Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Oğlum Nerdesin?
Oğlum Nerdesin?

Oğlum Nerdesin?

Aytül Akal

Anne, büyüdüğümün farkında mısın? Anne, kimse odama girmesin! Anne, sen uzaydan mı geldin? Alo anne, ben âşık oldum!.. Her kitapta, genel bir çatı öykü…

Anne, büyüdüğümün farkında mısın? Anne, kimse odama girmesin! Anne, sen uzaydan mı geldin? Alo anne, ben âşık oldum!..

Her kitapta, genel bir çatı öykü altında akıp giden on bağımsız öykünün yer aldığı seri, anne ile kızları/oğulları arasındaki inişli çıkışlı ilişkiyi; kimi zaman gülünç, kimi zaman duygusal, çoğu zamansa “tatlı sert” bir eleştirel yaklaşımla ele alıyor.

Anne-çocuk ilişkilerine eğlenceli olduğu kadar derinlikli bir gözle de bakmayı başarabilen seri, çocukluk ve ergenlik sürecindeki ruhsal değişimler, yemek yeme alışkanlıkları, ilk aşklar ve kişisel özgürlükler gibi, bu dönemi tecrübe eden çocukların gündemini meşgul eden ve kişilik gelişimlerine olumlu/olumsuz yansıyan konuları odağına alıyor.

Günümüz çocuklarının nabzını tutabilen güçlü bir mizah anlayışından beslenen, zekice kaleme alınmış diyaloglardan oluşan kitaplar, Aytül Akal’ın yorumdan uzak, tarafsız yaklaşımıyla inandırıcılığını arttırıyor.

Okuruna empati yeteneğini kullanma fırsatı tanıyan ve bu sayede içsel bir okuma deneyimi sunan seri, kıvrak anlatımıyla, çocukların bir ebeveynin düşüncelerini daha rahat kavrayabilmelerini de sağlıyor.

Anne ve çocuk arasındaki kuşak farkına dikkat çekerek, iki tarafın da birbirine karşı daha hoşgörülü ve anlayışlı olması gerektiğini savunan öyküler, öğreticiliğini ve gerçekçi anlatımını kendi içinde barındırıyor.

Büyük-küçük her yaştan okurun kendinden bir şeyler bulabileceği bu renkli kitaplar ebeveynlerin çocuklarını, çocuklarınsa ebeveynlerini daha yakından tanımalarına, kaygılarını-sorunlarını anlamalarına ve çözüm bulmalarına imkân sağlayarak, “iyileştirici” ve yapıcı bir etki yaratıyor.

iÇiNDEKiLER

OĞLUM NERDESİN? ………………………………….5
ANNE, EVDE PARTİ VERİYORUM! ……………………13
ANNE, BEN ÇOCUK DEĞİLİM! ……………………….21
ALO ANNE, ORADA MISIN? ………………………28
ANNE, BEN ÖZEL OLMAK İSTİYORUM! ………………35
ANNE, BEN BASKETBOLA GİDİYORUM! ……………..44
ANNE, ODAMI KİM DAĞITTI? ……………………..52
ANNE, EVE KÖPEK ALALIM! ………………………..59
ANNE, ANNEANNEM ARIYOR! ……………………..66
ANNE, BÜYÜDÜĞÜMÜN FARKINDA MISIN?………..73

OGLUM NERDESiN? 

Yine geç kaldı. Maça mı gitti acaba? Yok canım, lig maçları çoktan bitti, yeni sezon başlayana kadar takımlar bir süre dinlenirler. Şu işe bak, neler de öğrenmişim! Bu çocuk sayesinde spor gazetelerinde köşe yazarı olabilirim vallahi! Nerde kalmış olabilir? Arkadaşlarının evlerine tek tek telefon edip sorsam? Yok yok, olmaz! Bir kez iş çıkışı eve uğramadan doğrudan dişçiye gitmiştim de, anneannesinden, sınıf öğretmenine, hatta Amerika’da oturan teyzesine kadar herkesi arayıp beni sormuştu. Ne kadar kızmıştım! Şimdi aynı şeyi ben yaparsam hoş olmaz. Peki ama, nerede olduğunu nasıl bulacağım?

Hah, asansörün sesi… Geldi galiba.
“Nerde kaldın yavrum?”
“Geç kalmadım ki anne!”
“Geç kalmadın ha! Saate bakar mısın?”
“Bakamam. Saatimi evde unutmuşum.”
“Bu kaçıncı oğlum? Bence sen, bu saati unutma numarasından vazgeç artık.”

“Numara değil anne. Bozulmasın diye duş alırken çıkartmıştım.” “Anlaşıldı, doğum gününde sana su geçirmez bir saat almak şart oldu. Böylece eve gece yarıları dönme alışkanlığından kurtulursun!” “Kapıda böyle saatlerce konuşacak olursak, gerçekten de gece yarısı olacak anne. İzin saatimden bile erken geldim, farkında değilsin…” “Aaa, haklısın! Gerçekten de çok geç değilmiş! Ama havanın karardığını görünce… Elimde değil, meraklanıyorum işte.” “Ben artık çocuk değilim anne. Kendi kendimi idare edebilirim, merak etme.” “Canım benim, büyümüş! Gel bakayım yanıma, sana şöyle güzelce sarılayım.” “Saçmalama anne. Bu saatte bana sarılma numarasıyla ağzımı mı koklayacaksın? İstersen trafik polisleri gibi balon ver de şişireyim.”

“Ne bileyim çocuğum. Her türlü hâl var. Ya içtiysen?”
“Anne, içip içmediğimi ben bilmez miyim? Hem
ben içki içecek yaşta değilim.”
“Bunun farkında olduğuna sevindim.”
“Hangi arkadaşlarımla birlikte olduğumu sormayacak mısın?”
“Aaa evet, soracaktım da, uygun bir an kolluyordum. Peki ama, ne soracağımı nerden anladın?”
“Sen televizyonda talk show falan yapamazdın
anne. Hiç yaratıcı değilsin. Hep aynı klasik sorularını soruyorsun…”
“Peki, işte şimdi sana yaratıcı bir soru: Bu akşam neredeydin?”
“Anne anket sorularını biraz sonraya bıraksan
da, ben de içeri girip elimi yüzümü yıkasam…”
“Konuşmaktan kaçmak mı oluyor bu?”
“Anne, küçücük bir evde nereye kaçabilirim?
Yalnızca sınav tarihini erteletmeye çalışıyorum, o
kadar.”
“Ne yani? Sorularım seni zorluyor mu? O zaman sen sor, bugün neredeydin, neler yaptın diye,
ben yanıtlayayım. Gör bak, yanıt vermek ne kolaymış.”
“İşte sana soru: Önümüzdeki hafta, doğum gününde kaç yaşına giriyorsun anneciğim?”

“Kapı ağzında ne oyalanıp duruyorsun yavrucuğum? İçeriye gir, üzerini değişip gel de, öyle konuşalım.” Off! İyi ki çocuklar, annelerinin öğretmeni değil. Öyle kazık sorular soruyorlar ki geçer not almak mümkün değil! Daha bacak kadarken binlerce soru üretirler: Yok kuşlar neden uçarmış, yok gökyüzü neden maviymiş, yok gece yıldızlar neden parlarmış… Hadi bakalım işin yoksa kitap karıştır. Büyürler, soruları daha da zorlaşır. Yok efendim dünyada bu kadar aç varken neden lokantalarda artan yemekler atılırmış? Ülkemizde yatırımlar neden insana değil de eve, arsaya yapılırmış? Toplumumuz neden doğru dürüst kitap okumazmış? Haydi bakalım yanıtla! Bu konular ansiklopedilerde de yazmıyor ki! Kırk yılda bir ben bir soru sorarım, cevaplayamazlar. Oysa “Nerdeydin?”, onların sorduklarına kıyasla iki haneli toplama işleminden kolay soru. Hah, işte geliyor. Bakalım bu akşam nerede olduğunu ağzından alabilecek miyim? “Kardeşim hâlâ yatmamış, yatağında kitap okuyor. Yarın okulu yok mu onun?” “Var ama, sen gelmeden uyumak istemedi.” “Numaracı! Yatıp uyumamak için beni bahane ediyor.”

“Öyle deme. Seni sevdiği için merak ediyor, sen gelmeden uyuyamıyor.” “Babam beni sevmiyor mu? Baksana, yatağına bile gitmeden televizyon karşısında horul horul uyumuş.” “Olur mu çocuğum, seni hepimiz çok seviyoruz. Ama gittiğin yerden bizi sık sık arasan, bu kadar merak etmeyiz.” “Anne, filmin her on dakikasında bir, dışarı çıkıp evine telefon eden bir civcivle kim arkadaşlık etmek ister?”

“Demek sinemaya gitmiştiniz. Bunu benden gizleyecek miydin yoksa?” “Hayır anne, bir şey gizlemiyorum. Yalnızca, her an nerede olduğumu sorman beni rahatsız ediyor. Sanki beni adım adım izliyormuşsun gibi geliyor. Yoksa nereye gideceğim ki? Ya sinemaya, ya bir arkadaşın evine. Arada sırada da hamburgerciye.” “Yavrum, kötü bir arkadaşa uyarsın, olmadık yerlere gidersin… İzlemek değil ki bu, yalnızca yanlış şeyler yapmanı istemiyorum o kadar.” “Anne sen farkında değilsin ama, kötülük her yerde var. Önemli olan benim iyiyle kötüyü ayırabilmem. Yoksa sen yaşam boyu beni izleyerek kötülükten koruyamazsın.” “Peki sence, arkadaşlarınla nereye gideceğini ailene haber vermemek iyiyle kötüyü ayırabilmek mi oluyor?”

“Ben eve haber verdim anne.”
“Haberi yanlışlıkla postaya vermiş olmayasın?
Mektubunu haftaya alırız artık.”
“Ben telefon ettim!”
“Benim haberim yok!”
“Sevgili kardeşime sor. Ona söyledim, ‘arkadaşlarla sinemaya gidiyoruz, bizimkilere haber ver’ dedim.”

“Bana bir şey söylemedi! Yine unuttu demek! Böyle şeylerin önemini hâlâ kavrayamadı. Geçen akşam üzerimde bornozla kapıda karşıladığım arkadaşlar da meğer önceden telefon edip geleceklerini haber vermişler kardeşine. Ben nereden bileyim? Islak kek gibi kaldım ortada. Rezil oldum, rezil…” “O akşam kekten çok vişneli pastaya benziyordun anneciğim. Misafirleri görünce şaşkınlıktan vişne gibi morardın!” “Olmaz ki! Böyle şeyler unutulmamalı. İnsan verilen notlara saygılı olmalı. Ceza olarak üç gün kardeşine çikolatayı yasaklayacağım.” “Çikolata yerine patlıcan musakkayı yasakla anne. Yazık kardeşime.” “Gel, kardeşin uyumadan, gidip konuşalım. Kendisine verilen notları iletmenin önemini anlamalı.”

Okuma yazma bilmiyor da değil ki! Alt tarafı iki kelime not alacak. Bu çocuklar neden kendilerine söylenen şeyleri unuturlar bilmem. Boynuna küçük bir not defteri mi assam ne? Bir süre çikolata, şeker yemesin de aklı başına gelsin. Oh, şuna bak! Ben saatlerdir pencerenin önündeki koltuğa oturmuş, ağabeyinin başına gelebilecekler konusunda 35 ciltlik bir roman yazarken, o yatağına uzanmış rahat rahat kitabını okuyor. “Sen uyumadın mı hâlâ?” “Çoktan uyudum anne! Burada kitap okuyan benim dublörüm.” “Dalga geçmeyi bırak. Ağabeyin eve telefon etmiş ve bu akşam arkadaşlarıyla sinemaya gideceğini sana söylemiş. Haber vermeyi neden unuttun?” “Unutmadım ki! Babama söyledim.” “Ne? Baban biliyor muydu? Onun için televizyonunun karşısında rahatça horul horul uyuyor!” “Anne?” “Efendim?” “Kardeşim için hazırladığın cezayı şimdi babama mı keseceksin? Ceza makbuzun elinde kalmasın!..” “Kalsın canım, ne yapalım, alıştım. Zaten elimde kalan ceza makbuzlarıyla koleksiyon yapıyorum!”

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Öykü
  • Kitap AdıOğlum Nerdesin?
  • Sayfa Sayısı80
  • YazarAytül Akal
  • ISBN9789944699754
  • Boyutlar, Kapak13,5x19,5, Karton Kapak
  • YayıneviTudem Yayınevi /

Yazarın Diğer Kitapları

  1. İkiz Gezginler Yeşillikler Ülkesi’nde ~ Aytül Akalİkiz Gezginler Yeşillikler Ülkesi’nde

    İkiz Gezginler Yeşillikler Ülkesi’nde

    Aytül Akal

    İkiz Gezginler’le ver elini Bursa! Arkeolog, yazar Betül Avunç’un, yeni nesil okurları Anadolu topraklarının zengin ve çok kültürlü tarihiyle buluşturduğu “İkiz Gezginler” serisi, keşif...

  2. Kızım Nerdesin? ~ Aytül AkalKızım Nerdesin?

    Kızım Nerdesin?

    Aytül Akal

    Anne, büyüdüğümün farkında mısın? Anne, kimse odama girmesin! Anne, sen uzaydan mı geldin? Alo anne, ben âşık oldum!.. Her kitapta, genel bir çatı öykü...

  3. Kayıp Kitaplıktaki İskelet – 1 ~ Mavisel Yener-:Aytül AkalKayıp Kitaplıktaki İskelet – 1

    Kayıp Kitaplıktaki İskelet – 1

    Mavisel Yener-:Aytül Akal

    Kayıp Kitaplıktaki İskelet, Efes antik kentinde bulunan dünyaca ünlü tarihi Selsus Kütüphanesi’nde başlayan bir serüvenin ilk macerası. Özgürlüğüne düşkün Ceylan, küçük kedisi Efes, yaşlı...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Elmer ve Wilbur ~ David McKeeElmer ve Wilbur

    Elmer ve Wilbur

    David McKee

    Bir zamanlar, bir fil sürüsü yaşarmış.Hepsi aynı renkteymiş ve çok mutlularmış.Ama Elmer onlardan farklıymış.Fil renginde değilmiş Elmer, yamalı bir filmiş.

  2. Ağır İşçiler ~ Orhan DuruAğır İşçiler

    Ağır İşçiler

    Orhan Duru

    Orhan Duru’nun üçüncü öykü kitabı “Ağır İşçiler” (1974) yeni bir editörlükle Yapı Kredi Yayınları’nda “Ağır İşçiler”, klasik öykünün kalıplarını bozarak başka bir anlatı dili...

  3. Tanrı Korkusu ~ Fleur JaeggyTanrı Korkusu

    Tanrı Korkusu

    Fleur Jaeggy

    “Çiçeklerin sonu insanlardan farklı değildir, çürümekten kurtulamazlar.“ Susan Sontag’ın “harikulade, göz kamaştırıcı, yabani” olarak nitelendirdiği Fleur Jaeggy, Tanrı Korkusu’nda okurun karşısına birbirinden tekinsiz yedi öyküyle...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur