Bir işadamı, okuduğu romanın sonunda nasıl öldürüleceğinin anlatıldığını fark eder. Gittiği akvaryumda aksolotlları ziyaret eden bir adam, kendini bu hayvanlardan birine dönüşmüş bulur. Motosiklet kazası geçirmiş bir diğeriyse, bilincini yavaş yavaş yitirirken geçmiş bir uygarlık tarafından kurban edildiğini hayal eder. Hepsinin aklından geçen soru birbirine benzer gibidir: Gerçek olan nedir?Cortázar, 20. yüzyıl sonu Latin Amerika edebiyatına damgasını vuran “patlama”nın fitilini ateşlemiş isimlerin başında gelir. Yazarlığı süresince benzer konulara dönmüş, benzer soruları farklı şekillerde soran yeni oyunlar ve bulmacalar hayal etmiş, her eserinde bu ipleri kopuk gerçekliğe yeni ayrıntılar eklemiştir. Cortázar’ın Bütün Öyküleri’nde yer alan Oyunun Sonu, 1956’da yayımlandığı orijinal haliyle Türkçede ilk kez okurlarla buluşuyor.
İçindekiler
OYUNUN SONU
I
Koruların Sürekliliği ……………………………………………15
Kimsenin Suçu Değil …………………………………………..18
Nehir …………………………………………………………………24
Zehirler ……………………………………………………………..28
Hükümlü Kapı ……………………………………………………46
Mainad’lar ………………………………………………………….56
II
Kyklad İdolü ……………………………………………………….75
Bir Sarı Çiçek ……………………………………………………. 86
Sofra Sohbeti ………………………………………………………95
Bando ………………………………………………………………105
Arkadaşlar ………………………………………………………..112
Güdü ……………………………………………………………….115
Torito ………………………………………………………………124
III
Ötekinin Rüyası ………………………………………………..137
Öğle Yemeğinden Sonra ……………………………………..145
İçindekiler
Aksolotl ……………………………………………………………157
Geceleyin Sırtüstü …………………………………………….164
Oyunun Sonu …………………………………………………… 174
Oyunun Sonu
KORULARIN SÜREKLİLİĞİ
Romanı okumaya birkaç gün önce başladı. Çıkan acil işlerinden ötürü bir kenara bıraktı, sonra trenle malikâneye dönerken kapağını yeniden açtı; olay örgüsü, karakterlerin özellikleri yavaş yavaş ilgisini çeker oldu. O öğleden sonra, temsilcisine bir mektup yazmasının ve kâhyayla bir ortakçılık sözleşmesini tartışmasının ardından, meşe ağaçlarıyla kaplı koruya bakan çalışma odasının sakinliğinde kitaba geri döndü. Varlığıyla, odaya münasebetsiz bir giriş ihtimalini çağrıştıran kapıya sırtını dönüp gözde koltuğuna yayıldıktan sonra yeşil kadifeyi sol eliyle birkaç kez okşadı ve son bölümleri okumaya koyuldu. Karakterlerin isimleriyle özelliklerini hatırlamakta hiç zorlanmadı ve çok geçmeden kendini romanın büyüsüne kaptırdı.
Satır satır ilerledikçe etrafını saran şeylerden koparken, aynı anda kafasının kadife kaplı yüksek arkalıkta rahatça dinlendiğini, sigarasının hâlâ elinin altında olduğunu, pencerelerin ötesinde günbatımı havasının meşe ağaçlarının altında dans ettiğini hissetmenin neredeyse pervasız zevkini tadıyordu. Sözcük sözcük, kahramanların aşağılık ikilemlerinin içine çekilerek, birbiriyle uyuşup renk ve hareket kazanan imgelere doğru kendiliğinden sürüklenerek, dağdaki kulübede gerçekleşen son buluşmaya tanıklık etti. Oraya ilk gelen kadındı, tedirgindi; şimdi de, suratı çarpan bir dalla çizilmiş erkek âşık geliyordu. Kadın akan kanı öpücükleriyle hayranlık verici bir biçimde durduruyor, ama adam onun okşayışlarına karşılık vermiyordu, zira oraya kuru yapraklar ve gözden ırak patikalardan oluşan bir dünya tarafından korunan gizli bir tutkunun ayinini tekrarlamaya gelmemişti. Hançer göğsünün üzerinde ısınıyor, onun altında gizlenmiş özgürlükse küt küt atıyordu.
Ateşli bir diyalog yılankavi bir dere gibi sayfalar boyunca akıyor ve insanda her şeyin daha en başından kararlaştırıldığı izlenimi uyanıyordu. Sevgilinin bedeninde sanki onu durdurmak ve fikrinden vazgeçirmek istermişçesine dolaşan o okşayışların tiksinç bir biçimde çizdikleri hatlar bile ortadan kaldırılması gereken başka bir bedene aitti. Hiçbir şey unutulmamıştı: mazeretler, tesadüfler, olası hatalar. O saatten itibaren her âna titizlikle bir görev yüklenmişti. Planın ayrıntılarını zalimce tekrar tekrar gözden geçirmeler ancak bir elin bir yanağı okşaması için bölünüyordu. Hava kararmaya başlıyordu. Artık birbirlerine bakmadan, kendilerini bekleyen göreve sıkı sıkıya bağlı bir şekilde, kulübenin kapısından ayrıldılar. Kadının kuzeye giden patikayı takip etmesi gerekiyordu. Adam tam zıt yöndeki patikadan giderken, saçları dalgalanarak koşan kadına bir an bakmak için arkasını döndü. Sonra o da, alacakaranlığın mor sisinde ağaçlardan, çitlerden sakınarak, eve uzanan iki yanı ağaçlı yolu görünceye kadar koştu. Köpeklerin havlamaması gerekiyordu ve havlamadılar. Kâhyanın o saatte orada olmaması gerekiyordu ve orada değildi. Verandanın üç basamağını çıkıp içeri girdi. Kadının sözleri ona kulaklarında dörtnala koşan kan vasıtasıyla ulaşıyordu: önce mavi bir salon, sonra geniş bir koridor, halı kaplı bir merdiven. Üst katta iki kapı. Birinci odada kimse yok,ikincide kimse yok. Salonun kapısı ve o sırada kavranan hançer, geniş pencerelerden giren ışık, yeşil kadife bir koltuğun yüksek arkalığı, koltukta bir roman okuyan adamın kafası.
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Edebiyat Öykü
- Kitap AdıOyunun Sonu
- Sayfa Sayısı192
- YazarJulio Cortázar
- ISBN9789750739767
- Boyutlar, Kapak 13,5x21 cm, Karton Kapak
- YayıneviCan Yayınları / 2022
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Yanlışlıkla Mutlu ~ Figen Alkaç
Yanlışlıkla Mutlu
Figen Alkaç
“Seslerin normalleştiği yerdir ev, kanıksandığı. Kavgalar, kalp kırmalar ve hatta tokatlardır ev. Çok içe atılan hakaretlerin gitgide birikip karardığı yerdir. İçerdeki karaya rağmen aynı...
- Gün Eksilmesin Penceremden ~ Cahit Sıtkı Tarancı
Gün Eksilmesin Penceremden
Cahit Sıtkı Tarancı
Tarancı denilince akla önce Otuz Beş Yaş şiiri gelir. Tarancı’nın bir dönem öyküler yazdığı bilinir elbette ama özellikle genç kuşak bu öyküleri görmemiş, okumamıştır....
- Yanımda Kal ~ Eylem Ata Güleç
Yanımda Kal
Eylem Ata Güleç
Yürüyüşe çıkmış gibi değil de belli bir yere ulaşmaya çalışır gibi hızla yürüdüğümü fark ediyorum. Demirciler Çarşısı’na yaklaşmışım. Bir an durup bunun ne anlama...