İlk baskısı 1982’de, yani 12 Eylül darbesinden iki yıl sonra yapılan “Rengâhenk”i Can Yücel, Türkiye’nin sonradan keşfedeceği, yakın arkadaşı, Ece Ayhan’ı da ameliyat eden, dünyaca ünlü beyin cerrahı Gazi Yaşargil’e ithaf etmiştir: “Beynin Pirî Reis’i Gazi Yaşargil’e.” Yaşargil de Can Yücel’in ölümünden sonra kitaba yazdığı bir yazıda, dostluklarının tarihsel temelinden çok, onları besleyen kültürel iklim ve dünya görüşünün derinleştirici etkilerinden söz eder.
Bu kitapta yer alan “Gidip Gelme” başlıklı şiirindeki bazı dizeler yüzünden”müstehcenlik” suçlamasıyla 12 Eylül mahkemelerinde çok yargılanmıştır Can Yücel.
***
ÖNSÖZ
Can Yücel’in MRengâhenk”te topladığı şiirleri okurken bir dizenin altını çizimişim: “Gün aydındır gece de gece.”
Kimi şiirler şairlerin “şiir” üzerine düşüncelerini ele veriıier.Bunlar bence gerek konuşmalarda, gerek düzyazılarda dile getirilenlerden daha geçerli. Hem şiir olması, hem şiir üzerine kimi ipuçları vermesi bakımından ayrıca daha da önemli.
Şimdi yukarıdaki dizenin geçtiği şiire bakalım.
Can Yücel’in diliyle söylersek şöyle:
“İstanbul Liseli Gençler Sordu / Şiirde Üslűp Nedir Diye?”
Sorunun yanıtını Can Yücel şöyle veriyor:
“Bende dedim ki bazıları
Ayçiçeği diyorlar günebakana
Bazıları da günebakan diyor ayçiçeğine
Ben günebakanı yeğliyorum
Belki de güne yöneldiğim için yine”
Burada da iki sözcüğün altını çizebiliriz: “Güne yönelmek”.
İşte Can Yücel’in şiiri için bir anahtar.
Güne yönelmek, aydınlığın kapılarını aralamak, başka nasü açıklanabilir Can Yücel’in şiiri?
Yine “Rengâhenk”teki “Veto ile Toto” adıl şiirinde aynı anlamda söylediği de bu değil mi?
“Yazdığı bir şiir, bir yazı
İşi mi ne?
Silmek elbet karayazıyı”
Evet, “karayazı”ya karşı “ışığın yüzünü” aydınlatan şiirler…
Oysa aynı Can Yücel “Rengâhenk” çıktıktan iki yıl sonra, 1985’te Enver Ercan’ın “Şiir nedir? Niçin şiir yazıyorsunuz” sorusuna yüzünü ışığa kapar gibi yaparak şu yanıtı veriyordu:
“Şiir bir umutsuzluktur. Elbette bir umutsuzluktur. Niçin mi? Umutsuz olmayan adamlar şiir yazamaz.
Umutsuz olmayan adamlar resim yapamaz, mimar olamaz. Yaratıcı olamaz. Bu dediğim elbet yaşadığımız bu dünya İçin bir söz. Çünkü kâğıt bir umutsuzluktur. Boş bir kâğıt… Tuğlalar, biriketler, çimontaiar hepsi umutsuzluktur. Demirler bile umutsuzluktur.** (Düşün Dergisi, Aralık 1985).
Ama hepsi bu değil. Bundan sonrası önemli. Can Yücel birden yüzünü ışığın yüzüne çeviriyor:
“Onların İçinden bir umudu bulmaktırşiir. Onu bulmak için yazıyorum ben de… Birdenbire, bütün bu dünyada, deli olan bu dünyada tek akıllılığı, uslanmayan akıllılığı anlatmaktır şiir. Ben haberciyim, deprem habercisiyim.”
Çünkü deprem geldiğinde İstanbul yakılıp yıkılsa da bir “umut” kalacak ayakta.
Bu umudun bir yüzü martılarsa, öteki yüzü serçeler Can Yücel’in şiirinde. Bir yanı bağbozumu, bir yanı
yaprak dökümü… Önü değişim, arkası yakın tarih…
Sağ yanı renk, solu ahenk.
Hayır, sağ yakışmıyor onun şiirine.
Ne diyordu “Halime Tercümandım” başlıklı şiirinde: “Dipdiri o sol yanım.”
“Rengâhenk”in Can Yücel’ce Türkçesi de bu olsa gerek…
***
YAPRAK DÖKÜMÜ
Sararıp dökülmeden önce kızaran yapraklar ki onlar Şan verdiler ortalığa bütün bir sonbahar Mevsim dönüp de yeniden yeşermeye başlayınca rüzgâr Çıplağında o atın yine onlar koşacaklar
O çocuklar
O yapraklar
O şarabî eşkiyalar
Onlar da olmasalar benim gayri kimim var?
***
İSTEMEYEREK
Ben galiba böyle, Güler,
Sana yeşillenerek öleceğim
***
GARCIA LORCA’YA GRASİYA
Aklını oynatıyor zurnasıyla bir çingene
– Bana ne, bana ne?
– Hangi kimsin sen ulan ibne? Aklını
Oynatıyor
Zurnasıyla Ve gümüş çingene
Yerimi?
ikinci Meandros’un orda . Çine
Ve bindokuzyüzaltmışdokuz sene
Aklıyla zurnasını oynatıyor bir çingene Ve şair ne kadar memnun olmalı ki Boyuna kaşınıyor kene Ve turnalar uçuşuyor zurnadan Ve kimin ne şikâyeti var ki Kurnalar dahil 12 Mart’tan bu yana Ve herkesi üç saatlik nefesten sonra Kapatıyorlar yine Aklını oynatıyor zurnasız kalmış bir çingene
Ama cakası caka
Lor peyniri yiyor ranzada Lorca
MARTILAR Kİ…
Günlerdir körköstebek nefsimle öyle hırlı Ve öylesine harlı ki esrik nefesim
Bir kibrit tutsam parlayacak. Bir sarnıç gemisi diyecekler alev almış Boğazın iki yakasından Oysa bir gaz tenekesiyle bir şişe mavi Gelişi güzel mi güzel bir ocak Suların ortasında sevgili öfkemle benim Yanacak bahar erişinceye değin Soğuktan morarmış kanatlarını
ısıtsın diye martılar
Martılar ki sokak çocuklarıdır denizin
***
BASUR BADEL MEVT
Tepemdeki selvi değil, bir erguvan Çayır bana gömülü, ben çayıra gömülüyüm Bahar çarpmış dünyada yeşil kokan ük ölüyüm Bundan böyle benim için tek geçerli buyruk söz: Şaha kalkmış bülbülleriyle Beylerbeyi’nin Yaşasın ölüm!
Tamam! dedi tepemdeki erguvan
Kanaya
Kanaya
***
PRIMA VERA
Bu duvarlar bu ağaçlar Bu ağaç VE bu duvar… Arkadaşın dolmuşuyla gidiyoruz Beykoz’dan doğru Üsküdar… Böyle giderse böyle giderse bu bahar Bu ağaçlar bu duvarı yıkacaklar. Bu geçmişi değil, geleceği kınalı Bu yemyeşil davarlar Bu duvarı yıkacaklar…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Edebiyat Şiir
- Kitap AdıRengahenk
- Sayfa Sayısı116
- YazarCan Yücel
- ISBN9789759915728
- Boyutlar, Kapak, Karton Kapak
- YayıneviDoğan Kitap / 2000
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Kuruntular Kitabı ~ Pablo Neruda
Kuruntular Kitabı
Pablo Neruda
Bir demiryolu işçisinin oğlu olan Pablo Neruda, 20. yüzyılı “büyük yaşamış” şairlerden. Şiir, diplomatlık ve toplumsal savaşım, onun yaşamının üç büyük uğraşı. Hem sürgünler...
- Yasak Sevişmek ~ Attila İlhan
Yasak Sevişmek
Attila İlhan
Yasak Sevişmek “Bir gül takıp da sevdalı her gece saçlarına / çıktı mı deprem sanırdın ‘kara kız’ kantosuna / titreşir kadehler camlar kırılır alkışlardan...
- Bir Çift Siyah Deri Eldiven ~ Küçük İskender
Bir Çift Siyah Deri Eldiven
Küçük İskender
şiirle örtülür sokakta ölen her insanın cesedi. seslendirilen değil yazılan sözcüktür hayatı kendi anlamına doğru iten/çeken. sözcük, taşıdıklarından kurtulup bağımsızlığını kanıtladıkça özgürlüğüne kavuşur şiir....