Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Ruhsal Gelişim ve Kader; Hiçbirimiz Boşuna Yaratılmadık…
Ruhsal Gelişim ve Kader; Hiçbirimiz Boşuna Yaratılmadık…

Ruhsal Gelişim ve Kader; Hiçbirimiz Boşuna Yaratılmadık…

M. Ender Saraç

Bir an için bu koşuşturmaya ara verin ve geriye doğru yaslanıp düşünün: Niçin yaratıldığınız? Neden şimdi ve neden bu gezegene gönderildiniz? Bir gün siz…

Bir an için bu koşuşturmaya ara verin ve geriye doğru yaslanıp düşünün: Niçin yaratıldığınız? Neden şimdi ve neden bu gezegene gönderildiniz? Bir gün siz de ölümü tadacaksınız. Peki o ana hazır mısınız? Maddi değerler ölüm denilen boyut değiştirmede işinize yarayacak mı? Yoksa kredi kartları, etiketler ve mevki aslında bir sınav mı? Maddesel dünyadan kopmak doğru mu? Maddesel dünyadan kopmadan ruhsal yapımızı ve özümüzü nasıl besleyebiliriz?

Ruhsal Gelişim ve Kader´in yazılma amacını Ender Saraç, “Acı çeken çok sayıda kişinin acılarını hafifletmek, kendilerini farklı bir açıdan tanımalarını ve başkalarına bağlımlı olmadıkları gerçek bir mutluluk yaşamalarını sağlamak” olarak belirtiyor.

***

İÇİNDEKİLER

Önsöz 11
Kader nedir; spermin ovumu döllemesi 15
Yedi bilinç hali      19
Kader programı ve bilinç düzeylerinin ilişkisi 25
Beynin ne kadarını kullanabiliyoruz? 27
Acı nedir, gerçekte acı var mıdır? 29
Astroloji / yıldızname kader programımızla ilgili ipucu verebilir mi? 33
Başkalarına her zaman yardım etmek, sürekli herkese iyi davranmak doğru mu? 41
Üstbilinç hallerine geçmek mümkün müdür? 45
Kişisel yazılım programımıza enerji transferi yapabilir miyiz? 57
Reiki 61
Meditasyon           63
Chanting / zikir (kelime veya ses tekrarı) 71
Evrensel enerji: taici çüen 73
Biyoenerji 77
Astrolojide gezegenler ve evler neyi temsil ediyor? 81
Burçların temel özellikleri ile pozitif ve negatif özellikleri 91
Gökyüzü elemanları ve özellikleri 95
Evlerimiz nedir? 99
Ay düğümleri 103
Transit (gökyüzünde hareket eden) gezegenlerin etkileri 105
Doğal taşlar ve önemi 107
Renkler ve önemi 113
Esma ül Hüsna (Allah’ın 99 güzel ismi) 115
Özel bir zikir çalışması 127
Astrolojik haritanızı çıkartamıyorsanız veya doğum saatinizi bilemiyorsanız 145
Dinler üzerine 148
Ateizm 149
Budizm 151
Hinduizm 157
Şamanizm 163
Musevilik 167
Hıristiyanlık 179
İslamiyet 187
Beden sağlığının ruhsal gelişime etkisi 201
Uyuşma-deneyimden kaçma-intihar 203
Reenkarnasyon (yeniden bedenlenme) var mı? 205
Cinselliğin ruhsallık üzerindeki etkisi 207
Ferrarisini geri almaya çalışan bilge 209
Hastalıkların spiritüel mekanizmaları 211
7 enerji merkezi “çakralar” 213
Dünya burç değiştiriyor  217
You are here! 221
Kaçınılmaz gerçek: “ölüm” 227
Sonuç ve sonsöz 229
Kaynakça 233
Ender Saraç kimdir? 234

Ruhsal Gelişim ve Kader, benim dördüncü kitabım, ilk kitabımı pek çok konuyu öğrenmemde bana yardımcı olan Dr. Raju’ya, ikinci kitabımı anneme, üçüncü kitabımı doğa anaya adamıştım. Ben küçük sayılabilecek bir yaşta, ergenliğin sonralarına doğru kötü bir hastalıktan babamı kaybettim. Bu olay bende ona karşı gizli bir duygu karışıklığı yaratmıştı sanki. Erken olgunlaşmama yol açan bu olayı, uzun yıllar sonra tekrar irdeledim. Sistemde hiç hata yoktu: Benim için en doğru babadan dünyaya gelmiştim. Babam şimdi aramızda yok. 1979’da bu boyuttaki ruhsal deneyimlerini tamamladı ve boyut değiştirdi. Bu kitabı dünyaya gelmeme aracılık eden ve bana genetik aktarımda bulunan babama adıyorum. Babamın ve tüm Türk babalarının ruhu şad olsun.

Önsöz

İçinde bulunduğumuz dönemde aşırı materyalist bir yaşam tarzı var. Tüm çevre faktörleri ve rekabet, bizi her geçen gün daha da bencil ve maddesel olmaya doğru itiyor. Aslında maddesel deneyimler de yaşanmalı, o deneyimlerden alınacak ve öğrenilecek dersler tamam­lanmalı. Ancak insan sadece maddesel bir bölümden oluşmuyor, esas kalıcı yapısı yani ruhu daha önemli. Sadece para, iş, çek, döviz, borsa, araba, banka hesapları gibi maddi değerler arasında kalan insanlarda, tüm bu değerleri elde etseler bile zamanla bir tatminsizlik hatta mut­suzluk gelişiyor. Halbuki maddesel dünyada başarılı olsanız bile tam mutluluğu yaşayabilmeniz için ruhsal temelinizin sağlam olması gere­kiyor. Bazen maddesel deneyimler o kadar ön plana çıkıyor ki, özü­müzü unutuyoruz; dengeler bozulmaya, hastalıklar oluşmaya başlı­yor. Üstelik peşinden koşulan tatmin duygusunun bir türlü yakalana­maması da cabası. Sanki birisi bizi sürekli aybaşı, aysonu, e-mailler, SMS’ler, TV, kredi kartları, taksitler ve maddi hırslar arasında koştu­ruyor.

Bir an için bu koşuşturmaya ara verin ve geriye doğru yaslanıp düşünün: Niçin yaratıldınız? Neden bu zaman diliminde, bu gezegene gönderildiniz? Hep var olacak mısınız yoksa bir gün siz de ölümü ta­dacak mısınız? Bir gün ölünecekse o ana hazır mısınız? Maddi değer­ler ölüm dediğimiz boyut değiştirme sonrasında size yardımcı olacak mı? Kredi kartları, etiketler ve mevki ölümden sonra da aynen geçerli olacak mı, yoksa bunların hepsi aslında bir sınav mı? Sadece manevi­yatı yaşamak, tamamen ruha ağırlık vermek ve maddesel dünyadan kopmak, maddeden elini eteğini çekmek doğru mu? Maddesel dünya­dan kopmadan ruhsal yapımızı ve özümüzü nasıl besleyebiliriz? Bu ki­tapta bunlara ve daha pek çok soruya bilgim ve haddim ölçüsünde ce­vaplar vermeye çalıştım.

Kitapta da ayrıntılı olarak anlattığım gibi, artık iyiler daha iyi, kötüler daha kötü olacak; ruhsal evrimin ve sınavların hem hızı hem de dozu artacak. İçine girmekte olduğumuz yeni dönemde pek çok kişi yaşadıklarıyla farkındalığını artırmak ve hangi enerji kutbunda olaca­ğına dair seçim yapmak zorunda kalacak.

Gittikçe etkinliği ve hızı artan ruhsal ve maddesel deneyimlerle bu çağın insanı pek çok olaya gebe. Kendimizi yeni döneme hazırlamalı, bilinç düzeyimizi yükseltmeli, farkındalığımızı artırmalıyız, iyi veya kötü kutba kaymadan önce seçimimizi bilinçli yapabilecek güce erişmeliyiz. Yaşam sadece defilelerden, eğlencelerden, kahvehanelerden, paradan, cep telefonlarından, teknolojik aletlerden ve benzeri şeyler­den ibaret değil. Hiçbirimiz boşuna yaratılmadık ve hiçbir şey, hiçbir olay tesadüf değil. Sadece görmeye ve bilinç düzeyimizi yükseltmeye çalışmalıyız.

Neden böyle bir kitap yazmaya gerek duydum?

Her şeyden önce bu konu üzerine bir kitap yazmayı ben istedim. Bizzat yüz yüze olmak üzere on binlerce hasta gördüm ve aslında çoğu hastalığın kökünde, derinde yatan psikolojik ve ruhsal nedenler oldu­ğunu anlamaya başladım, içsel dengesizlikler zamanla maddeselleşiyor ve somutlaşarak görünür hale geliyor. Eğer hasta olmayı beklerseniz bu dengesizlikler gittikçe içinden çıkılması zor, ciddi bir soruna dönü­şüyor. Artık mutsuzluklara, hastalık haline dönüşmeden erkenden müdahale edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Zira zaman ilerledikçe bu olumsuz durumlarla baş etmek iyice zorlaşıyor. Aslında genetik kökenli değilse, her hastalığın altında davranış bozuklukları ve psikosomatik nedenler var gibi gözüküyor. Örneğin kendini iyi ifade ede­meyen ve yaşamının bir döneminde baskı altında kalan ve duygularını sürekli içine atan birinde zamanla tiroit problemleri gelişebilir veya sürekli kadınlık gururu incinen bir kadında jinekolojik sorunlar baş gösterebilir. Bu konuyu sonraki bölümlerde detaylı olarak örnekleriy­le açmaya çalışacağım.

Her insan öncelikle kendinden sorumludur, öncelikle kendi mutluluğuyla ve sağlığıyla ilgilenmek durumundadır. Mutlu ve sağlıklı ola­mayan bir kişi çevresine de olumlu enerji saçamaz. İşe, kendimizi se­verek başlamalıyız. Sadece yaratılmış olmamız ve bedenlenme şansını bulmamız bile başlı başına bir motivasyon ve heves kaynağıdır. Yüce Yaradan demek ki bizi önemsemiş ve bir evrim programını yaşama­mız için bizi bu boyuta göndermiş.

Hastalarımla ilgilenirken ben de çok şey öğrendim. 1989 yılından itibaren ruhsal gelişime yönelik çok sayıda kursa ve eğitime katıldım. Pek çok spiritüel eğitime ek olarak çeşitli dinler hakkında da bilgilenmeye çalıştım. Sonuçta ben iç mutluluğu yakaladığımı sanıyorum. Gerçekten de oldukça mutlu ve keyifli yaşıyorum.

Bu içsel yolculukta öğrenmenin sonu yok. Ölene kadar da deneyimlerimiz ve derslerimiz devam edecek. Ancak şu an bulunduğum nokta itibariyle bile çok keyifli ve derin bir yaşamı yakaladığımı sanıyorum. Kimse asla, “Ben artık oldum ve evrimimin sonuna geldim” diyemez; aşırı iddialı olur. Ancak ben geldiğim noktadaki deneyimlerimi payla­şarak en azından “olgunlaşma, iyi ve mutlu olma” zamanı gelen kişi­lere bir dürtü oluşturmak istedim. En azından pek çok hastama ve dostuma, ruhsal ve bedensel anlamda daha iyi olmalarında aracılık edebildim. “Bilgi bana ait değil, evrenin bilgisi, o halde ben de bilgiyi paylaşmalıyım” diye düşündüm. Kitabın sonuna geldiğinizde sizin de beyninizdeki pek çok uyuyan devrenin ve zaten var olan mutlu olma potansiyelinin aktive olacağına inanıyorum. Bazı kişilere bu bilgiler hiçbir şey ifade etmeyecek, ancak bazı kişiler için de dönüm noktası olacak.

Kitabı yazarken tek amacım, yaşadığımız dönemde acı çeken çok sayıda kişinin acılarını hafifletmek, kendilerini farklı bir açıdan daha iyi tanımalarını, gerçek ve başkalarına bağımlı olmayan bir mutluluk yaşamalarını sağlamak. Sadece bildiklerimi ve deneyimlerimi paylaş­mak istedim.

Sanıyorum, bu kitap pek çok kişiye ruhsal gelişim yönünde olumlu bir katkı sağlayacak. Okuyacak herkese zamanı geldiyse olumlu açı­lımlar yaşamasını diliyorum.

Yüce Yaradan’ın sevgisi ve ışığı hepimizin üzerinde olsun.

Kader nedir; spermin ovumu döllemesi

İnsanoğlunun onlarca hatta yüzlerce nesildir yaşadığı tüm savaşlar, beslenme alışkanlıkları, hastalıklar, göçler, korkular, sevinçler, aşklar, cinsel alışkanlıklar, inanç sistemleri her şey ama her şey DNA’larımıza anında kaydedilir. Burada, bildiğimiz en güçlü bilgisa­yardan bile çok daha ileri bir teknoloji söz konusudur. Evrende hiçbir olay boşu boşuna olmaz, her şeyin bir nedeni vardır. İşte nesilden ne- sile aktarılan bu hafıza arşiv bilgisi DNA’larımıza kayıtlıdır.

En çok bize en yakın kuşağın yani anne ve babamızın hafıza arşiv bilgisinin karışımından etkileniriz. Bedenlenmemizden önceki yedi ku­şağın da kuvvetli etkisi vardır. Ancak en kuvvetli etki bir kuşak önce­den, yani ebeveynlerimizden gelir. Yedi kuşak öncesinin kayıtlı dene­yimleri, hafıza arşiv bilgisi ise yine daha zayıf etki yaratacak şekilde DNA’larımızda kayıtlıdır. Bizim bu boyuta geçiş yapmamız için ge­rekli olan anne baba cinsel ilişkisi sırasında iki ayrı genetik yapı yani iki ayrı hafıza arşiv bilgisi harmanlanır.

İnsan bedeninde tüm hücreler 46 kromozoma sahiptir, sadece üreme hücreleri yani sperm ve ovum (yumurta) ise bu rakamın yarısı yani 23 kromozoma sahiptir. Erkek, eşiyle bebek yapmak için ilişkiye gir­diğinde milyonlarca spermini kadının dölyatağına bırakır ve bu sırada bazen sayıları yüz milyonları bulan sperm hücreleri arasında müthiş bir yarış başlar. Öyle inanılmaz ve mükemmel bir sistem var ki, erke­ğin boşalma sırasında salgıladığı meni prostattan geçerken özel bir sı­vıyla karışır ve spermin kamçıları bu sayede hareketlilik kazanır. Son­rasında inanılmaz bir rekabet başlar. Bir spermin yumurtayı dölleye­bilmesi için yapması gereken yolculuk bir insanın günde onlarca kilo­metre hızla birkaç gün hiç dinlenmeden koşmasına eşdeğerdir.

Sonuçta bizi vücuda getirecek temel hücre oluşumu için, ilk önce yumurtaya varan sperm, öndeki burgusuyla yumurtanın kabuğunu deler ve hemen yumurtanın kabuğu sertleşerek başka bir spermin içeri girmesini engeller. Zaten çok ender olarak başka bir sperm de aynı anda girerse tek yumurta ikizi oluşur. Sperm içeri girerken arkadaki kamçısını da dışarıda bırakır. Yumurtanın içindeki 23 kromozom ile sperm hücresindeki 23 kromozom yani erkeğin ve kadının ve ataları­nın nesiller boyunca kaydedilmiş hafıza arşiv bilgileri karışarak müt­hiş bir deneyim harmanlanır, işte renkli gözlü mü, esmer mi, kısa boy­lu mu, çok kıllı mı, iri burunlu mu, uzun parmaklı mı, kıvırcık veya düz saçlı mı, erkek veya dişi mi gibi dış özelliklerimizin yanı sıra dış­tan görmediğimiz pek çok özelliğimiz de bu sırada belirlenir. Örneğin mide asidi düzeyi, pankreasın insülin direnci, alerjik bazı eğilimler, kan hücre tablosu, çeşitli vücut salgıları, hormonal eğilimler gibi daha binlerce özellik.

Aslında harmanlanan sadece bedensel özellikler değil aynı zamanda ruhsal özelliklerdir de. Doğuştan daha sinirli, sakin, heyecanlı, endişe­li, öfkeli, evhamlı, durgun olmamız gibi pek çok ruhsal özelliğimiz de bu sırada temel şeklini alır. Anne karnında geçen 9 ay 10 günlük süre sonunda yine bir mekanizma tetiklenerek doğum olayını başlatır. Gö­bek kordonu kesilinceye kadar bebeğin anneyle karmik, kader bağı devam eder. Göbek kordonu kesildiğinde ise artık ruh bu boyuttaki deneyim programına başlamış olur.

Çok gelişmiş bir yazılım programı artık aktive olmuştur, başlama tuşuna basılmıştır. O bebekte atalarından aldığı çeşitli OLMA POTANSİYELLERİ mevcuttur. Bu olma potansiyellerinin ne kadarının aktive olup daha verimli çalışacağı, ne kadarının da pasif kalacağı da o ruhun, bu boyutta göstereceği performansa ve daha pek çok etkiye bağlıdır, ki bu konuyu derinlemesine anlatmaya çalışacağım.

işte göbek kordonunun kesildiği o an, yani ruhun dünyevi boyuta geçtiği o an, ruhun da tekâmül programına başladığı o an, gökyüzündeki Güneş, Ay ve diğer elemanların aldığı pozisyon çok önemlidir. Çünkü bu bilgiler, kişinin hayatı boyunca yaşayacağı pek çok olayın ne zaman ve ne şekilde yaşanabilme potansiyeli olduğunun ipuçlarını bize sunar. Bu bilgi tıpkı meteorolojinin verdiği hava tahmin raporu gibidir. Kişinin maruz kalacağı boşanma eğilimi, âşık olma isteği, ken­di başına iş kurma isteği, anne veya baba olma dürtüsü, kendine bak­mama, boş verme ya da sağlıklı yaşamı seçme, kilo verme hevesi ve azmi, sapık dürtüleri, yardımsever çalışmalar isteği, başka şehre yer­leşme ya da eski yerine dönme duygusu, kızgınlık, hiddet, daha ro­mantikleşme gibi çok çeşitli kozmik enerji dalgaları değişmez bir şekil­de belirlenmiş zamanlarda yaşamımız boyunca karşımıza çıkacaktır.

Kimin nasıl bir evrim programı yaşayacağı, ruhunun evrimleşmesi için nasıl bir program uygulanacağı belirlenmiştir, ancak bizim bu de­ğişmeyecek kozmik enerji dalgalarına vereceğimiz reaksiyon çok önemlidir. Örneğin Hasan 29 yaşında, Türk ve Müslüman, zengin bir ailenin çocuğudur; İstanbul’da, sağlıklı, esmer bir bebek olarak dün­yaya gelmiştir. Onun kader yazılım programında kodlanmış bilgilerde örneğin 29 yaşında âşık olmak üzere diyelim ki Nilay’la karşılaşması gerekmektedir ve duyguları üç ay içinde yoğunlaşıp evlenme isteği ger­çekleşecektir. Bu karşılaşma ve duygu yoğunlaşması kaçınılmazdır, ama Hasan’ın bu enerji dalgasına reaksiyonu bilinç düzeyine göre farklı olabilir ve farklı deneyim sonuçları ortaya çıkarabilir. Veya Hasan’ın 8 yıldır çalıştığı maaşlı işten ayrılıp kendi işini kurma dürtüsü­nü karşı konulmaz bir şekilde hissedip risk alması ve kendi işini kur­ma isteği kaçınılmazdır, ama bu durumda vereceği bir reaksiyon deği­şik sonuçlar yaratabilir.

İşte kişinin kaçınılmaz çeşitli olaylar veya dürtüler sonucunda nasıl bir yorum yapacağı ve o enerji dalgasını nasıl kullanacağı BİLİNÇ DÜZEYLERİYLE ilgilidir. OLMA POTANSİYELLERİMİZİN ne kadarını, hangi performansta kullanacağımız o an hangi bilinç düzeyine çıkabildiğimizle bağlantılıdır. Bu nedenle kitapta çok önemli bir bö­lüm olan bilinç hallerini, anlatan bölümü çok iyi okumanızı öneriyo­rum, çünkü birçok taş bu bölümle beraber yerine oturmaya başlaya­cak.

Yedi bilinç hali

İnsanda normal halde deneyimlediği üç bilinç hali vardır: uyku, rü­ya, uyanıklık. Oysa normalde çoğu insanın farkında olmadığı dört bilinç düzeyi daha vardır ve her bilinç düzeyinin fizyolojisi de birbi­rinden farklıdır.

Yedi bilinç düzeyi şunlardır:

-Uyku bilinci
-Rüya bilinci
-Uyanıklık bilinci
-Aşkın bilinç
-Kozmik bilinç
-Peygamber bilinci
-Birlik bilinci

Uyku bilinci

Normalde uyurken hiçbir şeyin farkında olmayız. Âdeta ölüyüzdür. Uyuyan birini aniden uyandırın ve az önce nerede olduğunu, bulundu­ğu odadaki renkleri, kokuları, sesleri, ısıyı sorun; hiçbir şey bilemeye­cektir, çünkü uyuyan kişi âdeta ölü gibidir, bulunduğu ortamı algıla­yamaz ve uyuduğu esnada onun için hiçbir şey yoktur. Halbuki uyu­duğu sırada içinde bulunduğu odada sesler, çeşitli eşyalar, renkler ve daha pek çok özellik vardır, ama o algılayamaz, çünkü bulunduğu bi­linç düzeyinin gerçeği ve algılama kapasitesi buna müsait değildir. De­rin uykudaki bir insanın bedeninin çalışması da fizyolojisi de uyuma­yan kişininkinden farklıdır.

Rüya bilinci

İkinci bilinç halinde ise yine uyurken rüya görmeye başladığınızı düşünün. Yine aynı odanın içindeki kişi diyelim ki rüyasında uçuyor veya kavga ediyor. Rüyanın şekline göre yine bedende bazı değişiklik…

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. İlaç Gibi Yemekler ~ M.Ender Saraç, Ayvaz Akbacak, Betül Ayİlaç Gibi Yemekler

    İlaç Gibi Yemekler

    M.Ender Saraç, Ayvaz Akbacak, Betül Ay

    Sağlıklı beslenmek isteyen, ancak damak tadından da vazgeçmeyenlere bu kitap ilaç gibi gelecek. Diyet ya da sağlıklı yemekler deyince sizin de aklınıza haşlanmış sebzeler,...

  2. Artık Ruhunu da Besle! ~ M. Ender SaraçArtık Ruhunu da Besle!

    Artık Ruhunu da Besle!

    M. Ender Saraç

    Siz onu hep fiziksel şişmanlığa en doğru çözümleri bulan uzman hekim olarak tanıdınız. Sağlıklı beslenme konusundaki önerilerini dinlediniz, uyguladınız. Milyonların sevgilisi Dr. Ender Saraç...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur