Muhammed Ali, sadece ringlerde yumruklarını konuşturan başarılı bir sporcu değildi…
Gerçek bir boks efsanesi olarak ringlere, bütün mazlumların, bütün ezilenlerin ve hor görülenlerin sevgilisi olarak veda etti. Sadece bir sporcu olarak değil, müthiş bir insan olarak da milyonlarca gence örnek oldu..
***
içindekiler
Zenci, Müslüman ve Şampiyon! 11
Ailesi ve Çocukluğu 19
Irkçılıkla İlk Karşılaşma 25
Çalınan Bisiklet 35
Boks Dünyası 43
Eyvah, Okul Zamanı! 47
Gelsin madalyalar! 53
Nasıl Müslüman Oldu? 63
Vietnam Savaşı? 69
Siyah Müslümanlardan Ayrılış 77
Hastalık
Barış Elçisi
Efsane
Muhammed Ali Kronolojisi
*
“Şampiyonlar salonlardan çıkmaz.
Şampiyonlar içlerinde arzu,
hayal ve amaç olan insanlardan çıkar…”
— MUHAMMED ALİ
(Cassius M. Clay)
*
Zenci, Müslüman
ve Şampiyon!
TELEVİZYONLARIN herşeyi siyah beyaz gösterdiği yıllardı. Gecenin bir vakti bir sürü evin ışığı aynı anda yanardı. Ramazan değil, sahur değil, peki ya bu ışıklar neden yanıyordu? Acaba uyku mu tutmuyordu insanları?
Yok yok, mesele uyku problemi değildi. Türkiye’nin taaa kilometrelerce ötesinde, Amerika’da Muhammed Ali’nin maçı vardı.
Ve saat farkı yüzünden maç izlemek isteyenler, gece yarısı uyanır, yüzlerini yıkar, mısırları patlatır ve pijamaları ile ekranlarının karşısına kilitlenirdi.
O yıllarda herkesin evinde televizyon da yoktu. Televizyonu olmayanlar akrabalarında kalır ve bu büyük heyecanı birlikte yaşarlardı.
Sabah işe gidecek olsalar da Muhammed Ali’nin maçlarını kaçırmaya kimsenin niyeti olmazdı. Onun için uykusuz kalmaya değerdi. Çünkü o dünyanın en iyi boksörü Muhammed Ali idi! Ancak bizim ülkemizde, insanların gecenin bir vakti yataklarından kalkması ve televizyonlarının başına koşmasının asıl sebebi bu değildi. Muhammed Ali, bizim dünyada en çok sevdiğimiz iki isme birden sahipti. Çünkü o, bir Müslümandı!
Dünyanın pek çok İslam ülkesinde manzara aynıydı. Muhammed Ali sevenleri en olmadık saatlerde taaa Amerika’daki maçı canlı izlemek için bir sürü fedakarlıkta bulunurdu.
‘Boks’ denilince herkesin aklına Muhammed Ali ismi gelirdi. Çünkü o “kelebek gibi uçar, arı gibi sokardı.”
Muhammed Ali ringe çıkar ve herkes nefesini tutardı. Onun maçları soluksuzca izlenirdi. Devasa spor salonları hıncahınç dolardı. Maç biletleri aylar öncesinden tükenirdi. Pankartlara kocaman harflerle Muhammed Ali yazılır ve maç boyunca bütün seyirciler durmaksızın onun için tezahürat yapardı. Maç bitince bağırmaktan her birinin sesi kısılmış olurdu. Ama olsun, o heyecan herşeye değerdi…
Muhammed Ali salona girdiği anda yer yerinden oynar, kalpler küt küt atardı. Flaşlar patlamaya başlar ve en güzel kareyi yakalamak için fotoğrafçılar birbiri ile yarışırdı.
Yumrukları reytingleri tavana fırlatır, gazeteler, radyo ve televizyonlar günlerce onun olağanüstü başarısından bahsederdi.
Rakipleri onun karşısına çıkmaktan çekinir, yenileceklerini daha ringe çıkmadan evvel hissederlerdi. İçlerini garip bir telaş kaplardı.
Sporla ilgisi olmayan insanlar bile Muhammed Ali hayranı olmuştu.
O ringe çıkar ve şov zamanı başlardı.
Sempatik tavırları ve espirili dili ile izleyenlerinin yüzlerini daima güldürürdü.
Ayaklarının hızını takip etmek pek zordu.
Elleri, kolları ve bütün vücuduyla sürekli hareket halindeydi. Galibiyet kazanacağından hep emindi. Asla korkmazdı.
Rakiplerini tek tek devirir, madalyalar bir bir boynuna dizilir ve altın kemerler onu beklerdi.
Onu bir kez izleyen bir daha hiçbir maçını kaçırmazdı.
O bir efsaneydi!
Boksun kralı ve adını tarihe altın harflerle kazıtan nadir sporculardan biriydi.
O sadece bir boksör değildi. İtilip kakılmış bütün siyahların gurur ve ilham kaynağı, ırkçılığın en büyük düşmanlarından biri, Müslüman ve insanlık için ızdırap çeken çok zeki bir düşünce adamıydı.
Muhammed Ali’yi diğer sporculardan farklı kılan birşey vardı. O bir zenciydi! Bir zenci için başarılı olmak ise mucize gibi birşeydi. Çünkü 1960’lı yılların Amerika’sında zenciler insan yerine bile konmazdı.
Zencilerin bir yere gelmelerine ve başarılı olmalarına engel olunurdu. Bütün güzel işler beyazların olurdu.Beyazlar patron, siyahlar ise köle gibi muamele görürdü.
Yani siyah olmak o günlerde dünyanın en zor şeylerinden biriydi.
Gariban siyahlar her yerde ezilir, horlanır ve şiddet görürdü. Üç kuruş ekmek parası kazanmak için canlarını dişlerine takıp en ağır işlerde çalışırlardı. Beyazların evlerini temizler, bulaşıklarını yıkar, yemeklerini yaparlardı. Üstüne üstlük siyah oldukları için bir sürü de hakaret duyarlardı.
Siyahların gözlerinden boncuk boncuk yaşlar dökülürdü…
Amerika’da ırkçılığın, yani insanlar arasında siyah-beyaz ayrımının yapıldığı o kara günlerde siyah insanlar mutsuz ve çaresizdi.
Yapılan bu haksızlık ve zulüm onları canından bezdirmişti. Umutları tek tek tükeniyordu…
Güzel bir meslek edinip, başarılı ve mutlu bir hayata sahip olabilmek zenciler için çooook uzak bir hayaldi. Bu isteklerini ancak rüyalarında görebilirlerdi. Çünkü beyazların buna asla müsaade etmeyeceğini bütün siyahlar bilirdi.
İşte o karanlık günlerde siyahların kalbine bir güneş doğdu. Hepsinin içinde bir umut yeşerdi. Bu parıltının adı ‘Muhammed Ali’ idi.
Muhammed Ali tıpkı onlar gibiydi. Siyahtı. Fakat talih onun yüzüne gülmüş ve başarılı olmuştu. Buna inanmak zordu.
Fakat Muhammed Ali başarılı olduysa, onlar neden olmasındı. Demek ki başarılı bir siyah olmak imkansız değildi. Evet evet, diğer siyahlar da tıpkı Muhammed Ali gibi başarılı olabilirlerdi.
O bütün siyahların hayallerini gerçeğe çeviren bir kahramandı.
Bütün siyahların kalbi Muhammed Ali ile bir likte atardı. Artık hepsi onunla ağlar, onunla gülerdi. Muhammed Ali’nin zaferi onların da zaferiydi. Ona takılan bütün madalyalar sanki onlara takılmış gibi sevinirlerdi.
Muhammed Ali bir yumruk yese bütün siyahların canı acırdı. O ringdeyken bütün siyahlar ellerini kaldırıp onun başarısı için dua ederdi.
Her maç ayrı bir heyecan, ayrı bir umut olurdu… Başarı ile biten her maçın ertesi günü Amerika sokakları bayram yerine dönerdi. Zenciler en güzel kıyafetlerini giyip, çoluk çocuk ailecek Muhammed Ali’nin galibiyetini kutlamak için yollara dökülürdü. Muhammed Ali omuzlara alınır ve saatlerce zafer şarkıları söylenirdi. Gariban siyahlar birkaç saatliğine de olsa dünya dertlerinden uzaklaşır ve Muhammed Ali’nin zaferi ile yüzlerinde güller açardı.
•••
İbretlik hayatı ve olağanüstü başarısı ile adından söz ettiren Muhammed Ali, umudun, mücadelenin ve başkaları için yaşamanın sembollerinden biri olup örnek bir hayat yaşadı.
Şimdi tarihin sayfalarını aralayıp onun hayatına süzülme vakti. Bakalım bu hikayeden sizin payınıza neler düşecek…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Biyoğrafi-Otobiyoğrafi
- Kitap AdıMuhammed Ali - Cassius Marcellus Clay (Örnek İnsanlar Dizisi – 3)
- Sayfa Sayısı96
- YazarSevgi Başman
- ISBN9789752611988
- Boyutlar, Kapak13,5x21, Karton Kapak
- Yayıneviİlkgençlik Yayınları / 2013
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Ahmet Samim – 2. Meşrutiyet’te Muhalif Bir Gazeteci ~ Mehmet T. Hastaş
Ahmet Samim – 2. Meşrutiyet’te Muhalif Bir Gazeteci
Mehmet T. Hastaş
“Beyefendi, dalgın bir insan ayağının idam sehpasına takıldığı bir memlekette hiç gazetecilik yapılabilir mi, gazete çıkarılır mı?” Cumhuriyet döneminin erken bir safhasında dile getirilen...
- Kubilay Han ~ Morris Rossabi
Kubilay Han
Morris Rossabi
Moğolların yükselme ve yayılma döneminde doğan Kubilay Han (1215-1294), dedesi Cengiz Han’ın ölümünden sonra imparatorluğunun oğulları arasındaki bölüşümünde iktidar rüyasına en uzak torunlar arasında...
- Aşk’a Yolculuk – Veysel Karani ~ Sinan Yağmur
Aşk’a Yolculuk – Veysel Karani
Sinan Yağmur
“Bana, ‘Sen kimsin?’ diye sormayın. Ömrü azıcık kalmış bir HİÇ’im. Ben, hiçbir şeyim, hiçbir şeyim. Yürek vermediğiniz, ta içinize erişemez. İnsanlara baktım ki her...