“Osmanlı Yeni Dünya’yı neden keşfetmedi?” sorusu Osmanlı’nın “doğal sınırlar”ına ulaştığı, “merak duygusunun gelişmediği” hatta “durağan bir yapı”yı temsil ettiği söylemleri etrafında çokça tartışıldı. Üç kıtaya hâkim olacak kadar askerî ve siyasi güce sahip bir devlet, keşif rekabetini nasıl ıskaladı?
Bu kitap, bu sorunun yanlış ifade edildiği iddiasıyla şu soruyu öneriyor: “Osmanlılar keşif yapmak istedi mi?” Keşiflerin öncüsü Portekizliler bunu Kızıldeniz baharat ticaretine hâkim olmak ve Memlük Mısırı’nı işgal etmek için istemişti. Fakat Memlük topraklarını ele geçiren Portekizliler değil, Osmanlılar oldu. Böylelikle, anlatılagelenin aksine, Osmanlı Devleti Hint Okyanusu etrafında dönen “küresel siyaset”te ben de varım, dedi.
Üç kıtada çeşitli dillerde yazılmış arşiv kaynaklarına dayanan bu kitap padişahların, vezirlerin, casusların, korsanların ve haremdeki kadınların Osmanlı Hint Okyanusu siyasetindeki rollerini gözler önüne seriyor. Bu öznelerin Osmanlı’yı Hint Okyanusu rekabetinde hâkim güçler arasına kattığını öne sürüyor.
İçindekiler
Teşekkür 11
Haritalar ve Görseller 15
Kaynaklar Hakkında Bir Not 17
Kısaltmalar Listesi 20
Giriş
Bir Zihin İmparatorluğu 23
Birinci Bölüm
Denizci Selim 1512-1520 41
İkinci Bölüm
İbrahim Paşa ve Keşif Çağı 1520-1536 78
Üçüncü Bölüm
Hadım Süleyman Paşa’nın
Dünya Savaşı 1536-1546
111
Dördüncü Bölüm
Rüstem Paşa, Hint Okyanusu Hizbine Karşı
1546-1561
166
Beşinci Bölüm
Sokullu Mehmed Paşa ve İmparatorluğun Doruk
Noktası 1561-1579
224
Altıncı Bölüm
Bir Adam, Bir Plan, Bir Kanal: Mir Ali Bey’in
Svahili Sahili Seferleri, 1579-1589
287
Yedinci Bölüm
Siyasetin Yitimi 335
Kaynakça 374
Dizin 412
Teşekkür
Birkaç yıl önce, doktoramı verdikten kısa bir süre sonra, tezimin bir kopyasını anneme verdim. Geçmişe baktığımda, bu muhtemelen yapılacak acımasız bir şeydi. Ama annem, görev bilinciyle sayfalarını karıştırarak pek çok saat geçirdi, ta ki sonunda arka kapağı kapatıp cesaret verici bir gülümsemeyle yukarıya baktıktan sonra, “Eh, teşekkürler kesinlikle benim en sevdiğim kısım!”
Kayıtlara geçsin diye söylüyorum, bu çalışmayı okuyacak çoğu kişinin aynı fikirde olmayacağını içtenlikle umuyorum. Yine de annemin sözlerindeki bilgeliği kabul etmeliyim, çünkü yazma sürecinin çok az kısmı, uzun yıllar süren yoğun çalışma sonucunda birikmiş uzun borçlular listesine teşekkür etme şansı kadar tatmin edicidir.
O hâlde artık ne yazık ki aramızda olmayan birine teşekkür ederek başlayayım: Harvard Üniversitesi’nin kutsal koridorlarından elimde diplomamla sağ salim çıktığımı görecek kadar uzun yaşamış, ardından uzun süre yası tutulan merhum Şinasi Tekin. O zamandan beri, boş anlarımda zaman zaman, Osmanlı Türkçesindeki engin bilgisinin bir kısmını benimle paylaşma deneyiminin, onun derslerindeki genel olarak korkunç performansım bunun tam tersini düşündürse de Şinasi Bey’in altın yıllarını geçirmeyi umduğu gibi olduğunu düşündüm. Her hâlükârda onun sınırsız sabrı, bilgeliği ve güler yüzlülüğü olmasaydı, eminim ki elinizdeki kitap asla bitmeyecekti.
Benzer şekilde, akademik danışmanım Cemal Kafadar’a özel ve nadiren kabul edilen bir şükran borcum var. Kafadar, 10 yıldan fazla bir süre önce beni tekmeleyip çığlıklar atan sakalsız bir devşirme acemi gibi Osmanlı tarihinin tuhaf ve ürkütücü dünyasına sürükledi. Fakat yakın zamanda, çetin sınavlardan sağ çıkıp, saray okulundan mezun olmuş ve taşrada kendime rahat bir yer edinmiş olarak, onunla geçirdiğim zamanın kıymetini nihayet anlayacak duruma geldim.
Diğer birçok kişi, araştırmama farkında bile olamayacakları şekillerde katkıda bulundu. Salih Özbaran, Osmanlı Portekiz ilişkileri tarihi üzerine yazdığı birçok öncü kitap ve makalesiyle, yalnızca kısa bir vesileyle yüz yüze görüşmemize rağmen, çalışmalarıma sürekli bir ilham kaynağı olmuştur. Daha uygulamalı bir tarzda, Wesleyan Üniversitesi’nden Gary Shaw ve Bruce Masters, Harvard’dan Wheeler Thackston ve James Hankins ve şimdi Chicago Üniversitesi’nden Hakan Karateke bana akıl hocalığı yaptılar ve yıllar boyunca yorulmak bilmeyen savunucularım oldular.
Yüksek lisanstan meslektaşlarım, özellikle Selim Kuru, Dimitri Kastritsis, Aaron Shakow, İlham Khuri-Makdisi, Aslı Niyazioğlu, Erdem Çıpa, Bruce Fudge, T. J. Fitzgerald, Rachel Goshgarian, Emine Fetvacı ve Nicolas Trépanier; hepsi, bu projedeki en biçimlendirici çalışma yıllarım boyunca daimî entelektüel yoldaşlar ve ara sıra dans partnerleri (veya bazı durumlarda tam tersi) olarak hizmet ettiler. Bu grubun bir başka üyesi olan Naghmeh Sohrabi, daha önceki bir olayda bir teşekkür almayı başaramadığı ve ihmalimin bedelini bana pahalıya ödettiği için, kendisine özel bir teşekkür alıyor. Akademik hayata genellikle övgüye değer bir şüpheyle bakmasına rağmen (veya belki de bu nedenle) uzun süredir arkadaşım olan Chris Woods da görevi icabı bu kategoriye dâhildir.
İstanbul’da araştırma görevlisi olarak sahada bulunduğum süre boyunca, birçok özverili arşivci ve kütüphanecinin rehberliğinden yararlanma şansım oldu. Özellikle Başbakanlık Devlet Arşivi’nden Ahmed Kılıç, Topkapı Sarayı Kütüphanesi’nden Gülendam Nakipoğlu ve Zeynep Çelik, Topkapı Sarayı Arşivi’nden Ülkü Altındağ, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nden Havva Koç ve Süleymaniye Kütüphanesi’nin tüm çalışanları. Ayrıca, Türkiye’deki Amerikan Araştırma Enstitüsü’nden Tony Greenwood, birden fazla vesileyle hem konukseverlik hem de zamanında kurumsal destek sunmuştur; İstanbul Üniversitesi’nden Mahmut Ak, Osmanlı coğrafyasıyla ilgili uzmanlık bilgisini nazikçe paylaştı. Şu anda Hartum Üniversitesi’nden olan Tarig Noor, mühimme paleografisinin dehşetiyle yüzleşmeme yardım ederken sonsuz bir sabır gösterdi. Bu arada Louis Fishman, tıpkı Pino Cossuto gibi hem arşivlerde hem de İstanbul’un daha az saygın gece kuruluşlarında daimî suç ortağımdı. Steve Bryant ve Joseph Logan da gece işletmelerinin müdavimleriydi fakat gündüz saatlerinde yollarımız ayrılma eğilimindeydi. Benzer nedenlerle hem Çıpa hem de Griffin ailelerinin İstanbul’da yaşayan tüm üyelerine takdirlerimi ve derin sevgilerimi ifade etmek isterim.
Portekiz’de çok daha kısa kaldığım süre boyunca, Biblioteca Nacional, Torre do Tombo Arşivleri ve Lizbon Fulbright Ofisi çalışanları olağanüstü derecede yardımcı oldular. Jorge Flores, Isabel Miranda, Andre Cuckov ve Sarah Watson’a da çok büyük bir minnet borçluyum.
2005 yılında Minnesota Üniversitesi’ne geldiğimden beri, kendimi genç bir akademisyenin umabileceği en destekleyici ortamda bulmanın mutluluğunu yaşadım. Carol Hakim, Michael Lower, Carla Rahn Phillips, Jim Tracy, M. J. Maynes, Eric Weitz, Marguerite Ragnow ve Bali Sahota’ya özellikle minnettarım. Minnesota Üniversitesi de bana cömert bir kurumsal destek sağladı: 2006’da bir McKnight Yaz Araştırma Bursu, 2007 sonbaharında tek sömestrlik izin, 2007 sonbaharından 2009 baharına kadar Fakülte Araştırmaları için Hibe ve 2008 sonbaharında Minnesota Institute for Advanced Study’de bir burs.
Hem özel hem de kamu olmak üzere çok sayıda başka kurum da araştırmam için cömert mali destek sağladı. Bunlar arasında Harvard’ın Weatherhead Uluslararası İlişkiler Merkezi, Sosyal Bilimler Araştırma Konseyi, Türkiye’deki Amerikan Araştırma Enstitüsü, Fulbright-Hayes burs programı, Türk Araştırmaları Enstitüsü, Ulusal Beşerî Bilimler Vakfı ve Koç Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi bulunmaktadır.
Bazı dış kurumdaki değerli meslektaşlarım, bu metnin çeşitli versiyonlarının taslaklarını okuma ve bana paha biçilmez geri bildirim sağlama nezaketini gösterdiler. Bunlar arasında Sanjay Subrahmanyam, Walter Andrews, Daniel Headrick, Alex Snell, Hardy Griffin ve Oxford University Press’ten iki isimsiz okuyucu yer alıyor. Ayrıca Rebecca Moss, Scott Lesh ve Felipe Rojas bu kitapta yer alan çizimleri hazırlamama yardımcı oldular ve araştırma asistanım John Wing (şimdi Staten Island College’dan Prof. Wing) haritaları hazırladı. Editörüm Susan Ferber’e tüm akıllıca tavsiyeleri ve ayrıntılara gösterdiği özen için aynı derecede minnettarım. Metinde sayamayacağım kadar çok olduğundan emin olduğum geriye kalan tüm hatalar doğal olarak yalnızca bana aittir.
Bitirmeden önce, baş döndürücü derecede karmaşık ailem hakkında da bir şeyler söylemeliyim. Dolambaçlı ve değişken yapıları, 16. yüzyıl Osmanlı saray siyaseti hakkındaki anlayışımı şekillendirmede hiç de azımsanmayacak bir rol oynadı. Yine de tüm bunlar boyunca, kendime hiç güvenim yokken bile, aile üyelerimin her biri bana şaşmaz bir güven gösterdi ve onları sevdiğim gibi beni her zaman sevdiler. Bu anlamda, ne kadar dünyaya dağılmış ya da rakip ailelere bölünmüş olursa olsunlar, benim için bu kitabın sayfaları arasında hep birleşecekler.
Son olarak burada sayamayacağım kadar fazla kişisel şeyler için Sinem Arcak’a teşekkür etmek istiyorum. Ama hepsinden önemlisi, Minnesota’yı, tüm geleneksel inanışın aksine, şimdiye kadar sahip olduğum en sıcak yuva yaptığı için ona teşekkür ediyorum.
Haritalar ve Görseller
Haritalar
1 Osmanlı İmparatorluğu ve Hint Okyanusu
Dünyası, 1516-1589
22
2 Hadım Süleyman Paşa’nın Dünya Savaşı,
1536-1546 162
162
3 Sokullu Mehmed Paşa’nın Küresel Vizyonu,
1561-1579
259
4 Sokullu Mehmed Paşa’nın Ilımlı İmparatorluğu,
1565-1579
284
Görseller
1 Hereford Mappamundi, yaklaşık 1290 46
2 İbrahim el-Katibi’nin Portolan Haritası, yaklaşık
1413
52
3 Fatih Sultan Mehmed döneminde 15. yüzyıl
Batlamyus dünya haritalarından iki örnek
54
4 Piri Reis’in 1513 tarihli dünya haritasının
günümüze kalan parçası
60
5 Pedro Reinel’in güney kutup projeksiyonlu dünya
haritası, yaklaşık 1519
86
6 1517’deki Portekiz saldırısı sırasında Cidde’nin
çağdaş bir görünümü
93
7 16. yüzyılda Aden şehri 130
8 Sure 65’teki “Rumi” kalesi 138
9 Süveyş duvarları önünde Osmanlılarla karşılıklı
ateş eden üç Portekiz kadırgası, 1541
14
10 Portekiz Hürmüz kalesinin 16. yüzyıl ortalarından
bir görünümü
190
11 Murad Reis’in kadırgaları tarafından hareketsiz
bırakılan iki Portekiz yelkenlisi, 1553
194
12 Seydi Ali Reis’in Donanması, Maskat açıklarında
bir Portekiz pususuna düştü. Ağustos 1554
197
13 Mocha Limanı, yaklaşık 1541 205
14 Kurdoğlu Hızır Reis’in kadırgaları, bir Portekiz
filosunu Yemen açıklarında kovalarken, Mayıs
1569
256
15 Târîh-i Hind-i Garbî’nden bir minyatür resim
yaklaşık 1581
259
16 Mombasa adasının 17. yüzyılın başlarından bir
görünümü
17 El Hac Ebu’l-Hasan’ın portolan haritası, yakşaık
1555
352
18 Atlas-ı Hümayun’dan bir harita, yaklaşık 1570 354
19 Deniz Atlası’ndan bir Hint Okyanusu haritası,
yaklaşık 1580
355
20 Takiyüddin Efendi’nin astronomi rasathanesinden
çağdaş bir görünüm
358
21 Takiyüddin Efendi’nin astronomi rasathanesinden
dünyanın yakından görünümü
Birinci Bölüm
Denizci Selim 1512-1520
İlk bakışta Portekizli İnfante Dom Henrique ve Osmanlı padişahı I. Selim’den daha az olgun görünen çok az tarihi şahsiyet vardır. Dom Henrique ya da yaygın bilinen adıyla Denizci Henry, geleneksel olarak hem kendini kiliseye hizmet etmeye adamış dindar bir Hıristiyan hem de Avrupa’nın gelecekteki deniz genişlemesinin temellerini atmaktan neredeyse tek başına sorumlu olan, dikkate değer bir öngörüye sahip biri olarak tasvir edilmiştir. Sagres’teki efsanevi denizcilik okulunun kurucusu; matematikçilerin, gökbilimcilerin ve haritacıların cömert velinimeti ve ilk gerçek denizaşırı keşif seferlerinin hamisidir. Ölümünden sonraki yüzyıllarda, Batı medeniyetinin gerçek bir kültürel kahramanı statüsüne ulaştı. Bu arada I. Selim, daha çok Yavuz Selim olarak kötü şöhretiyle bilinen, Doğulu bir despot tasvirine sahip gibi görünüyor. Zorba, keyfî ve vicdansız olan Selim, fetih emellerini gerçekleştirmek için amansız bir arayış içinde, kendi babasına karşı silahlı isyan da dâhil olmak üzere engel tanımayan kana susamış bir tirandı. Bu kadar çarpıcı biçimde farklı hatta çağdaş bile olmayan bu iki insan anlamlı bir şekilde nasıl karşılaştırılabilir?
Aslında, bu iki etkileyici figürü karşılaştırmak için elverişli bir zemin var, fakat bunun için ders kitaplarındaki yaşamlarına dair bilindik karikatürlerinin ötesine bakmamız gerekiyor. Dom Henrique söz konusu olduğunda bu görev, son revizyonist anlatılar sayesinde daha kolay hâle getirildi. Henrique, bunlarda bir vizyoner veya azizden ziyade çağdaşlarının sahip olduğu şövalyelik ve Haçlı Seferi ideallerine sıkı sıkıya bağlı olan bir dizi hedef ve arzuya sahip çok daha sıradan bir figür olarak tasvir edilir. Bu görüşe göre Henry, kariyerine Portekiz’in denizaşırı genişlemesi için hiçbir ana planı olmadan başladı. Ününün aksine, bilgili bir insan değildi, hatta denizcilikle özel olarak ilgilenen biri bile değildi. Pekiyi bilinen hamisi olduğu (ama hiçbir zaman katılmadığı) çok sayıda “keşif” yolculuğu, köle yağmacıları ve korsanlar tarafından yapılan serbest geziler olarak daha doğru bir şekilde tanımlanabilir. Ve Sagres’te kurduğuna inanılan denizcilik bilimi okulu, belki 19. yüzyıl tarihçilerinin zihni dışında, hiçbir zaman var olmamışa benziyor.
Fakat bunların hiçbiri, Henry’nin başarılarının devrimsel olmadığı anlamına gelmez. Atlantik’e yalnızca geniş hizmetkar kadrosunu istihdam etme maksadıyla deniz seferleri düzenlediği ve bu keşiflerin kendi dikkatinin ve kaynaklarının yalnızca cüzi bir kısmını oluşturduğu doğru olabilir. Bu maceraların, dikkatinin ve kaynaklarının yalnızca küçük bir kısmını oluşturduğu doğru olabilir. Daha sonra, Faslı Müslümanlara karşı yeni bir kutsal savaş için para toplamak amacıyla Batı Afrika kıyılarını sömürmeye başladığı da doğru olabilir. Fakat yine de Henry’nin hırsı, örgütlenme gücü ve emrindeki hatırı sayılır insan ve iktisadi kaynaklar, en nihayetinde takipçilerini dünyanın yeni bir bölgesinde tamamen yeni bir dizi hedef peşinde koşmaya itti. Portekizliler, Henry’nin ikna çabasıyla Batı Afrika’ya yerleştikten sonra, gelecekteki genişlemenin yönü herkes için açıktı ve Hindistan’a giden yol önlerinde uzanıyordu.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Keşifler Tarihi Tarih Türk-Osmanlı
- Kitap AdıOsmanlı'nın Keşif Çağı
- Sayfa Sayısı416
- YazarGiancarlo Casale
- ISBN9786258242539
- Boyutlar, Kapak13.5 x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviFol Kitap / 2023