Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Ölümcül Hastalık Umutsuzluk
Ölümcül Hastalık Umutsuzluk

Ölümcül Hastalık Umutsuzluk

Soren Kierkegaard

Søren Kierkegaard; şu Danimarkalı filozof, varoluşçuluğun babası… Kierkegaard’a göre umutsuzluk evrenseldir, çünkü insan sonluluktan sonsuzluğa geçişi umutsuzluk yoluyla gerçekleştirir. Umutsuzluk kaçınılmazdır, insanın, karşıtların bir…

Søren Kierkegaard; şu Danimarkalı filozof, varoluşçuluğun babası… Kierkegaard’a göre umutsuzluk evrenseldir, çünkü insan sonluluktan sonsuzluğa geçişi umutsuzluk yoluyla gerçekleştirir. Umutsuzluk kaçınılmazdır, insanın, karşıtların bir sentezi olmasının, daha doğrusu diyalektik bir varlık oluşunun bir gereğidir. Sonlu varlığı ile sonsuz varlığı arasına sıkışan insan kendi olma sürecini umutsuzluk içinde yaşar.

Kierkegaard için umutsuzluk ölümcül hastalıktır. Bu hastalıktan ölünmesinden veya bu hastalığın fiziksel ölümle sona ermesinden çok, bu hastalığın işkencesi, can çekişen ama ölemeden ölümle savaşan kişi gibi ölememektedir, sürekli bir can çekişme hâli içindedir. Ölümcül hastalık dar anlamda kendisinden sonra hiçbir şey bırakmadan ölüme giden bir hastalık demektir. Ve umutsuzluk budur. Umutsuzluğun özü yaşamın hiçbir şey olmamasıdır.

Kierkegaard bir dinin çerçevesi içinde yapıtlar vermesine rağmen aynı zamanda insanoğlunun en temel sorunlarını ortaya koymuştur. Kierkegaard birden ve doğrudan varoluş gizeminin içine girmiştir. Hegel’de en üst noktasına ulaşan akıl ve sistem felsefesine karşı bireyin varoluşunun akıldışılığını, paradoksunu ortaya çıkarmıştır.

İÇİNDEKİLER

Çevirenin Önsözü

Önsöz

GİRİŞ

Birinci Kitap

Umutsuzluk Ölümcül Bir Hastalıktır

İkinci Kitap

Umutsuzluğun Evrenselliği.

Üçüncü Kitap

Umutsuzluğun Kişileştirilmeleri.

Dördüncü Kitap.

Beşinci Kitap

Günahın Sürmesi

ÇEVİRENİN ÖNSÖZÜ

Soren Kierkegaard; şu Danimarkalı filozof, varoluşçuluğun babası. Bu klişelerle Kierkegaard ismi çerçevesinde gizemli bir hava oluşmuştur. Hıristiyan bir filozof ama yapıttan tanrıtanımaz filozofların en önemli başvuru kaynağı olmuştur (Sartre, Heldegger, Bataille).

Kierkegaard bir dinin çerçevesi içinde yapıtlar vermesine rağmen aynı zamanda insanoğlunun en temel sorunlarını ortaya koymuştur. Kierkegaard birden ve doğrudan varoluş gizeminin içine girmiştir. Hegel’de en üst noktasına ulaşan akıl ve sistem felsefesine karşı bireyin varoluşunun akıldışılığını, paradoksunu ortaya çıkarmıştır. Gençlik yapıtı Korku ve Titreme” aç İbrahim Peygamber’in oğlunu Tanrı’ya kurban etme girişimini betimleme yoluyla varoluşun kaçınılmaz sonucu olan inancın akıldışı, paradoksal, anlaşılmaz yanım çok çarpıcı bir biçimde vermiştir. İnanç akılla açıklanamaz. İnancın içinde varoluşun gizeminin akıldışılığı vardır. İnsan sonlu varlısının içine kapanır ve mutluluğu bu sofuluğun içinde ararsa umutsuzluğu düşer, çünkü unu yaralan güçle olan başarılısını kesmiştir. Kierkegaard kendi umutsuzluğunun ve diğer insanların umutsuzluğunun kaynağını, varlığın aşkın (transandan) yanıyla olan ilişkisinin kesilmesinde gurur; çünkü “insan sonsuzluk ile sonlunun, geçici ile kalıcının, özgürlük ile zorunluluğun bir sentezidir.”

O halde umutsuzluk evrenseldir, çünkü insan sonlulukları sonsuzluğu geçişi umutsuzluk yoluyla gerçekleştirir. Umutsuzluk kaçınılmazdır. İnsanın, karşıtların bir sentezi olmasının, daha doğrusu diyalektik bir varlık oluşunun bir gereğidir. Sonlu varlığı ile sonsuz varlığı arasına sıkışan İnsan kendi olma sürecini umutsuzluk içinde yaşar.

Kierkegaard için umutsuzluk ölümcül hastalıktır. “Bu hastalıktan Ölünmesinden veya bu hastalığın fiziksel ölümle sona ermesinden çok, bu hastalığın işkencesi, can çekişen ama ölçmeden Ölümle savaşan kişi gibi işlememektedir, sürekli bir can çekişme hali içindedir.” “Ölümcül hastalık dar anlamda kendisinden sonra hiçbir şey bırakmadan ölüme giden bir hastalık demektir. Ve umutsuzluk budur.” Umutsuzluğun özü yaşamın hiçbir şey olmamasıdır,

Kierkegaard’ın fikirlerinin tanı zıddına çağımız tıp biliminin görüşleri yerleşmektedir. Kapitalist teknolojik devinimin hegemonyası allında kalan tıp bitimi umutsuzluğu bazı insanların yaşamlarının belirli sürelerinde yakalandığı depresyon (melankoli) hastalığının bir semptomu olarak değerlendirmektedir. Kierkegaard’ın umutsuzluğu reddetmenin, umutsuz olmadığım söylemenin de umutsuzluk olduğunu belirttiği durumu aynen tıp dünyasının İçinde görüyoruz. Umutsuzluğu maddeselleştirmeye çalışan psikiyatri, anti depresan adını verdiği bir grup ilaçla yaratmak İstediği biyo kimyasal değişimlerle insan ruhunu umutlu, mutlu bir hale çevirmeye çalışmaktadır! Dünyada Kierkegaard’ı okumuş ve anlamış psikiyatr sayısı ne kadardır?

Duygusal ve maddi koşullarımız ne olursa olsun hepimizi saran umutsuzluğu bugünün bilgisel ve bilimsel paradigması içinde açıklayamayız. Bu paradigmanın içinde umutsuzluk bir uyumsuzluğun sunucu gibi algılanmakladır Kierkegaard’ın buna yanıtı açık ve kesindir: “Umutsuzluk uyumsuzluğun değil, kendine yönelen ilişkinin bir sunucudur

O halde insan zorunlu olarak bastadır Çünkü sonsuzluk onun ruhunun bir bütünleyişidir “İçimizde sonsuzluk olmadan umutsuzluğa döşemeyiz: ama eğer umutsuzluk ben’i yok edebil şeydi o zaman umutsuzluk da olmazdı.” Sonsuzluğa inançsız olarak kendi çabasıyla ulaşmaya çalışması insanı ölümcül hasta yapmakladır. İnsanın kendi başına sonsuzluğa ulaşma gücü yoktur.

Kierkegaard’a göre ben’in gelişimi umutsuzluktan geçer. Umutsuz olunmadan ben’i aşkın gerçeğiyle yüz yüze getiremeyiz. “Kendi olmaya cesaret etmek aslında bir bireyi, şunu veya bunu değil, Tanrı karşısında çabasının ve sorumluluğunun devasalığı İçinde yalnız bir bireyi gerçekleştirmeye cesaret etmektedir.” Varoluş serüveni ben’in kendi olma serüvenidir. Bu bir ben olarak Tanrı’nın, yaratıcısının karşısına çıkma cesaretidir.

Kendi olmaya cesaret edemeyenin inancı olamaz. Kierkegaard’da inanç bir anda kendiliğinden, tepeden inen bir olay değildir. Büyük çabaların sonucunda ulaşılacak tepe noktasıdır. Bu tepe diyalektiktir, paradoksaldır. Sevdiğini yaratıcısına kurban etme paradoksudur. Kierkegaard için inancın formülü şudur: “Ben’in, kendine dönerken, kendi olmak isterken, saydamlığı arasından onu ortaya koyan gücün içine atlamasıdır.” İnanç her şeyi kaybetmeyi göze almak demektir. Varoluş ancak paradoksun, akıldışılığın tepe noktasında inancın derin gerilimini hissedebilir. İnanç, varoluş deviniminin sonsuza vurmasıdır. Bu, aklın ölçülülüğüne, düzenliliğine sığan bir şey değildir.

Kierkegaard tüm büyük filozoflar gibi özenle okunması gereken bir düşünürdür. Okuyucunun bu kitabı, hızlı okuma tekniğinin aksine t?) tüm cümleleri üzerinde durarak okuması gerekir. Umutsuzluk ve günah diyalektik olarak ele alındığından Kİerkegaard’ın düşünceleri ilk bakışla hazırlıksız okuyucuya çelişkilerle dolu görünebilir. Ama dikkatli bir okumayla bu görünürdeki çelişkilerin varoluşun derin gerçeğini ortaya çıkardığı fark edilecektir.

Kierkegaard’ın yapıtı iki kısımdır. Birinci kısım ölümcül hastalık olan umutsuzluğun betimlenmesine ayrılmıştır. Kierkegaard burada umutsuzluğun somutlaşma biçimlerini en ince ayrıntısına kadar incelemiş ve insanların bilinçlilik düzeylerine göre çeşitli umutsuzluk biçimlerini ortaya koymuştur. Kierkegaard bu farklılıkların. “Gerçek yaşamın, umutsuzluğun biri tam bilinci il iğ i, diğeri tam bilinçsizliği barındıran iki ucu arasındaki çelişki gibi yalnız soyut çelişkileri ortaya çıkaramayacak kadar nüanslı olduğu” gerçeği karşısında tüm soyul gerçeği yansıtmadığını çok iyi bilmektedir. Buna rağmen o. bilinçsiz umutsuzluğun spontan İnsanda somutlaşan kendi olmayı istememenin umutsuzluğu olduğu, bilinçli umutsuzluğun da kendi olmayı istemenin umutsuzluğu olduğu ayrımını yapmaktadır. Birincisini güçsüzlüğün umutsuzluğu olarak, ikincisini de meydan okumanın umutsuzluğu olarak nitelemiştir. Meydan okuma umutsuzluğunu, ben’in kendini ortaya koyan güçle bağlantısını kesmek olarak gören Kierkegaard güçsüzlüğün umutsuzluğunu, hiçbir yere ve özellikle inanca götürmeyen bir durum olarak değerlendirmiştir. İnanç için birinci koşul kendi olmaya yönelen umutsuzluktur. Bu sebepten Kierkegaard, ben’ine sahip çıkmayan spontan İnsanın gerçek bir inanç edinmesinin mutlak olanaksızlığını ortaya koymuştur.

Birinci kısmı, kendini ortaya koyan güce meydan okuyan umutsuz ben’in çıkmazını belirterek bitiren Kierkegaard, ikinci kısımda ölümcül hastalığın sağaltımı konusuna girmektedir. Bu kısmın başlığı: “Umutsuzluk günahkârlıktır”. Umutsuzca kendi olmak istemeyen veya kendi olmak isteyen insan günah işlemektedir. Bunun nedeni birincinin inancının olmasının olanaksızlığı, ikincinin de bu İnanca sırtını dönmesidir. Tanrı karşısına kendi ben’iyle çıkma cesareti göstermeyen insan günah işlemektedir. Kierkegaard bu kısımda özellikle günahın erdemin değil, inancın zıttı olduğunun altını çizmektedir. Çünkü erdemin bazen Tanrı’ya karşı çıkmayı, onu reddetmeyi içerdiğini fark etmiştir. İnançsız bir insan erdemli olabilir ama aynı zamanda günahkârdır. O halde umutsuzluk günahkârlıktır Kierkegaard daha önceki yapıtlarında bireysel gelişimi üç evreye bölmüştü: Estetik, etik ve dinsel evre. Estetik evre yaşamın güzelliklerinin yaşandığı evre, elik evre erdeme ulaşılan evre olmasına karşın dinsel evre erdemin ötesindeki varoluşun gizeminin özü olan aşkın, sonsuz yanıyla bağlantı kurulmasıdır. Kendini ortaya koyan gücün. Tanrı’nın karşısına çıkmaktır, her şeyi kaybetmeyi göze almaktır. varlığını inanca kurban etmek tir. Erdemli insan inançsız olduğunda meydan okuyan biri olduğu için umutsuzluğu sürmekledir. Çünkü ölüm onun için bir sondur, sonsuzluğa ulaşamamaktır. Sonsuzluğa inançla ulaşan ve ölümü bir geçiş olayı olarak değerlendiren dinsel evredir.

Yukarıdaki metin kitabın ilk baskısının yayımlandığı 1997 yılında yazılmıştır. Aradan geçen 10 yıl içinde bu kitap dördüncü baskıya ulaşmıştır. Bu 10 yıl içinde yayımlanan kitapların entelektüel, kültürel düzeyleri düşmüş ve insanlık tarihinin önemli eserlerine ilgi azalmıştır. Buna rağmen bundan 150 yıl önce yazılan bu kitap ülkemiz okurları tarafından heyecanla okunmaya devam etmektedir. Bunun nedeni bu kitabın bireye toplumdan uzakta bir varoluş olanağı sunmasıdır. Birey bu kitapla inançlı tinsel bir yaşamın alçakgönüllü bir mutluluk sağladığını görmektedir.

Ülkemizde yaşanan manevitinsel krizin nedeni, insan varlığının en derin özü olan metafizik inancın politik alana taşınmasıdır. Politik alanın İnanca müdahale etmesi bireyin dayatılan bir inançla karşı karşıya kalmasına yol açar ve bu durum da onun kendi inancına yabancılaşmasına neden olur.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Felsefi Metinler
  • Kitap AdıÖlümcül Hastalık Umutsuzluk
  • Sayfa Sayısı150
  • YazarSoren Kierkegaard
  • ISBN9758717064
  • Boyutlar, Kapak14x21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviDoğu Batı Yayınları / 2004

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Korku Ve Titreme ~ Soren KierkegaardKorku Ve Titreme

    Korku Ve Titreme

    Soren Kierkegaard

    İbrahim’in seyahati Kierkegaard’ın Korku ve Titreme’sinin merkezî temasıdır. Kierkegaard’ın İbrahim’i, iman sınavında çektiklerinden dolayı yücedir. Ve İbrahim’in bu ıstırabı çekişi ve yüceliği, sosyal değerlerin...

  2. Meseller ~ Søren KierkegaardMeseller

    Meseller

    Søren Kierkegaard

    Batı düşünce tarihinde meseller unutulmaz imgelerle yer alır. Örneğin Platon’un ‘karanlık mağara duvarlarında dans eden gölgeler’i, Luther’in ‘tarla faresi ile şehir faresi’, Nietzsche’nin ‘En...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur