Alper Şahin yönetiminde hazırlanan Psikanaliz Defterleri 9. Sayının konusu “beden”.
Çocuk ve ergenlerin kendi bedenleriyle ilişkisi, kuşkusuz çok geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Dolayısıyla bu sayıda yine konunun uzmanı Türk ve yabancı psikanalistlerin kaleminden psikosomatik, moda, hastaneye yatış gerektiren hastalıkların anne baba üzerindeki etkileri, çocukluk ve ergenlik dönemine özgü kanserler gibi konular ele alınıyor.
Elsa Schmid-Kitsikis
Beden ve Ruhsallık: Kuramsallaştırma
M. Eglé Laufer
İçsel Nesne Olarak Beden
Talat Parman
Çocukluktan Ergenliğe Mastürbasyon
Neslihan Zabcı
Bedensel Ruhsal Gelişimde Kapsanma Eksikliği Olarak Hiperaktivite
Pınar Arslantürk – Ece Naz Ermiş
“Fakat yara hiç iyileşmediğinden akmaya devam ediyor…”
Türkü Şahin
Ergen, Beden ve Giysinin Sınırları Arasında: İğrence Dair Bir Deneme
Sezai Halifeoğlu
Spor Yapan Hayvan
Alper Şahin
Ergenin Bedeni, Hastalıkları: Psikanalitik Psikosomatik Bir Bakış
Diran Donabédian
Ergenlik Dönemi Psikosomatiğinde Duygulanımın Yeri
J.-C. Elbez
Ergenlik ve Kanser
Myriam Boubli – Jean-Claude Elbez
Ergenlikte Hipokondri Bozukluğu: Bir İçselleştirme Çalışması mı?
Myriam Boubli
Bebekleri Hastaneye Kaldırılan Annebabalarda Özdeşleşim Biçimleri ve Savunma Yöntemleri
Irène Nigolian
Ergenlik ve Psikosomatik
Gerekçe
Değerli okurlar,
Yirmi beş yıl önce başladığımız Türkiye’de psikanalizi ve psikanalitik uygulamayı kurumlaştırma çabamızda başarıya ulaştık. Hem ulusal hem de uluslararası düzlemlerde tanındık ve hayli önemli bir yer edindik. Çeyrek yüzyıl bireysel yaşamlar için uzun görünebilir. Ama insanı anlamakta devrim yaratmış bir kuramın uygulamasının Türkiye gibi büyük bir ülkede hızla yaygınlaşmasının başarılmış olması açısından da göreceli olarak kısa bir süredir. Bu süre zarfında psikanaliz dernekleri kurduk, onların ulusal ve uluslararası düzeylerde tanınmasını sağladık. Aynı zamanda psikanalizi tanıtmayı ve geliştirmeyi hedefleyen çok sayıda etkinlik düzenledik ve onlarca yayın yaptık. Yirmi beş yıl önce ülkemizdeki psikanalist sayısı bir elin parmaklarını geçmezken, bugün Uluslararası Psikanaliz Birliği’ne bağlı olan İstanbul Psikanaliz Derneği ve Psike İstanbul bünyesinde yüzden çok üye ve aday psikanalist, alanda çalışmalarını sürdürmektedir. Bugün bir önemli adım daha atıyor ve şimdiye kadar nispeten eksik bıraktığımız çocuk ve ergen psikanalizi alanında yayın ve etkinliklerden oluşacak bir çalışmayı başlatıyoruz. Elinizde tuttuğunuz ve düzenli olarak yayımlanacak olan Psikanaliz Defterleri Çocuk ve Ergen Çalışmaları bu çabanın ilk ürünü olarak, psikanalizin ayrılmaz bir parçası olan çocuk ve ergen psikanalizi alanında özgün yazılara ve çevirilere yer verecek. Psikanaliz Defterleri’ne yine aynı alanda özgün ve çeviri yapıtların yayımlanacağı ve Cogito Dizisi’nde yer alacak bir kitap dizisi de eşlik edecektir. Türkiye’de bir çocuk ve ergen psikanalizi kitaplığı oluşturmayı hedefleyen bu yayın çabamızı, çeşitli toplantı ve etkinlikler düzenleyerek de desteklemeyi planlıyoruz. 2018 sonbaharından bu yana, Yapı Kredi Kültür Merkezi’nde her ay düzenlediğimiz toplantılarda çocuk ve ergenlerin sorunlarını psikanaliz kuramından ve uygulamasından yola çıkarak tartışıyoruz. Mesleki yaşamlarında çok uzun süredir çocuk ve ergen analizanlarla çalışan bizler, psikanalizin bir “bütün” olduğuna inanıyoruz. Evet, psikanalizin ilk uygulamaları erişkin bireylerle yapılmıştır ve psikanalitik çerçeve ve düzenek de bu yaş grubuna göre düzenlenmiştir. Ve şüphesiz çocuk ve ergenlerle çalışırken analitik çerçeve ve düzenekte bazı değişiklikler yapmak gerekmektedir. Ancak psikanalitik kuram ve süreç analizanın yaşına göre değişmez. Sigmund Freud’dan başlayarak hemen tüm psikanalistler, insan ruhsallığını doğumdan ölüme kadar bir süreklilik içinde gelişen dinamik bir yapı olarak ele almışlardır. Bugünün sorunlarının kaynağının geçmişte yattığını öngören psikanalitik yaklaşıma göre, bir erişkinin psikanalizinde yalnızca günceli değil geçmişi yani çocukluk ve ergenlik dönemleri de zorunlu olarak ele alınır. O nedenle erişkinle yapılan psikanalitik çalışma bile bir anlamda bir çocuk ve ergen psikanalizi uygulamasıdır. Öte yandan çocuklarla, ergenlerle dahası bebeklerle yapılan psikanalitik çalışmalar, psikanalitik kuramın gelişimine çok önemli katkılar sağlamıştır. Bugün ortaya çıkışının üzerinden yüzyıl geçtikten sonra, psikanalizin erişkin-çocuk-ergen-yaşlı bireylerle olan özgün uygulamalarının tek bir bütünü yani “psikanalizi” oluşturduğunu söyleyebiliriz. O nedenle “tek bir psikanaliz var” diyor ve analizanın yaşı ne olursa olsun onunla çalışanın da –seansta bilinçdışını, aktarım/karşıaktarım ilişkisini ve çerçeveyi dikkate aldıkça– “hep aynı psikanalist” olduğunu söylüyoruz.
Yayın Kurulu
Önsöz
Psikanaliz Defterleri: Çocuk ve Ergen Çalışmaları’nın dokuzuncu sayısında çocuk ve ergenin bedeni ile ruhsallığını birbirine bağlayan psikanalitik düşüncelere yer vermeyi amaçladık. Bu sayıya katkıda bulunanlar konunun farklı yönlerini derinlemesine ele aldılar. Çocuk ve ergenin sadece bedenini ve ruhsallığını merkeze alarak değil, bedeni ile bağlantılı spor, moda, hiperaktivite ve dikkat bozukluğu konularından ve çok az ele alınmış olan ergen ve çocuk psikosomatiği alanından çalışmalara yer vererek düşünme sahamızı genişletmek istedik. Böylece beden ve ruhsallık temalarını kısıtlı bir alana hapsetmekten kaçınmaya çalıştık. Sonuçta iki ana bölümden oluşan bu sayı ortaya çıktı. İlk yedi makale çocuk ve ergen bedenini psikanalitik kuram içinde, şimdiye dek üzerinde çok az ve yüzeysel bir şekilde durulmuş konuları ele alarak derinlemesine incelemektedir. Geriye kalan altı yazı ise, dünyada ve Türkiye’de çok yeni olan bir alana, çocuk ve ergen psikosomatiğine odaklanmaktadır. Bu yeni dal, 1950’lerden itibaren P. Marty ve arkadaşlarının kuramsallaştırdığı psikanalitik psikosomatiğin bileşenlerinden biri ve en gencidir. Çocuk ve ergenlerin bedensel hastalıklarında tıbbi tedavinin yanı sıra onlara psikolojik destek sağlamak için geliştirilen bir alandır. Her iki bölüm de birbirleriyle kuramsal ve kavramsal olarak sıkı ilişki ve bütünlük içerisindedir. İlk makalede Elsa Schmid-Kitsikis, psikanalizin duyu, algı, tasarım, şehvet, duygulanım gibi unsurları çocuk cinselliğinden yola çıkarak nasıl kuramsallaştırdığını ayrıntılarıyla ele alıyor. Bu makale psikanalizde biraz ihmal edilmiş bu unsurları bilinç ve bilinçdışı ile bağlantılandırarak açıklamaktadır. Yazarın özellikle algısal olanı cinsellik ve ruhsallıkla birleştirmesi psikanaliz kuramını anlamayı amaçlayanlara önemli bir açılım sağlıyor. Eglé Laufer ise yazısında beden-benliğin iç dünyaya dahil edilerek bir iç nesne olabilmesinin kişinin gerçeklikle ilişkisini destekleyebilmesi açısından son derece önemli olduğunu savunuyor. Fransız dürtü kuramı kadar nesne ilişkileri kuramına da dayanarak ele aldığı bu konu doğal olarak psikanalitik açıdan zenginleştirici ve bütünleştiricidir.
Birbirlerini tamamlayan bu iki yazıdan sonra Talat Parman’ın mastürbasyon konusunu işlediği yazısı Laufer’lara zorunlu olarak gönderme yapıyor. Parman çok söz edilen ancak üzerine pek kafa yorulmayan bir konuyu düşünce alanına tekrar açmayı başarmıştır. Mastürbasyon üzerine düşüncelerin, yasaklardan, ruhsal gelişime doğru nasıl evrildiğini incelikle anlatıyor. Yazısını konunun daha da tartışılması gerekliliğini vurgulayarak bitiriyor. Neslihan Zabcı ise, hiperaktivitenin ruhsal kökenlerine ve aile dinamikleri ile ilişkisine değiniyor. Genelde hiperaktivite uyarıcı ilaçlara cevap veren nörolojik bir bozukluk olarak değerlendirilip bu belirtiyi ortaya çıkarabilecek ruhsal dinamikler göz ardı edilmektedir. Yazar, her hiperaktif çocuğun kendine özgü bir özne olduğunu ve hiperaktif semptomun anlamının ancak o çocuğa özgü ruhsal gelişim hikâyesi ve anne-baba ile ilişkileri bağlamında ortaya çıkabileceğini vurguluyor. Yazarlar Pınar Arslantürk ve Ece Naz Ermiş makalelerinde insanın ruhsal yaralarının nasıl oluştuğunu Freudcu ve Lacancı kuramlara dayanarak bir edebiyat eseri üzerinden anlamaya ve açıklamaya çalışıyorlar. Bir kız çocuğunun annesiyle ve dünyayla ilişkisini, çocuk bedeni bağlamında travma üzerinden inceliyorlar. Bu incelemede konu kaçınılmaz olarak dile ve dil üzerinden travmanın çalışılmasına gelip dayanıyor. Moda konusu psikanaliz bağlamında sanırım çok az işleniyor. Türkü Şahin yazısında yaratıcı bir dille beden ve giysi ilişkisini, bilinç-bilinçdışı bağlarını da kurarak inceliyor. Yazarın ele aldığı giysi modacılarının eserlerinin bir yanıyla nasıl da çocukluk ve ergenlik ruhsallığına doğru bir gerileme içerdiğini örneklerle göstermesi son derece ilginçtir. Özellikle “iğrenç” kavramı üzerinden “çocuksu”ya ve bedene olan göndermeleri, anne bağlantısıyla birlikte düşünülüyor. Sezai Halifeoğlu yazısında sporu merkeze koyarken, bununla ilişkili rekabet ve şiddet konularını psikanalizin dürtü kuramı bağlamında ele alıyor. Bireyselden toplumsala doğru gidip gelen ve yüceleştirme etrafında şekillenen spor, yazar tarafından artık bir eğlence etkinliğinin ötesinde insan ruhsallığının temel bir ögesi olarak nitelendiriliyor. Ergen ve Çocuk psikanalitik psikosomatiği üzerine açıklayıcı bir yazı kaleme alan Alper Şahin, bu alanı ve kavramlarını okuyucuya tanıtmayı amaçlamaktadır. Ergen ve çocuk psikosomatiği, 1950’lerden beri var olan Paris Psikosomatik Ekolü’nün içinde son on beş yıldır üzerine yoğunlukla çalışılan bir konudur. Şahin bu alandaki gelişmeleri deneyimleriyle birlikte okuyucuya sunuyor. Diran Donabédian, ergen psikosomatiğinde önemli araştırmacılardan biridir. Yazısında ergenlerde ruhsallık, hastalık ve duygulanım bağlarını ele almaktadır. Duygulanımın bilinç-önbilinç ve bilinçdışının kesişim noktasında yer aldığını belirtirken, simgeleştirilerek zihinselleştirme alanına dahil olabilmesinin önemini vurgular. Yazar, aksi durumda duygulanımların işlenememesinin, bedene yapışıp kalmasına dolayısıyla da somatik hastalıkların oluşumuna katkıda bulunacağını düşünmektedir. Kanser olan ergenlerle çalışırken nasıl bir psikolojik yaklaşım gerektiğini ele alan Jean-Claude Elbez, özellikle sağlık çalışanlarına bu alanda önemli bir ışık tutmaktadır. Kanser hastalığı olan ergenin annebaba ve akranlarıyla etkileşimi üzerinde de duran makale, ergenin ruhsal sağlığı ile bedensel sağlığını bağlantılandırmaktadır. Yazısından sadece sağlıkçılar değil kanser hastalığına yakalanmış ergenlerle çalışan herkes yararlanabilir. Myriam Boubli ve Jean-Claude Elbez’in ortak çalışması olan yazıda ergenlikteki hipokondri durumunun ileride nasıl psikosomatik hastalıklara neden olabileceği örneklerle anlatılmaktadır. Ergenin düşünemediklerini, bedeni üzerinden sahnelediğini belirten yazarlar, nesneden uzaklaşmanın ve cinsel dönüşümün bu sahnelemenin temelinde yer aldığını belirtirler. Kaygıların bedendeki bir organ aracılığı ile anlatılmaya çalışılması, hipokondri, iyi anlaşılıp zihinselleştirilemediği takdirde bedensel hastalıkların da nedenlerinden birini oluşturmaktadır. Klinik araştırmaların anlatıldığı Myriam Boubli’nin yazısında hastalığı olan bebeklerin annebabalarının ruhsallığında nasıl kavrandığı incelenmektedir. Bu ilginç araştırma çalışmasında Boubli, hasta bebeğin ve ailesinin çevresel etkenlerden nasıl etkilendiği ve bunlara nasıl tepki verdiklerini psikanalitik psikosomatik kuramdan yola çıkarak anlamlandırmaktadır. Nigolian’ın makalesi ergenliği ve psikosomatiği ayrıntılı bir şekilde tarihsel bir perspektiften ela almaktadır. Ergenliğin ve psikosomatik hastalıkların birlikte nasıl düşünülebileceğini tartışan yazar, görüşlerini olgulardan örneklerle destekliyor. Özellikle psikanalitik kuramın psikosomatiği nasıl şekillendirdiğini ergenlik üzerinden anlatan yazı, ergen psikosomatiği için önemli bir temel oluşturmaktadır. Bu sayımızla çocuk ve ergen bedeninin ruhsallık bağlamında farklı bir şekilde değerlendirilebileceğini umuyoruz. İyi okumalar dileklerimizle.
Alper Şahin
Elsa Schmid-Kitsikis
Çeviren: Orçun Türkay
Beden ve Ruhsallık: Kuramsallaştırma
Doğrusunu söylemek gerekirse; algı, duyusallık, şehvet, tasarım, coşku, duygulanım ve otoerotizm gibi kavramların hiçbiri –Freud ilk kuramsal ve klinik çalışmaları çerçevesinde onları anmış olsa da– Freud’cu metapsikolojinin parçası değildir. Bu kavramları gerekli kılan şeylerden biri erojen bedenin, başka bir deyişle yatırım yapılan bedenin, çocuksu cinselliğin işleyişinin anlaşılmasıdır. Kişisel araştırma alanım tam olarak, özellikle şehvetin genelde duyusallık kavramıyla karıştırıldığı ölçüde, psikanalitik modelde otoerotizmin yerleşmesiyle bağlantılı çocuk cinselliğinin tuttuğu yeri ele alır. Öte yandan o, çoğunlukla yalnızca sapkınlık eğilimini açıklayan aşırılıklarına göre tanımlanmıştır. Bu kavramlar bugün hâlâ dürtüsel etkinlikle aralarındaki sıkı ilişki ve sık sık ileri sürülen, oysa günümüzde çok da doğrulanmayan duyusal-algısal/ düşünselleştirilmiş karşıtlığı nedeniyle psikanalitik araştırmanın karşılaştığı güçlüklerin büyük bir bölümünü oluştururlar. Söz konusu karşıtlık çoğunlukla akılla duyusal-algısalı sırt sırta yansıtan bir bölünme olarak sunulur: Aklın yöntemleri önbilincin çalışması sayesinde tasarım ve anımsamayken, duyusal-algısalınki önbilincin katılımı olmaksızın her türlü sunum ve doğrudanlık biçimine destek olmaktır. Bu alanda bizi en çok etkileyen Freud sonrası yazarlar D. Anzieu, P. Castoriadis-Aulagnier, W. R. Bion ve daha yakın tarihte A. Green ile S. ve C. Botella’dır. Duyusal işleyişle ilgili olarak anatomik-fizyolojik ve ruhsal yöntemleri birbirinden ayıran şey nedir? Genel anlamda, bedensel deneyimimizi yöneten duyusal yöntemlerin anatomik ve fizyolojik planda çok farklılaştığı kabul edilir. Beş duyumuzdan dördünün alıcıları anatomimizin belirli ve sınırlı bölgelerinde yer alır: Buna karşılık, beşincinin, dokunma duyusunun alıcıları bütün bedeni kaplar.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Çocuk Psikolojisi
- Kitap AdıPsikanaliz Defterleri 9 – Çocuk ve Ergen Çalışmaları / Çocuk, Ergen ve Bedeni
- Sayfa Sayısı184
- YazarHazırlayan: Alper Şahin
- ISBN9789750854996
- Boyutlar, Kapak13,5 x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviYapı Kredi Yayınları / 2022