u fethetmeyi ve ardından da yalnızca Müslüman Türk devletinin değil, aynı zamanda Hıristiyan Roma İmparatorluğunun da hâkimi olmayı ön planda tutuyordu. Bunun için felsefe başta olmak üzere matematik ve …
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Divan Edebiyatı İnceleme/Araştırma
- Kitap AdıŞair Fatih:Avni
- Sayfa Sayısı241
- Yazarİskender Pala
- ISBN6054322190
- Boyutlar, Kapak13,5x19,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviKapı Yayınları / 2010
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Bilge Kağan Yazıtı ~ Ali Akar
Bilge Kağan Yazıtı
Ali Akar
Bilge Kağan Yazıtı, Kül Tigin Yazıtı ile birlikte Moğolistan’ın başkenti Ulan Bator’un 300 km batısındaki Arhangay eyaleti sınırları içinde yer alır. Yazıt, bu eyalete...
- Doğadan Duaya ~ Tayfun Atay
Doğadan Duaya
Tayfun Atay
İnancı Gözlemlemek İnsanlık tarihi doğadan duaya bir yol alış olarak da değerlendirilebilir. İnsan, “kültür” aracılığı ile bir parçası olmaktan, hâkimi olmaya doğru konum değiştirdiği...
- İsmet Özel – En Özel Türkiye Şiiri ~ Reşit Güngör Kalkan
İsmet Özel – En Özel Türkiye Şiiri
Reşit Güngör Kalkan
Türkiye ve dünya merkezli siyaset eksenli düşünceleri ve yazılarıyla Türk şiirinin yaşayan en önemli şairlerinden İsmet Özel, son yıllarda sürekli tartışılan isimlerin başında geliyor....