Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Morgue Sokağı Cinayetleri
Morgue Sokağı Cinayetleri

Morgue Sokağı Cinayetleri

Edgar Allan Poe

Öykü ustası Poe modern anlamda korku, gerilim ve polisiye türlerinin de öncüsüdür. Yoklukla, kayıplarla, hastalıklarla, alkolle ve sanrılarla cebelleşmesine rağmen, hem dünya edebiyatı hem…

Öykü ustası Poe modern anlamda korku, gerilim ve polisiye türlerinin de öncüsüdür. Yoklukla, kayıplarla, hastalıklarla, alkolle ve sanrılarla cebelleşmesine rağmen, hem dünya edebiyatı hem de Batı kültürü üzerinde derin bir etki bırakan olağanüstü öyküler ve şiirler yazmıştır. Poe’nun fantastik ve gotik öğeler içeren “Morgue Sokağı Cinayetleri” adlı öyküsü yazarın eşsiz üslubunu ve insanın içinde pusuda bekleyen karanlığı keşfedeceğiniz bir klasik.

“Sarhoş, yoksul, ezik, dışlanmış Edgar Allan Poe, dingin ve erdemli bir Goethe’den ya da Walter Scott’tan çok daha fazla hoşuma gidiyor. O ve onun gibi özel yapıdaki adamlar için şöyle diyeceğim: ‘Bizler adına acı çektiler.'”

Charles Baudelaire

MORGUE SOKAĞI CİNAYETLERİ

Sirenler hangi şarkıyı söylerdi ya da Akhilleus
kadınların arasında gizlenirken hangi adı takınırdı?
Bunlar karmaşık sorular olsalar da tüm
tahminlerin ötesinde sayılmazlar.
Sir Thomas Browne

Çözümleme olarak söz edilen zihinsel yeteneklerin kendisi çözüme uygun değildir. Onları sadece etkileriyle değerlendiririz. Haklarında bildiğimiz diğer şeylerden biri de onlara fazlasıyla sahip olmanın güçlü bir haz kaynağı olduğudur. Kuvvetli bir adamın fiziksel yetenekleriyle övünmesi, kaslarını çalıştıran hareketlerden keyif alması gibi, çözümleyici de karmaşık bir durumu çözmek için gösterdiği çabadan gurur duyar. Yeteneğini açığa çıkaran en küçük işlerden bile haz alır. Gizemli şeylere, bilmecelere ve hiyerogliflere bayılır; bunları çözerken öyle bir zekâ sergiler ki, bu durum sıradan bir algıya sahip kişilere doğaüstü bir olaymış gibi görünür. İzlediği yöntemin özü ve niteliği aracılığıyla ulaştığı sonuçlar, aslında sezginin izini taşır.

Çözümleme yeteneğinin güçlenmesinde matematiğin, özellikle de sırf karşıt işlemleri yüzünden, onu yüceltirmiş gibi, haksız bir biçimde analiz olarak adlandırılan, en yüksek matematik kolunun etkisi büyüktür. Yine de hesaplamak, yalnız başına, çözümlemek değildir. Örneğin bir satranç oyuncusu çözümleme yapmadan hesaplama yapabilir. Bu durumda, satranç oyununun zihin üzerindeki etkilerinin büyük ölçüde yanlış anlaşılmış olduğu sonucu çıkmaktadır. Şu anda bilimsel bir eser yazmıyorum, sadece rasgele gözlemler aracılığıyla oldukça tuhaf bir öyküye başlangıç yapıyorum; bu nedenle gösterişsiz dama oyununun, satrancın detaylı saçmalığına göre, zekânın gücünü göstermek bakımından daha kesin, daha işe yarar olduğunu iddia edeceğim. Satrançta her taşın hareketi ve değeri farklıdır, bu karmaşanın derinlik olduğu sanılmaktadır (bunun görülmemiş bir yanılgı olduğu söylenemez). Bu oyunda dikkat çok önemlidir. Bir anlık dalgınlık hata anlamına gelir, sonuç ise kayıp ya da yenilgidir. Olası hamleler çeşitli olduğu kadar karışıktır, hata yapılma ihtimali yüksektir; on oyundan dokuzunu kazanan, daha zeki olan oyuncu değildir, dikkatini daha fazla yoğunlaştırabilen oyuncudur. Buna karşılık, hamlelerin aynı olduğu ve pek değişkenlik göstermediği dama oyununda, dikkatsizlik olasılığı azalmakta, dikkatin bir önemi kalmamaktadır; her iki taraf da kazanımlarını üstün zekâlarına borçludur. Daha somut bir anlatımla, dama olmuş dört taşın kaldığı ve elbette ki hata yapılmasının beklenemeyeceği bir dama oyunu  düşünelim. Oyuncular eşit durumdaysa, kazanmanın ancak güçlü bir zihinsel çabanın sonucu olan benzersiz bir hamleyle mümkün olabileceği ortadadır. Sıradan çarelerden uzak duran çözümleyici, karşısındakinin ruhuna savurur kendini, onunla özdeşleşir ve çoğu kez bir bakışta, onun aklını çelebilecek ya da yanlış hesap yapmasına yol açabilecek (bazen saçma denecek kadar basit olan ) yöntemler bulur.

Vistin1 hesaplama gücü diye adlandırılan şey üzerindeki etkisi uzun zamandır bilinmekte ve çok zeki insanların, satrancı saçma bulurken bu oyundan anlaşılmaz bir keyif aldıkları açıkça görülmektedir. Kuşkusuz, analiz yeteneğini vist kadar ortaya çıkaran başka bir şey yoktur. Hıristiyan âleminin en iyi satranç oyuncusu olmak, satrancı en iyi oynayan kişi olmaktan öte bir anlam taşımaz; oysa vistteki ustalık, aklın akılla çarpıştığı çok daha önemli işlerde başarı elde edilebileceğini gösterir. Ustalık derken, oyuncunun geçerli üstünlük sağlayabileceği tüm kaynakları değerlendirmesine elveren kusursuzluk halini kastediyorum. Bu kaynaklar hem çoktur hem de çeşitlidir; düşüncenin kıvrımlarına gizlenmişlerdir, öyle ki onlara sıradan bir algıyla ulaşılamaz. Dikkatle gözlemlemek, belirgin biçimde hatırlamak demektir; böylece dikkatini yoğunlaştıran bir satranç oyuncusu vistte de başarılı olabilir; zaten (yalnızca oyunun yöntemine dayanan) Hoyle2 kuralları da yeterince anlaşılabilen kurallardır. Bu ne denle kuvvetli bir hafızaya sahip olmak ve kuralına uygun hareket etmek, çoğunlukla oyunu iyi oynamanın ölçütü sayılmaktadır. Ama kuralı aşan durumlar da vardır; çözümleyicinin hüneri böyle durumlarda açığa çıkar. Sessizce gözlemler yapar ve sonuçlar çıkarır. Belki arkadaşları da aynı şeyi yapar; ancak elde edilen bilginin boyutundaki fark, sonucun geçerliliğinden çok, gözlemin niteliğinde yatmaktadır. Neyi gözlemleyeceğini bilmek gerekir. Oyuncumuz kendini asla sınırlamaz, oyun amaç olduğu için oyun dışındaki şeylerden kaynaklanan sonuçları da reddetmez. Ortağının yüz ifadesini inceler, onu rakiplerininkilerle karşılaştırır. Her elde kâğıtların nasıl ayrıldığına bakar; kâğıtları tutanların bakışlarından kozları ve onörleri sayar. Oyun devam ederken yüzlerdeki değişimlere dikkat eder; güven, şaşkınlık, zafer ya da hüsran gibi ifadelerden bazı fikirler edinir. Bir oyunun alınış tarzından, oyunu alanın yeni bir hamle yapıp yapamayacağını değerlendirir. Bir kâğıdın şaşırtmak için oynanıp oynanmadığını masaya atılış biçiminden anlar. Rasgele ya da yanlışlıkla söylenen bir söz, bir kâğıdın kazara düşüşü ya da ters çevrilişi, bunu gizlemek için takınılan endişeli ya da aldırmaz tavır, sırasına göre alınmış oyunların hesaplanması, sıkıntı, duraksama, heves ve kaygı – bunların hepsi, durumun belirtilerini algılamasına yardımcı olur. İlk iki-üç tur oynandıktan sonra herkesin elinde ne olduğunu sezmiştir, bu andan itibaren, sanki diğerleri kâğıtlarını açık oynuyormuş gibi, kendinden emin bir halde oyuna devam eder.

Çözümleme gücü, basit anlamda beceriklilikle karıştırılmamalıdır; çünkü çözümleyicinin zaten becerikli olması gerekir, ancak becerikli kişi çoğunlukla çözümleme yeteneğinden yoksundur. Genellikle yapıcı ve birleştirici bir güç olarak ortaya konulan ve frenologların (bence yanlış olarak) ayrı bir organın varlığına bağladıkları, ilkel bir yetenek olarak varsaydıkları beceriklilik, zekâ düzeyleri aptallık sınırında olan kişilerde de sıkça görülmektedir; bu durum ahlak üzerine çalışan yazarların da dikkatini çekmiştir. Beceriklilik ile çözümleme yeteneği arasındaki fark, hayal kurmak ile hayal gücü arasındaki farktan çok daha büyüktür, öte yandan birbirlerine çok benzemektedirler. Gerçek şu ki, becerikli kişiler her zaman hayal kurarlar, yaratıcı olanlar ise çözümleyicilerdir Aşağıdaki öykü okura, ileri sürdüğüm önermeleri aydınlatacak bir açıklama gibi görünecektir. 18.. yılında, baharı ve yazın bir bölümünü Paris’te geçirmiştim; işte bu sıralarda Mösyö C. Auguste Du pin’le tanıştım. Tanınmış bir aileden gelen bu genç adam, birtakım talihsiz olaylar yüzünden yoksulluğa düşmüş, tüm gücünü tüketmişti; eski servetini geri kazanmak gibi bir çabası da yoktu. Alacaklılarının lütfu sayesinde, babadan kalan mirasın küçük bir kısmı hâlâ elindeydi; buradan elde ettiği gelirle ancak zorunlu gereksinimlerini karşılıyordu; tutumlu davranıyor, güçlükle idare ediyordu. Tek lüksü kitaplardı, bunlar da zaten Paris’te kolayca elde edilebiliyordu. İlk karşılaşmamız Montmartre Sokağı’ndaki loş bir kütüphanede oldu; ikimiz de ender bulunan, değerli bir kitabı arıyorduk, bu rastlantı bizi birbirimize yakınlaştırmıştı. Tekrar tekrar görüştük. Bir Fransız’ın

….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Öykü
  • Kitap AdıMorgue Sokağı Cinayetleri
  • Sayfa Sayısı56
  • YazarEdgar Allan Poe
  • ISBN9789750741210
  • Boyutlar, Kapak12,5x19,5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviCan Yayınları / 2024

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Kuyu ve Sarkaç – Seçme Öyküler ~ Edgar Allan PoeKuyu ve Sarkaç – Seçme Öyküler

    Kuyu ve Sarkaç – Seçme Öyküler

    Edgar Allan Poe

    Edgar Allan Poe, edebiyat tarihine yazdıklarıyla olduğu kadar yaşamöyküsüyle de damgasını vurmuştur. Yoklukla, kayıplarla, hastalıklarla, alkolle ve sanrılarla cebelleşmesine rağmen, belki de tam bu...

  2. Edgar Allan Poe – Bütün Hikayeleri (Ciltli) ~ Edgar Allan PoeEdgar Allan Poe – Bütün Hikayeleri (Ciltli)

    Edgar Allan Poe – Bütün Hikayeleri (Ciltli)

    Edgar Allan Poe

    İçindekiler – Yazmanın Felsefesi – E. A. Poe Üzerine – Charles Baudelaire – Şişede Bulunan Not – Berenice – Morella – Bir Aslanın Hayatından...

  3. Usher Evi’nin Çöküşü ~ Edgar Allan PoeUsher Evi’nin Çöküşü

    Usher Evi’nin Çöküşü

    Edgar Allan Poe

    Edgar Allan Poe polisiye, korku ve gerilim türünde yazdığı öykülerle hem Amerikan edebiyatının hem de dünya edebiyatının en etkileyici yazarlarından, gotik kurgu deyince ise...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Semaver ~ Sait Faik AbasıyanıkSemaver

    Semaver

    Sait Faik Abasıyanık

    Küçük şeyleri unutamayanlar, en geri hatıraları da unutamayanlardır. Hafızalarının bu bahtsız kuvveti karşısında hiçbir memleket, hiçbir vatan tutamadan her yeri, her şeyi severek öleceklerdir....

  2. Kanayak ~ Gamze ArslanKanayak

    Kanayak

    Gamze Arslan

    “Buradayız! Size çiçek isimleri sayıp, romantizmi, oradan aşkı, oradan bağrı yanık yanık sızlatan sevdayı, hadi hiç olmadı belki sevgiyi anlatmak için değil! Hayır!Size burada...

  3. Aliş’in Kabakları ~ Ayla ÇınaroğluAliş’in Kabakları

    Aliş’in Kabakları

    Ayla Çınaroğlu

    Çekirdek çıtlamayı sevenler bu öyküye bayılacak… Dönecik ayaklarının çabucak büyüyüp güçlenmesini istiyormuş, acaba neden? Aysel’in yaptığı pazar resminin başına neler gelmiş, duydunuz mu? Ya...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur