Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Şah ve Sultan
Şah ve Sultan

Şah ve Sultan

İskender Pala

Tutku… Güzellik… Aşk ve savaş. Sadece gönüllerin değil alınların, kemiklerin ve gözlerin alev alev yandığı savaş. Kahramanlarını, Yavuz Sultan Selim’i de Şah İsmail’i de…

Tutku…
Güzellik…
Aşk ve savaş. Sadece gönüllerin değil alınların, kemiklerin ve gözlerin alev alev yandığı savaş.
Kahramanlarını, Yavuz Sultan Selim’i de Şah İsmail’i de tarihin merdivenlerinde bir basamak aşağı indiren bir basamak yukarı çıkaran savaş.
Çaldıran…
Şimdi Çaldıran ne 500 yıl geride ne 500 yıl ileride.
Savaş tasında büyücünün gördüğü neydi?
Kızılbaşlık!
Sünnilik!
İktidar hırsı.
Aşkın bir çökelti gibi dondurduğu zaman!
Korku? Ya o?
Yazar biraz da korkuların üstüne gidendir.
Tarih ileriye doğru çözüldükçe ağacın kökleri de görülecektir.
Alevi de Sünni de bağlıdır o köke. Birdir o toprakta.
Gölgeler büyümüşse ışığı değil korkuyu yenmek gerekir.
Karanlık ve kör ışığın egemenliği boğmasın artık nesilleri.
Ve işte bir kez daha aşk!
Şiir kadar iktidar atında rüzgâra ve ateşe doğru yol alan iki hükümdar.
Şah ve Sultan…
Dünya incisi zarif ve asil kadınlar. Yeminlerine bağlı erkekler.
Masal kadar gerçek.
Büyüleyici olduğu kadar umut verici.
Şah&Sultan her cümlesi aşkla okunacak bir kitap.
İskender Pala’dan…

Bm

Onlar bir ümmetti, geldi geçti Onlara kendi kazandığı, size de kendi kazandığına Siz onların işlerinden sorulacak değilsiniz

(Bakara Suresi; 134. 141)

‘Çaldıran Sahrası’ndaki o zorlu günün cengâverleri! Ruhunuz şadolsunl..’

KAMBER

Hılayi hâl çağında

Hak gönül alçağında

Kabe yapmaktan yeğdir

Bir gönül al çağında

Hıtayı

Ağustos 1501,

Kamber söz perdesini açanda:

Ilık yaz akşamlarında, meşe dallarının yaprakları arasından göz kırpan yıldızlara doğru uçup gittiğimi düşünmek, tekdüze ömrümün en heyecanlı eğlencesi haline gelmişti. Bahardan bu yana gözlerimi karanlıkta yıldız aramaya alıştırmıştım. Babaydar’ın son günlerde iyiden iyiye artan dalgınlık hallerine ve “Ey yolcu, sevgiye yürü, ta ki hakikate eresin!” diye bana duyurmak ister gibi kendi kendine mırıldanmasına aldırmadan yıldızlarımı topluyordum. Artık cırcır böceklerinin ritmik seslerine yetişebiliyor, onların her ötüşünde yeni bir yıldıza daha gidiyor, uçsuz bucaksız göklerde el değmemiş bir yıldızımın daha olmasından haz duyarak elimdeki çakıllardan birini daha yıldız torbama doyurabiliyordum. Sessizliğin en koyu vaktinde bir yıldızda tek başına olmak ve her şeye hükmetmek bir çocuk için sultanlık değil de nedir!?..

Babaydar benin» tek akrabamdı. Yahut ben öyle zannediyordum kış gelince köydeki kerpiç evimizin eşyasız odasındaki ocak başında, yaz günlerinde ise şu yaşlı meşenin dalları arasına çattığımız yüksek duldamızda birbirimizin varlığına güvenerek yaşayıp gidiyorduk. Bana okuma yazma öğrettiği son bir yılın kuşluk saatlerini hariçte tutarsak hayatımız derin bir sıradanlıkla kuşatılmış gibiydi. Gerçekte benim neyim olurdu, bilmiyordum. Babaydar diyordum ama babam mıydı, dedem miydi, yoksa beni yanına almış hayırsever bir ihtiyar mıydı, halâ benim için bir muammadır. Varlık ve sahiplenme düşüncesinin kerpiç bir ev ile bir duldadan ibaret olduğunu ve köyün karşısındaki dağın arkasında dünyanın son bulduğunu düşünen sekiz yaşındaki yalnız bir çocuk için, o gün bunların fazla da önemi yoktu zannederim. Ona annemi sorduğum bir gece, ta sabaha kadar yorganımın altında ağlamama yol açacak öyle azarlayıcı sözler işitmiştim ki bir daha annem veya babam hakkında bir tek kelime edemedim. Bu konuda zihnimdeki soruları dile getirirsem beni terk edeceğinden korktum hep.

O gece, her zamanki gibi dizlerinin çok ağrıdığından, bostan işleri yapmak için artık yaşlandığından, duldaya inip çıkarken bir gün bu ağaç merdivenden düşüp Öleceğinden şikâyete başladığında, ikimiz de gerçekten çok yorulmuştuk. O gün bostan sulama günümüzdü çünkü.

Yaz gününde serin sularla bostan sulamanın keyfin] anlatamam size. Babaydar çaydan ayırdığı bir kol suyu arklardan akıtarak bostanın her karışına ulaştırmak için elinde kürek, oflayıp puflayarak suya yol açarken ben, tarlamıza neden böyle dediğimi bilmiyorum, bizim tarlamız olduğundan şimdi şüphedeyim akıp gelen, sonra da kızgın toprağın emdiği suların son birikintilerinde zıplayan balıkları toplardım. o gün bereketli geçmiş ve küçük sepetimiz ağzına kadar irili ufaklı balıklarla dolmuştu. Hiç şüphesiz, hayatımın en yorgun ama en mutlu akşamlarından biriydi. Söğüt dallarına geçirip kor ateşte pişirdiğimiz balıkları birer ikişer midemize indirirken Babaydar her zamanki durağanlığının aksine beni karşısına oturtup önemli şeyler anlatacağını söylemişti. Ürpermiştim. Her gecekinden farklı bir gece olacağını düşündüğüm için benliğime tesir eden bir titreyişle ürpermiştim. Henüz sekiz yaşımdaydım ve çocuk ruhuma ağır gelecek bir hakikat adına ürpermiştim. Elbette cümlelerine yine “Nefes aldığın her saniyede sevgiye yürü babacım, sevgiye yürü. ta ki hakikate eresin!” diye başladı. Sonra tane tane ve emreder gibi söylemeye devam etti:

“Bütün inançların temeli sevgidir. Her kim bir şey veya kimseyi severse ona İnanmış, boyun eğmiş, kulluk etmiş olur. Kulluk, sevginin yedi derecesinden biridir ki ilk adımda dostluk başlatır. Bu dereceler ezeli ‘ilgi’den doğar, ilgiyi ‘sevgi’ takip eder. Sonra ‘tutku’, ‘aşk’, ‘şevk’ ve ‘kulluk’ diye devam edip ebedi ‘dostluk’ta nihayet bulur. İyi veya kötü, yararlı veya zararlı her tür sevginin bir etkisi, sonucu, meyvesi ve hükmü vardır. Coşku, zevk, özlem, yakınlaşma, ayrılma, uzaklaşma, terk etme, sevinme, üzülme, ağlama, gülme…

Hepsi sevginin etkileri ve hâlleridir. Kişi sevgi basamaklarında sürekli bir kazanç ve güç kazanarak ilerlemelidir. Belli bir yol aldıktan sonra sevgi yüzünden ağlasa da, gülse de; sevinse de, üzülse de; batta sıkılsa yahut coşsa da bundan yarar görür. Nitekim sevgiden uzaklaştığı zaman bunun tersi olacak, her hâlden üzülecektir. Akıllı insan kendisine zarar verecek sevgiyi istemez.

“Hakikati sevmek, babacım, sevgilerin en güzelidir Çünkü hakikat Mutlak Güzellik’ten doğar ve bütün güzeller O’nun güzelliğinden bir ilham taşıdıkları için sevilirler. Hakikati ayırt etmeyi bilirsen sevgiliye karşı sevgide ortak edinmemiş olursun Sevgiliyi sevmek, sevgilinin sevdiklerini sevmek, sevgili için ve sevgili yolunda sevmek, sevgiliyle birlikte sevmek, bunların hepsi insanın tabiatına uygundur. Büyüyünce bu dediklerimi çok daha iyi anlayacaksın, ama şimdilik sevgiyi bir su farz et. Ona ulaşmak zevk, ayrı kalmak acı verir insana!..”

Babaydar’ın daha sonraki sözlerini anlamakta hakikaten zorlanmaya başlamıştım. Bilmediğim bir dilden sırlar aktarıyor gibiydi. Onun hiç bu kadar ciddi ve anlaşılmaz olduğu bir zamanı hatırlamıyordum. Ne kadar çok şey bildiğini görmekti belki beni hayretlere düşüren. Cümlelerini bir ayinde neşideler okur gibi ağırlaştırarak kuruyor, karşımda heybetle oturuyorbelki de söylediklerinden dolayı ben onu her saniyede daha heybetli görüyordum ve yüzüme bakan gözleri sanki kalbime İniyordu. Her cümlesine kulak kesilmiş ezberlemeye çalışıyordum. Bazılarını yorumlayacak ve anlayacak kadar tekrarlayamıyordum ama yine de hafızama yerleştirmek için dikkat ediyordum. Dedim ya, Babaydar’ı hiç böyle…

Eklendi: Yayım tarihi

“Şah ve Sultan” için 11 yanıt

  1. Okunması gereken başucu kitaplarınızdan biri olmaya adaydır. Akıcı bir şekilde okuyacağınız bir roman. Özellikle kendi içinde bir birine dolanmış hikayeler ilede mest olacağınız garantidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Şairlerin Dilinden ~ İskender PalaŞairlerin Dilinden

    Şairlerin Dilinden

    İskender Pala

    Türk milletinin geniş bir coğrafya ve uzun bir tarihe ait çeşitli medeniyet tecrübeleri ile siyasal ve toplumsal değişimlerini aynı sistem içinde yoğurarak ortaya koyduğu...

  2. Aşk Hikayesi ~ İskender PalaAşk Hikayesi

    Aşk Hikayesi

    İskender Pala

    Daha senden gayrı âşık mı yoktur Nedir bu telaşın hay deli gönül Hele düşün devr-i Âdem’den beri Neler gelmiş geçmiş say deli gönül Ruhsatî...

  3. Ayine ~ Prof. Dr. İskender PalaAyine

    Ayine

    Prof. Dr. İskender Pala

    Türk klâsik edebiyatının en yaygın nazım şekli olmak bakımından her divanda yıgm yığın örneği bulunur gazellerin. Bir medeniyet birikiminin estetik boyutta kaynakları arasında sayılmak,...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Kösem Sultan ~ Nahid Sırrı ÖrikKösem Sultan

    Kösem Sultan

    Nahid Sırrı Örik

    Tarih nerede biter ve roman nerede başlar? Romancı tamamen muhayyelesinde yarattığı mahlukları istediği ve dilediği şekle koyabilir; halbuki romanın şahıslarını tarihten almışsa, onlara dilediği...

  2. Katre- i Matem ~ İskender PALAKatre- i Matem

    Katre- i Matem

    İskender PALA

    Elyazması kitabın açtığı kapıdan içeri giriyor, bir devre adını veren lalenin izinde İskender Pala’nın yarattığı etkileyici ve büyüleyici bir atmosferin içinde yol alıyor. İstanbul...

  3. Efsunlu Cazibe ~ Yaprak ÖzEfsunlu Cazibe

    Efsunlu Cazibe

    Yaprak Öz

    Lidya gözlerini açtı. Bir ses işitmişti. Karanlıkta el yordamıyla abajura uzandı ve ışığı yaktı. Yatak odasının bir köşesinde, yeşil sarmaşıklı duvar kâğıtlarının önünde iri...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur