Geleneklere olan bağlılığı ve katı disiplin kurallarıyla ünlü Welton Akademisi’nin öğrencilerinin okul ve yatakhane arasında geçen tekdüze hayatları yeni İngilizce öğretmenleri John Keating’in okullarına gelmesiyle bir anda değişir. İyi birer üniversiteye girmeleri için onları çok yoğun bir tempoda çalışmaya zorlayan öğretmenleri ve ebeveynlerinin aksine,bu ele avuca sığmaz adamın onlardan tek bir isteği vardır:Anı yaşamaları ve hayatlarını olağanüstü kılmaları. Byron, Shelly, Keats ve Shakespeare ile edebiyatın büyülü dünyasına dalan gençler Keating’in öğrencilik yıllarında üye olduğu gizli bir kulüp olan Ölü Ozanlar Derneği’ni de yeniden canlandırırlar. Ne var ki daha yeni kavuştukları özgürlüklerinin trajik sonuçları olabileceğini çok geçmeden farkına varacaklardır. “Acaba Ölü Ozanlar Derneği’nin bu yeni nesil üyeleri hayallerini yıkmaya kararlı otoritelerin baskısından kurtulmayı başarabilecekler midir?”
BİRİNCİ BÖLÜM
Vermont’un ücra tepelerine kurulmuş bir özel okul olan Welton Akademisi’nin taştan şapelinde, hepsi de akademinin spor ceketlerini giymiş olan üç yüzden fazla genç, gururları yüzlerinden okunan ebeveynleriyle çevrelenmiş vaziyette, uzun koridorun her iki tarafında oturmuş bekliyorlardı. Dökümlü giysilerle sarmalanmış kısa boylu, yaşlıca bir adam mum yakıp, bayrak taşıyan öğrenciler, cüppeli öğretmenler ve mezunlardan oluşan bir grubun önünde uzun arduaz bir koridordan eski şapele girerken gaydaların yankısı duyuldu.
Bayrak taşıyan dört genç vakur bir ifadeyle kürsüye doğru yürürken yaşını başını almış adamlar yavaş yavaş arkalarından gidiyor, adamların en sonuncusu, yakılan mumu gururla taşıyordu.
Altmışlarının başında, dinç bir adam olan Okul Müdürü Gale Nolan, kürsüde durmuş geçit töreninin bitmesini bekliyordu.
Mum tutan adamı işaret edip dramatik bir şekilde, “Bayanlar ve baylar… çocuklar…” dedi. “Bilginin ışığı.”
Mumu tutan yaşlı adam yavaşça öne çıkarken seyirciler nazikçe alkış tuttu. Gaydacı uygun adım yürüyüp kürsünün köşesindeki yerini aldı; dört bayrak taşıyıcı, üzerlerinde, “Gelenek”. “Onur”, “Disiplin” ve “Mükemmellik” yazan flamaları indirip sessizce seyircilerin yanına oturdu.
Mumu tutan adam, en küçük öğrencilerin, ellerinde yakılmamış mumlarla oturduğu ön sıraya doğru yürüdü. Yavaşça eğilip koridordaki ilk öğrencinin mumunu yaktı.
Her bir çocuk yanındaki öğrencinin mumunu yakarken Müdür Nolan makamlı bir ses tonuyla vakur bir şekilde, “Bilgi ışığı yaşlıdan gence geçsin,” dedi.
“Bayanlar ve baylar, güzide mezunlar ve öğrenciler… Bu sene, 1959 senesi, Welton Akademisi’nin kuruluşunun yüzüncü senesi. Yüz sene evvel, 1859’da, kırk bir çocuk bu odada oturdu ve kendilerine artık her sömestr başlangıcında sizlere sorulan soru soruldu.” Nolan dramatik bir şekilde sustu; bakışları gergin, korkmuş, genç yüzlerle dolu odada hızla dolaştı.
“Baylar,” diye kükredi, “dört temel esasımız nedir?”
Öğrenciler ayağa kalkıp hazır ola geçerken ayak sesleri sıkıntılı sessizliği bozdu. Okul ceketi giymemiş birkaç öğrenciden biri olan on altı yaşındaki Todd Anderson etrafındaki çocuklar ayağa kalkarken tereddütte kaldı. Annesi onu dürtüp kaldırdı. Suratı aşık ve kederliydi; gözleri öfkeden kararmıştı. Etrafındaki çocuklar hep bir ağızdan, “Gelenek! Onur! Disiplin! Mükemmellik!” diye bağırırken o sessizce seyretti. Nolan başıyla onaylayınca çocuklar yerlerine oturdu. Sandalyelerin gıcırtısı bitince şapelin üzerine vakur bir sükünet çöktü.
Müdür Nolan mikrofona, “Ilk sene,” diye kükredi, “Welton Akademisi beş mezun verdi.” Durdu. “Geçen sene elli bir mezun verdik ve bunların yüzde 75’i Sarmaşık Birliği okullarına gitti!”
Oğullarının yanında oturmakta olan gururlu anne baba. lar Nolan’ın gayretlerine övgüler düzerken bir alkış tufanı
koptu. Bayrak taşıyanlardan ikisi, on altı yaşındaki Knox Overstreet ile arkadaşı Charlie Dalton da alkışa katıldı. İkisi de Welton ceketlerini sergiliyor, Sarmaşık Birliği imajının canlı birer örneği gibi anne babalarının arasında oturuyorlardı. Knox’un kısa kıvırcık saçları, sempatik bir gülümsemesi ve atletik bir vücudu vardı. Charlie’nin ise yakışıklı ve ciks bir görüntüsü.
Knox ile Charlie okul arkadaşlarına bakarken Müdür Nolan, “Bu türden bir başarı,” diye sözlerine devam etti, “burada öğretilen kaidelere sıkı sıkıya bağlı kalmanın bir sonucudur. Bu nedenledir ki anne babalar oğullarını buraya gönderiyor ve bu nedenledir ki biz Amerika’nın en iyi üniversiteye hazırlik okuluyuz.” Nolan kopan alkışların dinmesini bekledi.
Dikkatini Welton Akademisi saflarına katılan en yeni öğrencilere çevirerek, “Yeni öğrenciler,” diye devam etti, “başarınızın anahtarı dört esasa bağlı. Bu yedinci sınıf öğrencileri ve transfer öğrenciler için de geçerli.” Todd Anderson transfer öğrenci lafını duyunca sandalyesinde tekrar kımıldandı; huzursuzluğu suratından belli oluyordu. “Dört esas bu okulun simgesidir ve bundan sonra hayatınızın köşe taşı olacaktır.”
“Welton Derneği adayı Richard Cameron,” diye seslenince bayrak taşıyan öğrencilerden biri ayağa firladı. “Buyurun efendim!” diye bağırdı Cameron. Yanında oturan babasının yüzü gururla işıdı.
“Cameron, gelenek nedir?”
“Gelenek, Bay Nolan, okul, vatan ve aile sevgisidir. Bizim Welton’daki geleneğimiz en iyi olmaktır!”
“Aferin, Bay Cameron.”
“Welton Derneği adayı George Hopkins. Onur nedir?” Babası kibirli kibirli sınıtırken Cameron sertçe yerine oturdu.
“Onur itibar ve vazifenin ifasıdır!” diye cevap verdi çocuk.
“Aferin Bay Hopkins. Welton Derneği adayı Knox Overstreet.”
Bayrak taşıyanlardan biri olan Knox ayağa kalktı.
“Buyurun efendim.”
“Disiplin nedir?” diye sordu Nolan.
Neil Perry’nin babası bu yeni edebiyat öğretmenini kuşkuyla süzdü.
“Bu karşılama törenini noktalamak üzere,” dedi Nolan,
“Disiplin anne babaya, öğretmenlere ve müdüre saygıdır: “kürsüye yaşayan en eski mezunumuzu davet etmek istiyo
Disiplin içimizden gelir.”
“Teşekkür ederim Bay Overstreet. Welton Derneği adayı Neil Perry.”
Knox gülümseyerek yerine oturdu. Her iki tarafında oturan anne ve babası omuzlarını sıvazlayarak desteklediler onu.
Neil Perry ayağa kalktı. Welton ceketinin göğüs cebi bir tomar başarı rozetiyle doluydu. On altı yaşındaki çocuk saygılı bir şekilde ayakta durmuş, öfkeyle Müdür Nolan’a bakıyordu. “Mükemmellik, Bay Perry?”
Perry yüksek sesle, “Mükemmellik sıkı çalışmayla olur,” dedi; sesi ezbere konuşuyormuş gibi monotondu. “Mükemmellik bütün başarıların anahtarıdır, okulda ve her yerde.” Oturup doğruca kürsüye baktı. Yanında somurtup oturan babası sert bakışlı ve sessizdi; oğlunun hiç mi hiç farkında değildi.
“Baylar,” diye devam etti Nolan, “Welton’dayken hayatınızda çalışmadığınız kadar çok çalışacak ve hepimizin sizlerden beklediği başarılarla ödüllendirileceksiniz.
“Sevgili edebiyat öğretmenimiz Bay Portius’un emekliliğini, kendisinin yerine geçen Bay John Keating ile tanışmak için bir fırsat olarak değerlendirirsiniz umarım. Kendisi okulumuzdan onur derecesiyle mezun olmuş olup son birkaç sene boyunca Londra’daki çok saygın Chester School’da ders vermiştir.”
Fakültenin diğer üyeleriyle birlikte oturan Bay Keating hafifçe öne eğilip selam verdi. Otuzlarının başında olan Keating kahverengi saçlı, kahverengi gözlü, orta boylu, sıradan görünüşlü bir adamdı. Görgülü ve bilgili birine benzese de
rum; Bay Alexander Carmichael Jr. 1886 sınıfından.”
Seksenlik adam yanındakilerin yardım tekliflerini mağrurca reddedip itinalı bir yavaşlıkla kürsüye doğru ilerlerken rin zar zor anlayabildiği birkaç şey söyledi ve toplantı böyleseyirciler ayağa kalkıp coşkuyla alkış tuttu. Adam seyircilece sona erdi. Öğrenciler ve aileleri şapelden tek sıra hâlinde soğuk kampüs bahçesine çıktı.
Yıkık dökük taş binalar ve sadelik geleneği Welton’u dünyanın geri kalanından soyutluyordu. Müdür Nolan pazar günü kilise önünde dikilen bir papaz gibi öğrenciler ile ailelerin vedalaşmasını seyrediyordu.
Charlie Dalton’ın annesi saçlarını eliyle arkaya doğru tarayıp ona sıkı sıkı sarıldı. Knox Overstreet’in babası kampüsün etrafında dolaşıp doğal sınır işaretlerini gösterirken oğluna şefkatle sarıldı. Neil Perry’nin babası da dimdik durmuş, oğlunun ceketindeki başarı rozetlerini düzeltiyordu. Todd Anderson ise tek başına dikilmiş, ayağıyla bir taşı yerinden çıkarmaya çalışıyordu. Anne ve babası bir başka çiftle konuşuyordu, oğullarına aldırdıkları yoktu. Utana sıkıla yere bakan Todd Müdür Nolan yanına yaklaşıp isim kartına bakmaya çalışınca irkildi.
“Ah Bay Anderson, işiniz çok zor. Ağabeyiniz en iyi öğrencilerimizden biriydi.”
Todd hafifçe, “Teşekkür ederim efendim,” dedi. Nolan anne-baba ve öğrencileri selamlayıp mütemadiyen tebessüm ederek yoluna devam etti. Bay Perry ve Neil’in yanına varınca durup elini Neil’in omzuna koydu.
“Sizden büyük işler bekliyoruz Bay Perry,” dedi Neil’a. “Teşekkür ederim Bay Nolan.”
“Bizi mahcup etmeyecek,” dedi babası da. “Değil mi Neil?” “Elimden geleni yapacağım efendim.” Nolan Neil’ın sırtını sıvazlayıp yoluna devam etti. Yaşları daha küçük olan pek çok çocuğun belki de hayatlarında ilk kez ailelerinden aynlirken, çenelerinin titrediğini, gözyaşlarının usul usul aktığını fark etti.
İKİNCİ BÖLÜM
İskoç aksanlı bir öğretmen, “Yürüyün beyler. Yavaş,” diye seslendi. On beş son sınıf öğrencisi yollarını kesmeye çalışırken kırk bir tane birinci sınıf öğrencisi yatakhane merdivenlerinden aşağı koşar adım iniyordu.
Birinci sınıf öğrencilerinden biri, “Peki efendim, Bay McAllister,” diye cevap verdi. “Kusura bakmayın efendim.” Babalardan biri gülümseyip acele acele uzaklaşırken, “BuMcAllister yatakhaneden fırlayıp kampüse dağılan öğrencirayı çok seveceksin,” diyordu. lere bakıp kafasını iki yana salladı.
Bir başkası da korkmuş, gözü yaşlı oğlunu, “Bebeklik etme.” diye azarlıyordu.
Anne babalar yavaş yavaş dağıldı, arabalar yola çıktı. Çocukların Vermont’un yeşil fakat soğuk ormanlarında tek başına kalmış Welton Akademisi’nde yeni bir evleri vardı artık. Çocuklardan biri, “Ben eve gitmek istiyorum!” diye feryat etti. Üst sınıflardan biri sırtını sıvazlayıp onu yatakhaneye götürdü.
Meşe kaplı Akademi Onur Odası’nda birinci sınıf öğren. cilerinin kimisi ayakta dikilerek, kimisi eğri büğrü deri koltuklarda oturarak sıralarını bekliyordu. Birkaçının gözü ikinci kat kapısına çıkan duvara dayalı merdivendeydi.
Birkaç dakika sonra kapı açıldı ve beş çocuk sessizce merdivenden indi. Kır saçlı, ihtiyar bir öğretmen ayaklarını sürüyerek kapıya gitti.
Dr. Hager, “Overstreet, Perry, Dalton, Anderson, Cameron,” diye seslendi. “Gelin.”
Çocuklar merdivenden yukarı çıkarken aşağıda oturan iki çocuk da dikkatle onlan seyretti.
Pitts sınıf arkadaşına, “Yeni çocuk kim?” diye fısıldadı.
Seteven Meeks de, “Anderson,” diye fısıldayarak karşılık verdi. İhtiyar Hager konuşmayı fark etti.
Aşağıya doğru sertçe, “Bay Pitts ve Bay Meeks. Ihtar,” diye seslendi. Çocuklar başlarını eğip birbirlerine baktı, Pitts gözlerini devirdi.
Dr. Hager yaşlıydı yaşlı olmasına ama gözleri kartal gözü gibi keskindi. “Bir ihtar daha Bay Pitts,” dedi.
Dr. Hager’ın çağırdığı çocuklar, arkasından Müdür Nolan’ın içerideki ofisine gittiler, giderken de Müdür Nolan’ın hem sekreteri hem de eşi olan Bayan Nolan’ın yanından geçtiler.
Yanında uzanmış yatan bir av köpeği ile birlikte masasinda oturan Müdür Nolan’ın karşısına dizilmiş olan sandalyelerin önünde durdular.
“Tekrar hoş geldiniz Bay Dalton. Babanız nasıl?” “iyi efendim,” dedi Charlie.
“Aileniz şu yeni eve taşındı mı Bay Overstreet?” “Evet efendim. Bir ay kadar önce.”
“Harika.” Nolan şöyle bir tebessüm etti. “Çok güzelmiş diye duydum.” Köpeği okşayıp yiyecek bir şeyler verdi. Çocuklar ne yapacaklarını bilmez hâlde bekleşiyordu.
“Bay Anderson,” dedi Nolan. “Burada yeni olduğunuz için Welton’da yetenek ve istek çerçevesinde müfredat dışı aktiviteler tayin ettiğimi söylemek isterim.
“Bu aktiviteler dersleriniz kadar ciddiye alınır, değil mi çocuklar?”
Diğerleri askerî bir uyumla, “Evet efendim!” dedi.
“Mecburi toplantılara katılmayanlar ihtar alır. Şimdi Bay Dalton: okul gazetesi, hizmet kulübü, futbol, kürek. Bay Overstreet: Welton Derneği adayları, okul gazetesi, futbol, Mezun Çocuklar Kulübü. Bay Perry: Welton Derneği adaylan, Kimya Kulübü, Matematik Kulübü, okul yıllığı, futbol. Bay
Cameron: Welton Derneği adayları, Müzakere Kulübü, kürek, Hizmet Kulübü, Münazara Kulübü, Onur Kurulu.”
“Teşekkür ederim efendim,” dedi Cameron.
“Bay Anderson, Balincrest kayıtlarınıza göre: futbol, Hizmet Kulübü, okul yıllığı. Bilmem gereken başka bir şey var mı?” Todd konuşmadı. Bir şeyler söylemeye çalıştı ama sözcükler ağzından bir türlü çıkmak bilmedi.
“Konuşsanıza Bay Anderson,” dedi Nolan.
“Ben… aslında… küreği… tercih ederim… efendim,” dedi Todd, sesi zar zor duyuluyordu. Nolan tepeden tırnağa zangir zangir titremeye başlayan Todd’a baktı.
“Kürek mi? Kürek mi dedi? Burada Balincrest’te futbol oynadığınız yazıyor.”
Todd tekrar konuşmaya çalıştı. “Ben… oynadım… ama,” dedi fısıltıyla. Alni boncuk boncuk terlemişti, yumruklanını öyle sıkıyordu ki eklem yerleri bembeyaz olmuştu. Diğer çocuklar gözlerini dikmiş ona bakarken o gözyaşlarına hakim olmaya çalışıyordu.
“Burada futbolu seveceksiniz Bay Anderson. Pekala, çocuklar. Çıkabilirsiniz.”
Çocuklar çıktı. Todd’un suratı sıkıntıdan bembeyaz olmuştu. Kapıda, Dr. Hager beş kişi daha çağırdı.
Kampüsü geçip yurtlarına giderlerken Neil Perry tek başına yürüyen Todd’un yanına gidip elini uzattı. “Oda arkadaşı olacakmışız diye duydum,” dedi. “Ben Neil Perry.”
“Todd Anderson,” dedi sessizce. Sıkıntılı bir sessizlikte yürüdüler.
“Balincrest’ten neden ayrıldın?” diye sordu Neil. “Ağabeyim buraya gelmişti.”
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yabancı)
- Kitap AdıÖlü Ozanlar Derneği
- Sayfa Sayısı136
- YazarN. H. Kleinbaum
- ISBN9786055261122
- Boyutlar, Kapak16,5x24 cm, Karton Kapak
- YayıneviBilge Kültür Sanat / 2022
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Blaze & Yüzyılın Suçlusu ~ Stephen King
Blaze & Yüzyılın Suçlusu
Stephen King
BLAZE YÜZYILIN SUÇUNU İŞLEDİ… HEM DE ÖLÜ BİR ADAMLA! Blaze, Küçük Clayton Blaisdell’in öyküsüdür… Ona karşı işlenen ve onun işlediği suçların öyküsü… Blaze’in kafası,...
- Kazanan Yalnızdır ~ Paulo Coelho
Kazanan Yalnızdır
Paulo Coelho
Kazanan Yalnızdır’da Paulo Coelho, On Bir Dakika ve Zahir’de öne çıkan temalara geri dönüyor. İçinde yaşadığımız dünyada, lükse ve ne pahasına olursa olsun başarıya...
- Düzenbazın Kalbi ~ Jennifer A. Nielsen
Düzenbazın Kalbi
Jennifer A. Nielsen
Eğer hayatta kalmak istiyorlarsa, Simon ve Kestra’nın tek şansı birbirlerine tekrar güvenmek ve anılarına tutunmaktı. Peki paramparça bir kalp iyileşebilir miydi?