Lütfen asla vazgeçme. İmkânsızı mümkün kılmaya devam et. Zehri ilaca çevir. İşte böylece gerçekten mutlu olabilirsin. Çünkü mutluluk sana yakışıyor…
Efsanevi şarkıcı, gerçek bir ikona dönüşen sanatçı Tina Turner… Sahne performansları ve güçlü sesiyle dünyanın tanıdığı Tina Turner küçük bir kasabada, ırk ayrımının tüm şiddetiyle sürdüğü yıllarda dünyaya geldi, mutsuz bir çocukluk geçirdi. Bu durum sevgiyi sağlıksız yerlerde aramasına neden oldu; evliliğinde şiddete maruz kaldı. Bir dönem kariyeri bitme noktasına geldi, oğlunu kaybetti ve birden çok hastalıkla mücadele etti. Ama o gerçek ve kalıcı mutluluğa ulaşma çabasında asla yılmadı. Budist felsefesiyle tanışıp maneviyatın dönüştürücü gücünü keşfetti. Güçlü olmak için yaşadığı zorlukları kullandı, zehri ilaca dönüştürdü.
İçindekiler
Giriş 13
Birinci bölüm: Doğanın hoş karşılayıcılığı 17
İkinci bölüm: İçimizdeki dünya 35
Üçüncü bölüm: Meleklerin marşı 57
Dördüncü bölüm: Hayatın için mücadele et 75
Beşinci bölüm: Zehri ilaca dönüştürmek 103
Altıncı bölüm: Bir kalp devrimi 127
Yedinci bölüm: Şarkı söylemenin ötesinde 153
Sekizinci bölüm: Yuvaya dönüş 175
Sonsöz 203
Teşekkür 211
Terimler sözlüğü 213
Kaynakça 223
Giriş
Gittiğim her yerde insanlar bana hayat hikâyemden, bu gezegende geçirdiğim seksen yıl boyunca üstesinden geldiğim zorluklardan ne kadar ilham aldıklarını söylediklerinde çok duygulanıyorum. Ben yaradılışım gereği hayatın zorluklarıyla başa çıkabilen biriyim, ama bunun için yardım da aldım; bana başarı ve para bahşedilmiş olsa da, burada kastettiğim ikisi de değil. Esenliğim, mutluluğum ve dayanıklılığım için gerekli olan yardım, manevi hayatımdır. Bu söylemesi kolay, açıklaması daha zor olan iddialı bir ifade… Ama burada, Mutluluk Sana Yakışıyor’da manevi yolculuğumun hikâyesini sizlerle paylaşmak benim için büyük bir zevk. Her zaman öğretmen olmak istemişimdir, ama söyleyecek önemli bir şeyim olduğu, gerçek bilgeliği sunabileceğimden emin olduğum anı beklemem gerektiğine inandım. O an geldi. Bu kitabı yazarken, son yüzyılın en kötü salgınının ortasındayız. Bu trajedide, çoğumuz kaybettiğimiz sevdiklerimizin yasını tutarken, daha da büyük bir çoğunluğumuz maalesef geçim kaynağını kaybetti. Bu yeni, belirsiz manzarada sizin yanınızda dururken kalbim acıyor. Bu felaketin doğrudan etkisinden kaçan az sayıda, nadir kişiden biri olsanız bile, hepimiz biliyoruz ki kimse zorluklarla yüzleşmeden hayatını sürdüremez.
Umudu seçmemiz ve zorluklarımızı kendimizi ileri ve yukarı taşımak için kullanmamız gerektiğine her zamankinden daha çok inanıyorum. Geçtiğimiz on yılda beni ölümün eşiğine getiren bir dizi ciddi sağlık sorunuyla savaşırken, sıkıntılar konusuna çok kafa yordum. Tüm bunlardan sonra, hayatımı gözden geçirmek ve kendime bazı zor sorular sormak için birçok fırsatım oldu. Bu kadar ciddi sorunun üstesinden nasıl geldim? Listeyi biliyor olabilirsiniz; mutsuz bir çocukluk, terk edilmişlik, kötü muamelenin söz konusu olduğu bir evlilik, hızını kaybetmiş bir kariyer, maddi yıkım, aile üyelerinin erken ölümü ve birden çok hastalık… Değiştiremediğim ya da kontrol edemediğim çok sayıda dış koşul ve güç vardı, ama hayatımı değiştiren farkındalık, bu zorluklara tepki verme şeklimi değiştirebileceğimdi.
En değerli yardım insanın içinden, huzur da kişi kendini daha iyi hale getirmeye çalışırken gelir. Ben bu çalışmaya maneviyatın dönüştürücü gücünü keşfettiğim otuzlu yaşlarımda başladım. Maneviyat hiçbir din veya felsefeye bağlı değildir. Bir papazın ya da ruhban sınıfının malı değildir. Maneviyat, Toprak Ana’yla ilişkimiz ve kişisel bir uyanıştır, açıklık ve pozitifliği artıran bir evrendir. Benim uyanışım elli yıl önce Budist uygulama ve öğretiler üzerinde çalışmam sayesinde başladı. Hayatımın bu en değerli bölümünün hikâyesini sizlerle paylaşmak, uzun zamandır üzerine titrediğim bir hayaldi. Bu kitap, kalıcı mutluluğun nasıl yaratılacağına dair kişisel bir rehber. Çocukluktan bugüne kadar mutluluğa giden imkânsız yolda öğrendiğim manevi gerçekleri anlatıyor. Burada, anlatılmayan en büyük hayat derslerimi, en derin keşiflerimi ve ruhunuzu şarj etmenize yardımı olacak aziz, kadim prensipleri ortaya koyuyorum. Kendi engellerinizi benim de karşı karşıya kaldıklarım gibi aşılması imkânsız gibi görünseler bile– aşabilmenizi sağlayacak araçlara sahip olabilmeniz ve kendi hayallerinizi gerçekleştirebilmeniz, böylece gerçekten mutlu olabilmeniz için size bu öngörüleri sunuyorum. Kalbinizi ve zihninizi açmanızı, ruhunuzu yeni bir umut, cesaret ve merhametle tazelemenizi, hayatınızı değiştirmek suretiyle dünyayı değiştirmenizi istiyorum. Mutluluk Size Yakışıyor; bunun tüm harikulade yollarını size göstermeme izin verin.
Tina Turner
3 Mayıs 2020
Birinci bölüm
Doğanın hoş karşılayıcılığı
Tam da olduğunuz gibi, siz, siz olduğunuz için teşekkür ederim. Sadece sizler için yazdığım bu sözleri okumanıza yol açan yaşam deneyimlerinizin zengin dokusu için teşekkür ederim. Bu kitabı elinize alıp açtığınız için teşekkür ederim, böylece seksen yıldan uzun bir zaman boyunca öğrendiğim manevi dersleri sizinle paylaşabileceğim. İnanıyorum ki her birimiz, hayatta sadece bizim gerçekleştirebileceğimiz bir amaçla, eşsiz bir görevle doğduk. Ortak bir sorumlulukla birbirimize bağlıyız: insanlık ailemizin gelişmesine, daha müşfik ve daha mutlu olmasına yardım etme sorumluluğuyla… Evrenin işleyişini ilk kez küçük, kırsal bir kasaba olan Nutbush, Tennessee’de büyürken günlük deneyimlerimden öğrendim. Dışarıda vakit geçirmeye, tarlalarda koşmaya, başımı kaldırıp eşsiz gökcisimlerine bakmaya, evcil ve vahşi hayvanlarla zaman geçirmeye ve doğanın seslerini dinlemeye bayılırdım. Küçük bir kızken bile, her gün uçsuz bucaksız çayırlarda yürürken görünmeyen evrensel bir gücün varlığını hissederdim. Doğayla iletişim kurmak bana, sallanmak için ağaçtaki en iyi dalı, bir deredeki gizli tehlikeli kayayı ya da kaybolduğum her defasında eve dönüş yolunu biliyor gibi görünen sezgilerime güvenmeyi öğretti.
Kalbimi dinlemeyi öğrendim. Bu da bana birbirimize ve bu gezegendeki diğer her şeye bağlı olduğumuzu öğretti. Yaşamın gizemli doğası, evrenin temel yaratıcı enerjisi tarafından bir araya getirildik. Çelişkilerin bol olduğu bu karmaşık dünyada, olağanüstü güzellikleri hiç olmadık yerlerde buluyoruz. En parlak gökkuşakları en yoğun fırtına bulutlarının ardından ortaya çıkıyor. Muhteşem kelebekler en ölü renkli kozalardan çıkıyor. Ve en güzel nilüfer çiçekleri en derin ve kesif çamurlarda açıyor. Hayat neden böyle devam ediyor, düşündünüz mü hiç?
Belki de bu gökkuşakları, kelebekler ve nilüfer çiçekleri bize dünyamızın mistik bir sanat eseri, hikâyelerimizi her gün düşüncelerimiz, sözlerimiz ve eylemlerimizin fırça darbeleriyle boyadığımız evrensel bir tuval olduğunu hatırlatmak için varlar. Bunu çocukluğumdan beri içgüdüsel olarak hissetmeme rağmen, hayatı bilinçli olarak bu şekilde görebilmeyi ancak otuzlu yaşlarımın başlarında başarabildim. Dokuz yaşında Tennessee’de pamuk toplarken, kırk dokuz yaşına geldiğimde İngiltere kraliçesiyle el sıkışacağım o günü hayal ettiğime emin değilim. Yine de, bu inanması zor hayal bile, derin bir düzeyde, her zaman hayal gücümün alanındaydı. Benim gibi Büyük Buhran’ın son günleri ile İkinci Dünya Savaşı’nın ilk günleri arasında doğmuş bir çiftlik kızından olağanüstü bir sonucu kim bekleyebilirdi? Yine de hayatımın yolu, bütün zorluklara rağmen tekrar tekrar açan ve her seferinde daha da güçlenen gerçek bir nilüfer çiçeği gibiydi. Nerede doğduğunuz ya da anne babanızın kim olduğu önemli değil, bana öyle geliyor ki hepimiz karanlık ile aydınlığın karışımı bir çevrede hayata başlıyoruz. Bazılarımız diğerlerinden daha fazla deneyim yaşıyor. Bizler ile atalarımız arasında son derece girift bir bağlantı olduğuna, bizden önce gelenlerin omuzlarında yükseldiğimize inanıyorum.
Aldığım bir ders varsa o da benim gibi, sıkıntılarla karşılaşmanın çok da kötü bir şey olmadığı. Nihayetinde başarımızı ve mutluluğumuzu belirleyen şey, bunlardan hangi sonuçları çıkardığımız, kendimizi ve geleceğimizi şekillendirmek için bunları nasıl kullandığımızdır. Çamur ne kadar kesif olursa, orada açan, güneşe erişmek için çamurdan yükselen nilüfer çiçeği o kadar güçlü olur. Aynı şey insanlar için de geçerli. Biliyorum, çünkü ben başardım ve sizlerin de başarabileceğine eminim. Bunu nasıl başardım? Size anlatmak istediğim de bu işte.
Memleketim Nutbush, Batı Tennessee Haywood’un sıra sıra hanımelleri açan yolları boyunca uzanır. Haywood derin dini kökleri olan sessiz bir tarım bölgesiydi, hâlâ da öyle. Tennessee’nin 1882 yılında inşa edilmiş en eski Yahudi sinagogunun yanı sıra, aile üyelerimin uzun süre ibadet ettiği yerler olan, her ikisi de Hardin Smith adında azat edilmiş bir köle tarafından kurulmuş Spring Hill Baptist Kilisesi ve Woodlawn Baptist Kilisesi’ne ev sahipliği yapar. Bir çiftlik sahibinin karısı tarafından gizlice eğitilen Smith, vaiz olmak için yetiştirilmiş, daha sonra büyükbabamın ve babamın diyakozluk yaptığı Woodlawn Baptist Kilisesi haline gelen cemaati kurmuştur. Peder Smith’in eğitime önem vermesi sayesinde, yirminci yüzyılın başında Tennessee’nin siyahi nüfusu arasında en yüksek okuma yazma oranı bizim bölgemizdeydi. Rahip Smith’in siyahi çocuklar için kurduğu okullardan biri, daha sonra benim gittiğim Carver Lisesi oldu. Smith ayrıca siyahi müzisyenler ve şarkıcılara performanslarını sergileme fırsatı sağladı ve daha sonra bölgenin, benim de faydalandığım güçlü müzik geleneklerinin temelini attı. 1939’un sonunda belediye hastanesindeki siyahi kadın doğumhanesinin penceresiz bodrum katında sağ salim dünyaya geldim. Annemle babam bana Anna Mae adını vermişler, yetişkinliğe kadar yalnızca bu isimle tanınıyordum.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Kişisel Gelişim
- Kitap AdıMutluluk Sana Yakışıyor
- Sayfa Sayısı224
- YazarTina Turner
- ISBN9786050983524
- Boyutlar, Kapak13.6 x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviDoğan Novus / 2021