“Tamam haziranın on yedinci günü idi. Yaz, hararetini şehrimize yığdığı gibi letafetini de parça parça yaptığından vapura biner binmez yukarıya çıktım. Dört beş saatten beri beynimi yoran gazete sütunları yerine başka manzaralar seyretmeye karar verdim. Fakat kabil mi? Gazete müvezzinin [dağıtıcı] biri elime bir ‘Piti Jurnal’ sıkıştırdı. Resimlerine baktım, şu konuyu okuyayım derken Haydarpaşa önüne geldik. Artık elimden bıraktım. Köy, yığın yığın haneleri, rıhtımı ile manzur oluyordu. Takarrüp ettikçe [yaklaştıkça] seviniyordum.”
On dokuzuncu yüzyıl Osmanlı matbuat dünyasının önde gelen isimlerinden biri olan Ahmet Rasim’in Ömr-i Edebî adlı eseri, Latin harfleriyle ilk kez okurla buluşuyor. Ömr-i Edebî’nin üçüncü ve dördüncü ciltlerini bir araya getiren bu kitap, modernleşen Osmanlı toplumunun gündelik yaşamını detaylı bir şekilde ele alıyor.
Yazarın gençlik hatıralarının yanında, İstanbul’un manzaraları ve semtleriyle edebî bir coğrafya olarak yer aldığı bu eser, gündelik hayatın dönüşüm süreçlerini, bunun kişilere ve kurumlara nasıl etki ettiğini okuyucularına gösterirken, karakterlerin değil duyguların derinlemesine işlendiği bir anlatı sunuyor. Aşkın ve melankolinin Osmanlı yazınındaki yansımalarına dikkatle eğilen kitap, edebiyatseverlere zengin bir deneyim vaat ediyor. Dönemin ruhunu ve toplumsal dokusunu anlamak isteyen her okura bir pencere açan Ömr-i Edebî 2, Osmanlı yazınındaki türsel çeşitliliğin önemli bir örneği olarak VakıfBank Kültür Yayınları etiketiyle okurlarını bekliyor.
İÇİNDEKİLER
Önsöz 7
Mukaddime 9
ömr-i edebî
cüz 3
Muhabbet-i Hakikiye 15
Tayf-ı Hail 41
Anne Kalk 45
Siz misiniz? 49
Tecrübesiz Aşk 53
Refik ve Refika 99
Nakş-ı Sır 133
Evâil-i Ömür 153
Ek 183
ömr-i edebî
cüz 4
Ferda 199
Güzel Eleni 229
Meşâkk-ı Hayat 257
Leyâl-i Istırap 313
ÖNSÖZ
Ahmet Rasim Külliyatı’nın üçüncü ve dördüncü kitabını bu ciltle takdim ediyoruz. Daha önce ilk iki cildini neşrettiğimiz Ömr-i Edebî’nin bu sefer son iki cildini sunuyoruz. Ahmet Rasim, Mukaddime bölümünde “on-on iki senelik nakş-ı hatırattır” ifadelerini kullanıp eserin bir hatırat numunesi olduğunu beyan etse de buradaki metinlerin de tür açısından bütünlük arz etmediği görülür. Muhtelif zamanlarda ve yayınlarda neşrettiği farklı konulardaki metinlerini bir araya toplar. Bunlar hayat karşısında hislenmeler ve aşk acısı çekenlerin hikâyeleri etrafında şekillenir.
Yazar tarafından dört cilt olarak basılan Ömr-i Edebi’nin son iki cildinin birleştirilerek basıldığı bu kitabın ilk yazısı “Muhabbet-i Hakikiye”, son yazısı ise “Leyâl-i Istırap”tır. Bu ciltteki yazıların bir kısmı daha önce müstakil olarak yayımlanmakla birlikte bir kısmı da Servet-i Fünûn ve Malumat isimli süreli yayınlarda neşredilmiştir. Eserdeki yazılar, süreli yayınlardaki ve yazarın kaleme aldığı diğer metinlerle karşılaştırılırken isimleri ayrı fakat içerikleri aynı metinlerin bulunduğu fark edilmiştir. Örneğin, 1313 (1897) yılında “Sevda-yı Sermedî” adıyla neşredilen hikâye Ömr-i Edebî içinde “Muhabbet-i Hakikiye” başlığıyla tekrar basılmıştır. Bu ve benzeri durumlarda yazar tarafından yapılan bir seçme olduğu için Ömr-i Edebî’deki baskıyı esas alarak varsa diğer baskılardaki farkları burada işaret ettik.
Ahmet Rasim’in daha önce yayına hazırladığımız eserlerinde olduğu gibi bu eserinde de okuma akışına zarar vermemeye özen göstererek gerekli yerlerde köşeli parantez içinde bağlamı gözeterek günümüz Türkçesine uygun karşılıklar verilmiştir. Aynı şekilde bu tür çalışmaların en zor yönlerinden birisini oluşturan yazım konusunda da öncelikle TDK imla kılavuzundaki yazımı esas aldık. Metinlerin tarihî niteliği dolayısıyla orada bulunmayan pek çok sözcüğün yazımında ise Kubbealtı Lügatı olarak da tanınan Misalli Büyük Türkçe Sözlük’ü ikinci referans kabul ettik. Her ikisinde de bulunmayan sözler için ise bu ikisi örnek alınarak orta bir yol tutulmuştur. Bu noktada şunu belirtmekte yarar var: TDK kılavuzunda görülen bir sözcük veya ekin yazımı, orada bulunmayan benzer bir örnekte Kubbealtı Lügatı’ndakinden farklı olabilmekte ve bir çelişki gibi görünebilmektedir. Fakat izlediğimiz yolun referans verebilme ve çelişki gibi görülecek örneklerdeki karışıkları önleme açısından doğru olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca dipnotlarda metin içinde geçen ve açıklama gerektiren kısımlar editör tarafından düzenlenmiş, Ahmet Rasim’in kendi notları ise -yaz.n (yazarın notu) şeklinde verilmiştir.
Tahir Bey Matbaası tarafından basılan Ömr-i Edebî’nin üçüncü ve dördüncü cildi Ömr-i Edebî 2 adıyla bu kitapta bir araya getirilmiştir. Bu ciltte birleştirdiğimiz kitaplardan Ömr-i Edebî’nin üçüncü cildindeki metinler Doç. Dr. Birol Bulut ve Leyla Keleş, Ömr-i Edebî’nin dördüncü cildindeki metinler ise Prof. Dr. Gülsemin Hazer, Dr. Hülya Ürkmez ve Dr. Zafer Özdemir tarafından çeviriyazıya aktarılmıştır. Ahmet Rasim’in bütün eserlerinin günümüz okuruyla buluşması amacını taşıyan bu çalışmayı basmayı üstlenen VakıfBank Kültür Yayınları’na, yayınevi nezdinde kitabın yayın süreçlerini takip eden Dr. Hazal BOZYER’e ve emeği geçenlere teşekkür ederiz.
Yılmaz Daşcıoğlu
Dizi Editörü
Adapazarı, 2024
MUKADDİME
Hayatı bir ruzname şeklinde kaydetmek ne kadar güç ne kadar sıkıntılı! İnsan erbab-ı iktisat gibi her günlük efalini sırasıyla yazacak, vakit vakit cem ederek, hesap soracak olursa gerçi tarz-ı cereyan-ı ömre vâkıf olur, fakat o kadar hatıra içinde nasıl kurtulur? Ben geçen ömre değil mahvolmaya yüz tutan hatıralara acırım. Onun için ekserini yazar, neşreder, zaman zaman okuyup bir icmal-i hissî [hissî özet] hâlinde hayatımın kâffe-i inkılabâtını [değişimlerinin hepsini] göz önünde bulundururum.
Ömr-i Edebî on-on iki senelik nakş-ı hatırattır. Bütün hayat-ı güzeşte bu sahaif-i teng-tasvirde [özet tasvirli sayfalarda] karmakarışık yatacak, mesai-i mezbûhâneden [son bir gayretten] başka bir şey olmayan şu sevâd-ı köhne bir dimağ-ı heveskârın zübde-i müessiri olmak üzere belki eyâdî-i ahlâfta [gelecek nesillerin ellerinde] gezecektir. Kim bilir? İhtimal ki bir hakikat-i edebiye bunların altında gunûdedir [yatmaktadır]. İhtimal ki bir his bu eşkâl-i mevzua-i teessür arasında dolaşıp durmaktadır. Yalnız şurası bence muhakkaktır ki içlerinde beni bildirecek, bütün ömrünü meslek-i tahrire vakfetmiş bir tilmîz-i tabiiyi nazar-ı nakkad-ı üstat önünde bulunduracak şeyler vardır. Kâh bir feryadın -ki sahaif-i sairede onun husulünü icab eden esbab-ı zalime şerh edilmiştir- burada bir aks-i hazin-i bî-meal gibi satırdan satıra vurarak mahvolduğu görülür, kâh bir mısra-ı şâdî-resânın [mutlu eden mısra] -ki tegafül-i vicdan tabir ettiğim âram-ı nâ-pâyidâr-ı gam [gamın sonsuz zevki] arasında dehan-ı tevekkülümden sudur ederek burada bir cay-ı kabul bulmuştur- bigâne bir hiss-i avare gibi ötede beride gezip dolaşamayarak uyuşup kaldığı anlaşılır.
Ömr-i Edebî, natık olduğu tefasil-i gûnâgûn [aktardığı rengarenk ayrıntılar] ile müessirinin takip ettiği meslek hakkında bir fikr-i sade verebilir. Mensup olduğu mektebin kâffe-i telkinâtını ahz ve telakkiye müheyya bir zihn-i mütecessisin derece ve şiddet-i iptilasını tayin eder.
Bazen mukaddimât-ı hayatın bir hiss-i ateh-nümâ-yı ıztırara [mecburi çöküş hissine] karışarak safiyet-i asliyesi muhtel olmadığı [bozulmadığı] hâlde bir günlük teellümün ahval-i vicdaniyeye îras ettiği tebeddül, bazen en ufak bir hevesin büyüye büyüye bir aşk-ı mukavemet-suz kuvvetinde bütün tahassusât-ı ferdiyeyi tarumar ederek başka türlü bir sûz u güdaza inkılap etmek üzere gösterdiği temayül bu ömrü idare eden bir kanun-ı müstesna gibi yazılıdır. Her hayat birbirine fiil ve teessürce müşabih ve fakat asarca ekseriya gayr olduğu bedihidir. Onun içindir ki Ömr-i Edebî’de intizam aramam. Güya lakaydâne öyle bir yaşayış ki yalnız nazarıdikkat-i vicdanı onun harekâtına nazır, hadisat ve şuun [olay ve durumlar] onun teheyyücât ve ihtirasâtına hakim imiş gibi bu iki dest-i terbiyetin istediği cihete revan olmuş ve elan o sürat-i müktesebeyi kaybedememiştir.
Muhtemeldir ki böyle bir ömrü sevenler de bulunsun. Fakat tabiidir ki bu ömre bî-sud [faydasız] diyen bulunamaz. Tabakât-ı hakikatin her tarafını tetkik için uğraşan bir dimağ vaktinden evvel yorulsa da bir fiil-i hatada bulunmuş olmaz.
Derununda bulunan fıkarât-ı müterceme maişet-i hazırası esnasında başka bir lisan üzere konuşmak için sarf edilen zamanları muhtırdır.
Her ömr-i edebî gibi bu da namuskârânedir. Sened-i sahihi üslub-ı ifadeden hüccet-i teminiyyesi [doğruluğunun delilleri] arzu-yı istifadeden müsteban [açık] olan böyle ömürlere mana-yı edebin izafesi herkes için bir haktır, bir hakk-ı sarihtir. Hatta şekl-i namı Garb’ın mevzuat-ı cedidesinden muktebestir. Bu hakkı Garb’a veren tabiiyet-i mesai [gayretin sonucu] hükm-i imtiyazını neden Şark’a îsal etmesin?
Ahmet Rasim
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Diğer Edebiyat
- Kitap AdıÖmri-i Edebi 2 Melankoli ve Aşk
- Sayfa Sayısı368
- YazarAhmet Rasim
- ISBN9786256647190
- Boyutlar, Kapak15 x 24 cm, Karton Kapak
- YayıneviVakıfbank Kültür Yayınları / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Dar Kapı ~ Andre Gide
Dar Kapı
Andre Gide
Timaş Edebiyat’ın Çağdaş Dünya Edebiyatı dizisinden çıkan ikinci kitabı, Nobel ödüllü yazar André Gide’in Dar Kapı adlı şaheser niteliğindeki eşsiz romanı… Hayatın biricik anlamı...
- Kader Denizi ~ Bejan Matur
Kader Denizi
Bejan Matur
Bu tersine miraçta Gökyüzüne bakan Bütün ölülerden Çokuz. Yolumuzda peygamberler, Oğulları katil Ve kurban. Hepsiyle selamlaştık. Kuşkusuz bir dağ başında Başlıyor hikâyemiz. Bir köy...
- İmdat Aşık Oldum – Hayatın İçinden Gerçek Bir Gönül Fırtınası ~ Cüneyd Suavi
İmdat Aşık Oldum – Hayatın İçinden Gerçek Bir Gönül Fırtınası
Cüneyd Suavi
2010 Yılının şubat ayıydı. Bir gün maillerimi açtığımda, beni çok şaşırtan bir çağrı gördüm: Mailin ‘konu’ kısmında sadece tek kelime yazıyordu: “İmdat!” “İmdat!” diye...