Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Nostromo
Nostromo

Nostromo

Joseph Conrad

“Hayalî ama gerçek bir Güney Amerika ülkesi” olan Costaguana’nın Batı eyaletine bağlı Sulaco kenti, Mr. Gould tarafından işletilen gümüş madeni ve diktatör Başkan Ribiera’nın…

“Hayalî ama gerçek bir Güney Amerika ülkesi” olan Costaguana’nın Batı eyaletine bağlı Sulaco kenti, Mr. Gould tarafından işletilen gümüş madeni ve diktatör Başkan Ribiera’nın görece liberal yönetim anlayışı sayesinde bir süreliğine istikrara ve refaha kavuşmuştur. Fakat emperyalist faaliyetlerin, ülke kaynaklarını ve kendilerini sömürdüğünü düşünen halkçı hareket, devrim planları yapmaktadır. Madenin gümüşü tehlikededir. Ülkenin kaderi ise her kesimin güvenini kazanmış, kibirli ve cesur İtalyan gemici Nostromo’nun ellerindedir.Başyapıtı kabul edilen Nostromo’da Conrad, dünyayı olmasını dilediği şekilde değil, gördüğü gibi resmeder ve bunu yaparken bireylerin, insanlık durumunun yanı sıra, toplumsal hayatın da ayrıntılı bir panoramasını sunar. Öyle ki bu kitap birçok eleştirmen tarafından, Tolstoy ve Dostoyevski’nin epik romanlarıyla eşdeğer görülür.“Başka herhangi bir roman yerine, Nostromo’yu yazmış olmayı dilerdim.” F. Scott Fitzgerald

BİRİNCİ BÖLÜM
Madenin Gümüşü

1

İspanyol sömürge idaresinin devam ettiği dönemde ve bunu izleyen yıllar boyunca Sulaco şehri –portakal bahçelerinin ihtişamlı güzelliği şehrin eski çağlara dayanan tarihine tanıklık eder– öküz derisi ve çivit üzerine oldukça büyük çaplı, yerel alım satım faaliyetlerinin sürdüğü bir kıyı limanı olmaktan öte ticari bakımdan asla önem kazanmamıştı. İspanyol fatihlerin engin denizlere açıldığı, kıpırdamak için bile kuvvetli rüzgârlara ihtiyaç duyan hantal kalyonları bu limanda hareketsiz yatarken, hızlı ve büyük teknelerin rotalarında seyretmek üzere inşa edilmiş, yelkenlerini şöyle bir dalgalandırarak hızla ilerleyebilen modern gemiler şehrin uçsuz bucaksız körfezinin o sakin esintileriyle demir alıp Sulaco’dan ayrılıyordu. Yeryüzündeki bazı limanlar, sığ sularında gizlenen kalleş kayalar ve kıyılarında esen şiddetli rüzgârlar yüzünden ulaşılması, sığınılması güç yerlerdir. Sulaco, zirvesi matem kıyafetlerini andıran kara bulutlarla kaplı, duvar gibi yükselen dağlarıyla okyanusa açılan devasa, yarım daire biçiminde, çatısız bir tapınağın içine gömülmüşçesine, derin Plácido1 Körfezi’nin muhteşem dinginliğinde, ticaret dünyasının baştan çıkaran cazibelerine karşı korunaklı bir sığınak bulmuştu.

Koyların arasındaki çıkıntıların en sonuncusu, Costaguana Cumhuriyeti’nin dümdüz sahil şeridindeki bu geniş kıvrımın bir yanında Punta Mala1 denen bir burun oluşturur. Körfezin ortasından itibaren kıyının ucu asla görünmez fakat gerilerdeki sarp tepenin sırtı, gökyüzündeki bir gölge gibi belli belirsiz göze çarpar.

Geniş kıvrımın diğer yanında, mavi pusu andıran, bir başına kalmış bir bulut parçası ufkun göz kamaştırıcı parıltısı üzerinde hafifçe süzülür. Burası iç içe geçmiş, keşmekeş halindeki sivri kayalar ve dik, derin vadilerin kestiği taşlık katmanlardan oluşan Azuera Yarımadası’dır. Yarımada, dikenli çalılıklarla kaplı ince uzun bir kumsalın ucunda yeşillere bürünmüş kıyıları dolduran pürüzlü, taş bir kafa gibi denizin içlerine kadar uzanır. Dört bir yandan denize karışıp bir anda ortadan kaybolan yağmurlar yüzünden tamamen kurak kalan yarımadanın üzerinde –rivayete göre– lanete uğramış gibi, tek bir ot bitecek kadar bile toprak yoktur. Anlaşılmaz bir teselli bulma içgüdüsüyle kötülük ve zenginliği birbiriyle bağdaştıran yoksullar bu yarımadanın, yasak hazinelerinden ötürü ölü gibi olduğunu söyleyeceklerdir size. Çevre halkı, estancia’larda2 köle gibi çalıştırılan işçiler, kıyı şeridi boyunca uzanan düzlüklerdeki vaquero’lar3 , ellerinde bir bağ şekerkamışıyla ya da sepeti yaklaşık üç kuruşa satılan mısırla millerce yol kat edip pazara gelen barışçıl yerliler, Azuera’nın taşlık katmanlarını yaran sarp kayalıkların ve derin uçurumların kuytularında parlak altın yığınlarının yattığını gayet iyi bilirler. Geçmişteki birçok maceraperestin, altın arama serüvenleri sırasında can verdiği hakkında eski hikâyeler anlatılır. Bunların arasında özellikle hafızalarda kalan bir hikâyeye göre, –bir ihtimal Amerikalı ama en azından gringo1 oldukları kesin– iki gezgin denizci işe yaramaz, kumarbaz bir mozo’yu2 ikna etmiş ve üçü bir araya gelip bir balya kuru çalı çırpıyı, içi su dolu bir tulumu ve kendilerine birkaç gün yetecek kadar erzağı taşıması için bir eşek çalmışlar. Bellerinde tabancalarıyla uşağın refakatinde yola çıkan bu ekip, yarımadanın kıstağı üzerindeki dikenli çalıları palalarla kesip ilerlemek için yolu açmışlar.

Yolculuğun ikinci akşamı ilk defa, döne salına yükselen ve havada belli belirsiz asılı kalan bir duman bulutu (olsa olsa kendi kamp ateşlerinden çıkan duman olabilirdi bu) görülmüş; hafızalarda, taşlı tepenin jilet gibi ince sırt çizgisinden gökyüzüne vurmuş bir adamdır bu. Kıyıdan üç mil açıkta demirlemiş, hareketsiz duran bir guletin mürettebatı ise şaşkınlık içinde, gece bastırana dek bu garip duman bulutuna bakmış. Yakınlardaki küçük bir koydaki ıssız çadırda yaşayan siyah bir balıkçı da dumanın yükseldiğini görmüş ve neye alamet olduğunu anlamak için onu gözetlemeye başlamış. Sonra güneşin batmasına yakın karısını yanına çağırmış ve bu tuhaf işareti şaşkınlık, kuşku ve korku içinde izlemişler.

Tanrıtanımaz maceraperestler başka bir işaret vermemiş. Denizcileri, yerliyi ve çalıntı burro’yu3 bir daha gören olmamış. Sulaco yerlisi olan uşağın karısı kiliseye bağışta bulunarak ona bazı dualar okutmuş. Dört ayaklı, günahsız, zavallı hayvanı da muhtemelen ölüme terk etmişler fakat o iki gringo’nun –hem ruhları hem de kanlı canlı bedenleriyle– başarılarının ölümcül büyüsüne kapılmış vaziyette bugün bile kayaların arasında yaşadıklarına inanılır. Ruhları, keşfettikleri hazinenin başında nöbet tutan bedenlerinden kopamamıştır. Artık onlar zengin, aç ve susuzdurlar – bir Hıristiyanın tövbe ederek bedensel acılarından arınıp ruhunu özgürleştireceği bu durum aç ve kurumuş, cüretkâr ve kâfir bedenleri içinde acı çeken bu iki inatçı gringo hayalete yabancıydı.

O halde bunlar, Azuera’nın yasaklı hazinesini koruyan efsanevi sakinlerdir; gökyüzündeki gölge bir yanda, ufkun parlak eteklerini bulandıran yuvarlak ve mavi pus bulutu diğer yanda, üzerinde asla sert bir rüzgâr estiğine tanık olunmayan Plácido Körfezi olarak anılan bu kıvrımın iki yanındaki en uç iki noktasını gösterir.

Avrupa’dan gelip Sulaco’ya giden gemiler, Punta Mala’dan Azuera’ya uzanan hayalî çizgiyi geçtikleri anda okyanusun güçlü esintilerinden birdenbire yoksun kalırlar. Zaman zaman, hiç ara vermeksizin onlarla otuz saat boyunca oyun oynayan kaprisli havaların kurbanı olurlar. Önlerinde uzanan esintisiz körfezin tepesi, yılın çoğu günü kımıltısız ve donuk bulutlarla kaplıdır. Nadir görülen bulutsuz sabahlarda körfezin üzerine bir başka gölge düşer. Cordillera’nın bir kule gibi göklere tırmanan girintili çıkıntılı yarlarının ardında şafak sökerken, tüm hatlarıyla açıkça göze çarpan karanlık tepelerin sarp yamaçları, kumsalın kıyılarında başlayan ormanın azametli kaidesinin üzerinde yükselir. Bunların arasında Higuero ta’nın beyaz tepeleri, mavi puslu bulutların üzerinde ihtişamla yükselir. Devasa, çıplak kaya kümelerinin uçları, pürüzsüz kar kubbelerinin arasında minicik siyah noktalar gibi görünür.

Öğle güneşi dağların gölgelerini körfezden çekerken, bulutlar da alçak vadilerin üzerinden çekilmeye başlar.

….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yabancı)
  • Kitap AdıNostromo
  • Sayfa Sayısı608
  • YazarJoseph Conrad
  • ISBN9789750741128
  • Boyutlar, Kapak 12,5x19,5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviCan Yayınları / 2020

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Karanlığın Yüreği ~ Joseph ConradKaranlığın Yüreği

    Karanlığın Yüreği

    Joseph Conrad

    J. Conrad bu harika ‘küçük’ romanda hayatının sonuna kadar sağlığını olumsuz etkileyecek olan korkunç anıların “yüreği” Kongo’ya yaptığı yolculuğu, Marlow’un ağzından anlatıyor. Conrad’ın farklı...

  2. Casus ~ Joseph ConradCasus

    Casus

    Joseph Conrad

    Casus ünlü İngiliz eleştirmen F. R. Leavis’den “kesinlikle bir klasik ve başyapıt” övgüsünü almış bir romandır. Conrad, bir dedektif öyküsü havası taşıyan bu romanda,...

  3. Sır Ortağı ~ Joseph ConradSır Ortağı

    Sır Ortağı

    Joseph Conrad

    Genç bir adam, tanımadığı bir geminin ve mürettebatın kaptanı olarak ilk yolculuğuna çıkacaktır. Esrarengiz bir ziyaretçi gemiye geldiğinde kaptanın hem yabancısı olduğu gemiyi idare...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Filmlerden Daha Güzel ~ Lynn PainterFilmlerden Daha Güzel

    Filmlerden Daha Güzel

    Lynn Painter

    Lynn Painter’ın çıkış kitabı “Filmlerden Daha Güzel”de, romantik komedi filmlerine takıntılı bir genç kızın, hayalinde büyüttüğü aşkın peşinden koşmasının ve daima yanında olan birine...

  2. Darren Shan Efsanesi 12: Kaderin Çocukları ~ Darren ShanDarren Shan Efsanesi 12: Kaderin Çocukları

    Darren Shan Efsanesi 12: Kaderin Çocukları

    Darren Shan

    Vampirler diyarındaki nefes kesici macerada son perde… Korku edebiyatının büyük ustası Darren Shan’ın “Saga” olarak adlandırdığı on iki kitaplık vampir serisinin sabırsızlıkla beklenen son...

  3. Aşık Melekler ~ Tara HylandAşık Melekler

    Aşık Melekler

    Tara Hyland

    1958 yılının bir aralık akşamı. Sisters of Charity Yetimhanesi’ne bir kız bebek bırakılır. Bebeğin nereden geldiğini ve kim olduğunu kimse bilmemektedir. Bu olaydan bir...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur