Sanat hakkındaki yerleşik kanıların başında, sanatın amacının tek bir imgede genel ilkeyi yakalamak ve ifade etmek olduğu gelir: Bir imge, bir ezgi, kâğıda dökülmüş birkaç satır bazen bir olanağı, bazen bir zorunluluğu, ahlaki bir gerekliliği veya kişilerin içinde bulunduğu tekil durumlar ile insanlığın doğası arasındaki çelişkiyi sergilemek üzere kullanılır. Bu bakımdan Batı kültürünün tarihinde özellikle resim ve heykel sanatı öne çıkar: Tablolar ve heykeller başından itibaren birer süsten fazlası olmuşlar, siyasi düşüncenin, ilkelerin ve kavramların ifadesi, iktidar, kimlik ve toplum hakkında yapılmış yorumlar, uyarılar, çağrılar, hatta kınamalar olagelmişlerdir.
Bu kitapta Efe Baştürk, Yunan ve Roma dönemi sanatçılarından başlayıp Massaggio ve Caravaggio’ya, Klimt’ten Delacroix, Goya ve Gervais ve Turner’a kadar, Batı’da tarih boyunca etkili olmuş ressam ve heykeltıraşların yapıtları üzerinden siyasetin ve siyaset felsefesinin meşgul olduğu kavramların, olguların ve olayların sanatın gözünden nasıl “okunabileceğini” gösteriyor. Siyaset ile imge arasındaki ontolojik bağı gözler önüne seriyor. Sanata, siyasete ve felsefeye ilgi duyan her okura, sanat eserlerine “başka bir gözle” bakma kılavuzu sunuyor.
İçindekiler
Sunuş 11
Önsöz ve Teşekkür 13
Giriş 17
1
Kurtarıcının Portreleri
hıristiyanlığın siyasal imgeleminde dönüşümler 25
2
Hümanist Bir Sanat Eseri
siena trecento’sunda cumhuriyet fikri 61
3
Siyasal Grotesk
rönesans sanatında imgenin siyaseti ı 94
4
Bakışın Özgürleşmesi
rönesans sanatında imgenin siyaseti ıı 131
5
Perdeyi Aralarken…
hobbes, caravaggıo ve barok üslup 159
6
Devrimin Alacakaranlığında
romantizmin nostaljik imgeleri 200
7
Modern Paris’in Skandalları
fantazmagorya ve empresyonist itiraz 234
8
Dura Lex Sed Lex
yasanın önünde çıplak hayat 258
Tabloların Listesi 284
Dizin 285
Önsöz ve Teşekkür
“Sanat, düşüncelerinizin etrafındaki bir çizgidir.”
Gustav Klimt
Elinizdeki kitap, siyasal düşünceyi, tıpkı bir metni okur gibi, sanat eserlerindeki kompozisyonların serbest yorumuyla yakalamayı amaçlıyor. Bir metin ile tablo arasında akademik düzeydeki biçimsel veya içeriksel farkları şimdilik bir kenara bırakarak, şu hipotezi öne sürmek istiyorum: Batı siyasal düşüncesi, Platon ile başlayan o geniş ve derinlikli tarihinde, aslında hep düşüncesinin nesnesine fazlalık oluşturan bir imge fikriyle temas hâlinde olmuştur. Başka bir deyişle, Batı siyasal düşüncesi, aslen Sokrates’ten itibaren, mevcudiyetteki eksikliği kavramaya yönelen özgül bir bakışın varlığında şekillenmiştir. Bu eksiklik, düşünce ile nesnesi arasındaki bağın sanıldığı gibi bütünlüklü olmadığı savından türer. Siyasal düşüncenin bir imgeye referansla oluşmasının özünde yatan şey, tam da bu eksikliği işaret eder tarzda bir açıklığın gündeme getirilme ihtiyacıdır. Platon, Devlet’in kimi yerlerinde mitolojik hikâyelere atıflar yaparken, kadim anlatıların otoritesinden güç almaktan ziyade, bu anlatıların hic et nunc1* etkisine başvurmayı ister. Filozof, hakikate referansla kurulu anlatıyı, üzerine inşa edildiği tarihsel anın ötesine taşımak maksadıyla, onun felsefi, yani belli bir metinselliğe özgü yasasının ötesine geçmenin zorunluluğunu fark etmiştir. Düşünce ne denli hakikatle ilgili olursa olsun, bir açıklığa, tüm zamanlarda geçerli olmayı vaat edebilecek bir tamamlanmamışlığa sahip olmalıdır. Düşüncenin imgeyle teması, hatta kendisinin bir imgeye dönüşümü, bu zorunluluk hissinin bir sonucudur.
Batı siyasal düşüncesi, siyasal kavramların ve sözcüklerin tarihsel gerçekliklerini aşan bir zaman-dışılığa sahip olabilmesiyle evrensel bir içeriğe sahip olmuştur ve bu yalnızca bir model oluşturmasıyla açıklanamaz. Siyasal terminolojinin tedavüldeki kavramları, misal egemenlik veya özgürlük, belirli tarihsel anların veya ilişkilerin sonucunda gerçekleşmiştir ve siyasal düşünce tarihi bu anların muhakkak anlatıya dâhil edilmesini talep eder. Bu meşru bir taleptir çünkü siyasal bir sözcüğü ortaya çıkmasına neden olan somut ilişkilerden ayırmak, sözcüğün anlamını zedeleme ya da daha kötüsü onun içini boşaltma tehlikesi barındıracaktır. Fakat, bana öyle geliyor ki Batı siyasal düşüncesi, bu sözcük ve kavramlarda onların tarihselliklerini aşan bir şeye hep yer ayırmıştır. Düşünce, daima kendinde bir fazlalık barındırır şekilde vuku bulmuş ve bu yüzden siyasal düşünce, yönetim hakkındaki düşüncelere indirgenme sığlığından kurtulabilmiştir.
Öyleyse hipotezime yeniden dönmek istiyorum: Batı siyasal düşüncesinde, düşüncenin salt olguyu değil, fakat tüm zamanların hic et nunc bir araya getirilmesine olanaklılık tanıyan bir açıklık ufku vardır ve burada, olanaklı bir gelecek ile yitirilmemiş bir geçmiş bir aradadır. İşte düşünceyi imgeye dönüştüren, onu imgesel bir varlığın ufkunda kavramaya neden olan şey, bu zamansal açıklığın kendisidir. Düşünce, olguyu anlamanın veya açıklamanın formel biçimiyle veya yasasıyla ilgilenmez; o, tarihsel anların bir araya getirilebilir olan tamamlanmamış unsurlarıyla ilgilenir. Bu yüzden düşüncenin nesnesi, daha doğrusu izini sürdüğü şey, anlamı açıklıkta kavrayabilmeye olanak sağlayan imgelerden başkası değildir. Bu imgelerin varlığında [siyasal] düşünce, kendisini olgudan –ve tarihten– koparabildiği gibi, olmamış ama olabilecek olanın dünyasına da dâhil edebilir.
İşte bu yüzden, bu kitabın tüm amacı, siyasal düşünce ile sanat eseri arasındaki bağın esasen ontolojik bir yakınlık üzerine kurulu olduğunu göstermektir. Burada seçilen eserler, düşünce ve imge üzerinden kurulan sanat-siyaset yakınlığını vurgulamayı hedefliyor. Şüphesiz binlerce yıllık düşünce ve sanat tarihini bir araya getirme fikri, ne denli özgül bir yorumlamaya dayanırsa dayansın, bir yerde keyfi gibi görünme riskini barındırır. Fakat şunu da söylemeden edemeyeceğim: Keyfî ya da öznel görünen seçimlerin başlıca sebebi, düşünce ile imge arasındaki bağlantının ontolojik zemini olan açıklığın kavranabilirliğini sağlama kaygısıdır. Dolayısıyla, modern siyasal düşüncenin temel kavramlarına ev sahipliği yapan ve bu nedenle modern siyasal düşünceyi anlamak için daima dönülmesi gereken evreleri izleyebileceğim eserleri tercih ettim. Siyasetin özerkliğe kavuştuğu Rönesans, halkın kurucu öznelliğe büründüğü Devrim dönemi ya da Hobbes’un bir makine gibi tasarladığı ama beri taraftan bu makinenin işlemesi için devreye koyduğu dışsal bir teolojik yönlendiriciye yer açan egemenlik fikri, düşünce ile imgenin kaynaştığını göstermeye çalıştığım sanat eserleri üzerinden incelemeye alındı. Bu nedenle okurlardan ricam, bu metnin sanat eserlerini siyasal açıdan okumaya ve yorumlamaya çalışan bir kaygıdan ibaret olmadığını bilmesidir. Metin, sanat ile siyaset arasındaki bağıntıyı, Batı siyasal düşüncesinin kökensel bir gerçeğinden hareketle, düşünce ve imge arasında açıklıkta kurulan bir yakınlık vasıtasıyla ele almaya çalışmaktadır. Bu nedenle siyasal sözcükler, bir düşünce metnindeki gibi belirli bir anlamsal tutarlılığı hedefleyen ve bu anlamda düşünceyi bir yasa ile bağlantılandırmaya çalışan yönetici bir fikrin yansıması olarak değil, bilakis, zamansız ve tutarsız gibi görünen öğelerin bir araya getirildiği bir açıklık alanında beliren imgeler düzeyinde ele alınmaya çalışıldı. Sanat eserini tıpkı bir siyasal düşünce metni gibi okumayı hedeflerken, eserlerdeki kompozisyonlara, eseri oluşturan ögelerin yerleşimine veya öne çıkarılmalarına bu yüzden daha fazla odaklandım. Başka bir deyişle, bu denli kapsamlı bir yorumlamaya dâhil edemeyeceğim sanat eserlerine bu sebeple metinde yer vermedim.
Böyle bir metnin hikâyesi de olmalı, demişti sevgili dostum İlker Cihan Biner. Böyle bir kitap yazılabilmişse, sanırım ilk teşekkür, bu zamana değin sanat eserlerine dikkatimi vermem için beni her fırsatta zorlayan İlker’e edilmeli. Son ana kadar titiz okuyuşu ve cesaretlendirici tavrıyla sayın Zeynep Sayın’a da çok teşekkür ederim. İsminin bu kitapta yer alması benim için mutluluk vericidir. Başta İsmail Yılmaz olmak üzere, bana hep destek olan tüm FOL Kitap ekibine, sabırlı, titiz ve özverili çalışmalarından dolayı minnettarım. Aybüke, hayatının en zor döneminde bu kitabı takip etmeyi, sorularıyla atalete giren zihnimi meşgul etmeyi hiç bırakmadı. Tükenmeyen ilgisiyle bu kitabın görünmeyen yüzüdür. Ve bu kitaba ilgi ve değer gösteren kıymetli okuyuculara da şükranlarımı sunarım.
Efe Baştürk
Ağustos, 2024
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Felsefe Siyaset Felsefesi
- Kitap AdıSahnedeki Siyaset
- Sayfa Sayısı288
- YazarEfe Baştürk
- ISBN9786256584532
- Boyutlar, Kapak13.5 x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviFol Kitap / 2024