Bir kadın, deli gibi o gün evleneceği adamı arıyor, okunmamış bir mektup, bir ilişkinin en dehşetli yanlarını ortaya çıkarıyor ve mavi takım elbiseli, uzunca boylu bir adam, sinsice sayfalar arasında dolaşıyor… Shirley Jackson, modern edebiyat tarihine geçmiş en iyi öykülerden biri olarak anılan Piyango’yu çoğunlukla kadın kahramanlara, gündelik yaşamda üzerinde pek durulmayan gerginlik ve teslimiyet anlarına odaklanan öyküleriyle bir araya getiriyor. Bu birbirinden ayrı ve yine de birbiriyle bağlı öykülerde insanın üzerine üzerine gelen duvarlar, fırlatılan taşlar, harcanmış rüyalar var ama bunların hiçbiri, insanların içinde yatan karanlıklar kadar ürkütücü, onlar kadar düşündürücü görünmüyor.
İlk yayımlandığı The New Yorker dergisine rekor sayıda okur mektubu gelmesine yol açan, kışkırtıcı unsurları olduğu gerekçesiyle pek çok yerde yasaklanan Piyango, diğer öykülerle birleşerek Shirley Jackson’ın karamsar, karanlık ve karanlığıyla büyüleyen dünyasının, dünyamızın kapılarını aralıyor.
SARHOŞ
Bu eve ancak kendi başına mutfağın yolunu bulabilecek kadar aşinaydı, çakırkeyif haliyle zaten daha fazlasını da yapamazdı; buz almaya gidiyordu görünürde ama asıl niyeti biraz ayılmaktı, salondaki koltukta sızacak denli samimi değildi aileyle. Partiye, piyanonun başında “Stardust”ı söyleyen insanlara, camları tertemiz ince çerçeveli bir gözlük takmış aşık suratlı delikanlıyla heyecanlı heyecanlı sohbet eden ev sahibesine tereddütsüz sırtını döndü ve sandalyelere oturmuş dört-beş kişinin kendi aralarında pürdikkat bir şey tartıştığı yemek odasında sakinarak yürüdü; mutfağın kapıları dokunuşuyla aniden savrularak açıldı; elini koyduğunda yüzeyi ona temiz ve soğuk gelen beyaz masanın başına geçip oturdu. Kadehini yeşil desenin üzerinde uygun bir yere yerleştirdi ve kafasını kaldırdığında genç bir kızın masanın karşısında kendisini merakla süzdüğünü gördü.
“Merhaba,” dedi adam. “Sen evin kızı mısın?”
“Adım Eileen,” dedi kız. “Evet.”
Adam kızı salaş, paspal buldu; giysileri yüzünden öyle, bu zamane genç kızları işte, diye düşündü kafası dumanlı; saçları iki yandan örülmüş kızın taze, dinç, sade bir görünüşü vardı; kazağı mora çalıyordu, saçları koyu renkti. “Ne de güzel ayık ayık konuşuyorsun,” dedi adam, bunun genç bir kıza edilecek laf olmadığının farkına sonradan vararak.
“Kahve içiyordum,” dedi kız. “Size de ikram edebilir miyim?”
Adam gülmemek için kendini zor tuttu, kız bu kaba sarhoşun hakkından kendinden emin, bilmiş tavırlarla geldiğini düşünüyordu herhalde. “Teşekkürler,” dedi. “Bir fincan ahırım.” Bakışlarını odaklamaya çalıştı, kahvenin dumanı tütüyordu; kız, “Herhalde sade içersiniz,” diyerek kahveyi önüne koyunca suratını fincana yaklaştırıp dumanın gözlerine doğru tütmesine izin verdi ve biraz ayılmayı ümit etti.
“Seslere bakılırsa güzel bir parti,” dedi kız, katılmak istiyormuş gibi çıkmamıştı sesi. “Herkes çok eğleniyor olmalı.”
“Güzel bir parti.” Adam aşırı sıcak kahvesini içmeye başladı, kızın kendisine yardımcı olduğunu bilmesini istiyordu. Baş dönmesi geçti, kıza gülümsedi. “Daha iyi hissediyorum,” dedi, “sayende.”
-İçerisi çok havasız olmalı,” dedi kız, dingin bir ses tonuyla. Adam bu sefer yüksek sesle güldü, kız kaşlarını çatmıştı ama konuşmasına devam ederken onu mazur gördüğünü fark edebiliyordu: “Yukarısı öyle sıcaktı ki bir süreliğine inip burada oturayım dedim.”
“Uyuyor muydun?” diye sordu. “Seni uyandırdık mı?” “Ödev yapıyordum,” dedi kız.
Tekrar kıza baktı ve onu özenli elyazılarıyla kompozisyonlardan, yıpranmış ders kitaplarıyla sıralarda atılan kahkahalardan oluşan bir dünyada hayal etti. “Liseye mi gidiyorsun?” “Son sınıftayım.” Adamın bir şey söylemesini bekliyor gibiydi, sonra ekledi: “Zatürre geçirince bir yıl geri kaldım.”
Adamın aklına söyleyecek hiçbir şey gelmediğinden (oğlanlardan mı söz etmeliydi? basketboldan mı?) evin ön tarafından gelen boğuk sesleri dinliyormuş gibi yaptı. “Çok güzel bir parti,” diye tekrar etti dalgın dalgın.
“Partileri seviyorsunuz galiba,” dedi kız.
Adam sersemlemişti, öylece oturup boş kahve fincanına baktı. Evet, partilerden hoşlanıyordu herhalde, kızın sesinde belli belirsiz bir şaşkınlık tınısı vardı, sanki adam bir an sonra gladyatörlerin yabani hayvanlarla dövüştüğü arenaları ya da bir delinin bahçede tek başına dört dönerek vals vapmasını sevdiğini söyleyecekmiş gibi. Neredeyse baban yaşındayım kızım, diye düşündü, ama ben de daha dün ödev yapıyordum. “Basketbol oynuyor musun?” diye sordu.
“Hayır,” dedi kız.
Kızın mutfağa kendisinden önce geldiğinin, bu evde yaşadığının ve onunla konuşmaya devam etmesi gerektiğinin ayırdına vararak sinirlendi. “Ne ödevi yapıyorsun?” diye sordu.
“Dünyanın geleceğine dair bir kompozisyon yazıyorum,” dedi kız gülümseyerek. “Sizce de çok saçma değil mi? Bence çok saçma.”
“Şu ön taraftaki partide de bu konuşuluyor. Buraya gelmemin sebeplerinden biri bu.” Kızın ona inanmadığını, mutfağa gelme sebebinin bu olmadığını düşündüğünü görebiliyordu, alelacele ekledi: “Dünyanın geleceğiyle ilgili sen ne diyorsun?”
“Bence pek uzun bir geleceği yok,” dedi kız. “En azından bu gidişatla.”
“Yaşamak için ilginç zamanlar,” dedi adam, hâlâ partideymiş gibi.
“Yani, ne de olsa,” dedi kız, “önceden bilmiyorduk diyemeyiz.”
Adam bir an kıza baktı, kız gözlerini iki renkli Oxford ayakkabısının ucuna dikmiş, ayağını usulca ileri geri sallarken bakışlarıyla hareketi takip ediyordu. “On altı yaşındaki bir kız böyle şeyler düşünmek zorunda kalıyorsa çok korkutucu bir çağda yaşıyoruz demektir.” Benim zamanımda, diye eklemeyi düşündü alay ederek, kızların akıllarındaki tek şey kokteyl içip oynaşmaktı.
“On yedi yaşındayım ben.” Kız kafasını kaldırıp adama tekrar gülümsedi. “Arada büyük fark var,” dedi.
“Benim zamanımda,” dedi adam üzerine basa basa, “kızların akıllarındaki tek şey kokteyl içip oynaşmaktı.”
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Öykü
- Kitap AdıPiyango ve Diğer Öyküler
- Sayfa Sayısı304
- YazarShirley Jackson
- ISBN9786055903831
- Boyutlar, Kapak13.5 x 19.5 cm, Karton Kapak
- YayıneviSiren Yayınları / 2020
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- İlk Aşk ~ Ivan Sergeyeviç Turgenyev
İlk Aşk
Ivan Sergeyeviç Turgenyev
Turgenyev bu uzun öyküde, görünüşte bir “aşk üçgeni” çıkartıyor karşımıza. Ama aslında bir “aşk-çokgeni” bu; çökmeye yüz tutmuş taşradaki aristokrat bir ailenin genç kızı...
- Tekme Tokatlı Şehir Rehberi ~ Mevsim Yenice
Tekme Tokatlı Şehir Rehberi
Mevsim Yenice
İnsan artık asla eskisi gibi olmaz ya bazen. Nehirler aynı okyanuslara dökülmeye devam ediyordur oysa, akçaağaçlar kırmızı yapraklarını kışın döküyor, mürekkepbalıkları solungaç solunumu yapmaktan...
- Yaz Çırakları ~ Hamdullah Köseoğlu
Yaz Çırakları
Hamdullah Köseoğlu
Usta kalem Hamdullah Köseoğlu, çocukluğunu yaşayamayan çocukların sesi, yüreği oluyor. Yoksulluğun, işsizliğin, kan davasının… Kentlerin varoşlarına savurduğu, tatil kavramını çıraklıkla özdeşleştiren çocukların hikâyesi. Düşleri,...