Koşullar her zamankinden daha zor, kaybedilecek şeyler ise daha değerli.
Kaz Brekker ve ekibi, hayatta kalacaklarına inanmadıkları bir soygunun üstesinden gelmeyi başarır. Fakat büyük ödülü paylaşamadan kendilerini tekrar ölüm kalım savaşının ortasında bulurlar.
Grisha dünyasının kaderi, şehrin karanlık sokaklarındaki intikam savaşına bağlıdır.
Kaz ve ekibinin ise ne pahasına olursa olsun bu savaşı kazanmaktan başka çaresi yoktur.
*
I
RETVENKO
Retvenko bara yaslanıp burnunu kirli kadehine daldırdı. Viski içini ısıtamamıştı. Azizlerin terk ettiği bu şehirde hiçbir şey içinizi ısıtamazdı zaten. Üstelik o kokudan, dünyanın en berbat çay fincanını andıran şehrin ruhunda demlenirmişçesine gözeneklerine işlemiş, genzi yakan sintine, midye ve ıslak taş kokusundan kaçış da yoktu.
Bu koku en belirgin şekilde Fıçı’da, en çok da bacası çerçöpten tıkanmış, kirişleri uzun süredir yanmayan şöminenin isinden kararmış, tavanı hava koşulları ve kötü işçilik yüzünden bel vermiş, varoşların en kasvetli apartmanlarından birinin alt katındaki bu sefil çöplükte duyuluyordu. Zemin; yere dökülen bira, kusmuk ve müşterilerin envai çeşit artıklarını emen talaşla kaplanmıştı. Retvenko parkelerin en son ne zaman süpürüldüğünü hatırlamıyordu. Burnunu kadehine biraz daha daldırıp kalitesiz viskinin tatlı kokusunu içine çekince gözleri sulandı.
“Bununla değil, ağzınla içeceksin,” dedi barmen gülerek.
Retvenko kadehini bırakıp sulanmış gözlerle adama baktı. Kalın enseli, kabarık geniş göğüslüydü, tam bir boksör tipi vardı. Retvenko adamın çok sayıda müşteriyi sokağa attığına tanık olmuştu ama Fıçı’daki gençlerin benimsediği saçma modaya göre giyindiği bu haliyle onu ciddiye almak güçtü; kalın pazılarını ortaya çıkaran uzun kollu pembe gömlek, cırtlak kırmızı ve turuncu renkteki ekose yelek. Yumuşak kabuklu züppe bir yengece benziyordu.
“Söylesene.” dedi Retvenko. Zaten iyi olmayan Kerchçesi birkaç kadehten sonra iyice kötüleşmişti. “Bu şehir neden bu kadar pis kokuyor? Bayat çorba gibi? Bulaşık dolu bir mutfak lavabosu gibi?”
Barmen güldü. “Burası Ketterdam. Alışırsın.”
Retvenko başını iki yana salladı. Bu şehre de kokusuna da alışmak istemiyordu. Konsey Üyesi Hoede için yaptığı iş sıkıcıydi ama hiç değilse evi sıcak ve kuruydu. Gözde bir Grisha olan Retvenko’nun karnı tok sırtı pekti. Varlıklı tüccarın pahalı kargo sevkiyatlarına denizlerde refakat etme görevinden sıkılmış, kontratının maddelerinden, içsavaşın ardından Ravka’dan kurtulmak için yaptığı aptalca anlaşmadan pişmanlık duymuş, Hoede’ye lanet okumuştu. Peki şimdi? Şimdi Hoede’nin evindeki Grisha atölyesini, şöminede neşeyle yanan ateşi, tereyağıyla ve kalın salam dilimleriyle servis edilen esmer ekmeği düşünmekten kendini alamiyordu. Hoede öldükten sonra Kerch Ticaret Konseyi, kontratinı satın alması için Retvenko’nun deniz yolculuklarına çıkmasına izin vermişti. Parası berbattı fakat başka ne seçeneği vardı ki? Bu yabancı şehirde, Grisha olarak doğuştan sahip olduğu yetenekler dışında hiçbir becerisi olmayan bir Rüzgârın Hâkimi’ydi sadece.
Barmen, Retvenko’nun boş kadehini işaret ederek, “Tazeleyeyim mi?” diye sordu.
Retvenko tereddüt etti. Parasını çarçur etmemesi gerekiyordu. Biraz tutumlu davranırsa sadece bir, bilemedin iki deniz yolculuğuna daha çıktıktan sonra kontratını satın almak için yeterli parayı biriktirmiş olacak ve üçüncü sınıf bir kamarada Ravka biletini cebine koyabilecekti. Tüm ihtiyacı olan buydu.
Bir saatten kısa sürede limana geldi. Fırtına uyarısı yapılmışti, o nedenle hava akımlarını kontrol etme ve gidecekleri limana ulaşmak için gemiyi sakince yönlendirme konusunda mürettebat Retvenko’ya bel bağlayacaktı. Kaptan koordinatları verecek, Retvenko da yelkenleri şişirecek ya da rüzgârı hafifletecekti. Sonrasında da ücretini alacaktı. Ancak henüz rüzgâr çıkmamıştı. Belki yolculuğun ilk kısmını uyuyarak geçirebilirdi. Retvenko bara vurup başını salladı. İnsanoğlu ne için yaşıyordu? Bu hayatta kendini biraz şımartmak gerekirdi.
“Ben ayakçı değilim,” diye mırıldandı.
“Efendim?” diye sordu barmen kadehi doldururken.
Retvenko boş ver dercesine elini salladı. Bu adam, bu sıradan insan asla anlayamazdı. Önemsiz işlerle uğraşıyordu. Ne uğruna? Cebine fazladan bir kuruş atmak için mi? Güzel bir kızdan sıcak bir bakış elde etmek için mi? Savaş meydanlarında zafer kazanmak, saygı görmek nedir hiç bilmiyordu.
“Ravkalı mısın?”
Viskinin bulandırdığı zihnine rağmen Retvenko birden dikkat kesildi. “Neden ki?”
“Sebebi yok. Ravkalı gibi konuşuyorsun, hepsi bu.”
Retvenko sakinleşmeye çalıştı. İş arayan pek çok Ravkalının yolu Ketterdam’dan geçerdi. Grisha olduğuna dair hiçbir belirti taşımıyordu. Kendi korkaklığından -kendinden, barmenden, bu şehirden tiksindi.
Sadece oturup keyifle içkisini yudumlamak istiyordu. Barda ona saldıracak hiç kimse yoktu, barmen de kaslı olmasına rağmen Retvenko onu kolaylıkla alt edebileceğini biliyordu. Oysa bir Grisha’nın kendi halinde takılması bile belaya davetiye çıkarabilirdi. Yakın zamanda Ketterdam’da ortadan kaybolma vakalarında artış olduğuna dair söylentiler artmıştı. Sokaklardan olsun evlerinden olsun Grishalar ortadan kayboluyor, muhtemelen köle tacirleri tarafından kaçırılıp en yüksek teklifi verene satılıyorlardı. Retvenko böyle bir şeyin kendi başına gelmesine azla izin vermezdi, hele ki Ravka’ya dönüş biletini almaya bu kadar yaklaşmışken.
Kadehini başına dikti, hesabı ödeyip tabureden kalktı. Bahşiş bırakmadı. Her kuruş değerliydi.
Dışarı çıkarken Retvenko hafif sendeliyor, havadaki nemli koku da işini kolaylaştırmıyordu. Başını önüne eğdi, yürürken zihninin açılmasını umut ederek Dördüncü Liman’a yollandı. İki seyahat daha, diye tekrarladı kendi kendine, denizde birkaç hafta daha, bu şehirde birkaç ay daha. Bu süreyi katlanır kılmanın bir yolunu bulacaktı artık. Eski dostlarından Ravka’da onu bekleyen var mıdır diye düşündü. Savaşta ciddi darbe alan Grisha ordusunu yani İkinci Ordu’yu yeniden kurmayı arzulayan genç kralın, önüne geleni affettiği söyleniyordu.
Baharın nemli havasında çizmelerini yere vurup, boşluğa doğru, “Sadece iki seyahat daha,” dedi.. Yılın bu zamanı nasıl bu kadar soğuk ve nemli olabilirdi? Bu şehirde yaşamak, bir ayaz devinin soğuk koltuk altında kısılıp kalmak gibiydi. Mezarlık kanalı boyunca yürüdü, kavis çizen suyun ortasındaki Kara Peçe Adası’nı görünce titredi. Kerchli zenginler vaktiyle ölülerini burada su seviyesinden yukarıdaki küçük taş evlere defnederlerdi. İklimin kendine özgü niteliği sayesinde sürekli sislerle kaplı kalan adanın perili olduğu da söylenirdi. Retvenko adımlarını hızlandırdı. Batıl inançları yoktu -onunki gibi bir güce sahipseniz gölgelerde gezinenlerden korkmazdınız ama kim bir mezarlığın yanından geçmek ister ki?
Başını paltosuna iyice gömdü, dolambaçlı ara sokaklardaki hareketlere dikkat kesilerek Havenstraat’ı çabucak geçti. Yakında sokaklarında korkmadan dolaşabileceği Ravka’ya dönecekti. Tabii affedilirse.
Retvenko paltosunun içinde huzursuzca kıvrandı. Savaş, Grisha’yı Grisha’ya düşürmüş, kendi tarafı oldukça acımasız davranmıştı. Eski yoldaşlarını, sivilleri hatta çocukları bile katletmişti ama olan olmuştu. Kral Nikolai’nin askere ihtiyacı vardı ve Retvenko da çok iyi bir askerdi.
Retvenko, Dördüncü Liman’ın girişindeki ufak kulübede bekleyen nöbetçiye bir kez başını salladıktan sonra omzunun üzerinden bakarak takip edilmediğinden emin oldu. Yük konteynerlerini geride bırakıp rıhtım bölgesine geldiğinde doğru iskeleyi bulup ikinci kaptana adını yazdırmak için sıraya girdi. Retvenko adamı geçmişteki seyahatlerden tanıdı; paltosunun yakasından çıkan cihız boynuyla sürekli bezgin ve huysuzdu. Kalın bir kâğıt tomari tutuyordu. Retvenko, Kerch Ticaret Konseyi azalarından birine ait mor balmumu mührünü gördü. Bu şehirde altından daha kıymetli olan o mühürler limandaki en iyi iskeleleri garanti ederken, rıhtım bölgesine ayrıcalıklı giriş sağlardı. Peki Konsey üyeleri neden bu kadar hürmet görüyor, bu kadar imtiyaz sahibi oluyordu? Çünkü cepleri kabarıktı. Çünkü ticaretle Ketterdam’a kâr getiriyorlardı. Ravka’da güç daha başka anlamlara sahipti, bir grup görgüsüz tüccarın yerine adamakıllı bir kral tarafından yönetilen …
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Bilimkurgu-Fantazya Edebiyat Roman (Yabancı)
- Kitap AdıSahte Krallık
- Sayfa Sayısı624
- YazarLeigh Bardugo
- ISBN9786051869377
- Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
- YayıneviMartı Yayınevi / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Sıradışı Basit ~ Marie-Aude Murail
Sıradışı Basit
Marie-Aude Murail
“Basit” bir karmaşanın içinde… Barnabé Maluri, namı diğer Basit’in geleceği ve bugünü isminin aksine fazlasıyla karmaşık. Büyükler için fazla küçük, hayat için yeterince büyük...
- Da Vinci Şifresi ~ Dan Brown
Da Vinci Şifresi
Dan Brown
“Dan Brown, ülkedeki birkaç usta yazardan biri. Da Vinci Şifresi üstün bir zeka tarafından kurgulanmış harika bir gerilim romanı.” “Entrika ve tehlikenin iç içe...
- Yüzyıllık Yalnızlık ~ Gabriel Garcia Marquez
Yüzyıllık Yalnızlık
Gabriel Garcia Marquez
Yüzyıllık Yalnızlık‘ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli, kocaman bir evde, toprak yiyen...