“Evet; kısaca, son otuz beş yılın özeti budur: ‘Resmî târihe meydan okuyorum!’ Benden önce ve benimle birlikte ‘meydan okuyanlar’ı kucaklıyorum; benden sonra ‘meydan okuyacak’ olanların da yolu açık olsun! Bu kitap, bütün bu ‘meydan okuyanlar’a adanmıştır.” CEMİL KOÇAK
Kitaplarıyla Cumhuriyet’in ilk yıllarının daha net anlaşılmasını sağlayan Prof. Dr. Cemil Koçak, bu kez tarihçilik serüvenini ve karşısına çıkan engelleri okurlarıyla paylaşıyor… O yıllardan günümüze 35 yıl boyunca yaptığı çalışmaların bir bilançosunu çıkarmanın tam zamanı! “Resmî tarihe meydan okuyorum!” diyen Cemil Koçak, yaptığı araştırmaların ışığında, Cumhuriyet’in kuruluşundan günümüz Cumhuriyet’ine doğru bir seyahate çıkıyor. Yalın, anlaşılır, merak uyandıran ve sorgulayıcı üslubuyla tek-parti döneminden Milli Şef İnönü’ye, darbelerden Ergenekon’a, ordu-siyaset ilişkisinden yakın tarihin ünlü politikacılarına, geçmişte ve günümüzde Türkiye’nin ne kadar demokratik olduğu mevzusundan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine, Mustafa Kemal Atatürk’ten Recep Tayyip Erdoğan’a kadar pek çok nokta ekseninde bir Türkiye okuması imkânı sunuyor…
Daha keskin, daha vurucu, daha köşeli, daha kısa ve öz… Günümüzün politik iklimini anlamak ve analiz etmek için tarihin bize sunduğu ipuçlarını Prof. Dr. Cemil Koçak’ın değerlendirmeleriyle okumak isteyenlerin mutlaka edinmesi gereken bir çalışma: Resmî Târihe Meydan Okuyorum.
İÇİNDEKİLER
SUNUŞ ……………………………………………………………………………………….7
SİYAH BEYAZ FOTOĞRAF
KARELERİMDEN………………………………………………………………………. 11
DOKTORA TEZİM NASIL REDDEDİLMİŞTİ? ………………… 13
DOÇENTLİK JÜRİSİNDE NASIL REDDEDİLDİM? ………. 53
İFTİRÂLAR VE YALAN KAMPANYALAR…………………………… 67
YALANLARLA YAZANLAR …………………………………………………… 95
GELİBOLU VE YARBAY MUSTAFA KEMÂL BEY………………. 99
EY TÜRK-İNGİLİZ DOSTLUĞU SEN NELERE
KÂDİRSİN! GEREKİRSE ÇANAKKALE’Yİ BİLE
UNUTTURURSUN… ………………………………………………………….. 102
RESMÎ TÂRİHE MEYDAN OKUYORUM ……………………………..115
RESMÎ TÂRİHE MEYDAN OKUYORUM………………………… 117
MUHALİF SESLERİN ‘SESSİZ’ TÂRİHİ……………………………. 122
SAFLAŞMIŞ POZİSYONLAR GÖRMEYE ÇALIŞMAK,
TÂRİHYAZIMININ ÖNEMLİ BİR HATÂSI…………………….. 129
CHP SANDIĞI OLDUM OLASI SEVMEDİ…………………….. 142
YAKIN DÖNEM TÂRİH MİTOLOJİLERİYLE
HESAPLAŞMALIYIZ…………………………………………………………….. 149
27 MAYIS’IN BAYRAM OLDUĞUNU BUGÜN
KİM HATIRLIYOR?…………………………………………………………….. 156
HERKES KENDİ TÂRİHİNİ TABULAŞTIRIYOR……………. 160
HERKESİN TÂRİHİ KENDİNE ………………………………………… 165
POPÜLER TÂRİH, RESMÎ TÂRİHİN KOZMETİK
YÖNÜ OLARAK GÜNDEME GELİYOR…………………………… 170
KEMÂLİSTLER NUTUK’U SANSÜRLEDİ………………………… 172
ATATÜRK’ÜN ‘SÖZ KONUSU VATANSA, GERİSİ
TEFERRUATTIR’ DİYE BİR LÂFI YOK …………………………….. 178
ATATÜRK YETENEKLİ BİR POLİTİKACIYDI…………………. 187
KEMÂLİZM TUTARSIZ BİR İDEOLOJİ;
O BAKIMDAN ELEŞTİRMESİ KOLAY……………………………… 199
ATATÜRK EŞİTLER ARASINDA BİRİNCİYDİ ……………….. 204
KÜRTLERE ETNİK HAKLAR AMASYA’DA VERİLMİŞTİ . 209
İNÖNÜ BİR DİKTATÖRDÜR;
AMA HİTLER’E BENZETMEK HAKSIZLIK OLUR…………. 213
TÂRİHTEN BUGÜNE
ORDU VE POLİTİKA………………………………………………………………..219
POLİTİKA YAPAN BİR ORDU, BÜTÜNLÜĞÜNÜ
KORUYAMAZ………………………………………………………………………. 221
AMERİKA İSTEMEDİĞİ İÇİN DARBE OLMUYOR ………. 233
ORDUDA İLK CUNTA 1946’DA KURULDU ………………….. 242
EN SİVİL ABDÜLHAMİD DÖNEMİYDİ………………………… 252
ATATÜRK 1927’DE EMEKLİ OLDU ………………………………….. 261
ATATÜRK ORDUYA GÜVENMİYORDU…………………………. 270
DÜNDEN BAKILINCA BUGÜN ……………………………………………279
MUZ KABUĞU TEORİSİ……………………………………………………. 281
PARTİ Mİ, DEVLET Mİ?…………………………………………………….. 284
GÖNÜLDEN GEÇENLER, AKLA GELMEYENLER…………. 288
2023’ÜN ŞİFRESİ…………………………………………………………………. 292
CHP KILIÇDAROĞLU’NDAN SİHİRBAZLIK
BEKLİYOR…………………………………………………………………………….. 296
“HÂKİM PARTİ”, GELDİYSEN ÜÇ DEFÂ VUR! ……………… 306
ERGENEKON NİÇİN BAŞARAMADI? ……………………………. 314
KENDİLERİNİ SOSYALİST SANAN MİLLİYETÇİLER….. 323
BENİM KAPİTALİZMİM SİZİN SOSYALİZMİNİZİ
DÖVER………………………………………………………………………………….. 331
BİR ANAYASA YAPMAK …………………………………………………….. 337
YENİSİ OLMAZSA BİLE
ESKİSİNİ YENİLEYELİM……………………………………………………. 341
CHP KURULTAYLARINDA SİYÂSÎ ÇEKİŞME OLMAZ,
GERİLLA SAVAŞI OLUR……………………………………………………… 346
CHP’DE ATATÜRKÇÜLER,
ATATÜRKÇÜLERİ YENİLGİYE UĞRATTI……………………….. 352
DİZİN………………………………………………………………………………………….359
SİYAH BEYAZ FOTOĞRAF
KARELERİMDEN…
DOKTORA TEZİM NASIL
REDDEDİLMİŞTİ?
Kişisel bir öykü anlatacağım. Bunu daha önce yapmamıştım. Ama “Resmî Târihe Meydan Okuyorum”, hayli iddiâlı bir başlık… ‘Ne zamandan beri?’ diye soracak olanlar varsa eğer diye düşündüm ve bu sorunun yanıtının da bu kitapta verilmesi gerektiğine karar verdim. Yeri burasıydı çünkü. Şimdi otuz beş yıldan daha geriye gidelim. Bu, benim öyküm…
Siyâsal Bilgiler Fakültesi Basın ve Yayın Yüksek Okulu’nda lisans eğitimim
Hâlen elimde bulunan lisans geçici mezuniyet belgesine göre, 20 Ekim 1974 târihinde Ankara Üniversitesi Siyâsal Bilgiler Fakültesi Basın ve Yayın Yüksek Okulu’na (kısaca: SBF BYYO) kaydoldum. Her ne kadar aradan uzun yıllar geçtikten sonra aldığım lisans diplomasında aynı târih 1 Kasım 1974 olarak gösteriliyorsa da… O zamanlar SBF ile BYYO arasında aşılmaz duvarlar yoktu. Pek çok dersimize SBF’den hocalar gelirdi. Birinci sınıfta siyâset bilimine Bülent Dâver, iktisada Orhan Türkay, sosyolojiye İbrâhim Yasa, anayasa hukuku ve kamu hürriyetlerine Bahri Savcı, hukuka Sefâ Reisoğlu ve siyâsî târihe de Oral Sander gelmişti. Sonraki yıllarda; Türkiye’nin idârî yapısına Şeref Gözübüyük, mâliyeye Bedri Gürsoy, uluslararası ilişkilere Türkkaya Ataöv, iktisada Bilsay Kuruç, siyâsî düşünceler ve rejimlere Mümtaz Soysal, kamuoyu ve siyâset sosyolojisine Nermin Abadan-Unat, sosyal politikaya Câhit Talas, Türk siyâsal hayâtına Sinâ Akşin, günün ekonomik sorunlarına Çelik Aruoba, halkla ilişkiler ve reklâmcılığa Cemâl Mıhçıoğlu, haberleşme hukukuna Feyyaz Gölcüklü, basın ve yayın yoluyla halk eğitimine Cevat Geray, günün uluslararası politika sorunlarına Mehmet Gönlübol, günün iç politika sorunlarına Ömür Sezgin, fikrî haklara İlhan Öztrak ve devletler hukukuna da Hüseyin Pazarcı gelmişti.
Okulun üçüncü sınıfına gelindiğinde, meslek bölümlerinden birini seçmek gerekiyordu. Radyo-Televizyon gibi o dönemde çalışma sahası dar olan bir bölümün yanında, Gazetecilik ve Halkla İlişkiler gibi bence serbest çalışma sahası nispeten daha geniş bir bölüm vardı ve ben ikincisini tercih ettim. Bir başka yol daha vardı: Birinci sınıfın sonunda yüksek not ortalaması tutturabilen öğrencilerin SBF’ye geçmesi için her yıl özel bir sınav açılırdı. Bunun için birinci sınıfta en yüksek not ortalaması tutturabilen az sayıda bir grubun içinde yer almak gerekiyordu. Bu hakkı elde etmiştim; fakat SBF’den mezun olmanın meslekî hayâtta bana fazlasıyla devlete bağlı ve bağımlı bir yaşantının dışında herhangi bir imkân sağlamayacağını düşünerek, bu sınava girme hakkımı benden sonra gelen öğrenci arkadaşıma devretmeyi tercih ettim. Ben BYYO’da kalmayı uygun gördüm. Zâten Radyo-Televizyon Bölümü’ne geçmeyi de aynı nedenden dolayı arzu etmemiştim. Oradan da mezuniyet sonrasında TRT’nin dışında başkaca bir yol tutturmak imkânı yoktu.
Oysa babam, ilk gençlik yıllarımdan beri, beni devlette çalışmamam için sürekli olarak uyarıyordu. Kendisi de öyle yapmıştı zamânında. Seçeceğim mesleğe aslâ karışmıyordu; fakat meslek hayâtımı devlette geçirmemin doğru olmayacağı konusunda sürekli olarak beni uyarıyordu. Özgür bir hayâtı tercih etmeliydim. Devlette çalışmak ise özgürlüğü kısıtlayan, hattâ onu imkânsız kılan bir yoldu ve bu yoldan uzak durmalıydım. Muhtemelen söz konusu yolları katederken, farkında olmadan, babamın bu öğüt ve tavsiyeleri de kulağımın bir köşesinde kalmıştı. Kalmış olmalıydı. İşin ilginç tarafı; ikinci kez Almanya Köln’de katıldığım üniversite sınavında SBF’yi BYYO’nun önünde tercih etmiştim. O zaman gâlibâ siyâsal bilim eğitimi görmek için SBF’ye öncelik vermiştim. Bir de SBF, ODTÜ ile birlikte Ankara’da devrimci hareketin merkezini oluşturuyordu. Acaba bu da karârımı etkilemiş miydi, bilemiyorum. Her neyse, SBF’nin kodunu tercih listemin başına yazdığımı gâyet iyi hatırlıyorum. Fakat BYYO’yu kazanmıştım; kayıt için ilk kez Ankara’ya gittiğimde, merak ettim ve SBF’nin giriş puanlarına baktım; benim kazandığım puanla da SBF’ye girmek mümkündü. BYYO’yu da yüksek bir puanla hayli üst sırada kazanmıştım zâten. O hâlde ne olmuş olabilirdi diye düşündüm ve biraz soruşturdum. Meğerse ben tercihlerimi yazarken okul kodu olarak SBF’nin kodu yerine yanlış bir kod yazmışım! Yine yanlış hatırlamıyorsam; kodlar dört hâneliydi ve tercih listesini doldururken, ablama yazdığım mektubun da adresini yazıyordum sanırım ve onun apartman numarası da dört hâneliydi. Korkarım, tam bu sırada rakamları karıştırıp apartman numarasını SBF’nin kodu olarak girdim. Tabiî sistemde öyle bir kod olmadığından, sistem beni otomatik olarak BYYO’ya kaydetmiş. Eğer apartman numarası bir başka koda uysaydı, muhtemelen o hiç bilmediğim okulu kazanabilirdim! Zâten rakamlarla aram hiçbir zaman iyi olmamıştır!
İlk (ve son) gazetecilik tecrübem
Amacım, okuldan sonra gazetecilik yapmaktı. Serbest ve özgür bir hayât için gazetecilik biçilmiş kaftan olarak görünüyordu gözüme. Tabiî o zamanlar… Nitekim, 1977 yılının yazında gazetecilik stajımı kırk beş gün boyunca Cumhuriyet gazetesinin Ankara bürosunda yapacağımı öğrendiğimde çok memnun olmuştum. Staj yerlerimizi okul bizzat buluyor ve bizi tek tek yerleştiriyordu. Beni yakından tanıyan bir hocamız, sanırım bana bir ‘kıyak’ yapmıştı ve beni Cumhuriyet’e yerleştirmişti. O zamanlar Cumhuriyet gaze…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Siyasal Tarih Tarih Türkiye
- Kitap AdıResmi Tarihe Meydan Okuyorum
- Sayfa Sayısı368
- YazarCemil Koçak
- ISBN9786050817010
- Boyutlar, Kapak13,5x21, Karton Kapak
- YayıneviTimaş Tarih / 2014