Yıl 1939. Avrupa savaşın eşiğindedir. Her biri ürkütücü sırlar taşıyan on kişi, Devon kıyısında bulunan Asker Adası’ndaki ıssız bir malikâneye davet edilirler. Ancak malikâneye giden grubu bir sürpriz beklemektedir, zira ev sahibi Bay ve Bayan Owen ortalarda yoktur. Geçmişlerindeki karanlık sırlardan başka hiçbir şeyleri olmayan bu insanlar adada mahsur kalmışlardır. Konuklar bir süre sonra gizledikleri sırları birbirlerine anlatmaya ve teker teker ölmeye başlarlar.
1. Bölüm
I
Yakın zamanda yargıçlıktan emekli olan Bay Wargrave sigara içilebilen birinci mevki kompartimanın köşesinde oturmuş, bir yandan purosunu tüttürürken bir yandan da ilgiyle The Times gazetesinin politik haberler bölümünü okuyordu.
Daha sonra gazeteyi bırakıp camdan dışarı baktı. Somerset’ten geçiyorlardı. İki saatlik yolları kalmıştı.
Asker Adası hakkında gazetelerde okuduklarını düşünüyordu. Devon sahilleri yakınındaki ada önce yatçılık meraklısı bir Amerikalı milyoner tarafından satın alınmış ve adam oraya çok modern. lüks bir köşk yaptırmıştı. Ne yazık ki Amerikalı milyonerin yeni evlendiği üçüncü karısının denizden hoşlanmaması nedeniyle ada ve ev satışa çıkarılmıştı. Bunun için gazetelerde çok sayıda övgü dolu ilanlar çıkmıştı. Sonra adanın Owen adında biri tarafından satın alındığı söylentisi yayılmıştı. Tabii gazetelerde yalan yanlış haberler yer almaya başlamıştı. Sözde Asker Adası, Gabrielle Turl adında Hollywood’lu bir film yıldızı tarafından satın alınmıştı. Kadın bu adada basından ve kamuoyundan uzak birkaç ay geçirmeyi düşünüyordu. Busy Bee ise kibar bir şekilde buranın kraliyet ailesinin gizli konutu olabileceğini ima ediyordu. Bay Merryweather buranın balayı adası olarak satın alındığını ileri sürüyordu. Genç Lord L. sonunda Aşk Tanrıçası’nın oklarının hedefi olmuştu! Jonas ise Asker Adası’nın bazı gizli deneyler için İngiliz Amirallik Dairesi tarafından satın alınmış olduğunu iddia ediyordu. Son zamanlarda Asker Adası’nın çok popüler bir yer olduğu kesindi.
Yargıç Wargrave cebinden bir mektup çıkardı. Yazı bir hayli okunaksızdı, ama bazı sözcükler hiç umulmadık derecede açık ve
net yazılmıştı.
“Sevgili Lawrence… yıllardan beri senden haber alamadim…. Asker Adası’na mutlaka gelmelisin… Burası büyüleyici bir yer… Konuşacak o kadar çok şey var ki… Eski günler… doğayla baş başa… doyasıya güneş… Paddington’dan 12.40 treni… seni Oakbridge’de karşılarım.”
Mektubu yazan, altına gösterişli imzasını Sevgiler, Constance Culmington… diye atmıştı.
Bay Wargrave belleğini zorlayarak Lady Constance Culmington’ en son ne zaman görmüş olduğunu anımsamaya çalıştı. Yedi, sekiz yıl önce olmalıydı. Lady Culmington o sırada güneş banyosu yapmak. doğa ve contadini ile baş başa kalmak için İtalya’ya gidiyordu. Duyduğuna göre daha sonra daha kızgın güneşte güneş banyosu yapmak. doğa ve bedoin’lerle başbaşa kalmak için Suriye’ye geçmişti.
Bay Wargrave, Constance Culmington tam da bir ada sann alıp etrafını bir gizem perdesiyle saracak bir kadın, diye düşündükten sonra, olduğu yerde başı öne düştü ve uyuklamaya başladı…
II
Vera Claythorne kendisinden başka beş yolcunun daha bulunduğu üçüncü mevki kompartimanda başını geriye yaslayarak gözlerini kapadı. O gün tren ne kadar sıcaktı! Böylesine zor bir yolculuktan sonra deniz iyi gelecekti. Bu işi bulması gerçekten çok büyük şansti. Tatil zamanı iş arandığında genellikle bir yığın yaramaz çocuğun peşinden koşmayı göze almak gerekiyordu. Son dönemlerde yaz tatillerinde sekreterlik gibi işler bulmak çok zordu. İş bulma kurumunun bile bu konuda pek umudu yoktu.
Sonra o mektup gelmişti.
“Adınızı ve adresinizi Yetenekli Kadınlar İş Bulma Kurumu’ndan referanslarımızla birlikte aldım. Sanırım sizi şahsen de tamıyorlar. İstediğiniz ücreti ödemeye hazırım. 8 Ağustos’ta işe başlayabileceğinizi umut ediyorum. Saat 12.40’ta Paddington’dan kalkan trene binecek olursanız Oakbridge İstasyonu’nda karşılanacaksınız. Yo! masraflarınız için mektupla birlikte bir sterlin gönderiyorum.
Sevgilerimle. Una Nancy Owen.”
Mektup kâğıdının üzerinde damgalanmış bir adres vardı: Asker Adası, Sticklehaven, Devon…
Asker Adası… Son zamanlarda gazetelerde bu ada hakkındaki dedikodular alıp başını yürümüştü. Türlü imalar ve söylentiler! Büyük olasılıkla bunlardan çoğu doğru değildi. Ancak adadaki köşkün bir milyoner tarafından yaptırıldığı kesindi ve ultra lüks olduğu söyleniyordu.
Çalıştığı okulda çok yorucu bir sömestr geçirmiş olan Vera Claythorne vasatın altında eğitim veren bir okulda beden eğitimi öğretmeni olmak hiç de cazip değil… Saygın bir okulda iş bulabilseydim… diye düşünüyordu.
Sonra yüreğinde bir serinlik hissetti ve düşüncelerine devam etti. Aslında bu işi bulduğum için kendimi şanslı kabul etmeliyim.
Mahkemede suçsuzluğum kanıtlansa da yargılanmış birine hiç kimse iş vermek istemez.
Çok iyi anımsıyordu, yargıç onu olay karşısında gösterdiği cesaret ve dikkatten ötürü tebrik bile etmişti. Bir davanın bundan daha iyi geçmesi beklenemezdi. Bayan Hamilton da kendisine çok iyi davranmıştı. Yalnızca Hugo… Hugo’yu düşünmek bile istemiyordu.
Birden kompartimanın sıcaklığına rağmen ürperdi ve denize Joğru gitmiyor olmayı diledi. Gözünün önünde açık seçik bir sahne canlanmıştı. Cyril başı suya bata çıka kayalığa doğru yüzmeye çalışiyordu… Bata çıka… bata çıka… O ise düzenli kulaçlarla ona doğru suları yara yara yüzüyor, ama zamanında yetişemeyeceğini çok iyi biliyordu…
Deniz… engin, sıcak mavilik… Sıcak kumlarda geçen sabahlar… Hugo… Ona aşık olduğunu söyleyen Hugo…
Artık Hugo’yu düşünmemeliydi.
Gözlerini açtı ve karşısında oturan adama baktı. Uzun boylu, yanık tenli bir adamdı. Parlak gözleri birbirine oldukça yakındı; magrur, acımasız bir görünümü vardı.
Bahse girerim bu adam dünyanın en ilginç yerlerini dolaşmış ve başından pek çok şey geçmiştir, diye düşündü.
III
Bu arada karşısında oturan genç kızı göz ucuyla süzen Philip Lombard. çok çekici bir kız ama biraz öğretmen kılıklı, diye düşünü yordu. Ne istediğini bilen, soğukkanlı bir tip. Ne savaşta ne aşkta pes edecek biri. Keşke onu da yanımda götürebilseydim….
Kaşlarını çattı. Böyle şeyler düşünmeyi bırakmalıydı. Sonuçta iş icabı yola çıkmıştı ve aklını işinden başka bir şeyle meşgul etmemeliydi. Ne yapması bekleniyordu? İşte bunu çok merak ediyordu.
Ufak tefek Yahudi tamamıyla gizemli bir tipti ve bilmece gibi konuşmuştu.
“İster kabul edin, ister etmeyin Yüzbaşı Lombard,” demişti.
O da düşünceli düşünceli, “Yüz sterlin mi?” diye karşılık vermişti.
Bunu, sanki yüz sterlinin onun için hiçbir değeri yokmuş gibi kayıtsız bir havada söylemişti. Hem de cebindeki son kuruşu, yüz sterlini, bir gün önce yediği yemeğe vermiş biri olarak! Bu ufak tefek adamı aldatamayacağını biliyordu, Yahudilerin en belirgin özellikleri para konusunda çok uyanık olmalarıydı.
Sonra yine aynı kayıtsızlıkla sormuştu.
“Bana daha fazla bilgi veremezsiniz, öyle mi?”
Bay Isaac Morris kel başını kararlılıkla sallamıştı.
“Hayır, Yüzbaşı Lombard, hepsi bu kadar. Söylediğim gibi zor koşullara dayanıklılık konusundaki ününüz müşterim tarafından biliniyor. Kendisi, işi kabul ederseniz size yüz sterlin ödememi söyledi. Bunun karşılığında Sticklehaven, Devon’a gideceksiniz. Oraya en yakın istasyon Oakbridge. Sizi karşılayacaklar ve arabayla Asker Adası’na götürecek olan motorun beklediği Sticklehaven’a götürecekler. Asker Adası’nda da müşterimin emrinde olacaksınız.”
Lombard hemen, “Ne kadar zaman için?” diye sormuştu.
“En fazla bir hafta.”
Philip Lombard ince bıyığıyla oynayarak, “Yasadışı bir işse kabul etmeyeceğimi tahmin edersiniz.” demişti.
Konuşurken karşısındakini sert ve kararlı bakışlarla süzmüştü. Isaac Morris’in kalin dudaklarında anlamlı bir gülümseme belirmişti.
“Sizden yasadışı bir iş istenirse hemen geri dönmekte özgürsünüz.”
Lanet olası ufak adam sanki Lombard’ın eskiden yaptığı işlerde yasallığın olmazsa olmazı olmadığını bilirmiş gibi gülümsemişti…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Polisiye Roman (Yabancı)
- Kitap AdıOn Kişiydiler (On Küçük Zenci)
- Sayfa Sayısı224
- YazarAgatha Christie
- ISBN9789752126170
- Boyutlar, Kapak13.5 x 19.5 cm, Karton Kapak
- YayıneviAltın Kitaplar / 2023
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Soğuk Kan ~ Robert Bryndza
Soğuk Kan
Robert Bryndza
Bir katile âşık oldum Şimdi benim de ellerimde kan var Dedektif Erika Foster, polislik kariyeri boyunca her türden cinayetle karşılaştığını düşünüyordu, ta ki Thames...
- Mezarlık Çocukları ~ Aiden Thomas
Mezarlık Çocukları
Aiden Thomas
Geleneklerine sıkı sıkıya bağlı bir cadı ailesinden gelen Yadriel, herkese kendini kabul ettirip güçlerine kavuşmak için yanıp tutuşuyordu. Kimsenin yanında olmayacağını fark edince, en...
- Mabet ~ Doruk Ateş
Mabet
Doruk Ateş
"Gerçeği bulmak istiyorsan, inanman gerekir..." Yüzyılın arkeolojik buluntusu Hekatomnos anıt mezarında kazı çalışmaları devam etmektedir. Arkeolog Yasemin bu kutsal alanda sadece Karya Uygarlığı'nın tarihini değil, ailesini de aramaktadır. Bu arayışın hayatına köstek vurduğunu, artık ailesini aramaktan vazgeçip yeni bir yaşam kurması gerektiğinin farkındadır. Bir gece kazı alanına bırakılan cesetle kendini bildi bileli gördüğü sanrıları şiddetlenir.