Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Radikal Kadınlar
Radikal Kadınlar

Radikal Kadınlar

Kate Schatz

Radikal Kadınlar, kadim zamanlardan günümüze, dünyanın dört bir yanında yaşamış ve onlara biçilen rolü reddetmiş öncü kadınların ilham verici hikâyelerini anlatıyor. Karşılarına çıkan her…

Radikal Kadınlar, kadim zamanlardan günümüze, dünyanın dört bir yanında yaşamış ve onlara biçilen rolü reddetmiş öncü kadınların ilham verici hikâyelerini anlatıyor. Karşılarına çıkan her engele ve zorluğa göğüs gererek devlet başkanı, asker, ressam, casus, korsan, futbolcu veya bilgisayar programcısı olmayı başarmış her yaştan, ırktan ve sınıftan kadınların hikâyelerini…

Engelleri aşa aşa yürüyen, tehditlere aldırmadan yaşadıkları toplumların geleneklerine başkaldıran, şüpheli bakışları sonunda yere eğen ve yollarından asla şaşmayan bu kadınlar, bizi küçük ya da büyük ama hep kararlı mücadelelerine ortak olmaya çağırıyor.

Radikal Kadınlar yalnızca tutkulu ve cesur kırk kadının hikâyesi değil; gelenekler, yasalar ve erkekler ne derse desin başkaldıran bütün kadınlara da bir methiye…

*

Benson, Ivy ve Hazel için, bir kez daha… 

Büyük teyzemiz Doris, ninemiz ve annelerimiz için…

*

Radikal Kadınların Dünyasına Hoşgeldiniz

Gözlerinizi kapatın ve bir korsan hayal edin. Şimdi de bir casus. Bir başkan. Savaşta bir asker. Büyük bir ressam. Bir bilgisayar programcısı. Bir doktor. Bir futbolcu. Bir firavun. Elinizdeki kitapta yer alan kadınlar bunların hepsi ve hatta daha da fazlası. Şimdi gözünüzün önüne Antarktika’yı getirin. Buz üstünde ağır aksak yürüyen ve bir dünya rekorunu kırmak üzere olan iki güçlü kadını görebiliyor musunuz? Peki, antik Mısır’a ne dersiniz? Kadın bir kralın devasa bir tapınak inşa edilmesini emredişini hayal edebiliyor musunuz? Everest’in karlı tepelerini getirin aklınıza ve az önce zirveye ulaşan o dağcıyı: Adı, Junko Tabei. Nijerya’da çok satan bir kadın yazar yeni kitabını kaleme almakta. Yemyeşil ve kocaman futbol sahasında Dünya Kupası oynanırken az önce bir top ağlarla buluştu.

Tüm zamanların en iyi oyuncularından biri olan atkuyruklu Marta’yı gözünüzün önüne getirebiliyor musunuz? Radikal Kadınların dünyasına hoşgeldiniz. Bu kitabı bir devr-i âlem olarak düşünün: Her kıtadan ve binlerce yıllık bir zaman diliminin içinden kırk hikâye anlatacağız size. Bu hikâyeler, hayranlık uyandırıcı, heyecan verici, devrimci, tarihi öneme sahip ve dünyayı değiştiren yaşamlar sürdürmüş güçlü ve cesur kadınların, başka bir deyişle radikal kadınların hayatlarını ve başarılarını anlatıyor. Kimileri binlerce yıl önce yaşadı; kimileriyse halen hayatta. Kimileri başarılarından ötürü dünyanın dört bir yanında tanınırken, kimileri yalnızca kendi ülkesinde saygı görüyor.

Kimileriyse hak ettiği takdiri görmeyi bekliyor hâlâ. Hangi ülkede ve yüzyılda yaşamış olurlarsa olsunlar, tutkulu, amaçlarının peşinde koşan ve her açıdan güçlü kadınlar onlar. Onlardan şüphe duyanlara ve tehlikelere rağmen geleneğe başkaldırdılar, kuralları çiğnediler ve bildikleri yoldan şaşmadılar. Konuştular, şarkı söylediler, yazıp çizdiler, savaştılar. Dünya tarihi engin, şaşırtıcı ve hayranlık uyandırıcı hikâyelerle dolu. Ne var ki, genellikle duyduğumuz hikâyeler ve öğrendiğimiz dersler, daha çok erkeklerin eylemlerine ve katkılarına odaklanıyor. Bu kitapsa kadınlardan, belki de hiç duymadığınız olaylardan ve muhtemelen hiç bulunmadığınız yerlerden söz edecek. Sınırlarımızın ötesinde olup bitenleri öğrenmek, dünyaya ilişkin kavrayışımızı zenginleştirir ve kendimiz hakkında daha fazla şey öğrenmemize yardım edebilir. Bu hikâyeler bir bütün olarak ele alındığında kadınların yaptıklarının ve yapabileceklerinin aslında ne kadar geniş bir yelpazeye yayıldığını gösteriyor. Hiç şüphe yok ki, bu kitap radikal kadınlar tarihinin binlerce kilometrelik yolunda atılmış küçücük bir adımdan ibaret.

Okuduğunuz her hikâye için yüzlerce (belki de binlerce!) hikâye daha anlatılabilir. Umuyoruz ki, bu hikâyeler genç kadınlar ile erkeklere, öğretmenler ile ebeveynlere, yaşlılar ile gençlere, yani kısacası bütün okurlarımıza ilham verir, onları cesaretlendirir ve meraklarını gıdıklar. Belki de hepimizin radikal olmaya cesareti vardır. Haydi başlayalım!

“Kralım, daha önce kimsenin yaratmadığı bir şey yaratıldı.”

4300 yıl önce yaşayan Enheduanna, dünyanın bilinen en eski yazarıdır. Evet, antik Yunan dönemi şairi Sapho’dan, Konfüçyüs’ten ve hatta Gılgamış Destanı’ndan bile önce vardı Enheduanna:

Dünyanın en kadim toplumunda yaşamış, yazmış ve hükümdarlık yapmış bir rahibe, prenses, şair ve öğretmendi. Hikâyesi, yazının ve ‒bildiğimiz anlamıyla‒ uygarlığın doğuşunun da hikâyesidir aynı zamanda. O zamanlar Irak, Suriye ve Türkiye, Mezopotamya olarak adlandırılan antik bir bölgenin parçasıydı. Pek çok kişi uygarlığın bu bölgede doğduğuna inanır. Ayrıca Mezopotamya, yazının ilk şeklinin geliştirildiği yerdi. Kilden yapılmış tabletlerin üzerine kazınan çiviyazıları sistemi, üç bin yıl boyunca bir dizi dil için alfabe olarak kullanıldı.

Kil tabletler binlerce yıl dayanabiliyordu ve bunlar bulunan ilk yazılı belgelerdi. Yasaları, duaları ve iş mektuplarını içeren sayısız tablete ulaşılmıştır. 1927’de de Irak çöllerinde bu kil tabletlerden biri bulundu. Tablette bir kadının imzası vardı ve üstünde “Enheduanna”- nın adı yazılıydı. Arkeologlar sonradan aşağı yukarı yüz parça daha tablet buldular; bunlarda ilahiler, şiirler, şarkılar ve hikâyeler vardı ve hepsi de aynı yazara aitti. Tabletlerin keşfedildiği o kazıdan bu yana Enheduanna’nın önemli çalışmalarından en az üçü antik Sümerceden İngilizceye çevrildi: Bunlardan ikisi, aşk, savaş ve doğurganlık tanrısı İnanna’ya adanmış iki ilahiydi. “İnanna’nın Vecdi” adını taşıyanı 153 dize uzunluğundaydı ve bu büyük tanrıçaya duyulan aşk ve hayranlıkla doluydu. Aynı zamanda Enheduanna’nın tacını düşmanlarının elinden nasıl zorla aldığının hikâyesini anlatıyor, geri dönmesine ve tahtını geri almasına yardım ettiği için İnanna’ya teşekkürlerini sunuyordu.

Artık Enheduanna’nın Akad Kralı güçlü Sargon ve eşi kraliçe Taşlultum’un kızı olduğunu biliyoruz. Kral Sargon, kimilerine göre tarihteki ilk imparatordur ve Orta ile Güney Mezopotamya’yı birleştiren kişidir. Kızını politik, manevi ve toplumsal açıdan çok büyük bir önemi olan Yüksek Rahibe makamına getirmiştir ve bilindiği kadarıyla Enheduanna bu unvanı alan ilk kadındır. Enheduanna’nın metinleri, yalnızca çok eski bir tarihi belge olması açısından değil, aynı zamanda çok parlak ve kişisel bilgiler içermesi bakımından da dikkate değerdir. Kaleme aldığı ilahiler ve şiirler, neşeden aşka, korkudan öfkeye kadar çok tutkulu bir şekilde yaşadığı duygularının dışavurumudur.

Ayrıca, metinleri birinci tekil şahısla kaleme alınmıştır; yani “o” demek yerine “ben” ve “bana” ifadelerini kullanmıştır. Sesi, kendinden emin ve güçlüdür. Pek çok tapınağın güzelliklerini detaylı bir şekilde anlattığı yazıları, bize çok geniş bir bölgeyi gezdiğini gösteriyor. Asırlar boyunca çoğaltılmış ve taltif edilmiş yazılarının önümüzdeki binyıllar boyunca edebiyat ve dinin gelişiminde çok ciddi bir etkisi olacağına inanılmaktadır. 

“Bütün dünya sessizliğe gömüldüğünde, tek bir ses bile güçlü olur.”

Malala Yusufzay, bir öğretmen sınıfa heyecan verici bir haberle girdiğinde kimya dersindeydi. “Malala! Nobel Barış Ödülü’nü kazandın!” On yedisindeki Malala, bu prestijli ödülü kazanan ilk ve en genç Pakistanlı olmuştu. Sınıf arkadaşları onu alkışlarken, Malala öğretmenine sarılıyordu. Daha sonra yerine oturdu ve o gün bütün derslerine girdi.

Malala, yalnızca üç yıl önce Pakistan’daki bir hastane yatağında ölüm kalım savaşı veriyordu. On dört yaşındaki bu genç başından vurulmuştu ve hiç kimse hayatta kalmasını beklemiyordu. Yaşasa bile, doktorlarına göre yürümesi, okuması ya da konuşması neredeyse imkânsızdı. Onu vuran Taliban destekçileri, kadınların ya da kızların hiçbir hakka sahip olamayacağına inanıyordu. Malala’nın, Pakistan’ın kuzeybatısında, Afganistan sınırına yakın bir noktada yer alan köyü bu grubun kontrolü altındaydı. Televizyonu yasaklamış, okulları yerle bir etmişlerdi ve eğitim almaya çalışan genç kızlara saldırıyorlardı. Malala on bir yaşındayken İngiliz haber kanalı BBC, aşırılıkçı bir yönetim altında yaşamanın nasıl bir şey olduğunu kaleme alması için okula giden yerli bir kız arıyordu. Malala’nın öğretmen olan babasına ulaştılar ve kızının böyle bir şey yazmak isteyip istemeyeceğini sordular. Babası bunun tehlikeli olabileceğini biliyordu ama konuşmaya kulak misafiri olan Malala, yazmakta ısrarcı oldu.

“Neden yazmayayım ki?” dedi. Kendi adına ve köyündeki diğer kızlar adına ayağa kalkmak ve konuşmak istedi. Günlüğü, BBC’nin internet sitesinde on hafta boyunca yayınlandı ve dünyanın dört bir yanındaki insanlar hikâyesini okudu. Günlüğü gördüğü kötü bir rüyayla açılıyordu: “Dün gece askeri helikopterlerle ve Taliban’la ilgili berbat bir rüya gördüm. Askeri operasyonlar başladığından beri böyle rüyalar görüyorum. Annem kahvaltıyı hazırlıyor ve okula gidiyorum. Korkuyorum…”

Bu satırlar ona saygı ve takdir getirdiği gibi hedef tahtasına da oturttu. Günlüğü bir mahlasla (“Gul Makai”, Peştun halk hikâyelerinde yer alan bir kadın kahraman) kaleme almış olsa da, sonunda kimliği açığa çıktı. On dört yaşındaki küçücük bir kızı susturamıyorlardı ve bu da o adamları dehşete düşürüyordu. Taliban onu bulup öldürmesi için kiralık bir katil gönderdi. Katil onu okul otobüsünde yakalayıp ateş etti ama öldüremedi. Aslına bakılırsa, onu çok daha güçlü bir kadın yaptı. Malala mucizevi bir şekilde ve hızla iyileşti. Bu saldırı bütün dünyayı çileden çıkardı ve kazandığı ün hayattaki en önemli şeyler hakkında konuşması için ona bir platform sunmuş oldu: Barış ve eğitim. Ben, Malala adında çok satan bir kitap kaleme aldı; bütün dünyayı gezdi, Kraliçe Elizabeth’ten Madonna’ya kadar pek çok insanla tanıştı. Kimileri ona “Dünyadaki En Cesur Kız” diyordu. Bunun nedeni yalnızca saldırıdan sonra hayatta kalması değildi. Başkan Obama’yla tanıştığında Amerika’nın Pakistan’daki masum insanları drone saldırılarıyla katletmesine doğru-dan karşı çıktı.

Dünya liderlerini “bombalara değil, kitaplara” yatırım yapmaya davet etti ve kurduğu dernekle dünyanın dört bir yanında okullar açtı. Nobel Barış Ödülü’nü kabul ettiği konuşmasında ödülü okula gidemeyen kızlara adadı. Ayrıca eğitimine dört elle sarılmayı hiç bırakmadı: Bütün sınavlarını en yüksek notları alarak geçti, şimdi ise üniversite eğitimine devam ediyor. Dünyanın çeşitli yerlerindeki pek çok çocuk gibi, Malala da bir karmaşanın içine doğdu. Ne var ki, yaşadığı bölge hem engin bir tarihe hem de zengin geleneklere sahipti ve bu bölgede hayli güçlü kadın liderler yaşamıştı. Hatta Malala’nın adı da, ünlü bir Afgan kahramanı olan Maiwand Malalai’dan geliyordu. 1880’deki savaş esnasında genç Malalai, İngiltere karşısında savaşı kaybetmekte olan Afgan askerlerine ilham veren bir konuşma yapmıştı. Malalai, düşman kurşunuyla hayata gözlerini yumsa da, askerler onun sözlerinden ilham almış ve savaşı kazanmışlardı. Malalai, milli bir kahraman haline geldi ve Malala da adını paylaştığı bu kahramanın yazgısını sürdürüyor. Malalai’ın aksine Malala yediği kurşuna rağmen hayatta kaldı ve başkalarına ilham vermeye devam ediyor.

Şiddet ve nefrete rağmen ayakta kalan Malala, savaşını gerçekten çok güçlü bir silahla sürdürüyor: Sesiyle.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur