Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Sır
Sır

Sır

Mustafa Kutlu

Kitapta yer alan hikâyeler tek başlarına müstakil birer hikâye olmakla beraber, aynı zamanda bir bütünün parçalarıdır. Kitabın bütünü bir şeyhin dramını yansıtmaktadır. Şeyhin dergâhında…

Kitapta yer alan hikâyeler tek başlarına müstakil birer hikâye olmakla beraber, aynı zamanda bir bütünün parçalarıdır. Kitabın bütünü bir şeyhin dramını yansıtmaktadır. Şeyhin dergâhında ve etrafında toplumun hemen her kesiminden tipler yer alır. Bir gazeteci, bir ilim adamı, bir siyasetçi, vb. Bu tiplerin tekke ile olan bağlantıları aynı zamanda kendi şahsi dramlarını da ortaya koyar.

*

SIR

Gecenin bir vaktinde kapı çalındı, gidip açtım. Karşımda efendim duruyordu.

Yüzünün nurundan etrafa aydınlık saçılıyordu.

İşin ince tarafına bak ki; o gece de bizim yamuk tarlanın suyu vardı. Saat biri çeyrek geçe. Su ateş pahası. Tarlaya pancar ekmişiz. Lüksü yaktırdım; bizim küçük oğlan yanımda, omuzda bel, elde kürek vaktinden önce yola düştük.

Suyu Hanaltı’ndan kaldırıp tarlaya vuracağız. Pancarın dibi taş olmuş sanki. O yıl da bir sıcak var ağa, bir Sıcak.

Neyse… Suyu indirdik Allahıma şükür. Bir o yana segirt, bir bu yana. Oğlan daha ufak, eli kürek tutacak gibi değil, sade ışığı dolaştırıyor, boyu barabar çamura belendim, ter tırnağımdan çıkıyor. Ağa saat iki oldu olmadı biz işi kolayladık, daha bir çeyrek hakkımız var.. Var ya.. Baktım su azaldı.. Şeytandır insanın kanında gezer derler ya, öfke kabarmaya başladı bende. Bizden

sonra su sırası Efe Kadir’in; Hanaltı’nda fasulye tarlası var.. Ne yapar eder, bir çeyrek, on dakka çalar suyu.. Yahu bu insanoğlu niye böyledir.. Şimdi gitsen dalaşacak olsan, altı üstü bir çeyrek su.. Bir çeyrek su ama, mevsim o mevsim ki bir çeyrek suya millet birbirini kurşunlayacak vaziyete gelmiş..

Oğlanı tarlanın alt başına yolladım, velâ havle velâ kuvvete deyip ben de çöktüm karaağacın dibine. Zaten dizimde fer tükenmiş. Tabakayı çıkarıp bir tütün sardım. Oğlan aşağıdan bağırdı.. Su kavuştu, tamamdır dedi.. Ferahlayıp, cigarayı fosurdattım.. Efe Kadir efeliği ile kalsın.. Biz pancarı kurtardık. Cenâb-ı Hak böyle bir saat su daha nasip etse bu yılki mahsulü toparladik say. Sırtüstü uzandım, yıldızları seyre durdum biraz. Vücudumun her bir yerinden başka bir ses geliyor. Ne de olsa yaş kemale erdi, bir tarla su yordu bizi.. Yorsun..

Oğlan lüks lambasını sallaya sallaya geldi, fikaranın gözünden uyku akıyor ki, düştü, düşecek… Döndük eve..

İşte böyle.

Efendimi kapı önünde görünce.

İlkin eğilip ayaklarıma bakıvermişim.. İnsanız ya.. Daha çamuru üstünde.. Kulaklarıma kadar kızarmışım..

Mübarek gülümseyip sırtımı sıvazladı.. “Aldırma” dedi..”Rençberlik, olacak o kadar”.. Geçti içeri, oturdu.

Yanında ihvanın ileri gelenlerinden iki kişi daha var.

Patırtıya vermeden ev uşaklarını uyandırdım. Bir o yana çalındım, bir bu yana çırpındım.. Hele ki üstümü başımı temizleyip giyindim.. Medet hey büyük Allahim.. Yüreğim yerinden çıkacak sanki. Evde sıçan düşse başı yarılacak. Bir testi ekşi ayran, bir kucak kuru ekmekten gayrı bir şey yok. Of ki, of..

Ben böyle bir içeri, bir dışarı girip çıkarken efendim o mülayim sesi ile durdurdu beni.. “Telaş etme” dedi, “Kalıcı değiliz””..

Efendimin gelişinde mutlak bir hikmet vardır. İçim içime sığmıyor, odanın ayak ucnuda el bağlayıp bekledim.

Ayranlar içildi…

Efendim yanındaki ihvan ile şöyle belli belirsiz bakışıverdi.

Bunlar o dem dışarı çıkmak dilediler, kapıyı açıp feneri tuttum.

Ayvandaki tahta sedire oturttum.. Yıldızlar içinde bir gece.

Biri eğilip kulağıma “Efendi hazretleri seninle mahrem görüşecek” diye müjdeli bir lisan ile fısıladı.

Bende zaten takat yok, fer kalmamış, iyice dizlerimin bağı çözüldü.

Yeniden içeri girip el bağlayıp bekledim.

Dedikleri oldu gerçek.

Efendim benimle mahrem görüştü.

Aramızda neler geçti?

Söz nerde başladı, nerde bitti?

Sözden sonra hangi makama, hangi mekâna geçildi? Hal ehline malumdur.

Efendim yeniden ayvanda bekleyen ihvanları içeri aldı. O gece sabah ezanının önü sıra, “Benden sonra posta işte şu gördüğünüz zat oturmuştur. Ferman…” deyip kesti.

Ben her ne kadar yüzümü yerlere sürüp, gözlerimden kanlı yaşlar akıtıp..”Kurbanın olayım efendim, bu fakire kıymayın, bu bir ağır hizmettir beni bağışlayın. N’olur.. Ben bir fikara köylüyüm. Ne ilmim var, ne hikmetim.. İki sözü biraraya getirmeye gücüm yetmez.. Beni bundan azad edin.. Bana gelinceye kadar ihvan içinde nice yiğitler, nice âlim zatlar, ağırlığınca altun eden üstadlar vardır.. Yapmayın, elinize, eteğinize düştüm” diyerek feryat ettim ise de; Efendim:

“Şahit olun ve usulünce biat edin” diye o iki hatırı sayılır ihvanı sıkı tenbihledi.

Gözlerimden akan yaşlar odanın toprak zeminini ıslatmış çamur etmişti.

O günkü sabah namazını efendim lütuf buyurup beni imamete geçirerek oracıkta, alnım gözyaşından islanmış toprağın çamuruna bulanarak eda ettik.

Ziyade kalmadılar.. Evimi ocağımı gül kokusuna bula-

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Hikaye
  • Kitap AdıSır
  • Sayfa Sayısı96
  • YazarMustafa Kutlu
  • ISBN9789759953003
  • Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviDergah Yayınları / 2024

Yazarın Diğer Kitapları

  1. İlmihal yahut Arzuhal ~ Mustafa Kutluİlmihal yahut Arzuhal

    İlmihal yahut Arzuhal

    Mustafa Kutlu

    “Aydınlığa ve vuzuha açılan bir kapı, sonsuzluğa doğru uzanan bir yol, hakikat ve merhamet deryasına doğru akan bir nehir, göğe yükselen bir miraç… Mustafa...

  2. Ya Tahammül Ya Sefer ~ Mustafa KutluYa Tahammül Ya Sefer

    Ya Tahammül Ya Sefer

    Mustafa Kutlu

    İnandığımız, uğruna pek çok şeyi göze aldığımız “dava”lar. Birlikte yürünecek bir yol. Bizimle aynı duyguları, fikirleri paylaşan arkadaşlar. Bu insanların açmazlarını, acılarını dile getiriyor....

  3. İstanbul gezi yazıları – II – 1989: Haliç ile Çepeçevre İstanbul ~ Mustafa Kutluİstanbul gezi yazıları – II – 1989: Haliç ile Çepeçevre İstanbul

    İstanbul gezi yazıları – II – 1989: Haliç ile Çepeçevre İstanbul

    Mustafa Kutlu

    Mustafa Kutlu, İstanbul’u gezmeye devam ediyor. Yıl 1989. Tarihî yarımadayı bir baştan bir başa gezen Kutlu, mimarî detaylarıyla ve değişen noktalarıyla bizi İstanbul’un bambaşka...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Yılmaz – Hakkari’den İstanbul’a Bir Şöhret Yolculuğu ~ Muhsin KızılkayaYılmaz – Hakkari’den İstanbul’a Bir Şöhret Yolculuğu

    Yılmaz – Hakkari’den İstanbul’a Bir Şöhret Yolculuğu

    Muhsin Kızılkaya

    Muhsin Kızılkaya, bu biyografik romanda en yakın arkadaşı Yılmaz Erdoğan’ın Hakkari’den İstanbul’a yani şöhrete uzanan hikayesini anlatıyor. Onun aşklarını, özlemlerini, hayallerini, hayatındaki önemli kişileri,...

  2. Kalp / Bir Tarihçe ~ Sandeep JauharKalp / Bir Tarihçe

    Kalp / Bir Tarihçe

    Sandeep Jauhar

    Kalp hayatın merkezinde yer alır. Kardiyolog Sandeep Jauhar içinse saplantı derecesinde bir tutkudur. Zira kalple ilgili sorunlar ailesinde büyük travmalar yaratmış, hassas bir yapıya...

  3. Arkadaşım Yalnızlık ~ M. Hıfzı AksoyArkadaşım Yalnızlık

    Arkadaşım Yalnızlık

    M. Hıfzı Aksoy

    “Kimi kime şikayet edeceksin oğul. Para her kapıyı açıyor. Bir sürü kulp bulurlar benim kanıtımı çürütmek için. Kafama koymuşum bir kez… Kendi davamı kendim...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur