Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Mutluluğun Sırları
Mutluluğun Sırları

Mutluluğun Sırları

Arif Arslan

Mutlu olmak, her insanın arzusudur. Mutluluk, en çok da insana yakışır. Buna en çok layık olan da yine insandır. Ne var ki mutluluğu bulan…

Mutlu olmak, her insanın arzusudur. Mutluluk, en çok da insana yakışır. Buna en çok layık olan da yine insandır. Ne var ki mutluluğu bulan ve mutlu olan insan sayısı çok az… Mutluluğu arayan çok ama bulan az… Mutluluk nasıl aranır ve nasıl bulunur? Mutluluğu aramak, define aramak gibi midir? Yolu yordamı var mıdır bunun? Mutlu olmayı mı bilmiyoruz yoksa mutluluk bize uğramıyor mu? Televizyon programlarının daimi konuğu, on binlerce insanın dikkatle izlediği ilahiyatçı-psikolog yazar Dr. Arif Arslan, bu konunun gözden kaçan ve göz ardı ettiğimiz yönlerini ele alıyor. Elinizdeki kitap sizlere mutluluğun uzaklarda bir yerlerde olmadığını, yanı başınızda ve hatta içinizde sizin bir parçanız olarak keşfedilmeyi beklediğini gösteriyor. Mutluluğu arayanların büyük çoğunluğu, onun yanı başında olduğunu fark edince sorunun kendilerinden kaynaklandığını da anlamış oluyorlar. Bizim mutluluğu aradığımız kadar, mutluluk da bizi arıyor. Bizim ona ihtiyacımız kadar, onun da bize ihtiyacı var. Çoğu kere aynı mekânları paylaşmamıza rağmen, bir türlü buluşamayan sevgililer gibi birbirimizi arıyoruz. Öyleyse işin başı “farkında olmak”tır. Nasıl bir donanıma ve imkâna sahip olduğumuzu fark edersek suyun akışı yoluna girecek ve bu su, zamanla da yatağını bulacaktır. Sizleri günübirlik heveslerin kucağından alıp kalıcı olana emanet etmek isteyen bu kitapta sadece gerçekleri bulacaksınız.

***

MUTLULUĞUN SIRLARI

HAYATI ANLAMAYA DOĞRU

Mutluluğu arayanlara…

Dr. ARİF ARSLAN

www.anatoliakitap.com

Dr. Arif ARSLAN

12 Haziran 1957 yılında, Akseki (Antalya), “Güçlüköy”de doğdu. 1969 yılında ilkokulu bitirdi. İlkokuldan sonra iki yıl Arapça ve Kur’an eğitimi gördü. 1977 yılında Antalya İmam-Hatip Lisesini ve 1981 yılında İzmir Yüksek İslam Enstitüsünü (Dokuz Eylül İlahiyat Fakültesi) bitirdi. Nisan 1982’de askere gitti ve Yedek Subay olarak askerlik görevini yaptı. 26 Aralık 1983’te, Ovacık’ta (Tunceli) öğretmenlik görevine başladı. Bir yıl Ovacık Lisesinde çalıştı. 1984–1985 öğretim yılında, Kayseri’ye tayin oldu. İstek üzerine Kayseri’de üç yıl değişik okullarda görev yaptı. Temmuz 1987’de kendi isteği ile İstanbul’a tayin oldu ve çeşitli okullarda çalıştı. Halen, Osman SAÇMACI İlköğretim okulunda çalışmaya devam etmektedir. 2001-2004 yılları arasında Eğitim Psikolojisi üzerine Mastır; 2004-2009 yılları arasında da genel psikoloji üzerine doktora yaptı. Özellikle Ruhsal ve Parapsikolojik konularda çalışmalar, araştırmalar yaptı, yerinde ve kişiler üzerinde çeşitli incelemelerde bulundu.

ZAMAN, AKŞAM ve GÜNEŞ Gazetelerinde günlük yazılar yazdı. Bunların yanı sıra yıllarca konferanslar, seminerler verdi ve panellerde konuşmacı olarak yer aldı. Kitap çalışmalarının yanı sıra üç yıl Üsküdar FM’de Radyo programları yaptı. 2008-2009 Sezonunda, Star TV’de “Arım Balım Peteğim” Programına sürekli olarak dinî, psikolojik, sosyal ve kültürel konularda danışmanlık yaptı. Atv, Atv Avrupa, Kanal D, Show TV, Samanyolu, Mehtap TV, Kanal 7, Kanal A, Kanal T, TVNET gibi çeşitli televizyon kanallarına konuk olarak katıldı. FOX TV ve CNN Türk gibi haber kanallarında dini konularda danışmanlık yapmaktadır. Aralık 2009’dan bu yana Tatlıses TV’de “Gerçeğe Doğru” adlı kendi programını yaptı. 2010-2012 yıllarında “Ramazanın Şifreleri” Fox TV ve “Hayatın Şifreleri” TNT de daimi konuk oldu. Ramazan 2012 de Kanal Türk’te, “Habercin Ali” programında daimi konuk olarak bulundu ve dini konularda açıklamalar yaparak halkın sorularını cevapladı.

Yazarın yayınlanmış araştırma, telif, şiir ve ders kitapları olmak üzere çeşitli eserleri vardır. Ders ve şiir kitapları dışındaki eserlerinden bazıları aşağıda yer almaktadır.

ESERLERİNDEN BAZILARI:

1. Dua İle Gelen Şifa 2007

2. Allah’ın İsimlerinin Sırları 2004

3. Mutlu Evlilik 2007

4. Ruhçuluk ve Reenkarnasyon 2008

5. Dua Kapısı, 2009

6. Tevbe Kapısı 2010

7. Pusudaki Düşman, Şeytan ve Satanizm 2011

8. İnsan, Tefekkür ve İman 2012

9. “Beni Bir Müslüman Olarak Kabul Edin” Tolstoy 2011

10. Dua İle Korunma 2012

11. Deccal Mehdi ve Mesih 2012

12. Doğum Kontrolü ve Kürtaj 2012

İçindekiler

ÖnsözYerine………………………………………………………………………..9

Mutlu Yaşamak İçin……………………………………………………………….9

BİRİNCİ BÖLÜM

MUTLULUĞUN SIRLARI

A. MUTLULUK BİLİNCİ……………………………………………………………17

1. Mutluluk Nedir?………………………………………………………………22

2. Gerçek Mutluluk………………………………………………………………24

3. İnanç İnsanı Mutlu Eder mi? …………………………………………….26

4. Kulluk ve Mutluluk…………………………………………………………..47

B. MUTLULUĞU SAĞLAYAN İPUÇLARI……………………………………..49

4. İrade Eğitimi……………………………………………………………………62

5. Sevgi İksiri……………………………………………………………………….63

6. Hoşgörü………………………………………………………………………….65

7. Hizmet ve Görev Aşkı……………………………………………………….67

8. Barışsever Olmak…………………………………………………………….70

10. Sılayırahim…………………………………………………………………….76

11. Doğruluk……………………………………………………………………….79

12. Güzel Ahlaklı Olmak……………………………………………………….82

13. Kötülükten Kaçınmak……………………………………………………..84

14. Şükretmek…………………………………………………………………….87

İKİNCİ BÖLÜM

MUTLULUK İÇİN ÖĞÜTLER VE KURALLAR

A. MUTLULUK İÇİN 10 ÖĞÜT…………………………………………………..93

1. Düşünmek (Tefekkür)……………………………………………………….93

2. Eğlence…………………………………………………………………………..95

3. Okumak – Öğrenmek……………………………………………………….97

4. Dua………………………………………………………………………………100

5. Sevmek…………………………………………………………………………101

6. Anlaşmak………………………………………………………………………102

7. Tebessüm –Gülümsemek………………………………………………..103

8. İnfak – Vermek ……………………………………………………………..104

9. Çalışmak – İş Yapmak……………………………………………………..105

10. Şükretmek…………………………………………………………………..105

B. MUTLULUK İÇİN 12 KURAL ……………………………………………….107

C. MUTLULUK İÇİN 83 İPUCU………………………………………………..109

D. EBEDİ MUTLULUK İÇİN 66 KURAL……………………………………..113

E. MUTLULUK İLAÇLARI………………………………………………………..119

1. Allah’a İman………………………………………………………………….119

2. Zikir……………………………………………………………………………..120

3. İyimserlik………………………………………………………………………121

4. Gevşeme Teknikleri………………………………………………………..121

5. İyimserlik………………………………………………………………………121

6. Dostluk…………………………………………………………………………122

7. Çocuklar……………………………………………………………………….122

8. Kırmızıbiber…………………………………………………………………..122

9. Çiçekler………………………………………………………………………..122

10. Mor Renk…………………………………………………………………….123

11. Çikolata………………………………………………………………………123

12. Muz……………………………………………………………………………123

13. Tebessüm Veya Gülmek………………………………………………..123

14. Spor……………………………………………………………………………123

15. Günlük Tutmak…………………………………………………………….124

16. Masaj Yaptırmak…………………………………………………………..124

17. Müzik Dinlemek…………………………………………………………..124

18. Bitki Çayları İçmek………………………………………………………..125

19. Evcil Hayvan Beslemek………………………………………………….125

20. Ev İşleri……………………………………………………………………….125

F. KÜÇÜK VE ÖNEMLİ FORMÜLLER……………………………………….127

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

MUTLULUĞUN ENGELLERİ

MUTLULUĞUN ENGELLERİ……………………………………………………131

HATALI DAVRANIŞLARDAN BAZILARI…………………………………….133

1. Hırs ve Tama’ (Tamah)…………………………………………………….134

2. Uzun Emeller…………………………………………………………………134

3. Açgözlülük…………………………………………………………………….137

4. Kul Hakkı ve Ah Almak …………………………………………………138

5. Laf Taşımak……………………………………………………………………140

6. Gıybet Etmek…………………………………………………………………140

7. Vefasızlık ………………………………………………………………………141

8. Emanete İhanet ……………………………………………………………143

9. Yalancılık……………………………………………………………………….144

10. Haset………………………………………………………………………….145

11. Kin ve Nefret……………………………………………………………….147

12. İçki, Kumar ve Ötesi ……………………………………………………..148

13. Fuhuş, Zina ve Ahlaksızlık………………………………………………149

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

HAYATI ANLAMAYA DOĞRU

A. HAYAT ANLAYIŞIMIZ…………………………………………………………153

1. Hayat Nedir?…………………………………………………………………153

2. Dünyaya Gönderiliş Amacımız………………………………………….155

3. “Üç Günlük Dünya” Ne Demektir? …………………………………..155

4. Hayatı Doğru Anlamak……………………………………………………158

5. Hayata Gerçekçi Bakış…………………………………………………….160

6. Hayat Bir İmtihandır……………………………………………………….162

B. ÖLÜM ANLAYIŞIMIZ …………………………………………………………165

C. NEREYE GİDİYORUZ?………………………………………………………..167

D. ÖLÜM YOK OLMAK MIDIR?………………………………………………169

E. NEDEN BU DÜNYADA CEZA?……………………………………………..171

F. BU DÜNYADAKİ CEZA KİMLERE?………………………………………..173

BEŞİNCİ BÖLÜM

ŞÜKÜR VE RIZA

A. MUTLULUK EĞİTİMİ…………………………………………………………179

B. ŞÜKREDEN KAZANIYOR…………………………………………………….181

C. OKULLARDA DERS OLACAK……………………………………………….183

D. HANGİ KAYNAK SEÇİLMELİ?……………………………………………..185

1. Para……………………………………………………………………………..185

2. Gençlik…………………………………………………………………………185

3. Evlilik……………………………………………………………………………185

4. Arkadaşlar…………………………………………………………………….186

5. Sosyal Haklar ve Güvenlik………………………………………………..186

6. Piyango Kazanmak…………………………………………………………186

7. Felsefi Sorgulamalar……………………………………………………….186

E- ŞÜKÜR VE RIZA………………………………………………………………..189

F. HİÇ BİR ŞEYİN GERÇEK SAHİBİ DEĞİLİZ………………………………193

G. BİZDEN SONRA NE KALACAK?…………………………………………..1959

Önsöz Yerine

Mutlu Yaşamak İçin

Mutlu yaşamak, herkesin ve hepimizin en çok ihtiyacı olan ve asla vazgeçemeyeceği, olmazsa olmazlarımızın başında gelen bir husustur. Ancak bunu nedense çok azımız yakalayabilir. Mutlu olan­lar, bunu nasıl başarıyor, bunu da çok azımız araştırmış ve onların tecrübelerinden yararlanıp bir basamak daha yukarıya çıkabilmiştir. Doğumundan ölümüne kadar hep mutluluğu arayan insanoğlunun bu konudaki işi ve uğraşı da aslında dar ve yetersizdir. Pek çoğumuz, deyim yerindeyse, ışık tutup aydınlatmak varken “karanlıklara küfür savurmak”, sevgi ve hoşgörü yerine “boşluklara yumruk atmak” ve sürekli sövüp saymaktan, bela okumaktan başka bir şey yapmıyor. Bununsa bir çözüm olmadığını ve bizi mutlu edecek hususları da yine hepimiz biliriz ama yapmak veya buna karar vermek nedense her şeyden zor görünür…

Bize göre huzur ve mutluluğun temel esası ve ana kaynağı, ha­yatı vereni bulup bilmekte ve ona kayıtsız şartsız teslim olmaktadır. Çünkü her şeyin yaratıcısı ve yaşatıcısı, sahibi ve idarecisi O’dur. Bunun öteki adı ise kul olduğumuzu bilmek ve hayatın bir imtihan olduğunu anlamaktır. Eğer insan kul olduğunun bilincine varır ve bunu tam anlamıyla olmasa bile kısmen kavrarsa, o zaman istek ve ihtiyaçları ile hayattan beklentileri de farklı olacaktır. O zaman elde ettiklerini kullanma biçimi değişecek, elde edemediği, sahip olamadığı şeyler karşısındaki anlayışı yeniden şekillenecektir. Eğer insan kendisini, kendisinden daha iyi bilen ve daha çok düşünen birinin varlığına inanırsa, o zaman daha rahat olacaktır. Çünkü o zaman hem elde ettiklerini kullanma şekli değişecek, hem de elde edemediklerini;

“O, beni benden daha iyi biliyor ve düşünüyor… Demek ki, benim için faydalı olanı da bu kadarıymış” diye düşünüp bir yargıya varacak ve elde etmek isteyip de edemediği şeyleri bir kayıp olarak sayıp arkasından üzülmeyecektir.

Mutlu olamayışımızın temel sebeplerinden birinin elde edeme­diklerimiz olduğunu düşünürsek, yukarıdaki gibi bir teslimiyet anlayışı, bu duyguyu ortadan kaldıracak ve “mutsuzluk” fonksiyonunu geçersiz kılacaktır. O zaman zaten,“şunu alamadım, bunu satamadım, keşke şu da olsa, bu da olsaydı…” gibi takıntılar ortadan kalkacağı için insan da otomatikman mutlu olacaktır.

Bunun, geçmiş büyüklerimizde pek çok örneği vardır ki, onlar buldukları veya elde ettikleri dünyalıklar karşısında düşünüp üzül­müşler ve “acaba öbür dünyaya ait mükâfatlarımızı bu dünyada yiyip bitiriyor muyuz” diye korkup, esas buldukları ve elde ettikleri zaman endişe edip mutsuz olmuşlardır. Bir hak dostu ve dertli bir gönül şairi de bu konuyu şöyle ifade etmektedir:

“Değildir bu bana benden

Bu lütf ile ihsan neden?”

Bu nedenle kendilerine dokunan bir iyilik karşısında bir kusur işlediklerini düşünmüşler, gelen bir yokluk, bir bela, bir felaket ve musibet karşısında ise ahirete ait cezalarından bir kısmını ödeyip temizlendiklerini düşünerek mutlu ve huzurlu olmuşlardır. Bu nok­tayı anlamak oldukça önemlidir ve bu nokta rıza makamına açılan kapıdır. Bu kapıdan girdin mi her şey ve herkes yâr ve hizmetçin olur, kısaca iş tamam olur.

Rıza, her ne şekilde olursa olsun içinde bulunduğu hâlden razı olma ve hiçbir şekilde Allah’tan şikâyet etmemek demektir. Gizli, açık, imalı veya direkt, kalpten veya dilden, hiçbir hoşnutsuzluk emaresi göstermeme hâlidir. Genelde insanlar, birbirlerine dert yanarken, bilerek ya da bilmeyerek dertleri ile birlikte aynı zamanda Allah’ı da insanlara şikâyet etmiş olurlar. Oysa şikâyet, onun bize uygun gördüğü iş ve davranışlardan, helal ve haramlardan hoşlanmayan nefisten ol­malıdır. Ancak asla Allah’tan değil! Bizim onu başkasına şikâyet etme hakkımız ve yetkimiz yoktur. Kimi, kime şikâyet ediyoruz ki?

Rıza makamının en büyük örneği, hastalıklar içinde kıvranırken dahi ağlayıp inleyerek gam izhar etmeyen, sabır kahramanı, Hz. Eyüp peygamberdir. İnsan o makamı elde ederse zaten bu dünyada ancak Allah için var olduğuna ve O ne zaman isterse gideceğine inandığı için hiçbir makam ve mevkie hiçbir mal ve melale bağlanmaz. Bağlanmaz da Yunus gibi:

“Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim

Aşkın ile avunurum, bana seni gerek seni…” der…

“İnsanoğlu malım-mülküm der durur. Oysa insanın yiyip tü­kettiğinden, giyip eskittiğinden başka malı yoktur” 1 buyurur, Allah Resulü. Bir gün, hasır üzerinde yatmaktan sırtının ve omuzlarının yol yol olduğunu görüp üzülen ve kendisine, altına sermek için bir döşek, üstüne almak için bir yorgan teklif edenlere de, belki hiçbirimizin ölüm kapımızı çalıncaya kadar anlayamayacağı şu müthiş cevabı verir:

“Dünya ile benim ne ilgim olabilir! Benim dünyadaki misalim o adama benzer ki, yolculuk için sefere çıkar. Sonra bir yerde, bir ağacın altında oturup dinlenir. Sonra da kalkar yoluna devam eder, varacağı yere doğru gider.” Ağacı da gölgesini de bırakıp gider…

İşte bu yüzden tasavvuf erbabı kimseler, dünyayı ve varlığı bir gölge, mala mülke sahip olma duygusunun kaynağı olan benliği de bir pusu, bir tuzak olarak görüp değerlendirmişlerdir. Bizler bu kadar olamasak bile, en azından bu dünyanın geçici bir uğrak yeri olduğunu bilip mala mülke, makama, mevkiye bel bağlamadan yaşayıp mutlu

1 Müslim, Züht 3, 4, (2958); Nesâî, Vesâya 1 (6, 238); Tirmizî, Tefsir, Tekâsür, (3351) ve huzurlu olmayı sağlayabiliriz… Aslına bakarsanız çıplak geldik ve çıplak gideceğiz. Hiçbir şeye bel bağlayıp takılıp kalmaya değmez…

—Peki, hiçbir şeyimiz olmasın mı?

—Yo… Bu o demek değil! Her şeyimiz olsun, olsun ama onlara takılıp kalmayalım; sahip olduklarımızın kölesi, esiri olmayalım… Arıza işte tam da burada… Mülkü vereni tanıyalım, ondan kopmayalım, maddi manevi elde ettiklerimize veya edemediklerimize kısaca Allah’tan başkasına tapmayalım…

Her Müslüman; Amerika’ya, Rusya’ya, Çin’e borç verecek ve hatta satın alacak kadar zengin olmalıdır. Ancak mala mülke bağla­nıp, kalbiyle Allah’tan uzaklaşmamalıdır. Çünkü mülkün sahibi odur ve insanlara vermesi de vermemesi de pek çok hayır ve hikmetlere bağlıdır. Zira mal sahiplerini sıkı bir özeleştiri ve derin düşünceye sevk edecek bir hadis-i şerifte şöyle denilmektedir:

“İnsanların üzerine öyle bir zaman gelir ki, bütün himmetleri mideleri, şerefleri servetleri, dinleri paraları ve servetleri, kıbleleri kadınlar olacaktır. İşte onlar, yaratılmışların en şerlileridir. Allah yanında da onlara kurtuluş da yoktur!” 2

Ümmetine düşkünlüğü ile Allah yanında özel bir yere sahip olan Sevgili Peygamberimizin bir başka hadisinde ise, şu ürkütücü gerçeğe dikkat çekilmektedir:

“Kıyamet kopmazdan önce gece karanlığının parçaları gibi fitne­ler olacak. (O zaman) kişi mümin olarak sabaha erişir de akşama kâfir olarak çıkar. Mümin olarak akşama erişir, kâfir olarak sabaha kavuşur. Birçok kimseler azıcık bir dünyalık karşılığında dinlerini satarlar.” 3

Her iki hadiste de dikkat çekilen husus para, yani dünyalıktır. En büyük fitne insanın dünyaya haddinden fazla bağlanmasıdır. Oysa dünya malı ancak hakka ve hakikate hizmet eder ve ettirilirse güzeldir,

2 El-Aclûnî, Keşfü’l-Hafa, II, 399, Hadis, (3270)

3 Tirmizi, Fiten 30, (2196) hoştur. Bu yüzden öteden beri halk arasında “dünya malı dünyada kalır” denilerek, malın mülkün fena ve dünyanın fani yüzüne dikkat çekilmiş, mala mülke sevinmemek veya yokluk ve darlıktan ötürü Allah’a küsüp kırılmamak gerektiği bir darbı mesel olarak vurgulanıp durmuştur.

Geçmişte nice dönemler yaşanmıştır ki, günde bir öğün yemek bile zenginlik sayılmıştır. Eminiz ki o insanlar kendi gayretleri ile elde ettikleri o az şeyle yetinip mutlu olmasını bilmişler ve bizlere bu güzel yurdu hazırlayıp teslim etmişlerdir. Yine onlar, kendileri için değil, daha çok gelecek çocukları ve torunları yani bizim için yaşa­mışlardır. Bu konuda merhum babamdan ve yakın akrabalarımızdan dinlediğim o kadar çok şey var ki, bunları anlatmak bile kitabın kapasitesini aşar.

Şu konuyu da bilmekte yarar var: Bir hadise göre kâinatın hatı­rına yaratıldığı söylenen Resul-i Ekrem, bu dünyada arpa ekmeğini zeytinyağına banıp yemek suretiyle bile olsa art arda üç öğün yemek yememiştir. Hatta Hz. Ayşe validemizin anlattığına göre, iki veya üç defa hilali gördükleri halde (yani 2–3 ay), Resulullah’ın evinde ateş yanıp duman tütmezmiş ki, bu da bu evde bir sıcak yemek yapılmaz, bir çorba kaynamaz demektir. O hâlde mutluluğu engelleyen en çok etkenlerden biri olarak gördüğümüz dünyalıklar, mutlu olmamızı engelleyen ve moralimizi bozan şeylerden biri olmamalıdır. Elde edemediklerimizden ötürü mutsuz olmak yerine, elde ettiklerimizin şükrünü eda etmeye, kıymetini bilmeye çalışmalı ve tevekkül için­de yaşamalıyız ki bu, bizim yapabileceğimiz en akıllıca işlerden biri olacaktır. Ben, derviş de değilim, sofi de… Kanaatime göre bunların zamanı da çoktan geçti… Ancak “yok” diye kıyameti koparmak ve kendi kendimizi sıkıntıya sokup bunalıma itmek veya kazanmak için sınır tanımamak yerine elimizdekilerle mutlu olmayı bilmek, şükretmek ve kanaatkâr olmayı tercih edenlerden olmalıyız diye düşünüyorum. Zaten yoklukta mutlu olmak için başka yol da yoktur. İsyanlarla ancak ebedi hayatımızı kaybederiz ama asla eksiğimiz olan şeyleri kazanıp mutlu olamayız. Bir hadis-i şerifte:“Öyle bir devir gelecek ki insan, kazandığı veya aldığı şeyin helal mi, haram mı olduğuna aldırış etmeyecek” 4 denilmektedir. Hadiste, “böylelerinin hiçbir duası kabul edilmez” ilavesi de vardır. Bu nedenle, bu tehlikeli durumlara düşmemek için gönül ve nefis zenginliğine ulaşmak ve mal-mülk kazanma, uzun emeller uğruna hırs gösterip, bizim için konulan sınırları zorlayıp aşmamak gerekiyor.

İşte bu kitapta bundan fazlasını bulacağınıza ve okuyup bitirdi­ğiniz zaman daha güzel şeyler için yola çıkacağınıza inanıyoruz. Bir de şu var ki, dünya bir kadına benzer. Peşinden koşanlara gelmez hatta kaçar ama ilgisiz kalıp kaçanı da kovalar. Ona kendini arz eder, beğendirmeye çalışır. Bu nedenle, tamamen elde edemeyeceğimiz dünyanın peşinden koşmak yerine dünyayı peşimizden koşturmak daha akıllıca olsa gerek…

Arif ARSLAN

İstanbul, Eylül 2012

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Çağdaş İnkarcılığın Eskiçağ Silahı Reenkarnasyon ~ Arif ArslanÇağdaş İnkarcılığın Eskiçağ Silahı Reenkarnasyon

    Çağdaş İnkarcılığın Eskiçağ Silahı Reenkarnasyon

    Arif Arslan

    Reenkarnasyon nedir, ne değildir? Reenkarnasyon inancının asıl hedefi nedir? Parapsikolojinin deneyleri ve buluşları reenkarnasyonu destekliyor mu? Geçmişten günümüze reenkarnasyon nasıl geldi? Reenkarnasyon inancında temel...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur