“Tom, bir şey yapılacaksa burada yapılması gerek, diye düşündü. Yeterince planlamamıştı oysa; hiçbir şey tasarlamamıştı. Kımılda, dedi kendi kendine, davran hadi! Yine de, ağır adımlarla ortalıkta dolaşmaktan, şişeleri seyredip birkaçının kırmızı yaldızlı kâğıda sarılmış boynuna dokunmaktan başka bir şey yapmadı. Raflardan bir şişe çekerek, ‘Margaux,’ dedi. ‘Bunu beğenmiştin.’”
Londra’da bir resim galerisi, ölmüş bir ressam üzerinden bir dolap çevirmektedir. Amerikalı bir amatörün şüpheye düşüp Londra’ya gelmesiyle oyun tehlikeye girer. Galeri sahipleri bu büyük soruna bir çözüm bulamadıkları için iş yine Tom Ripley’ye kalacaktır. Ripley serisinin ikinci kitabında Tom Ripley bu sefer evlenip yerleştiği Fransa’da, hem akladığı itibarını, hem İngiltere’de kurduğu düzenden sağladığı geliri, hem de öz saygısını korumak için karanlık işlere giriyor.
“Highsmith’in Tom Ripley’yi ele alışındaki parlaklık, hem kahraman hem şeytani bir Amerikan hayalperestini büyük bir denge içinde aynı karakterde yaşatma yeteneğidir – böylece, kahramanın davranışları Gatsby gibi bir dolandırıcıdan çok daha sosyopatik hale gelse bile bizi onun tarafında tutar.”
FRANK RICH, NEW YORK TIMES MAGAZINE
1
Telefon çalmaya başladığında Tom bahçedeydi. Kâhyası Madam Annette’in açmasını bekleyerek taş basamakların iki yanındaki ıslak yosunları kazımayı sürdürdü. Yağışlı bir ekim ayı geçiriyorlardı. “Mösyö Tom!” Madam Annette soprano sesiyle sesleniyordu. “Londra arıyor!” “Geliyorum!” Tom elindeki malayı alıp basamakları tırmandı. Alt kattaki telefon oturma odasındaydı. Üstünde kot pantolon olduğundan, Tom sarı saten kaplı kanepeye oturmaktan kaçındı.
“Merhaba Tom. Ben Jeff Constant. Acaba sen…” Gurk.
“Biraz bağırabilir misin? Hat çok kötü.”
“Şimdi nasıl? Ben seni çok iyi duyuyorum.”
Londra’dakiler hep öyle derlerdi. “Biraz daha iyi.”
“Mektubumu aldın mı?”
“Hayır,” dedi Tom.
“Yaa? Başımız dertte. Seni uyarmak istedim.”
Çatırtılar, cızırtılar, bir tıkırtı ve hat kesildi.
Tom, “Lanet olsun,” diye mırıldandı. Onu uyarmak istemeleri ne demeye geliyordu? Galeride bir sorun mu çıkmıştı? Ya da Derwatt Limited’de? Onu uyarmak niye? Tom pek bulaşmamıştı o işlere. Gerçi Derwatt Limited fikri ondan çıkmıştı, oradan ufak bir gelir de sağlıyordu ama… Her an çalabileceğini düşünerek telefona baktı. Yoksa o mu Jeff’i aramalıydı? Hayır, Jeff’in stüdyosundan mı, yoksa galeriden mi aradığını bilmiyordu. Fotoğrafçıydı Jeff Constant. Arka bahçeye açılan camlı kapılara doğru yürüdü. Biraz daha yosun kazımalı diye düşünüyordu. Kendini pek sıkıya sokmadan çalışırdı bahçe işlerinde. Her gün bir saat bahçede çalışmaktan, çim biçmekten, kuru yapraklarla dalları tırmıkla toplayıp yakmaktan, yaban otlarını yolmaktan hoşlanıyordu. Hem jimnastik yapmış oluyordu böylece, hem de düşlerine dalabiliyordu. Malayı eline alır almaz, telefon yeniden çalmaya başladı.
Madam Annette elinde toz beziyle oturma odasına giriyordu. Altmış yaşlarında, kısa boylu, tıknaz, neşeli bir kadındı. Tek kelime İngilizce bilmediği gibi, öğrenme yeteneğinden de yoksundu sanki. “Günaydın” demesini bile öğrenememişti, bu da Tom’ın çok işine geliyordu. Tom, “Ben bakarım madam,” diyerek telefona uzandı. “Aloo.” Jeff’in sesiydi. “Dinle Tom… Acaba sen Londra’ya gelebilir miydin diyordum…” “Ne diyordun?” Hat yine kötüydü ama eskisinden biraz daha iyi sayılırdı. “Diyorum ki… Mektupta anlatmıştım. Şimdi açıklayamam. Çok önemli Tom.” “Birisi bir yanlışlık mı yaptı? Bernard mı?” “Öyle de denebilir. New York’tan biri gelecek. Sanırım yarın.” “Kim gelecek?” “Mektupta anlattım. Derwatt’ın sergisi salı günü açılıyor biliyorsun. Adamı o güne kadar atlatırız. Ed’le ben ortalıkta görünmeyiz olur biter.” Çok ciddi konuşuyordu. “Sen şu ara boş musun Tom?” “Öyle sayılır.” Aslında Tom Londra’ya gitmek istemiyordu.
“Heloise’ın haberi olmasın. Londra’ya geleceğinden yani.” “Heloise Yunanistan’da.” “İyi.” Jeff’in sesinden biraz rahatladığı seziliyordu. İlk kez. Mektubu öğleden sonra beşte geldi. Taahhütlü, özel ulak. Charles Place, no. 104 N.W. 8.
Sevgili Tom, İki yıllık bir aradan sonra, Derwatt’ın yeni sergisi ayın on beşine rastlayan salı günü açılacak. Bernard’ın elinde on dokuz yeni resim var. Bazı kimseler de kendi tablolarını sergilenmek üzere ödünç verecekler. Ve bir de kötü haberim var. Sana Thomas Murchison adında bir Amerikalıdan söz etmek istiyorum. Parası bol bir emekli. Satıcı değil, koleksiyoncu. Üç yıl önce bizden bir Derwatt satın almıştı. O resmi Amerika’da gördüğü başka bir Derwatt tablosuyla, daha eski bir resimle karşılaştırmış, kendisininkinin sahte olduğunu ileri sürüyor. Bernard’ın yaptıklarından biri olduğuna göre elbette öyle. Buckmaster Galerisi’ne (bana) mektup yazarak tablosunun tekniğiyle renklerinin Derwatt’ın beş-altı yıl önce kullandığı renklerle tekniğe uyduğunu, o yüzden elindeki resmin gerçek bir Derwatt olmadığını düşündüğünü bildirdi. Murchison’ın olay çıkarmaya hazırlandığını hissediyorum. Ne yapabiliriz? Sen her zaman bir şeyler bulursun Tom. Gelsen de bir konuşsak. Bütün masraflarını Buckmaster Galerisi karşılayacak. Her şeyden çok, bize güven verecek biri gerekli. Bernard’ın son tablolarda yanlış bir şey yaptığını sanmıyorum ama o da telaşa kapıldı. Onun açılışta bile ya da özellikle açılışta, ortalıkta görünmesini istemiyoruz. Gelebilirsen hemen gel lütfen.
En iyi dileklerle,
Jeff
Not: Murchison’ın mektubu nazik bir dille kaleme alınmıştı ama ya inatçı tiplerden biriyse, tablosunun sahte olup olmadığını anlamak için Derwatt’ı Meksika’da aramaya kalkarsa?
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Çağdaş Dünya Edebiyatı Roman (Yabancı)
- Kitap AdıRipley Karanlıkta
- Sayfa Sayısı287
- YazarPatricia Highsmith
- ISBN9789750536755
- Boyutlar, Kapak13x19,5 cm, Karton Kapak
- Yayıneviİletişim Yayınları / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Altın Kurtlar ~ Roshani Chokshi
Altın Kurtlar
Roshani Chokshi
Yıl 1889. En ihtişamlı günlerini yaşayan Paris birkaç hafta içinde, Avrupa’nın güçlerini ve yeni yüzyılın öncüsü icatları kutlayan devasa bir dünya fuarına, 1889 Exposition...
- Can ~ Andrey Platonov
Can
Andrey Platonov
Can. Bu, vaktizamanında zengin beyler tarafından onlara verilen ortak bir lakaptı, zira can ruh demektir; kırılan garibanların ise ruhlarından, yani hissetme ve acı çekme...
- Savaş Naraları ~ Terry Pratchett
Savaş Naraları
Terry Pratchett
Diskdünya, topyekûn savaşın eşiğinde! Sör Terry Pratchett’ın benzersiz yaratımı “Diskdünya” serisinin ilk kez Türkçeye çevrilen yeni kitabı Savaş Naraları, içinde bulunduğumuz şu tuhaf günlerden ilham alırcasına,...