Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Pamphylia: Bereketli Ovada Halkların Ahengi – Harmony of the Peoples on the Fertile Plain (Türkçe – İngilizce)
Pamphylia: Bereketli Ovada Halkların Ahengi – Harmony of the Peoples on the Fertile Plain (Türkçe – İngilizce)

Pamphylia: Bereketli Ovada Halkların Ahengi – Harmony of the Peoples on the Fertile Plain (Türkçe – İngilizce)

Kolektif

Pamphylia, üç yönden de Toros Sıradağlarıyla çevrelenir. Güneyinde ise doğal bir sınır olan Akdeniz uzanır. Bölgenin çekirdeğini oluşturan ve günümüz Antalya ilinin düzlük kısmını…

Pamphylia, üç yönden de Toros Sıradağlarıyla çevrelenir. Güneyinde ise doğal bir sınır olan Akdeniz uzanır. Bölgenin çekirdeğini oluşturan ve günümüz Antalya ilinin düzlük kısmını kapsayan verimli ova, dağ ve deniz arasında korunaklı bir coğrafya sunar. Bölgeyi çevreleyen sıradağlar her ne kadar Pamphylia’yı komşu bölgelerinden yalıtan doğal bir engel oluştursa da bölgenin dört ırmağı bu engeli aşarak kuzey ile güney arasında iletişimi sağlayan köprü işlevi görür.

Pamphylia’nın dağ, ova ve ırmaklarından oluşan topografik çeşitliliği bölgenin karakterini şekillendirmiş ve farklı halkları bu coğrafyaya çekerek bir arada yaşamalarını sağlamıştır. Böylece çok katmanlı bir Pamphylia kültürü oluşmuştur. “Pamphylia” ismi “tüm halklar (kabileler) ülkesi” şeklinde çevrilebilir. Bu isim etnik kökenden ziyade, doğası gereği birçok farklı halkın ve kültürün bir arada var olduğu kapsayıcı bir toprak parçasını ifade eder.

Son çalışmalara göre Pamphylia ne salt Eski Yunan kültürüne ne salt eski Anadolu kültürüne ev sahipliği yapmıştır; aksine, kendine özgü kültürüyle isminin hakkını verir. Küçük Asya’nın diğer bölgelerinde olduğu gibi Pamphylia’nın sınırları da politik, ekonomik ve sosyal gelişmelere bağlı olarak zaman içerisinde değişmiş ve yeniden belirlenmiştir. Kitaptaki makaleler çoğunlukla bölgenin çekirdeğini oluşturan ovada, bu ovanın uzandığı denizin kıyısında ve ovanın üstünde yükselen dağlık alanda yer alan kentlerin ve kırsal yerleşmelerin tarihine ve arkeolojisine odaklanmıştır.

Pamphylia is surrounded by the Taurus mountain range on three sides. To the South lies the Mediterranean Sea, a natural boundary. The fertile plain, which forms the core of the region and covers the flatlands of modern-day Antalya province, offers a sheltered area between the mountains and the sea. Although the mountain ranges surrounding the region form a natural barrier that isolates Pamphylia from its neighboring regions, the four rivers of the region overcome this barrier and serve as a bridge that provides communication between the North and South.

The topographical diversity of Pamphylia, shaped the character of the region and attracted different peoples and enabled them to live together. Thus, a harmonious and multi-layered Pamphylian culture was formed.The name “Pamphylia” can be translated as “the land of all peoples (tribes).” The name of the ancient region does not refer to ethnicity,but rather to an inclusive territory in which many different peoples and cultures coexisted.

According to latest studies, Pamphylia was neither the home of a purely Ancient Greek culture nor of a purely Ancient Anatolian culture; on the contrary, its unique culture lives up to its name. As in other parts of Asia Minor, the borders of Pamphylia have changed and were redefined over time due to political, economic and social developments. For this reason, ancient sources provide different accounts of the geographical boundaries of the region. The articles in the book focus on the history and archaeology of the cities and rural settlements on the plain that forms the core of the region, on the coast of the sea from which the plain extends, and in the mountainous area rising above the plain.

İçindekiler Contents
İBRAHİM YELMENOĞLU Pamphylia: Antik Anadolu’da Halkların Ahengi
Pamphylia: Harmony of the Peoples in the Ancient Anatolia • VIII

AŞKIM ÖZDİZBAY – Kültürlerin Kavşağında
İPEK DAĞLI At the Crossroad of Cultures • X

ARAŞTIRMA TARIHI VE COĞRAFI ÇERÇEVE
RESEARCH HISTORY AND GEOGRAPHICAL FRAMEWORK
F. NİHAL KÖSEOĞLU Seyyahlardan Öncülere: Pamphylia’da Araştırmalar
From Travelers to Pioneers: Research in Pamphylia • 2

MUSTAFA ADAK Pamphylia’nın Sınırları, Etnik ve Coğrafi Durumu
Pamphylia: Borders, Ethnic and Geographic Structure • 18

TARİHSEL ÇERÇEVE
HISTORICAL FRAMEWORK
HARUN TAŞKIRAN – Prehistorik Çağlarda Pamphylia
YAVUZ AYDIN Prehistoric Pamphylia • 40

MUSTAFA ADAK Erken Dönemlerden Klasik Çağ Sonuna Kadar Pamphylia Tarihi
The History of Pamphylia from the Early Periods to the End of the Classical Age • 54

JOHANNES NOLLÉ Büyük İskender’den Antikçağ’ın Sonuna Kadar Pamphylia Tarihi
Pamphylian History from Alexander the Great to the End of Antiquity • 66

FAHRİ IŞIK İonia ve Pamphylia Halklarının Luvi Kimliği Üzerine
On the Luwian Identity of the Peoples of Ionia and Pamphylia • 100

Ş. RECAİ TEKOĞLU Pamphylia’nın Klasik ve Hellenistik Dönem Dilleri
Classical and Hellenistic Period Languages in Pamphylia • 126

TICARET VE ULAŞIM
TRADE AND COMMUNICATION
BURAK TAKMER Pamphylia Bölgesi Yol Ağları
Road Networks of Pamphylia • 142

ALİYE EROL Pamphylia Kentlerinde Sikke Basımı
Coinage in Pamphylian Cities • 164

SEDEF ÇOKAY KEPÇE Hellenistik Dönem Öncesi Pamphylia Çanak Çömlek Repertuarı ve
Bölgesel Bağlantılar
Pre-Hellenistic Pottery Repertoire from Pamphylia and Regional Connections • 182

B. S. ALPTEKİN ORANSAY Pamphylia’nın Hellenistik ve Roma Dönemlerinde Seramik Repertuarı ve
Doğu Akdeniz Ticareti İçindeki Yeri
The Hellenistic and Roman Pottery Repertoire of Pamphylia and
its Place in the Eastern Mediterranean Trade • 192

MIMARI VE HEYKELTIRAŞLIK
ARCHITECTURE AND SCULPTURE
MÜJDE PEKER Pamphylia Kentlerinin Savunma Sistemleri
Defensive Systems of Pamphylian Cities • 208

SELMA BULGURLU GÜN Pamphylia Bölgesi Su Yapıları
Water Supply Systems in Pamphylia • 232

AYÇA TİRYAKİ Pamphylia’da Geç Antikçağ (MS 4.-7. yüzyıllar)
Mimarisi ve Kentlerin Değişimi
Late Antique (4th-7th centuries AD) Architecture and the
Transformation of the Pamphylian Cities • 250

BUKET AKÇAY GÜVEN Pamphylia’da Heykel Sanatı
Pamphylian Sculpture • 264

ÖLÜ GÖMME GELENEKLERI VE MEZARLAR
FUNERARY CUSTOMS AND TOMBS
ÖZGÜR TURAK Pamphylia’da Anıtsal Mezar Mimarisi ve Lahitler
Monumental Tomb Architecture and Sarcophagi in Pamphylia • 280

AYNUR TOSUN – Attaleia Doğu Nekropolisi Kurtarma Kazıları
AYŞE AKMAN Attaleia Eastern Necropolis Rescue Excavations • 296

DINI YAŞAM
RELIGIOUS LIFE
İPEK DAĞLI Pamphylia’da Tanrıçalar, Tanrılar ve Kültler
Goddesses, Gods and Cults in Pamphylia • 314

FERİT BAZ Pamphylia’da İmparator Kültüne İlişkin Bazı Gözlemler
An Overview of the Imperial Cult in Pamphylia • 326

KENT VE KIRSAL
CITY AND COUNTRYSIDE
AYTAÇ DÖNMEZ Attaleia
Attaleia • 342

SEDEF ÇOKAY KEPÇE Pamphylia Yurdunun Başkenti: Perge
Perge: The Capital of the Pamphylia Homeland • 364

MURAT TAŞKIRAN Sillyon: Kentleşme Süreci Üzerinden Bir Değerlendirme
Sillyon: An Evaluation through the Urbanization Process • 382

V. KÖSE – M. BİLGİN – Aspendosluların Şanlı Kenti
E. ŞEHİT – İ. KOPÇUK The Glorious City of the People of Aspendos • 402

FERİŞTAH SOYKAL ALANYALI Side’nin Erken Dönemleri
The Early Periods of Side • 424

IŞIL IŞIKLIKAYA LAUBSCHER Adını Arayan Kent: Lyrbe?
SELMA BULGURLU GÜN The City in Search of Its Name: Lyrbe? • 442

ORÇUN ERDOĞAN Antikçağ ve Bizans Dönemi’nde Pamphylia Köy ve Çiftlikleri
Villages and Farms of Pamphylia in Antiquity and the Byzantine Period • 460

KISALTMALAR
ABBREVIATIONS • 475

DİZİN
INDEX • 476

Pamphylia: Antik Anadolu’da
Halkların Ahengi

Türkiye Cumhuriyeti’nde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde başlatılan ulusal arkeoloji çalışmalarının en önemli başarılarından biri, kuşkusuz Ordinaryüs Prof. Arif Müfid Mansel tarafından Pamphylia bölgesinde yürütülen klasik arkeoloji alanındaki araştırmalardır.

Atatürk, 1925 yılında yurt dışına eğitim için gönderdiği öğrencilere iletilmek üzere çektiği telgrafta “Sizleri birer kıvılcım olarak gönderiyorum, gür alevler halinde dönmelisiniz” öğüdünü veriyordu. Bu gençlerden biri olan ve arkeoloji eğitimini Berlin’de tamamlayıp yurda dönen Arif Müfid Mansel, Atatürk’ün isteğiyle 1930-1936 yılları arasında yurdun farklı yerlerinde öncü arkeolojik araştırmalar yürütür.

Ve 1938 sonbaharına gelinir…

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Dolmabahçe Sarayı’nda hasta yatağındadır.

Kırklareli/Vize Tümülüs kazıları için 1936 yılında görevlendirdiği Arif Müfid Mansel’in kazılardan çıkardığı eserleri görmek, incelemek istemektedir. Ancak, sağlığı buna izin vermez. Bunun üzerine Vize Tümülüs kazılarından çıkarılan bir grup eser Dolmabahçe Sarayı’na getirilir ve eserler hakkında bilgi aktarılır. Atatürk, anlatılanları dikkatle dinler, eserlerden bazılarına dokunarak onları hayranlıkla inceler. Ardından Mansel’e dönerek son öğüdünü verir: “Kazılara devam ediniz, memleketimizin kültür zenginliklerini daha çok bulacaksınız.”

Atatürk’ün ömrünün son döneminde yaşanan bu olay, onun kültür tarihine ve arkeolojiye olan derin ilgisinin, memleketin kültürel zenginliklerinin araştırılmasına ve yayımlanmasına verdiği önemin en somut kanıtlarından biridir.

Atatürk’ün ölümünden sonra Gazi’nin son öğüdünü kendisine rehber edinen Mansel, Vize Tümülüs kazılarını tamamladıktan sonra 1943 yılının sonbaharında Pamphylia bölgesine bir araştırma gezisi düzenleyerek Perge, Sillyon, Aspendos ve Side kentlerinde incelemelerde bulunur.

1946 yılında Perge’de, 1947’de ise Side’de arkeolojik kazıları başlatır. O günden bugüne aynı heyecan ve motivasyonla devam eden, çok sayıda bilim insanı yetiştiren bu kazılar, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk metodik klasik arkeoloji kazıları olarak Türk arkeoloji tarihindeki yerlerini alırlar.

Koç Topluluğu ve Tüpraş olarak Atamızdan aldığımız ilhamla ve köklerimizden aldığımız enerjiyle ülkemizin ekonomisine ve sanayisine katma değer yaratırken yurdumuzun kültürel zenginliklerinin araştırılmasına ve yayımlanmasına da destek oluyoruz.

Yapı Kredi Yayınları’yla 2011 yılında, 12 kitaplık uluslararası bir yayın projesi olarak başlattığımız Anadolu Uygarlıkları Serisi kapsamında yayımladığımız Urartular, Frigler, Hititler, Pergamon, Lykialılar, Persler, Assurlular, Hellenistik ve Roma Dönemlerinde Anadolu, Karialılar, Bizans Dönemi’nde Anadolu ve İonialılardan sonra serinin 12. eseri Pamphylia: Bereketli Ovada Halkların Ahengi isimli kitapla sizleri antik Pamphylia bölgesinde yolculuğa çıkarıyoruz.

Söz yine bereketli Anadolu topraklarında…

İbrahim Yelmenoğlu
Genel Müdür
Aralık 2023

Pamphylia: Harmony of the
Peoples in the Ancient Anatolia

Undoubtedly, Ordinarius Professor Arif Müfid Mansel’s archaeological investigations of the Classical Period in Pamphylia are among the most significant achievements of the national archaeology campaign spearheaded by Gazi Mustafa Kemal soon after the foundation of the Republic of Türkiye.

In a message telegraphed in 1925 to the students who were sent abroad for their higher education, Atatürk advised: “I am sending each one of you as a spark; you must come back as a flame.” Arif Müfid Mansel was one of these young students. Mansel completed his higher education in archaeology in Berlin and upon Atatürk’s request after his return, he conducted pioneering archaeological surveys in different regions around Türkiye between 1930 and 1936.

Then came the autumn of 1938…

Gazi Mustafa Kemal Atatürk had now reached his final days at Dolmabahçe Palace.

Atatürk wanted to see and examine the archaeological finds from the Kırklareli-Vize Tumulus Excavations, which following Atatürk’s request had been led by Arif Müfid Mansel since 1936. Atatürk’s declining health at the time, however, prevented him from doing so. Officials took the initiative to bring a selection of the archaeological finds from the Vize Tumulus Excavations to Dolmabahçe Palace and they briefed Atatürk about the findings. Atatürk listened to the account of the excavations with great attention and was fascinated as he examined some of the artifacts. Atatürk then turned to Mansel and uttered his final counsel: “Continue the excavations, you will uncover so much more of the cultural wealth of our country.”

This brief anecdote from Atatürk’s final days is just one occasion that bears testimony to his genuine and profound interest in archaeology and cultural history; and it is tangible evidence for his conviction about the importance of researching the country’s rich cultural heritage and disseminating the results.

After Atatürk’s death and having completed fieldwork at Vize Tumulus, Mansel, who had espoused Gazi’s advice as his duty, led a research expedition to Pamphylia in the autumn of 1943, during which he surveyed the ancient cities of Perge, Sillyon, Aspendos, and Side.

Mansel initiated archaeological excavations in Perge in 1946, and in Side in 1947. These projects, which have been ongoing with the same level of enthusiasm and motivation since their inception, have practically served as schools where many archaeologists have been trained as scholars, and they have found their rightful place in the history of Turkish archaeology as the first systematic excavations in the field of classical archaeology conducted in the Republic of Türkiye.

As Tüpraş and Koç Holding, inspired by our forefather Atatürk, and energized by our ancestral roots, we continue to generate value added for our country’s economy and industry while we continue to support ongoing research about our country’s rich cultural heritage and the publication of this body of research.

In 2011, we initiated together with Yapı Kredi Culture, Arts and Publishing the publication project of 12-volume series titled Anatolian Civilizations Series prepared in two languages. Following the previous eleven volumes, Urartu, Phrygians, Hittites, Pergamon, From Lukka to Lycia, The Persians, The Assyrians, Hellenistic and Roman Periods in Anatolia, The Carians, Anatolia in the Byzantine Period, and Ionians, now in the twelfth volume of the series, titled Pamphylia: Harmony of the Peoples on the Fertile Plain, we invite you to a journey in ancient Pamphylia.

Without further ado, we shall let the rich land of Anatolia speak for itself…

İbrahim Yelmenoğlu
General Manager
December 2023

Kültürlerin Kavşağında

Elinizdeki kitapla, Anadolu Akdenizi’nin güneyinde yer alan Pamphylia bölgesinin Paleolitik Dönemi’nden Bizans Dönemi’ne kadar uzanan tarihi sürecinde siyasi, dini, kültürel, sosyal ve ekonomik durumu hakkındaki en güncel arkeolojik ve tarihi verileri bir araya getirmeyi hedefledik.

Batıda Lykia, kuzeyde Pisidia ve doğuda Kilikia bölgeleriyle komşu Pamphylia, üç yönden de Toros Sıradağlarıyla çevrelenir. Güneyinde ise doğal bir sınır olan Akdeniz uzanır. Bölgenin çekirdeğini oluşturan ve günümüz Antalya ilinin düzlük kısmını kapsayan verimli ova, dağ ve deniz arasında korunaklı bir coğrafya sunar. Bölgeyi çevreleyen sıradağlar her ne kadar Pamphylia’yı komşu bölgelerinden yalıtan doğal bir engel oluştursa da bölgenin dört ırmağı bu engeli aşarak, kuzey ile güney arasında iletişimi sağlayan köprü işlevi görür. Pamphylia’nın dağ, ova ve ırmaklarından oluşan topografik çeşitliliği bölgenin karakterini şekillendirmiş ve farklı halkları bu coğrafyaya çekerek bir arada yaşamalarını sağlamıştır. Böylece, elinizdeki kitabın alt başlığını oluşturan, ahenk içinde, çok katmanlı bir Pamphylia kültürü oluşmuştur.

Küçük Asya’nın diğer bölgelerinde olduğu gibi Pamphylia’nın sınırları da politik, ekonomik ve sosyal gelişmelere bağlı olarak zaman içerisinde değişmiş ve yeniden belirlenmiştir. Bu nedenle antik kaynaklar bölgenin coğrafi sınırları hakkında farklı aktarımlar sunar. Pamphylia’nın en geniş sınırları Strabon ve Plinius tarafından batıda Phaselis, doğuda Korakesion olarak tanımlanmıştır ki bu kentler hem antik kaynaklar hem modern arkeolojik çalışmalar kapsamında Lykia ve Kilikia bölgeleri içinde de değerlendirilmektedir. Doğuda Korakesion sınırını aşan bazı kentlerin sakinleri kendilerini Pamphylialı olarak da tanımlamışlardır. Kitaptaki makaleler çoğunlukla bölgenin çekirdeğini oluşturan ovada, bu ovanın uzandığı denizin kıyısında ve ovanın üstünde yükselen dağlık alanda yer alan kentlerin ve kırsal yerleşmelerin tarihine ve arkeolojisine odaklanmıştır.

“Pamphylia” ismi, Küçük Asya’da Yunanca ile açıklanabilecek nadir bölge isimlerinden biridir ve “tüm halklar (kabileler) ülkesi” şeklinde çevrilebilir. Küçük Asya bölgelerinin birçoğu, İonia, Karia, Aiolis gibi, isminde belirli bir etnik vurgu taşırken, Pamphylia ismi etnik kökenden ziyade, doğası gereği birçok farklı halkın ve kültürün bir arada varolduğu kapsayıcı bir toprak parçasını ifade eder. Bununla bağlantılı olarak, antik metinlerde Troia Savaşı’ndan dönen Mopsos ve Kalkhas gibi bilicilerin önderlik ettikleri kalabalık bir topluluğun Pamphylia’ya gelerek kentler kurduğu aktarılır. Pamphylia’ya gelenlerin ve kentler kuranların sadece Akha (Myken) ve sonrasında Eski Yunan kökenli yerleşimciler oldukları yönündeki geleneksel düşünce, son araştırmalarla geçerliliğini yitirmiştir. Bu araştırmalara göre Pamphylia ne salt Eski Yunan kültürüne ne salt Eski Anadolu kültürüne ev sahipliği yapmıştır; aksine, kendine özgü kültürüyle isminin hakkını verir.

İlk insan faaliyetlerini Paleolitik Dönem’den itibaren izleyebildiğimiz Pamphylia’nın prehistorik dönemlerine ilişkin veriler genellikle bölgenin batı kısmında yürütülen arkeolojik çalışmalardan elde edilmektedir. Bu bağlamda Perge Akropolisi, Kalkolitik Dönem’den Bizans Dönemi’ne kadar kesintisiz bir kültürel süreklilik belgelemesi açısından değerlidir ve bu kültürel sürekliliği Pamphylia’nın diğer kentlerinde de görmeyi beklememiz şaşırtıcı olmayacaktır.

At the Crossroad of Cultures

With this book, we aim to bring together the most recent archaeological and historical data on the political, religious, cultural, social and economic situation of Pamphylia, from the Paleolithic to the Byzantine Period.

Located along the South coast of Anatolia, Pamphylia is neighboured by Lycia to the west, Pisidia to the north and Cilicia to the east. The region is surrounded by the Taurus Mountain range on three sides. To the south lies the Mediterranean as a natural border. The fertile plain, which forms the core of the region and covers the flatlands of modern-day Antalya province, offers a sheltered geography between the mountains and the sea. Although the mountain ranges surrounding the region form a natural barrier that isolates Pamphylia from its neighbouring regions, four rivers cross over this barrier and serve as a bridge that provides communication between the north and south. Both the geographical location and the topographical diversity of Pamphylia, consisting of mountains, plains and rivers, shaped the character of the region and attracted different peoples to this territory, enabling them to live together. These characteristics helped forming a harmonious and multi-layered Pamphylian culture which inspired the subtitle of this book.

As in other parts of Asia Minor, the official borders of Pamphylia have changed and were redefined over time due to political, economic and social developments. For this reason, ancient sources provide different accounts of the geographical boundaries of the region. The widest borders of Pamphylia are defined by Strabo and Pliny as Phaselis in the west and Coracesion in the east, cities which are also considered within the regions of Lycia and Cilicia in both ancient sources and in modern archaeological studies. Nonetheless, people living in some cities located east of Coracesion also identified themselves as Pamphylians. Hence, the articles in the present book encompass the region in its widest limits, from the cities and rural settlements on the plain that forms the core of the region, to the coast from which the plain extends, and to the mountainous area rising above the plain.

While most of the regions of Asia Minor, such as Ionia, Caria, Aiolis, etc. carry a certain ethnic emphasis in their names, the name Pamphylia does not refer to ethnicity, but rather to an inclusive territory in which many different peoples and cultures coexisted. The name “Pamphylia” is one of the few regional names in Asia Minor that can be explained in Greek and can be translated as “the land of all peoples (tribes).” According to ancient texts, the main cities were founded by a large community led by seers such as Mopsus and Calchas returning from the Trojan War. The conventional idea that those who came to Pamphylia and founded cities were all Achaean (Mycenaean) and later Ancient Greek settlers has been challenged by recent research. According to these, Pamphylia was neither the home of a purely Ancient Greek culture nor of a purely ancient Anatolian culture; on the contrary, its unique culture lives up to its name.

Data on the prehistoric periods of Pamphylia, where the first human activities can be traced from the Paleolithic Period, are generally obtained from archaeological studies carried out in the western part of the region. In this context, the Perge acropolis is invaluable because it documents an uninterrupted cultural continuity from the Chalcolithic Period to the Byzantine Period, and it would not be surprising to see this cultural continuity in other Pamphylian cities.

MÖ 2. binyılın sonuna tarihlenen çoğu filolojik kanıtın yanı sıra Perge Akropolisi’nden elde edilen arkeolojik veriler sayesinde bölgenin Tunç Çağı’nda özellikle Yunan Anakarası, Ege ve Akdeniz adaları, Levant ve Anadolu’nun iç bölgeleriyle canlı bir ticari ilişki içinde olduğu anlaşılmaktadır. Boğazköy’de bulunan ve MÖ 13. yüzyılın sonuna tarihlenen bir anlaşma metninde Pamphylia’nın büyük bir bölümünün Hitit devletine bağlı Tarhuntašša yönetim bölgesi sınırları içinde olduğu ifade edilir. Pamphylia kentlerinin kuruluşunun Troia Savaşı’ndan dönen Akhalı bilici ve kahramanlarla ilişkilendirilmesi, bununla birlikte kentlerin yerel bir dile (Sidece) ve lehçeye (Pamphylia lehçesi) sahip olması, farklı kültür ögelerinin birlikteliğinin bu dönemden itibaren bölgede oluşmaya başladığının bir göstergesidir.

Pamphylia’nın birçok kentinde halihazırda ulaşılan en erken arkeolojik veriler Arkaik Dönem’de ortaya çıkar. Bu döneme tarihlenen farklı kökenli seramikler kentlerin dışa dönük ve hareketli karakterini yansıtır. Büyük göç dalgaları ve kolonizasyon hareketiyle artan ticari faaliyetler kentlerin demografik yapılarını da çeşitlendirmiş olmalıdır. Klasik Dönem’e damgasını vuran Pers-Attika savaşları Pamphylia kıyılarına kadar ulaşmış, Eurymedon kıyısında yapılan muharebeyle Pamphylia kentlerinin Atina etkisine daha açık olduğu bir döneme girilmiştir. Klasik Dönem’de, Pamphylia kentlerinin çok katmanlı kültürel dokusu arkeolojik malzemeyle de iyice görünür hale gelir.

Antik dünya için yeni bir çağın kapılarının açıldığı Büyük İskender’in Doğu Seferi sonrasında Pamphylia kentleri bu geniş imparatorluğun bir parçası olmuş; kültürel değişim kentleşme faaliyetlerine yansımış, kentler tam anlamıyla polis çehresine bürünmeye başlamıştır. Büyük İskender’in zamansız ölümüyle bir kaos ortamına sürüklenen imparatorluğun geniş coğrafyasında İskender’in generalleri arasında neredeyse 200 yıl sürecek bir iktidar mücadelesi yaşanmıştır. Bu mücadele stratejik öneme sahip Pamphylia bölgesine Ptolemaios ve Seleukosların egemenlik çekişmesi olarak yansımış, bu da, yeni nüfus yapısı ve yeni kültler gibi bir dizi değişimi tetiklemiştir. Pergamon Krallığı’nın Hellenistik Dönem’de Pamphylia’nın bir kısmı üzerindeki kısa süreli egemenliği, Attaleia’nın (modern Antalya) bir liman kenti olarak kurulmasıyla sonuçlanmıştır.

Büyük İskender’in generalleri arasındaki yıkıcı çatışmalar ve Pamphylia kıyılarını da büyük ölçüde etkileyen MÖ 1. yüzyılın korsanlık tehlikesi Roma’nın politik ve askeri hamleleriyle sonlandırıldıktan sonra, Pamphylia’da Roma etkisi gözle görünür derecede artmıştır. Roma İmparatorluk Dönemi’nde Pamphylia kentleri en görkemli dönemlerini yaşamış, MS 1. yüzyılda başlayan Pax Romana’nın sağladığı huzur ve refah ortamında Pamphylialılar kentlerini anıtsal yapılarla donatmış, yapıları heykel ve mozaiklerle süslemiş; kentler güç, güzellik, prestij, şan, şeref ve unvan açısından birbirleriyle rekabet eder hale gelmiştir. İmparatorluğun birçok bölgesi için bir kaos ve gerileme dönemi olarak tanımlanan MS 3. yüzyılda Pamphylia kentleri, imparatorluğun çatışma bölgelerinin ikmal yolları üzerinde olduğu için özel bir önem kazanmıştır.

Perge, Hıristiyanlığın yayılma sürecinde Aziz Paulos’un rotası üzerinde yer almıştır. Bu dönemde gerçekleşen dini, sosyal, kültürel dönüşüm ve değişim hem kentlerin hem kırsal yerleşmelerin sivil, kamusal ve dini mimarisine yansımıştır. Perge ve Side metropolitlik olmuştur. Bölgenin Geç Antikçağ’da ikinci bir parlak dönem yaşadığı söylenebilir. MS 7. yüzyıldaki Arap akınları sonucunda Pamphylia kentleri yavaş yavaş kale yerleşimlerine dönüşmeye başlamıştır. Pamphylia’nın en genç kenti, Attaleia varlığını Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemlerine kadar en uzun süre devam ettiren kenti olmuştur.

Ord. Prof. Dr. Arif Müfid Mansel genç Türkiye Cumhuriyeti’nin arkeoloji alanındaki atılımlarının devamı niteliğinde, TTK’nın görevlendirmesiyle gerçekleştirdiği araştırma gezisi sonucu Pamphylia’nın arkeolojik potansiyelini ortaya koyan bir rapor kaleme almış ve gezdiği altı Pamphylia kenti için saptamalarda bulunmuştur. Mansel bölgenin kültürel özünü şu ifadelerle dile getirmiştir: “Bütün bu şehirlerdeki anıtlar, Romalılar devrine ait olmakla beraber, Romalı değillerdir. Bunlar Anadolu çocukları tarafından yapılmış öz Anadolu unsurlarıdır… Şu halde, Anadolu’nun bu verimli kültür bölgesindeki anıtların araştırılması

Most of the philological evidence dating to the end of the 2nd millennium BC, as well as archaeological data from the Perge acropolis, attest to the region’s lively trade relations with the Greek mainland, the Aegean and Mediterranean islands, the Levant and inland Anatolia during the Bronze Age. A treaty found in Boğazköy dated to the end of the 13th century BC states that a large part of Pamphylia belonged to the Tarhuntašša administrative region of the Hittite state. The fact that the foundation of the Pamphylian cities is associated with the Achaean seers and heroes returning from the Trojan War, and that the cities have a local language (Sidetic) and dialect (Pamphylian dialect) is an indication of the early formation of the complex cultural layers which started to form in the region during this period.

In many cities of Pamphylia, the earliest archaeological evidence is from the Archaic Period. Ceramics of different origins dating to this period reflect the outward-looking and mobile character of the cities. Large waves of migration and increased commercial activities due to colonization must have diversified the demographic structure of the communities. The Persian Wars that marked the Classical Period reached the coasts of Pamphylia, and with the battle fought off the coast of Eurymedon, Pamphylian cities became more open to Athenian influence. In the Classical Period, the multi-layered cultural texture of the Pamphylian cities becomes more visible through archaeological material.

After the Eastern Campaign of Alexander the Great, which opened the gates of a new era for the ancient world, the Pamphylian cities became a part of this vast empire; the cultural change was reflected in in the developing urbanization, and the cities began to take on the appearance of poleis. With the untimely death of Alexander the Great, the vast geography of the empire was thrown into chaos and there was a power struggle between Alexander’s generals which lasted almost 200 years. This struggle was reflected in the strategically important region of Pamphylia through the fight for sovereignty between the Ptolemies and Seleucids, which triggered a series of changes such as new populations and new cults. The short-lived rule of the Kingdom of Pergamon over part of Pamphylia in the Hellenistic Period resulted in the establishment of Attaleia (modern Antalya) as a harbour city.

After the piracy threat of the 1st century BC, which greatly affected the Pamphylian coasts was ended through political and military moves by Rome, the Roman influence in Pamphylia visibly increased. During the Roman Imperial Period, the cities of Pamphylia experienced their most glorious periods. In the atmosphere of peace and prosperity provided by Pax Romana that began in the 1st century AD, the Pamphylians adorned their cities with monumental buildings, decorated them with sculptures and mosaics, and cities began to compete with each other in terms of power, beauty, prestige, glory, honor and titles. In the 3rd century AD, when a period of chaos and decline reigned in many parts of the empire, the Pamphylian cities gained special importance as they were located on the supply routes of the empire’s conflict zones.

Perge was on the path of St Paul’s travels to spread Christianity. The religious, social and cultural transformation and change that took place during this period was reflected in the civil, public and religious architecture of both cities and rural settlements. Perge and Side became metropoleis and the region experienced a second peak in Late Antiquity. As a result of the Arab raids in the 7th century AD, Pamphylian cities gradually began to turn into fortified settlements. Attaleia, Pamphylia’s youngest city, continued its existence for the longest time up until the Seljuk, Beylik and Ottoman periods.

In 1943, Ord. Prof. Dr. Arif Müfid Mansel wrote a report on the archaeological potential of Pamphylia and drew conclusions about the six Pamphylian cities he visited during the research trip for which the Turkish Historical Society had assigned him as a continuation of the young Republic of Türkiye’s archaeological breakthroughs. Mansel expressed the cultural essence of the region in the following statement: “Although the monuments in all these cities belong to the Roman Period, they are not Roman. They are authentic Anatolian elements built by Anatolians. Therefore, we consider researching the monuments in this fertile cultural region of Anatolia as a civic responsibility.” This local essence, which has become increasingly clear in the last 30 years of archeological research is practically proof of Mansel’s farsighted statements

bizim için milli bir vazifedir.” Arkeolojik araştırmalarla son 30 yıldır giderek berraklaşan bu yerel öz, Mansel’in 80 yıl önceki ileri görüşlü ifadelerinin adeta kanıtıdır. Cumhuriyetimizin 100. yılında bölgede, bu satırların yazarlarının da yıllardır emek verdiği Pamphylia kazı ve araştırmalarının önemli bilimsel çıktılarla artarak devam ettiğini belirtmekten mutluluk duyuyoruz. Kitabı hazırlarken, bilimsel bilginin uluslararası boyutta dolaşımı ve paylaşımı ölçüsünde değerli olduğu bilinciyle, okuyucularımızın da çalışmaya katkı sağlayan bilim insanlarımızın uluslararası nitelikteki paylaşımlarından yararlanacağına inanıyoruz.

Tüpraş ve Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık işbirliğiyle yayımlanan Anadolu Uygarlıkları Serisi, ülkemizin kültürel zenginliğini ve mirasını uluslararası düzeyde meraklılarına ulaştıran çok önemli bir misyonu üstlenmiştir. Bu bağlamda elinizdeki Pamphylia kitabıyla serinin son eserini hazırlamak bize büyük bir sevinç vermiştir. Kitabın oluşmasına katkı sağlayan özverili yayın ekibinin hepsine şükranlarımızı sunarız. Yayın sürecini büyük bir sabır ve profesyonellikle yöneten proje koordinatörü ve seri editörü Nihat Tekdemir başta olmak üzere, kitabın redaksiyonunu üstlenen Derya Önder’e; düzelti okumalarını yapan Filiz Özkan’a, Merete Çakmak’a ve Derya Sayın’a; İngilizce çevirileri yapan G. Bike Yazıcıoğlu, Gülşah Günata, Burcu Akşahin, Liz Erçevik Amado, Selin Irazca Geray ve Senem Özden Gerçeker’e; kitabın girişindeki Pamphylia haritasını hazırlayan Olivier Can Henry’ye; grafik ve tasarım çalışmalarını üstlenen Nahide Dikel’e ve Arzu Yaraş’a; son olarak uzun yıllardır gerçekleştirdikleri çalışmalarla bölgenin bilimsel açıdan anlaşılmasına ve güncel çalışmalarını paylaştıkları makaleleriyle Pamphylia kitabına katkı sağlayan tüm yazarlarımıza teşekkür ederiz.

Aşkım Özdizbay – İpek Dağlı

80 years ago. As we celebrate the 100th anniversary of our Republic, we are happy to state that the excavations and surveys in Pamphylia in which the editors of this book have been working for years, continue to increase. While preparing the book, and in the awareness that the value of scientific knowledge is measured by the extent of its international circulation and exchange, we were thrilled to be offered the opportunity to help producing the most extensive book on ancient Pamphylia and present it to the international scientific community.

The Anatolian Civilizations Series, published in collaboration with Tüpraş and Yapı Kredi Culture, Arts and Publishing Inc., has undertaken a very important mission to bring the cultural richness and heritage of our country to enthusiasts at an international level. In this context, it has given us great pleasure to produce this last volume of the series. We would like to express our gratitude to the devoted editorial team who contributed to the creation of the book. We would like to thank, in particular the project coordinator and series editor Nihat Tekdemir, who managed the publication process with great patience and professionalism; Derya Önder for undertaking the redaction of this book; Filiz Özkan, Merete Çakmak and Derya Sayın for proofreading; to G. Bike Yazıcıoğlu, Gülşah Günata, Burcu Akşahin, Liz Erçevik Amado, Selin Irazca Geray and Senem Özden Gerçeker for the English translations; Olivier Can Henry for making the map of Pamphylia; Nahide Dikel and Arzu Yaraş who undertook the graphic design; and finally all authors who have contributed to better understanding the region through their many years of research, and accepted to share their knowledge in this volume.

Aşkım Özdizbay – İpek Dağlı

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Araştırma/İnceleme Tarih
  • Kitap AdıPamphylia: Bereketli Ovada Halkların Ahengi - Harmony of the Peoples on the Fertile Plain (Türkçe – İngilizce)
  • Sayfa Sayısı504
  • YazarKolektif
  • ÇevirmenG. Bike Yazıcıoğlu, Gülşah Günata, Burcu Akşahin, Liz Erçevik Amado & Selin Irazca Geray, Senem Özden Gerçeker
  • ISBN9789750862496
  • Boyutlar, Kapak13,5 x 21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviYapı Kredi Yayınları / 2024

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Marksist Devlet ve Hukuk Teorisi ~ Ateş Uslu,Bora Erdağı,Colin Hay,Ekrem Ekici,Elmar Altvater,Joachim Perels,Jürgen Hoffmann,Nobert Relah,Piers Beirne,Robert Sharlet,Ronnie Warrington,Sonja Buckel,Taner YelkenciMarksist Devlet ve Hukuk Teorisi

    Marksist Devlet ve Hukuk Teorisi

    Ateş Uslu,Bora Erdağı,Colin Hay,Ekrem Ekici,Elmar Altvater,Joachim Perels,Jürgen Hoffmann,Nobert Relah,Piers Beirne,Robert Sharlet,Ronnie Warrington,Sonja Buckel,Taner Yelkenci

    Hukuk, egemen sınıfın çıkarlarıyla örtüşen ve onun sistematik şiddetini/iktidarını muhafaza eden bir toplumsal ilişkiler sistemi ya da düzenidir. P. İ. STUÇKA Sınıf egemenliğinin ve...

  2. Atılgan – 1959’dan Günümüze Yusuf Atılgan Üzerine Yazılar ~ KolektifAtılgan – 1959’dan Günümüze Yusuf Atılgan Üzerine Yazılar

    Atılgan – 1959’dan Günümüze Yusuf Atılgan Üzerine Yazılar

    Kolektif

    Yusuf Atılgan, 68 yıllık ömründe dört kitap yayımladı – Aylak Adam 1959’da, Bodur Minareden Öte 1960’ta, Anayurt Oteli 1973’te, çocuklar için yazdığı Ekmek Elden...

  3. Otelde Bulunmuş Kitap – Murathan Mungan’ın Seçtikleriyle ~ Hazırlayan: Murathan MunganOtelde Bulunmuş Kitap – Murathan Mungan’ın Seçtikleriyle

    Otelde Bulunmuş Kitap – Murathan Mungan’ın Seçtikleriyle

    Hazırlayan: Murathan Mungan

    Otel dendiğinde edebiyat tutanaklarının kalın defterlerinden biri olanca haşmetiyle açılır önümüze… Bir mekân olarak doğrudan otelin kendisini konu alan, otelde geçen olaylar ekseninde gelişen...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur