“Merak kısa sürede giderilmezse, daima sıkıntı yaratır. Bu hep böyle olmuştur. Karşı karşıya gelme süreci uzarsa meselenin ne olduğunu bilmeyen tarafta iyiye yormalar azalırken, umulmadık kurgular zihinlerde canlanmaya başlar.”
Motorda Kimse Kalmasın’da Uğur Gergin, hepimizi bir yerimizden yakalayan duyguları, durumları anlatıyor. Dışarıdan bakınca anlam verilemeyen ama kişinin kendisi için vazgeçilmez olan tutkular, geçmişin saklandıkları yerden çıkmak için fırsat kollayan hüzünleri, dert ettiğimiz ama bizden başka kimsenin de umrunda değilmiş gibi görünen aksaklıklar, zamana tutunma ve onunla baş etmek için aranan yeni yeni yollar…
Bir deniz yolculuğunun, bir sayfiye yerinin rüzgârı hissediliyor bu öykülerde. Bazen sert, bazen şefkatli. Tam da hayat gibi!
İÇİNDEKİLER
Marklin Treni’nin Son Durağı 7
Win Win 25
Burgazada 43
Pembe Kısrak 55
Ümmühan ile Osman 71
Öykünün Öyküsü 87
Marklin Treni’nin Son Durağı
1
Levent, ortaokula giderken bir sınıf arkadaşından özenip posta pulu toplamaya başlamıştı. Üstelik bu pulların zamanla çok değerleneceğini öğrendiğinde ilgisi bir kat daha artmıştı. Artık o, düzenli olarak Sirkeci’deki Büyük Postane’de satışa çıkarılan ilk gün damgalı posta pullarının sıkı takipçisi olmuştu. Pul merakı ile başlayan koleksiyon tutkusu, ilerleyen yıllarda çeşitlilik kazanmış, kendisine göre farklı özellikteki objeleri toplamaya karar vermişti. Yetişkin yaşlara geldiğinde yelpazesi biraz da genişlemiş, mütevazı sayılacak çakmak koleksiyonuna Avusturya’nın ünlü muhtar çakmağını, Amerikan subaylarının “Savaşta bununla yumurta bile pişirebilirsin” diye reklamını yaptıkları, aynı zamanda Harley Davidson motosiklet gruplarının gözdesi olan Zippo’ları ve çeşit çeşit denizci çakmaklarını katmıştı.
Elindekilerin en değerlileri ise biri Eyfel Kulesi’ni andıran, diğeri zamanında tasarım ödülü kazanmış Dunhill marka olanıydı. İş hayatında da kendisine hediye gelen dolmakalemlerden birkaçı dışında hiçbirini kullanmamış, onları orijinal kutularında muhafaza etmişti. Evinin salonundaki “anılar köşesi” diye adlandırdığı vitrinde de, birkaç antika analog fotoğraf makinesi vardı. Arada bir okşar gibi onların tozlarını alır, böylelikle anılarını tazelerdi. Antika daktilo ve radyolara da ilgi duymuştu.
Ama onlar çok yer tuttuğu için, birkaçını dönüşümlü olarak şirketindeki odasında dekor olarak sergiler, geri kalanını bir depoda muhafaza ederdi. Fırsat buldukça, Haliç’in orta yeri sayılan Sütlüce’deki Sanayi Müzesi’ne de gider, kendini uzun bir yolculuğa çıkmış gibi hissederdi. Ortaokul ve lise yıllarında okula gidip gelirken bindiği buharlı trenlerin, değişik marka ve modeldeki lokomotiflerin sergilendiği müzenin camla kapatılmış özel bölümünde ise daha fazla zaman geçirirdi. Yine öyle bir gün, buharlı lokomotiflere hayranlıkla bakarken “Elimde şöyle lokomotiflerin küçük replikaları olsa ne güzel olur” diye düşündü. Hobi dergilerinden yararlanıp biraz da sağa sola baktıktan sonra çoğu koleksiyon meraklısının seçtiği, “Marklin Z” diye adlandırılan seriyi keşfetti. Değişik aralıklarla ama hiçbir zaman yüz Alman Markı’nı geçmeyen alımlarla “Marklin Z”leri toplamaya başladı. En ufağı ceviz kabuğuna girecek kadar küçük, en büyüğü ise 12 cm boyunda imal edilen bu lokomotiflerin, hareket halindeyken toplu iğnenin topuzu kadar olan lambalarından süzülen ışık huzmelerinin, önlerindeki rayları aydınlatmalarını hayranlıkla izlerdi.
Bu işe giriştikten iki yıl sonra, Almanya’nın Köln şehrinde yapılan geleneksel “Marklin” gösterisine seyirci olarak katıldığında bu merakı için biraz daha cömert olmasının zamanının geldiğini hissetti. Yine de çok aşırıya kaçmadan, bu iş için ayırdığı bütçeyi biraz daha artırdı. Hem bir heves uğruna kalkıp Köln’e gidecek kadar parası olduğuna göre iki günlük dünyada neden biraz daha cömert olmasındı ki! Ama ne kadar cömert olursa olsun, üçüncü yılda, model çeşitliliği hatırı sayılır bir seviyeye ulaştığında alımlarını durdurdu.
Tek istisnası vardı. Çocukların yarıyıl tatilinde –biri kız biri erkek iki çocuğu vardı– kayak yapmak için ailece gittikleri İsviçre’de bindikleri dağ treninin, yine aynı marka bir lokomotifini bulursa hemen alacaktı. Seyahat boyunca zaman darlığından bu mümkün olmamış, bu yüzden treni kaçırmış, gidecekleri yere iki saat sonraki seferle varabilmişlerdi. Üstelik bu olan biten yüzünden ailenin geri kalanı tarafından suçlu da ilan edilmişti.
Daha sonra yaptığı araştırmalardan bu dağ lokomotiflerinin talep azlığı yüzünden pek üretilmediklerini öğrenmiş olmasına rağmen, o günden beri ne zaman tatilde çekilen fotoğraflara bakacak olsa önce yok yere kaçırdıkları treni, sonra da aklına koyup bir türlü bulamadığı dağ lokomotifini hatırlamadan edemezdi.
*
Bir pazar günü Levent Bey, salondaki pencerenin kenarındaki koltuğunda gazetenin sayfalarını çevirirken gözü bir ilana takıldı. 18 lokomotifli Marklin Z model tren koleksiyonu satılıktır.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Çağdaş Dünya Edebiyatı Öykü
- Kitap AdıMotorda Kimse Kalmasın
- Sayfa Sayısı102
- YazarUğur Gergin
- ISBN9789750536762
- Boyutlar, Kapak13x19,5 cm, Karton Kapak
- Yayıneviİletişim Yayınları / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Aralığın Onu ~ George Saunders
Aralığın Onu
George Saunders
“İngilizce yazan en iyi kısa öykü yazarı.” Time Yaşayan en büyük yazarlardan biri olarak gösterilen 2014 Folio Ödülü sahibi George Saunders’ın şimdiye kadarki en...
- Drina Köprüsü ~ İvo Andriç
Drina Köprüsü
İvo Andriç
Bir ülkeyi ve insanlarını, onların üç yüz elli yıllık tarihine tanıklık eden bir köprünün dilinden anlatan olağanüstü bir roman. Nobelli yazar İvo Andriç, Drina...
- Gezgin ~ Sadık Yalsızuçanlar
Gezgin
Sadık Yalsızuçanlar
Gezgin, Mağribli bilge İbn Arabi`nin kendi ruhunda yaptığı ve bereketli bir ömre yayılan manevi gezinin öyküsü. Kartallar gibi kimsenin uçamadığı sarp kayalıklarda gezinen, hiçbir...