Neva Bulvarı, Gogol’ün Rus edebiyatının mihenk taşı kabul edilen Petersburg Öyküleri adlı derlemesindeki diğer öyküler gibi “küçük adam”ın yazgısını anlatır. Çarlık Rusya’sında yaşanan sosyal sınıf çatışmasını, biri ressam diğeri subay iki arkadaş ve onların âşık oldukları iki kadın üzerinden anlatan öykünün bir diğer karakteri Petersburg yaşamının bütün ihtişamı ve sefaletiyle akıp gittiği Neva Bulvarı’dır.“Gogol tuhaf bir yaratıktı, ama zaten deha hep tuhaftır.” ?Vladimir Nabokov
“Neva Bulvarı’yla kıyaslanabilecek daha mükemmel bir başka yer yoktur, en azından Petersburg’da, bu cadde onun gözbebeğidir. Başkent dilberimiz öylesine göz alıcıdır ki! Soluk yüzlü bürokrat takımından birinin bile Neva Bulvarı’nı hiçbir şeye değişmeyeceğinden eminim. Yalnızca görkemli bıyıkları ve mükemmel dikilmiş redingotlarıyla, olsa olsa yirmi beşindeki gençler değil, aynı zamanda çenesindeki sakallarına aklar düşmüş, tepesi ayna gibi açılmış olanlar da bayılırlar Neva Bulvarı’ na. Hele kadınlar! Ah, kadınlar yok mu, onlar çok daha hayrandırlar Neva Bulvarı’na. Onu beğenmeyen biri olabilir mi? Daha Neva Bulvarı’na adım atar atmaz bir şenlik havası alırsınız. İstediğiniz kadar çok önemli, acil bir işiniz olsun, emin olun, ona çıktığınız anda bütün işlerinizi unutursunuz. Burası insanların, bütün Petersburg’u saran, onları zorlayan ticari kaygıların ötesinde isteyerek geldikleri tek yerdir. Sanırım, Neva Bulvarı’nda karşılaştığınız biri, Morskaya, Gorohovaya, Liteynaya, Meşçanskaya ya da diğer caddelerde açgözlüce, çıkar ve ihtiyaçlar peşinde koşan ya da yaylılarla faytonlarda uçarcasına giden insanlar kadar bencil değildir. Neva Bulvarı aynı zamanda Petersburg’un buluşma merkezidir. Petersburg’ da ya da Vıborg tarafında yaşayan ve birkaç yıldır Peski Mahallesi’nde ya da Moskova kapısındaki dostunu ziyaret etmemiş biri, onunla burada karşılaşacağından kesinlikle emindir. Hiçbir adres, telefon rehberi ya da bir danışma, Neva Bulvarı kadar güvenilir bilgi vermez. Her şeye kadir Neva Bulvarı! Bir yoksulun gezinerek gönlünü eğlendirebileceği Petersburg’daki tek yer! Kaldırımları tertemiz süpürülse de Tanrım, kim bilir kaç kişinin ayak izi kalmıştır! Ağırlığıyla graniti çatlatacakmış gibi görünen emekli askerin hantal, çamurlu çizmeleri de, güneşe dönen ayçiçeği gibi başını mağazaların parlak vitrinlerine çeviren genç bir hanımın minimini, duman kadar hafif ayakkabıları da, umut dolu üsteğmenin kaldırıma sertçe ve gürültüyle sürünen kılıcı da, hepsi, güçlerinin ya da zayıflıklarının büyüklüğüyle iz bırakırlar. Gün içinde ne çok yaşanır gerçeğe benzer o hayaller! Yirmi dört saatte ne kadar çok değişikliğe katlanır! Tüm Petersburg’un fırından yeni çıkmış taze ekmek koktuğu ve üzerlerinde eski püskü giysiler, elbiselerle ihtiyar kadınların kiliseleri ve gelip geçen hayırseverleri kuşattıkları sabahın ilk saatlerinden başlayalım. O saatlerde Neva Bulvarı bomboştur; tıknaz mağaza sahipleri ve onların tezgâhtarları ya Hollanda işi pamuklu geceliklerinin içinde hâlâ uyuyorlar ya soylu yanaklarını sabunluyorlar ya da kahvelerini yudumluyorlardır; dilenciler pastanelerin kapı önlerinde toplaşırlar, bir gün önce elindeki çikolatalarla müşteriler arasında arı gibi mekik dokuyan, uykulu Ganymedes1 kravatsız, elinde süpürgeyle sürünerek çıkar ve bayat börekleri ve artıkları onlara fırlatır. İşçiler sokaklara dökülür; ara sıra Rus köylüleri, temizliğiyle nam salmış Yekaterina Kanalı’nın bile temizleyemeyeceği, kireç içindeki çizmeleriyle işe yetişmek için aceleyle karşıdan karşıya geçerler. Bu saatler kadınların genel olarak dışarı çıkmaları için uygun değildir çünkü Rus halkı düşündüğünü anlatmak için doğrusu, tiyatroda bile duymadıkları, kaba saba ifadeler kullanmaya bayılır. Bazen daireye giden yolu Neva Bulvarı’ndan geçiyorsa, koltuğunun altında evrak çantasıyla uykulu bir memur karşınıza çıkar. Bu saatler için kesinlikle şunu söylemek mümkündür, saat 12.00’ye kadar Neva Bulvarı kimse için bir amaç değil, yalnızca bir araçtır; yavaş yavaş işleri güçleri, kaygıları olan, canı sıkkın ve cadde umurlarında olmayan insanlarla dolup taşmaya başlar. Rus köylüsü grivna ya da yedi bakır groş’tan bahsederler1 , ihtiyar kadınlar ve erkekler bazen oldukça keskin hareketlerle ellerini kollarını sallayarak kendi kendilerine konuşurlar ancak ellerinde boş ştof’lar2 ya da hazır çizmelerle Neva Bulvarı’nda şimşek gibi koşan alacalı bulacalı önlüklü çocuklar hariç kimse onları ne dinler ne de alay eder. Günün bu saatinde üzerinize ne giymiş olursanız olun hatta şapka yerine başınıza kasket bile takmış olsanız, yakanız bir tarafta kravatınız başka bir tarafta da olsa, kimse bunu fark etmez.
Saat 12.00’de patiska yakalı öğrencileriyle her milletten mürebbiyelerin baskınına uğrar Neva Bulvarı. İngiliz ve Fransız mürebbiyeler ailelerin kendilerine emanet ettiği öğrencileriyle kol kola yürürler ve mağaza tabelalarının, onların yardımıyla mağazalarda ne olduğunu anlamamızı sağladığını terbiyeli bir ağırbaşlılıkla çocuklara açıklarlar. Mürebbiyeler, soluk yüzlü mis’ler, pembe yanaklı Slavlar, yerinde durmayan incecik kız çocuklarının arkasından, omuzlarını biraz daha yukarı kaldırmalarını ve dik tutmalarını söyleyerek azametle yürürler; kısaca söylemek gerekirse, o saatlerde Neva Bulvarı pedagojik bir caddedir. Ancak saat 14.00’e yaklaştıkça mürebbiyelerin, pedagogların ve öğrencilerin sayısı azalır; sonunda, alacalı bulacalı, rengarenk giysileri içindeki sinirleri zayıf kadın arkadaşlarıyla kol kola yürüyen sevgili ebeveynleri onların yerini alır. Daha sonra, doktoruyla hava durumu ve burnunun üzerinde çıkan küçücük sivilceyle ilgili konuşmak, aynı zamanda büyük gelişme gösteren çocuklarının ve atlarının sağlık haberlerini almak ya da gazetedeki ilanlara göz atmak, şehre gelen gidenlerle ilgili önemli makaleleri okumak ve nihayet bir fincan çay içmek gibi oldukça önemli ev işlerini bitirenler katılır. Onların yanına da kıskanılası kaderin soylu unvanlar bahşettiği şu özel görevli memurlar eklenir. Ayrıca onlara, Dışişleri’nde çalışan, soylu uğraşları ve alışkanlıklarıyla ayırt edilenler katılırlar. Tanrım, ne kadar güzel işler, memuriyetler var! İnsanın ruhunu nasıl da yüceltir, mutluluğa boğarlar! Ah, çok yazık! Memur değilim ve amirlerimin incelikli muamelesini görme zevkinden mahrumum. Neva Bulvarı’nda karşılaştığınız her şey incelik doludur; uzun ceketli, elleri ceplerinde beyler; pembe, beyaz ve uçuk mavi atlas redingotlu ve şapkalı kadınlar. Burada olağanüstü, şaşırtıcı bir ustalıkla boyunbağlarının altına sıkıştırılmış sıra dışı favorilerle; kadifemsi, atlas gibi, samur ya da kömür karası favorilerle karşılaşırsınız ancak, bütün bunları, heyhat, yalnızca Dışişleri çalışanlarında görebilirsiniz. Diğer bakanlıklarda çalışanlara, Tanrı’nın hikmeti, siyah favori nasip olmamıştır, onlarınki, büyük hayal kırıklığı yaşamalarına neden olan kızıl renktedir. Burada hiçbir kalemin, hiçbir fırçanın betimleyemeyeceği harikulade bıyıklarla; gece gündüz demeden, hayatın en iyi yarısının adandığı bıyıklarla; en güzel parfümlerin, mis gibi kokuların ve en pahalısından, az rastlanır pomatların sürüldüğü bıyıklarla; geceleri ince yağlıkâğıtlara sarılan bıyıklarla; sahiplerinin büyük bir özenle üzerine titrediği, gelip geçenleri kıskandıran bıyıklarla karşılaşırsınız. Sahiplerinin en fazla iki gün bağlı kaldığı binlerce şapka, elbise, alacalı bulacalı, uçuş uçuş başörtüleri Neva Bulvarı’nda mutlaka birinin gözlerini kamaştırır. Öyle ki ansızın dallardan havalanan yüzlerce kelebeğin ışıl ışıl bir bulut gibi erkek kara böceklerin üzerinde hafifçe dalgalandığını sanırsınız. Burada rüyanızda bile göremeyeceğiniz ince bellerle karşılaşırsınız; şişe boynundan ince ve dar beller karşınıza çıktığı anda dirseğinizin dikkatsiz ve saygısız bir hareketiyle çarpmamak için saygıyla bir kenara çekilirsiniz; hatta dikkatsizce alıp verdiğiniz nefesiniz yüzünden doğanın ve sanatın eşsiz eseri kırılıp gidiverecek diye kalbinizi korku ve çekingenlik kaplar. Ya Neva Bulvarı’ndaki kadınların o kol ağızları! Ah, o ne zarafet! Öyle ki, iki balon gibi şişmiş o kol ağızları, yanlarında kollarına giren erkekler olmasa kadını hemen havalandırıverecek sanırsınız çünkü şampanya dolu bir kadehi dudaklarınıza kaldırdığınız gibi kolay ve hoştur bir kadını havaya kaldırmak. İnsanlar hiçbir yerde Neva Bulvarı’nda olduğu kadar soylu ve içten selamlaşmazlar. Her sanattan daha ince o yegâne gülücüğü burada görürsünüz; öyle bir tebessümdür ki, bazen sizi zevkten eritir, bazen kendinizi bir bit kadar küçük gördürüp başınızı eğdirir, bazen de kendinizi Admiralteyski Kulesi’nden daha yüksek gördürüp başınızı göğe diktirir. Burada olağanüstü bir saygı ve kendine özgü bir ağırbaşlılıkla bir konserden ya da havalardan konuşanlara rastlarsınız. Burada binlerce akıl almaz karakter ve olayla karşılaşırsınız. Ey Yaradan! Ne garip karakterlere rastlanıyor Neva Bulvarı’nda! Burada karşılaştığınız insanların çoğu hemen çizmelerinize bakar, siz geçip gidince de geri dönüp ceketinizin eteğine şöyle bir göz atarlar. Neden böyle davrandıklarını bugüne kadar anlayabilmiş değilim. Başlangıçta onların ayakkabıcı olduğunu düşünüyordum ancak hiç de öyle çıkmadı; çoğu çeşitli dairelerde memurdu, birçoğu da bir devlet dairesinden diğerine harika dilekçeler yazabilen kişilerdi; ya da yürüyüşe çıkan, pastanelerde gazete okuyan, kısacası büyük bölümüyle tamamen düzgün insanlardı. Neva Bulvarı’nın en hareketli zamanı diyebileceğimiz öğleden sonra saat 14.00’ten 15.00’e kadar olan o mutlu zamanda, insan evladının en iyi eserleri sergilenir. Biri çok değerli kunduz kürklü şık redingotunu, diğeri mükemmel Yunan burnunu, üçüncüsü harikulade favorilerini, dördüncüsü güzel gözlerini ve göz alıcı şapkasını, beşincisi serçeparmağındaki tılsımlı yüzüğünü, altıncısı büyüleyici küçücük ayakkabıları içindeki minicik ayaklarını, yedincisi hayretler uyandıran kravatını, sekizincisi şaşkınlığa uğratan bıyıklarını sergiler. Saat 15.00’i vurduğunda sergi sona erer ve kalabalık azalır… Saat 15.00’te sahnede yeni bir değişiklik olur. Neva Bulvarı’na aniden bahar gelir; boydan boya memurların yeşil resmî ceketleriyle kaplanır. Karınları aç itibari danışmanlar, adli danışmanlar, bilumum diğer danışmanlar hızlı adımlarla evlerinin yollarını tutarlar. Genç bakanlık kalem kâtipleri, eyalet ve bakanlık kâtipleri zamanı değerlendirmeye çalışırlar ve sanki altı saat boyunca dairede oturanlar onlar değilmiş gibi Neva Bulvarı’nda, caka satarak gezerler. Ancak yaşlı bakanlık kâtipleri, itibari ve adli danışmanlar başları önlerinde aceleyle yürürler; gelip geçenlerle ilgilenecek halde değillerdir; henüz tam anlamıyla kendi dertlerinden kurtulmamışlardır; kafaları karmakarışıktır,
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Öykü
- Kitap AdıNeva Bulvarı
- Sayfa Sayısı56
- YazarNikolay Vasilyeviç Gogol
- ISBN9789750745706
- Boyutlar, Kapak12,5x19,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviCan Yayınları / 2022
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Kırmızı Han ~ Honore de Balzac
Kırmızı Han
Honore de Balzac
Balzac “İnsanlık Komedyası” isimli devasa yapıtının “Felsefi İncelemeler” bölümünde yer alan Kırmızı Han’ı arkadaşını haksız bir idam cezası nedeniyle kaybeden eski bir ordu cerrahından...
- Vesvese ~ Ülkü Oktay
Vesvese
Ülkü Oktay
Varoşlarda, köylerde, kasabaların kenar mahallelerinde nefes almaya çalışan, kendilerinden beklenen rollere sığamadıkları için deli, cinli diye yaftalanan, farklılıkları nedeniyle toplumun kenarına itilen kadınlar. İçleri...
- Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu ~ Haldun Taner
Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu
Haldun Taner
Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu’da, Behçet Necatigil’in deyişiyle, “Olayları rintçe bir bakışla gülünç taraflarından alan, kıvrak, sürprizli, esprili bir üsluba aktaran” Haldun Taner’in unutulmaz öykülerinden dokuzu...