Aybar’ın 1979 ve 1987’de yayımladığı, içerikleri itibarıyla bir bütün oluşturan iki kitabı Neden Sosyalizm? ve Marksizmde Örgüt Sorunu’nu bir araya getiren bu kitap, sadece sosyalist bir örgütlenme modelinin “nasıl olmaması” gerektiğine değil, aynı zamanda “nasıl bir sosyalizm” sorusuna da odaklanıyor. Demokrasi, özgürlükler, sosyalizm ideali ve ilkeleri konusunda kuşağının büyük çoğunluğunun ilerisinde olabilmeyi başaran Aybar’ın, insanı ön plana çıkaran ve bunları ana kaynak Marx’ta temellendiren düşüncelerini daha yakından tanımak için önemli bir çalışma.
Hukukçu, akademisyen, gazeteci, siyasetçi kimlikleriyle bir döneme damgasını vuran isimlerden olan Mehmet Ali Aybar “başka türlü” bir sosyalistti: Kullandığı “güler yüzlü sosyalizm”, “Türkiye’ye özgü sosyalizm”, “özgürlükçü sosyalizm” kavramlarıyla; sadece sistem içinde değil sosyalizm uygulamaları, teorileri içinde de gördüğü çarpıklıkları ifade etmekten hiç çekinmemesiyle; ülkedeki Kürt sorununa değinen belki de ilk siyasetçi olmasıyla; “yatay örgütlenme” modelini savunmasıyla… ABD’nin Vietnam’daki savaş suçlarını yargılamak için kurulan Uluslararası Russell Mahkemesi’nde üyelik yapacak uluslararası saygınlığı, entelektüel donanımı, kültürü, bilgisi olan Aybar, ömrünün sonuna kadar sosyalizm mücadelesinden vazgeçmedi. 15 milletvekiliyle Meclis’e girmiş Türkiye İşçi Partisi’nin genel başkanı Aybar’ın her koşulda altını çizdiği bir gerçek vardı: “Sosyalizm insanlar içindir; insanlar sosyalizm için değil…”
SOSYALİST BİR BİLGE AHMET İNSEL
İletişim Yayınları, Mehmet Ali Aybar’ın eserlerini, onun siyasal faaliyetleri ve düşüncesi üzerine yapılmış özgün çalışmaları yayımlamaya devam ediyor: Aybar’ın ölümünden sonra arşivinde bulunan kitap çalışmasını Aylin Özman yayına hazırlamış, Marksizm ve Sosyalizm Üzerine Düşünceler başlığıyla 2002’de yayımlamıştık. Aynı yıl, Aybar’ın düşünsel ve siyasal etkinliğini 1945’ten 1995’te ölümüne kadar geçen sürede dönemlendirerek inceleyen Barış Ünlü’nün, Bir Siyasal Düşünür Olarak Mehmet Ali Aybar başlıklı çalışmasını da okuyucularımıza sunmuştuk. Ardından, yine Barış Ünlü’nün derlediği, 1949 ve 1950’da açılan iki siyasi davada Aybar’ın yaptığı savunmalar ve 1949-1961 arasında yazdığı mektuplar, Mehmet Ali Aybar’ın Müdafaaları ve Mektupları (1945-1961) başlığıyla 2003’te kitaba dönüşmüştü. Şimdi ise Aybar’ın 1979 ve 1987’de yayımladığı, içerikleri itibarıyla bir bütün oluşturan iki kitabının tek bir kitapta toplanmasıyla oluşan elinizdeki kitabı yayımlıyoruz. Bunun yanında, ABD’nin Vietnam’da işlediği savaş suçlarını araştırmak ve dünyaya duyurmak için Bertrand Russell önderliğinde kurulan Russell Mahkemesi için yaptığı Vietnam gezisinde aldığı notların derlendiği, daha önce yayımlanmamış bir kitabın yayım hazırlıkları ilerliyor. Önümüzdeki dönemde Aybar’ın diğer kitaplarının yeni baskılarını da yayımlayacağız.
Türkiye’de özgün ve yerli sol/sosyalist düşünce insanları arasında ön sırada yer alan Aybar’ın, Marksizmde Örgüt Sorunu başlıklı kitabı, önce “Leninist Parti ‘Modeli’ ve Sosyalist Örgütlenme” başlığıyla 26-30 Ağustos 1978 tarihleri arasında Cumhuriyet gazetesinde yayımlandı. Bu yazı dizisi, sosyalist örgüt ve çevrelerin çoğundan yoğun bir eleştiri bombardımanına maruz kaldı. Özellikle, Leninist parti modeline yönelttiği eleştiriler, o dönemde bu modeli gözü kapalı benimseyen ve yücelten Türkiye sosyalist hareketlerinin çok büyük bir kesimi için doğrudan kendilerine yönelik, “hayati önemde” bir eleştiriydi. Aybar, bu eleştirilerden bazılarına verdiği yanıtları, bir giriş yazısı eşliğinde, Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan yazı dizisine ekleyerek, 1979’da Marksizmde Örgüt Sorunu başlığıyla kitaba dönüştürdü. Kitaba Aybar’ın seçtiği alt başlık, Cumhuriyeť teki yazı dizisinde ikinci yazının başlığıydı ve kışkırtıcıydı: “Leninist parti burjuva modelinde bir örgüttür.” Elinizdeki kitabın ikinci bölümü, 1979 yayımlanan bu kitaptan oluşuyor.
Marksizmde Örgüt Sorunu yayımlandığında, Türkiye’de son derece çatışmalı ve gergin bir siyasal-toplumsal ortama girilmişti. Bir yandan sosyalist hareketler devrimin elle tutulacak mesafede olduğu inancıyla mücadeleyi yükseltmeye çalışırlarken, diğer yandan faşizan-milliyetçi çevre ve örgütlerin kendilerine yönelik saldırılara karşı sokak sokak, mahalle mahalle direnme ve savunma çabasına enerjilerinin büyük bölümünü hasretmek zorunda kalmaya başlamışlardı. 1 Mayıs 1977’de Taksim’de zirveye varan devletin gizli ellerinin provokasyonları kitlesel katliamlara dönüşüyor ve buna karşı sosyalist örgütler yeraltına çekilmeyi ve silahlı mücadeleyi bir gereklilik olarak kabul ediyorlardı. Bu ortam, devrimci hareketin kadrolarının gözünde, ilk elde, Lenin’in Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’ne 1900’lerin başından itibaren yeni bir kişilik verdirmesine yol açan çetin mücadele koşullarına benziyordu. Dolayısıyla askerî disipline tâbi, merkeziyetçi, mümkün olduğu kadar profesyonel devrimcilerden oluşan, gizli örgüt modelinin “burjuva modelinde bir örgüt” olarak değerlendirilmesi ve eleştirilmesini kabul etmeleri pek mümkün değildi. Marksizmde Örgüt Sorunu’nda Aybar’ın Leninist örgütlenmeye yönelttiği, “küçük bir azınlığın kocaman çoğunluklara egemen olmasını sağlayan oligarşik makine” eleştirisi, giderek artan çatışma ortamında kenarda kalmaya mahkûmdu.
Aslında o dönemde sosyalist örgütlerin önemli bir bölümü, Aybar’ın tarif ettiği “kaskatı merkezci, dikeyine hiyerarşili, tepeden inme disiplinli, kalımlı yöneticilere” dayanan bir örgütlenmeye sahip değildi. Fiilen çok daha ademi merkeziyetçi bir örgütlenmeye başvurmak bir gereklilik olarak kendini dayatıyordu. TKP’nin dışında –o da kısmen–, devrimci örgütlerin başında kalımlı sıfatını hak edecek yaşa gelmemiş genç yaşta insanlar vardı. Ayrıca Sovyetler Birliği veya Çin eleştirisi, ait olunan akıma göre, devrimci mücadelenin bir tür amentüsü gibiydi. Ama “proletaryanın çelik disiplinine sahip öncü kadrolar”ın yönettiği devrim ideali sosyalist tahayyül dünyasında asli referans olmaya devam ediyordu. Aybar’ın eşitliğe aykırı, dolayısıyla sosyalizme aykırı olarak tanımladığı örgüt modelini tartışmak, o dönemde en hafifinden lüks olarak görülüyordu. Ya da yavaş yavaş başlayan Stalinizm eleştirileri de, Lenin’in savunduğu örgütlenme modeliyle bağı kurulmadığı sürece sosyalist çevrelerin, ancak bir kısmında, tartışılabiliyordu. Halbuki Aybar, Stalinizmi ayırmıyor, Leninist örgütlenmenin ileri aşaması olarak tanımlayıp, eleştiriyordu. Çünkü Aybar’ın kelimeleriyle ifade edersek, “Lenin’in yoğurt yiyişi, otoriter bir yoğurt yiyişti”. Stalin ise kanlı bir diktatördü elbette.
Sovyetler Birliği’nde, Çin’de ve diğer sosyalist devletlerde yaşanan büyük bunalımın kaynağını anlamak için Marx’ın bürokrasi, militarizm ve yabancılaşma eleştirisine dönmeyi öneriyordu Aybar. Ve yeni bir hümanizmaya olan ihtiyacı Marx’a dayanarak vurguluyordu: Somut insan sorunuydu sosyalizm. “Köktenci olmak, her şeyi kökünden almaktır. Oysa insan için kök, insanın kendisidir,” diyen Marx’a dönerek, somut insanın kurtuluşunu gündeme almayı Aybar yeni bir hümanizma olarak tanımlıyordu. Türkiye’de o çatışma ortamında hü…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Araştırma-İnceleme Siyasal Hareketler-Eylemler-Topluluklar Siyaset
- Kitap AdıNeden Sosyalizm? Marksizmde Örgüt Sorunu: Leninist Parti Burjuva Modelinde Bir Örgüttür
- Sayfa Sayısı365
- YazarMehmet Ali Aybar
- ISBN9789750509100
- Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
- Yayıneviİletişim Yayınları / 2023