Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Nadir Metaller Savaşı – Enerji Geçişinin ve Dijitalleşmenin Karanlık Yüzü
Nadir Metaller Savaşı – Enerji Geçişinin ve Dijitalleşmenin Karanlık Yüzü

Nadir Metaller Savaşı – Enerji Geçişinin ve Dijitalleşmenin Karanlık Yüzü

Guillaume Pitron

“Yenilenebilir” diye bilinen kaynaklardan enerji sağlamak ve teknolojik ürünlerin imalatı için kayalarda ve diğer yaygın metallerin içinde eser miktarda bulunan nadir metallere muhtacız. Cep…

“Yenilenebilir” diye bilinen kaynaklardan enerji sağlamak ve teknolojik ürünlerin imalatı için kayalarda ve diğer yaygın metallerin içinde eser miktarda bulunan nadir metallere muhtacız. Cep telefonları, bilgisayarlar, elektrikli araba motorları, jet uçakları, uydular, rüzgâr türbinleri, güneş panelleri bu nadir metaller olmadan imal edilemez. Öte yandan, bu metallerin çıkarılması sağlığa ve çevreye zararlı kimyasalların kullanıldığı, hiç de yenilenebilir olmayan son derece enerji yoğun bir süreç.

Kısa sürede çoksatar haline gelen ve on bir dile çevrilen kitabında Guillaume Pitron bu hammaddelerin tedarikini sağlamanın jeopolitik, ekonomik, çevresel ve toplumsal etkilerini ortaya koyuyor. Küresel iklim krizinin daha “yeşil” bir küresel enerji üretimiyle çözüleceği varsayımına meydan okuyan kitap aynı zamanda, bir düzine ülkede altı yıl boyunca yapılan araştırmalara dayanan titiz bir araştırmacı gazetecilik örneği.

Önsöz

Guillaume Pitron bu çarpıcı ve endişe verici denemede tehlike çanlarını çalıyor ve ortaya ciddi bir ikilem koyuyor.

Tehlike çanı jeopolitiğe dair: Dünyadaki dijital gelişim için, yani aralarında cep telefonları imalatının da yer aldığı bütün haber ve iletişim teknolojileri için nadir toprak elementlerine, “nadir metallere❞ giderek daha çok ihtiyaç duyuluyor. Elektrikli ve hibrit otomobillerin imalatında benzinlilere oranla iki kat fazla nadir metal kullanılıyor.

“Promethium” gibi Latince ve gayet “uygar” adlar taşıyan nadir metaller (sayıları aşağı yukarı otuzdur) hiç de kıt olmayan başka metallerin içinde çok küçük oranlarda bulunur. Çıkarılmaları da ayrıştırılmaları da çok pahalıya mal olur. İlk sorun şu: Bu kaynakların büyük kısmı Çin’in elinde; Çin de bu durumu doğal olarak istismar etme eğiliminde. Yeraltı kaynakları arasında nadir metaller de bulunan diğer ülkeler çeşitli nedenlerle bu kaynakları işlemeyi ya terk ya da ihmal ettiler. Sonuçta, çoğu durumda Çin bu alanda tekel haline geldi, Pekin “nadir metallerin yeni efendisi” olup çıktı. Guillaume Pitron tezini desteklemek ve bu bağımlılığın içerdiği tehlikelere dikkat çekmek için, süper mıknatıslar ve uzun menzilli füze teknolojisinin geliştirilmesi gibi Batılıların açıkça hafife aldığı ya da tutarsız davrandığı birçok örneği sayıyor. Bunun çaresi açık gibi görünüyor: ABD, Brezilya, Rusya, Güney Afrika, Tayland, Türkiye, hatta (“uyuyan madencilik devi”) Fransa’da ve benzeri ülkelerde, kısacası Çin dışında her yerde nadir metaller üretimine başlamak.

Ancak işler tam da burada karmaşıklaşıyor ve bir ikilemle karşı karşıya geliyoruz: Bu nadir metallerin işlenmesi hiç de temiz bir iş değil! Pitron “yeşil enerjilerin ve kaynakların karanlık bir tarafı var” derken bunun altını çiziyor. Nadir metallerin çıkarılması ve arıtılması çevreyi oldukça kirleten yöntemler gerektiriyor. Geri dönüşümleri de tam bir hayal kırıklığı. Öyleyse, paradoks gibi gelecek ama, daha yeşil, “ekolojikleşmek” isteyen (ki bu, çevreye verdiğimiz zararın geriye döndürülmesi için hayati öneme sahip bir yaklaşım) ileri teknoloji sahibi ülkeler “pis” metallere en bağımlı ülkeler olacaktır. Tek başına bilişim ve iletişim sektörü hava taşımacılığından %50 daha fazla sera gazı üretmekte! Yani tam bir kısırdöngü söz konusu! Bu çelişkinin üstesinden gelmek için ne yapmalıyız?

Dar anlamda nadir toprak elementlerinin, genel anlamda da maden kaynaklarının işlenmesine yeniden başlamak (ki bu da hükümetler ile madencilik şirketleri arasındaki mücadeleyi yeniden başlatacaktır) gerekecek elbette, ama bunu çevreye saygı göstererek, ekonomik ve teknolojik araçlardan, yani mali kaynaklardan ve yeniliklerden faydalanarak yapmalıyız. Pitron dünyadaki tüketicilerin gittikçe artan kısmının böyle bir yaklaşımın bedelini ödemeye hazır olacağı kanısında…

Yazar bu noktada yine de cesaret verecek bir sözle bitiriyor sözlerini: “Nadir metaller sanayisinde bilinçlenme hamlelerinin” yaşandığına dair örnekler veriyor.

“Gezegeni” değil belki ama gezegen üzerindeki yaşamı korumak için, insanın bütün elzem ekonomik etkinliklerinin ekolojik bir dönüşümden geçmesi zorunlu. İşte bu bağlamda, bunun gibi daha yüzlerce örnek, üstesinden gelinmesi gereken ikilem, alınması zor karar, elde edilecek bilimsel başarılar, iknayla veya teminatla değiştirilecek nice bakış açıları olacaktır, ama sonunda ekolojikleşme de hız kazanmış olacaktır. Fakat burada zamana karşı bir yarış da söz konusu…

Guillaume Pitron’un kitabı hem kendi dikkatini hem de bizim dikkatimizi, fazla hesaba katılmayan çok önemli bir konuya odaklamakla bizi tam zamanında uyarıyor.

Hubert Védrine,1 Kasım 2017

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur