Her zaman cumhuriyet yönetiminden yana olan Machiavelli, İtalya’daki devletçiklerin, 15. yüzyılın sonu ile 16. yüzyılın başında içinde bulundukları siyasal kaosu, ekonomik, askeri ve ahlaksal çöküşü durduracak bir prens (hükümdar) arayışına girer. Bu “özel tarihsel” durum, Machiâvelli’nin, prense, sözünden dönme hakkını bile tanıyan bir yetkiler listesi sunmasına yol açmıştır. Prens, özel duruma bağlı bir “akıl verme” metni olarak anlaşıldığı kadar, her zaman için geçerli olması gereken bir güç ve kudret politikasının el kitabı olarak da yorumlanınca, ortaya “Makyavelizm” diye bilinen, politik amacın her türlü aracı mubah kıldığı “devlet aklı” modeli çıkmıştır. Prens: Devlet aklının öznel iradeye teslimi.
ÖNSÖZ
Niccolo Machiavelirnin 1513’te kaleme alıp 1532 de, ölümünden 5 yıl sonra basılan Principe (Prens), yazarını hem bir anda üne kavuşturmuş hem de kuşkulu kimseler arasına dahil edilmesine yol açmıştı. Soyadından yola çıkılarak, politik hayattaki kinizmi tanımlamak için “Makyavelizm” kavramı oluşturulmuş; adı ise Ingiltere’de şeytan* anlamına gelen bir tanımla özdeşleştirilmiştir: Old Nick.
Prens, yayımlandığı günden itibaren dört yıl süren şiddetli tartışmaların kaynağına dönüşmüş, gerek buradaki fikirleri savunanlar gerekse de bunlara karşı çıkanlar arasında dönemin ünlü isimleri yer almıştır.
Metnin bu birbirine karşıt düşüncelere yol açma serüveni daha metnin baskıya verilmesiyle başlar: Papa VII. Clemens basımın Vatikan matbaasında yapılabilmesi için gerekli imtiyazları sağlayıp izin vermiş, böylelikle metnin okura ulaşmasına imkân sağlamışken, bundan tam 25 yıl sonra Papa IV. Paul, Cizvitlerin bastırmasıyla papalığın bu iznini geri çekmiş ve metni yasak kitaplar listesine almakta tereddüt etmemiş, sadece, hoşa gitmeyen, aykırı bulunan bölümlerin çıkartılıp metnin kuşa çevrilmiş bir nüshasının basımına müsaade edilmiştir. Gelgelelim sansür. Floransak düşünürün politik denemesinin Avrupa’da hızla yayılan ün ve etkisini frenlemek şöyle dursun; bu etkinin daha da artmasına katkıda bulunmuştur.
İtalya dışında isimsiz yayınlanan çevirileri çıktığı gibi, metnin yasaklanma yılının öncesinin tarihini taşıyan baskılarla da sansürün aşılması yoluna gidilmiştir.
Cizvitierin Machiavelli aleyhine giriştikleri polemik, propagandanın etkili araçlarından birini kullanmaktaydı: Metnin İçinden tek tek bölümler bağlamından kopartılarak alıntılanıyor, sonra bu alıntılar, metni ve yazarını çarpıtacak biçimde sentezlenip ortaya bambaşka anlamlar taşıyan yo- rumlar çıkartılıyordu.
Böylece ortaya klişe bir Makyavelizm etiketi çıkmıştı. Bu etiket politik demagojinin, bir yandan yazan hırpalayıp etkisizleştirmek, hatta mümkün olduğunca vicdandan, insaftan yoksun bir güç ve kudret politikasının savunucusu olarak göstermek amacına dönüktü. Fransa’daki 16. yüzyılın din savaşları boyunca hem Protestanlar hem de Katolikler birbirlerini karşılıklı olarak Makyavelist olmakla suçlayıp durdular; her iki taraf da kendini karşı tarafa ahlaken üstün görüyor, dolayısıyla da anti-Makyavelist olduğunu ileri sürüyordu. Aynı metinden yola çıkarak birbirine muhalif iki tarafın bu metnin içinde karşı tarafı suçlayabilecek argümanlar türetmesi metnin içeriğinin sağladığı bir imkândı aslında; sonraki yıllarda da Prens (Hükümdar), benzer şekilde, birbirine zıt düşüncelerin kaynağını oluşturabilecekti. 16. yüzyılın belirleyici mutlakiyetçi devlet anlayışına bağlı düşünürlerinden Jean Bodin, Floransalının en sert eleştiricilerinden biriydi, ama Bodin öte yandan, kaynağı Floransalı düşünüre kadar giden “hikmeti hükümet” düşüncesi, bir başka deyişle devlet aklının üstünlüğü anlayışını Prens e borçluydu elbette. Bu anlayışta devletin bekası politikaların ve her türlü politik hedefin en üst hedefi olmalıydı.
Prens in ortaya attığı düsturların sözle yerilip reddedilmesine rağmen pratikte bunlara uyma çabalan gösterilmesine klasik, ama metnin yayımlanmasından çok sonraki yıllarda ortaya çıkan bir örnek, Alman İmparatoru Büyük Friedrich’in tavrıdır. Taht adayı olarak Floransalı’nın düşüncelerini ve politika konusundaki tavsiyelerini ahlaka aykırı bulan Friedrich, daha sonra tahta geçtiğinde Prens’teki ilkeleri hayata geçirmeye çalışmıştır. Metnin 1740’ta Voltaire tarafından gözden geçirilmiş bir nüshası, bir yıl sonra Almanca’ya çevrilmişti. Voltaire’in elinden geçmiş metnin Almanca baskısının önsözünde, “İnsanlığı imha etmek isteyen bu insan düşmanı karşısında insanlığın savunulmasını üstleniyorum,” deniyor, aklı, mantığı, adaleti, riyakârlık ve yalanın, ayıbın, utancın karşısına koymaktan söz ediliyordu. Veliaht Prensin elinden çıkmıştı bu önsöz. Ne var ki aynı kişi tahta çıktıktan sonra, ahlaki ilkeleri ve anlayışı ile mutlakiyetçi yönetimin pratiği arasında ortaya çıkan kaçınılmaz çelişkiler ona bu önsözü unutturdu. Büyük Friedrich’in, sınırsız hırslar karşısında özverili, hoşgörülü davranmasının imkânsızlığı belli olmuştu. Hırs ve çıkarlardan arınmamış bir dünyada genelin (toplumun) refah ve mutluluğunun korunması için ahlaken kabul edilemeyecek insanlık dışı yollara başvurulabileceği kanaati, Makyavelistlerin başlıca argümanını oluşturagelmiştir. Prens’in yazarının sevimsiz düşüncelerini açıktan açığa savunmak durumunda kalanlar, açıklamanın sorumluluğunu Prens üzerine yıkagelmişlerdir hep. Ama yine de onun düşüncelerinin yanında yer alanlar kendi aralarında kamplara bölünmüşlerdir demek mümkündür: Bir yandan Prens’te ortaya atılan düşüncelerin zaman-üstü, genel geçerli ilkeleri dile getirdiğini söyleyenler bulunduğu gibi; bir yandan da bu metinde ortaya atılan düşünce ve ilkelerin. 16. yüzyılın başında bir politik krizler zinciri yaşayan İtalya’nın o zamanki durumuyla sınırlı bir geçerliliği olduğunu düşünenler vardır. Prensteki görüşlerin her zaman geçerli olması gerektiğini savunanların başında ünlü İngiliz devlet adamı ve düşünür Francis Bacon gelmektedir. Bacon, Machiavellinin hayallerden uzak gerçekçi aklına hayrandır.
Hegel. Prens’in son bölümündeki amaç açıklamasını öne çıkartarak, sözünü ettiğimiz ikinci ö-bekteki, metni tarihsel şartlarla sınırlayan değerlendirmelerin içine girer. Machiavelli orada İtalya’yı yabancı hâkimiyetinden kurtarmaktan söz etmektedir.
Ulus-Devlet
Hegel için İtalyan politik parçalanmışlığının aşılması, merkezi bir ulusal devletin kurulmasına giden yolda kaçınılmaz bir zorunluluktur. Dolayısıyla feodal prensliklerin güçlü bir merkeze boyun eğdirilmesini, Hegel, İtalya’nın 15. yy’dan itibaren içine yuvarlandığı politik bunalımdan çıkış yolu olarak görür (G. W. F. Hegel. “DCe Verfassung Deutschlands” Toplu Eserler, s. 555). Böylelikle Hegel, Prens’in yorumlanmasında, metni, belli bir tarihsel dönemin şart ve ihtiyaçlarıyla sınırlayan öbeğe katılır. Şiddete başvurularak gerçekleştirilen girişim, biricik çıkış yoludur; başka bir çare de bulunmamaktadır ünlü düşünüre göre: “Burada, araçların seçimi konusunda” herhangi bir tartışma gereksizdir. “Ağrılı (iltihaplı) uzuvlar lavanta yağıyla iyileştirilemez. Zehirlenmelerin, suikastların sıradan silahlara dönüştüğü bir durum bunlara yumuşak girişimlerle cevap verilmesine tahammül etmez. Çürümeye yakın haldeki hayat ancak ve sadece şiddet ve zora dayalı yöntemlerle yeniden organize edilebilir.” [G, W. F. Hegel; Vorlesimgen über die Philosophie der Geschichte; (Tarih Felsefesi Dersleri; Toplu Eserler, s. 482).
Romantik dönemin yurtsever düşünürü Fichte, Prensi, Fransız Devrimi’nin özgürlük coşkusuyla birleştirir ve metnin politik düsturlarından, Napoleon’a karşı direnmenin ilkelerini türetmeye çalışır. (J. G. Fichte. Über Machiavelli als Schriftsteller, Toplu Eserleri; cilt 1, Devlet Felsefesi Yazılan, s. 19).
Fransız aydınlanması. Machiavelli’nin prenslere tanımak istediği güç ayrıcalığını, insanın aşağılayıcı, küçültücü bir mutlakiyetçiliğin gizli reçetesi olarak değerlendirir. Prens‘i pozitif bir yönde işlevselleştirebilmek için aydmlanmacılara göre farklı, geleneksel okumaya bağlı olamayan bir okuma tarzı oluşturmak gerekir. Bu yorumda Prens, özellikle psikolojik yönden etkili hükmetme, yönetme tekniklerini deşifre’ eden bir metin olarak görülür. Spinoza’ya dayanan Diderot, Ansiklopedtde bu yolu izlemiş, Rousseau Toplum Sözleşmesinde, Machiavelli’nin cumhuriyetçi ruhuna yollama yaparak, “krallara dersler veriyor gibi yapıp, halklara en önemli öğretiyi sunduğunu” söylemiştir. ‘Machiavelli’nin kitabı cumhuriyetçilerin kitabıdır.” (Jean Jacques Rousseau, Toplum Sözleşmesi s. 81).
İtalya’da ise Floransalı’nm eseri, ancak 19. yy’da Ulusal Birlik Mücadelesi, risorgimento, hareketin öncüsü olarak Machiavelli’yi öne çıkartınca geniş bir etki alanına yayıldı. 1859’da Machiavelli’nin yazıları yeniden basıldı ve gerek Avusturya gerekse Fransa’nın işgali karşısında Prensin son bölümündeki birlik çağrısı. bir İtalyan Marseillaise’ine dönüştü. Gelgelelim, 20. yy’da İtalyan faşizmi Machiavelli’ye eklemlenen demokratik çabalan bir kez daha dağıtıp Prensin içinden, sadece sağlam bir güce dayalı devlet talebini öne çıkartan milliyetçi bir özet çıkardı. Bu yapılırken Machiavelli’nin ancak belli zaruret şartlan altında devletin başvurabileceği önlem ve çareleri, ‘zaman ve duruma* bağlı olmaktan çıkarılıp tahakküme dayalı devleti meşrulaştırıcı ilkelere dönüştürülmeye çalışılmıştır.
Mussolini’nin Machiavelli’nin yazılarına yaptığı ‘giriş’ katkıları. İtalyan devletinin tahakküm yönetimine Floransalı düşünürün nasıl alet edildiğinin belgeleridir. Machiavelli’nin düşüncelerinin İtalyan Faşistlerince ‘ele geçirilmesi’ karşısında, takibat ve baskı altındaki dönemin İtalyan ‘solu’ ahlakçı bir Machiavelli karşıtı kampanya yerine, sol için de önem taşıyan bu düşünürü, faşist ideolojinin elinden kurtarma yoluna gitmiştir, örneğin hapisteki sosyalist teorisyen ve devrimci Antonio Gramsci Prens’i ‘erken Jakobenizm’in bir örneği olarak tanımlar. “Kitap bir halkı yeni bir devletin kurulmasına yönlendirecek bir hükümdarın nasıl biri olması gerektiği sorusunu işliyor ve bu inceleme kesin bir mantıkla ve bilimsel bir mesafeden gerçekleştiriliyor; son bölümde Machiavelli bizzat halk olup çıkıyor, halkla kaynaşıyor, ama ‘genel’ herhangi bir halk ile değil de, Machiavelli’nin daha önce bu metinle inandırıp ikna ettiği, hem ifadesi hem de bilincini temsil ettiği, kendini özdeş hissettiği o halk ile.” (Antonio Gramsci, “Machiavelli’nin Politikası Üzerine Notlar, Praksis Felsefesi içinde. Almanca çevirisinden 1967, s. 287).
Bu doğrultuda düşüncelerini sürdüren Gramsci ‘modem bir Principe’i, yani Prens’i faşizmin boyunduruğundan halk kitlelerini kurtaracak bir parti anlayışı ile bütünleştirir.
Floransalı düşünürün burada sadece çok önemli birkaç örneğine değindiğimiz çok önemli yorumlarının birbirine böylesine zıt olması gerçeği karşısında yapılacak en iyi iş, Machiavelli’nin bu metni oluşturduğu tarihsel konteksin içine geri dönmek’, düşünürün pratik hedeflere dönük niyet ve amaçlarının ifadesi olan politik düşüncelerini anlamaktır.
Yöntem
Machiavelli, sırça köşke çekilmiş, dünya gerçeğinden, pratikten kopuk düşünce oyunları oynayan biri değildi; onun metinleri, yurdu için yıllarca, tutkuyla çalışıp didinmiş bir politikacının, önemli elçilik görevlerinde bulunmuş bir devlet adamının deneyimlerini, görgülerini topladığı araçlardır. Machiavelli, bu görevlerde dönemin güçlü yöneticilerinden bazılarını tanıma imkânı bulmuştu. Prens in içinde politik analizlerle dolup taşan yüzlerce raporun, mektubun yansıması, izdüşümü yer almış, teori ile pratik bu metinde, onun yaşam öyküsünün oluşturduğu bir birlik kurmuşlardır: pratiği yaşayıp teorileştiren bir insanın oluşturduğu bir sentezdir Prens. Politikanın damgasını yemiş bu yaşam öyküsünü. Floransa Cumhuriyeti nin yaşadığı bunalımın fonunda kısaca kurgulamak genelde Machiavelli’yi, özelde de Prensi anlamanın vazgeçilmez bir yolu olarak görünmektedir. (Bkz: Giriş’teki biyografi.)
Aristoteles’ten Aquinalı Thomas’a, oradan da Rönesans’a kadar uzanagelen klasik devlet teorisi, insanın politik cemaatte sadece varlığını güvence altına almakla kalmayıp yurttaşlar arasında bir yurttaş olarak aynı zamanda ahlaki görevini de çok daha etkili bir biçimde gerçekleştirebileceği anlayışını içerir. Ahlaki yönden iyi bir hayatın sürdürülmesini sağlamak da devletin nihai amacıdır. Savanarola bu doğrultuda ortaçağ düşüncesine sımsıkı sarılıp Floransa da tamamen ahlaki ve dini normlara yönelmiş bir yönetim kurmaya çalışmış, ancak girişimi başarısızlığa uğramıştı. Bu başarısızlık. Machiavelli’nin teorik düşüncelerinin de çıkış noktasını oluşturur: Gerek hükümdarların, yöneticilerin gerekse de devletlerin yükseliş ve çöküşlerini kavramak için ahlak felsefesi düzleminde incelemeler yerine tarihsel örneklere dayalı iktidar politikalarına yönelmiş incelemeler ve araştırmalar yapmak şarttır. Machiavelli, bütün silahlı peygamberlerin başarılı olduğu ve silahsızların başarısızlığa uğradıkları gerçeğinden hareketle, politik teorisini ahlakbilim ve ilahiyat ile bir bütün oluşturacak şekilde kurmak yerine, iktidar ve egemenlik tekniklerinin ayrı, özerk bir bilimi olarak tasarlar. Politikanın (siyasetin) kendine özgü, bağımsız bir alan oluşturduğunu keşfetmiş olan düşünür, öğretisini, dönemin yeni yeni gelişmeye yüz tutmuş doğa bilimlerinin induktif, yani tümevarıma yöntemiyle kurmaya çalışır. Olgusal tek tek durumlardan, genele, yasal düzenliliklere varma anlamına gelen bu yöntem, doğa bilimlerinde, hedefli, amacı önceden belirlenmiş müdahalelerle doğal süreçleri etkilemeyi ve onları denetim altına almayı mümkün kılmanın yolu olarak kabul edilmiştir. Floransalı da, tümevarımcı yöntem sayesinde toplumsal süreçleri etkilemenin ve denetim altına almanın mümkün olduğunu düşünür. Toplumsal insanın kolektif davranışı, onun teorisinde bir malzemedir; politika konusunda donanımlı prens (hükümdar) ya da yönetici bu malzemeyi, bir hammadde gibi şekillendirebilmelidir.
Toplumsal insanın hükmedenlerce biçimlendirilebilecek, amaca göre yoğrulabilecek bir ‘hammadde’ olarak anlaşılması, ahlaki kaygıların, amaca yönelik eylemin karşısında geri düzleme itilmesi anlamında bir yöntem ile karşı karşıyayız burada. Aristoteles’ten Rönesans’a kadar faaliyet biçimlerini ikiye ayıran anlayış geçerliliğini korumuştu. Faaliyetin bir biçimi prcuds’ti ve Aristoteles prcuds’ten toplumsal, özneler arası (varlıkların) eylemi anlıyordu (Aristoteles, Nikoman- ya Etiği 1140a 1 ft). Bir ikinci eylem biçimi ise poiesis’ti ve bu biçim, nesnelerin (eşyanın) imalatını (üretimini) sağlayan eylem biçimiydi. Machiavelli, Rönesans ruhunu ve anlayışını temsil eden bir düşünür olarak insanın dünyasının müdahaleyle yeniden düzenlenebileceğine ve ‘yapılabileceğine* kesinlikle inandığından, bu ikinci eylem biçimini, imal etme/ üretme kategorisini genişletip praxis anlayışını da onun içine almıştır. Poiesis’in, üretme, imal etme, yapma eyleminin hedef ve amacı, bu eylemin dışında, bu eylemin sonucu olan ürünün (yapılmış şeyin) içindedir. Demek ki ahlaki olma kriteri, bu etkili olma, ortaya bir şey koyma, imal etme kriteri karşısında tamamen geri düzleme düşmüştür, öyleyse politikanın hedefi ve etkili olması beklenirken, bu hedef ahlaki olmaktan öte bir yerde aranmaktadır. Hükümdarların, yöneticilerin teknik bilgiye dayanarak donattıkları (şekillendirdikleri) toplumsal varlığın dengelenmesi ve kendini dayatabilecek hale gelmesidir hedef.
Machiavelli, Roma İmparatorluğu tarihini, ama özellikle de Livius’un metinlerini inceleyerek en dayanıklı, sağlam, uzun ömürlü devlet biçiminin cumhuriyet olduğunda karar kılmıştır (Niccolo Machiavelli, Eski Tarih İtalya Tarihi Üzerine Politik incelemeler, Discorsi 1965 Almanca baskısından, s. 128). Roma Cumhuriyeti örneğine geri dönen Floransalı düşünür, içinde yaşadığı dönemin politik bunalımlarını çözümlemenin ölçütlerini olduğu kadar geleceği yapmanın’ da imkânlarım araştırır. Politik alanı yenilemenin yolunu,…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Dünya Klasikleri
- Kitap AdıPrens
- Sayfa Sayısı210
- YazarNiccolo Machiavelli
- ÇevirmenHarun Mutluay
- ISBN9786053541301
- Boyutlar, Kapak13,5 X 17,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviBORDO SİYAH / 2012
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Genç Werther’in Acıları ~ Johann Wolfgang Goethe
Genç Werther’in Acıları
Johann Wolfgang Goethe
4 Mayıs 1771 İyi ki orada değilim! İnsan kalbi ne anlaşılmaz, ne acayip bir şeymiş meğer, sevgili dostum. Seni böylesine severken, hep senin yanındayken...
- Sokak Kızı Nerrantsoula ~ Panait Istrati
Sokak Kızı Nerrantsoula
Panait Istrati
İlk bakışta Romanya’nın Karadeniz’e yakın doğu kentlerinden birinde başlayıp İstanbul’da son bulan, tensel sevgi ile katıksız, salt aşkın arasında gidip gelen üç erkeğin aynı...
- İvan İlyiçin Ölümü ~ Lev Nikolayeviç Tolstoy
İvan İlyiçin Ölümü
Lev Nikolayeviç Tolstoy
İvan İlyiç, önce sorgu yargıcı, sonra da hakim olarak yaptığı görevinde mutludur. İnsanların, onun ağzından çıkacak kelimelerle kaderlerinin değişmesi kendisini güçlü ve önemli hissetmesine...