Derken, babanın neye baktığını çakıyorsun. Eline. Tuttuğun silaha. Bakışı tekrar sana odaklanıyor. Cengiz’e. Orada dikilene. Cengiz’e. Şimdi ne yapacağını merak eden kişiye. / Baban ayaklarının dibine tükürüyor ve seni daha fazla dikkate almadan yanından geçip gidiyor. / Peşinden bakıyorsun. / Hayatın biraz önce yanından geçip gitti. Sen geride kaldın ve ölmüş olmayı diliyorsun, hiçbir şeyi dilemediğin kadar.
JASMiN
Bir cumartesi gecesi, sokaklar yaz, toz ve egzoz kokuyor, o ise Partisan’ın dış duvarına yaslanmış sana bakmıyor. Şaşırdın mı? Abin ve arkadaşlarıyla çene çalmak varken, havalı havalı sigaranın külünü silkmek ve iki sokak öteden bile duyabileceğin yükseklikte gülmek varken sana niye baksın ki? Yanına gidebilir ve ona şey diye sorabilirsin…
Daha fazlası aklına gelmiyor. Fikir yoksunu. Diskonun giriş kapısı ne zaman açılsa içerden müziğin ritmi duyuluyor ve sen şu belirsizliği arkanda bırakıp içeri girmek istiyorsun. Ama yapmıyorsun, düpedüz yapamıyorsun. Hayır. “Tekrar içeri girelim mi?” Siz kızlar üç, karşıdaki oğlanlar ise sekiz kişiler ve hepiniz diğerleri yokmuş gibi davranıyorsunuz. Kaldırımın kenarında çiftler oturuyor, sokakta çocuklar birbirini kovalıyor, birkaç kişi ise, girip çıkanları kontrol edercesine diskonun girişinde duruyor. Sokağın karşısında da takılanlar var, ama oraya sadece mal almak isteyenler gider tabii. Yani uyuşturucu, hap falan. Bazen orası seni de çeker, ama bugün değil, bugün aklında başka şeyler var. Erkekler. Gerçi içlerinden biri evde kalsaydı daha iyi ederdi. Abin. Arkadaşlarına, sana bebek bakıcılığı yaptığını anlattı. Bu yüzden gözlerini oyabilirdin. Artık on dört yaşındasın, bebek değil. Krca bu tarafa baksa ya… Taja mini eteğini biraz aşağı çekiyor.
Fazla sıcak yıkandı, diye açıkladı size, ama bunun bahane olduğunu biliyorsunuz. Taja, bazen utanç verici durumlar doğsa da, kısa seviyor ama itiraf etmek işine gelmiyor. Onun annesi ona kurva, senin annen sana zigana diyor – ikiniz de şikâyetçi değilsiniz. Ha orospu ha çingene, annenizin size ne dediğini umursadığınız gün gelmedi henüz. Önce kendileri aynaya baksınlar hele. Halleri gülünç ötesi. İyi günlerinde meleksiniz, kötü günlerinde bir parça pislik bile sizden daha değerli. “Şu boktan damgalar!” Vesna bileğine bakıyor, damgasının yarısı terden silinmiş.
Saçları sahte lüleler halinde yüzüne dökülüyor, gözlerinin çevresinde ise öyle çok makyaj var ki, boya kutusuna düşmüş sanılabilir. “Şu serseri beni içeri sokmazsa,” diyor, “ona bir tane çakarım, tamam mı?” Gülüyor ve kendi damgalarınıza bakıyorsunuz. Tanrı’ya şükür hâlâ yerinde duruyorlar. “Adam sana bayılıyor, böyle de içeri alır seni,” diye, Vesna’yı sakinleştirmeye çalışıyor Taja. “O mu?! Kafayı mı yedin? Asla!” “Yok, yok, kesin hoşlanıyor senden,” diyorsun sen de, bir yandan da çaktırmadan Krca’ya bakıyorsun. “Her iddiasına varım, seni görünce gözleri teker gibi açılacak. Bak böyle.” Vesna’ya, herifin gözlerinin alacağı hali gösteriyorsun. “Zırvalık,” diyor Vesna. “İçeri giriyor muyuz?” diye soruyor Taja. Krca ise hâlâ bakmıyor. “Önce bir sigara daha içeceğim,” diyorsun ve paketten bir tane çıkarıyorsun. Benson & Hedges, altın pakette. “İlla içeceksen iç,” diyen Taja, bir yandan da kaldırımı tekmeliyor. Vesna da bir tane alıyor, herkesin sigarasını yakıyorsun, sonra da sınıftakiler ve başka bir çocuğun kolunu kırdığı için okuldan atılan şu 9B’deki çocuk hakkında konuşuyorsunuz.
“İsteyerek yapmamış,” diye ileri sürüyorsun.
“Nereden biliyorsun?”
“Duydum.”
“Saçmalık.”
“Cıvıtmışlar ve çocuğu kapının arkasına sıkıştırmışlar.
O da çıkmaya çalışırken iki koluyla bastırmış. Böyle. Ama
gücü yetmemiş, tipik inek işte, sonra da kolunu kırmış, anladın mı, basınçtan yani.”
“Gerzekçe bir hikâye,” diyor Vesna.
“Daha iyisini biliyorsan, söyle!” “Söylersem seninkini…” Devamını duymuyorsun, çünkü tam o sırada gerçekleşiveriyor. Kısa bir an yalnızca. Kısa ama gerçek. Sana baktı. Ve gülümsedi. Burada durduğumu biliyor… Gülümsemesine karşılık vermek istiyorsun, ne var ki yanında arkadaşların var ve onlar etrafa aptal aptal sırıttığı – nı görürlerse seni artık gece boyunca bir daha sorularıyla rahat bırakmazlar. Yok ne zamandan beri Krca’dan hoşlanıyorsun, yok manyak mısın, senden acayip büyük olduğunu görmüyor musun, yok onun aklı fikri düzüşmekte, falan filan. Sanki sizin aklınız fikriniz başka yerdeymiş gibi. Bu yüzden, içinde patlayan havai fişeklere inat, bastırıyorsun gülümsemeni. Krca on altı yaşında, ben on dört yaşındayım, ikimizin yaşının toplamı… “Dans etmek istiyorum,” diye mızmızlanan Vesna, yine eteğini çekiştiriyor. “Bırak da sigaramı bitireyim,” diyorsun gergin bir sesle. “Sigaranı tıpkı inme inmiş moruklar gibi tüttürüyorsun.”
“Sağ ol, sürtük.” “Bir şey değil, moruk.” Geçen bir arabadan aniden bir bağırtı yükseliyor: “SİKTİR OLUN GİDİN, BURASI KALDIRIM DEĞİL!” Çocuklar kenara sıçrayıp sürücüye hareket çekiyorlar, ama umursayan yok aslında. Sokak diskoya, disko size ait,burada her şey yaşanması gerektiği gibi yaşanır, karışmak kimsenin haddine değil. Ya da abinin bir keresinde söylediği gibi: “Bu bölge bizim, anlaşıldı mı?”
Anlaşılmayacak ne var, fazla film seyretmiş tabii. “Ne dersin?” “Ne?” Taja’ya şaşkın şaşkın bakıyorsun. Kafan bambaşka bir frekansa ayarlıydı. “Yani sence tekrar çıkarlar mı?” diyor Taja. “Çıkacak olan ne?” “Beni dinliyor musun, dinlemiyor musun?” diye alevle – niyor Taja. “Hani, çocuklardan biri beden dersinde dişlerini kökünden kırmıştı ya. Çat. Görmeliydin. Kan içindeydi her taraf. Bana kalırsa, bir daha asla çıkmazlar.” “Yapma ya?” diyorsun sersem sersem. “Yapma ya?” diye tekrarlıyor Taja sinirle. “Hadi, artık dans edelim ama,” diyor Vesna, yere hışım – la fırlattığı sigarasından kıvılcımlar saçılıyor. Tam içeri girmeye niyetlendiğiniz sırada, abinin grubu, sonra da seni saran tüm dünya dağılıyor, çünkü Krca salına salına size doğru geliyor.
Yanlış, düzelti, size doğru değil, sana doğru.
Bana?
Sana.
“Hey!”
Krca, Vesna’yla Taja’nın arasında duruyor.
“Hey!” diyorsun ve Taja da, “Hey!” diyor, sonra da Vesna, sanki adam kendisi için gelmiş gibi Krca’ya bakıyor.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yabancı)
- Kitap AdıOnlardan Biri
- Sayfa Sayısı364
- YazarZoran Drvenkar
- ISBN9786054603046
- Boyutlar, Kapak12 x 18, Karton Kapak
- YayıneviOn8 Kitap / 2012
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Ömer Paşa ~ İvo Andriç
Ömer Paşa
İvo Andriç
Avusturya ordusunda yetişmiş, İslam’ı sonradan kabul etmiş Lika’lı bir Hıristiyan olan Ömer Paşa, bilgisi, becerisi, liyakatiyle padişahın ordusunda en üst rütbeye kadar yükselmişti. Travnik’in...
- Sisli Dağların Ötesinde ~ Karen Marie Moning
Sisli Dağların Ötesinde
Karen Marie Moning
Ona sahip olmak için her şeyini, hatta ruhunu vermeye hazırdı Baştan çıkarıcı bir İskoç lordu O, savaş meydanındaki ve yatak odasındaki meziyetlerinden dolayı bütün...
- Babasız Evler ~ Heinrich Böll
Babasız Evler
Heinrich Böll
“O”, yani çocuk dünyaya geldi ve Leo korkutmaya başladı: “Görevinden ayrılırsan, çocuğu bakımevine veririm.” Ama anne, sonunda görevini bırakmak zorunda kaldı. Uygun koşullarda belediye...