Yaydan fırlayan ok gibidir ağızdan çıkınca bir söz. Ve hiç geri dönmüş değildir atıldıkta sonra bir ok.
Seli başından bağlar ileriyi gören kişi. Ve geçtiği yerleri harap eder baştan bağlanılmayan sel.
Ne tükenmez hazinesin sen ey dil ve ne devasız bir dert!
·Anadolu Celâleddin
·Dinle Neyden
·Ambardaki Fareler
·Sır odur ki gizli gerek
·Dili kontrol edebilmek
·Lokman ile efendisi
·Alçal ki yükselebilesin
·Akıl ile ruh
·Bir iksirdir sabır
·İki bedende tek gönül
·Kuşun avcıya ettiği
FİHİMAFİH”ten ANADOLULU CELÂLEDDİN
İkonion’dan Konya’ya
Başlangıcı çok eski zamanlara dayanan bir maceradır bu ve Doğu ile Batı’nın kaderini düğümleyen zamanların hikayesi doldurur bu şehrin tarihini. Kalkan kalkana, kılıç kılıca, göğüs goğüse, fikir fikire mücadelelerin yaşandığı medeniyetler dosyalanmıştır burada. Fizik mermere, çelik cevhere vurarak yığılıp kaldı bu topraklarda; madde ruhun diline kavuştu tekrar tekrar. Hitit duvarlarını denizden gelen Firigter eritmiş ilkin. Asur bahçelerini Kimmerler çiğnemiş sonra. Lidya. Pers ve Grekler elemiş zamanını bozkırların yüzyıllar boyunca. Büyük İskender’in ordusu yağmalamış mirasını ve Roma Dünemi’nde İconium (ikonion) adıyla yeniden sahneye çıkmış. Bugünkü Konya adı oradan gelir zaten.
Dinler ile dinsizlikler arasında defalarca gidip geldi, alınıp verildi Konya. Pazarlıklar hep bu şehirden yayıldı Küçük Asya topraklarına. İslâm ile Hıristiyanlık arasında yaşanan çarpışmanın en şiddetli selleri buradan aktı. Aziz Poul’ün başkent yaptığı şehir Bizans’ın en önemli kalesi oldu asırlarca ve Arap akıncılarının yolların üzerinde bulunmakla üç kez saf değiştirdi Konya üç asır boyunca. VII.. IIX ve IX. asırlardı bunlar. Sonra Anadolu’ya akınlar düzenleyen Selçuklu Türkleri doğdu bozkırın şafaklarında hilâl hilâl. Bir akış başlatmıştı Kınık Bo* yu yukan illerden. Buhara’dan aşağılara, Maveraünnehir’e. Şehit kanıyla coşan bu akının son durağı Anadolu olacaktı ve Konya bir gönül sultanı için hazırlanıyordu. Taşı ve toprağıyla, suyu ve ırmağıyla yeni bir ruh kazanıyordu. Sükutu büyük bir seslenişe, durgunluğu muazzam bir harekete hazırlanıyordu. Ve takvimler 1081i gösteriyordu.
İslâm devirlerinde Kutsal Kudüs’e varmanın yolunu Anadolu’yu çiğnemek olarak algıladı Haçlı orduları ve Avrupa köylerinden, kasabalarından, şehirlerinden yola çıkan çizmeler yangın gibi, kasırga gibi dalga dalga çiğneyip durdular Konya’nın buğdaylarını. Çığ çığ olmuş katliâmların faturası her defasında şehrin yan nüfusuna mal oldu. Ne var ki kal kat acılar, yığın yığın yoksulluklar Türk kimliğini silmeye yetmedi Konya’nın; her seferinde taze bir güç ile direndi durdu. Haçlıların son umutla da eriyince Selahaddin’in imanı önünde, yakılmış, yıkılmış, yoksul bırakılmış Konya artık bir mamur kent» Konya bir emin belde olmaya başladı Anadolu’da. Adil sultanlar çağı gelmişti ve Konya yalnızca İslâm için değih diğer dinler için de bir sığınak gibiydi.
Selçuklular Ortadoğuda bugün 19 devletin topraklarını içine alan bölgede büyük bir medeniyet kurdular ve Ortaçağ tarihinin 300 yılını ihtişamla yazdılar. Onlar, kısa zamanda fethettikleri ülkelerinde sayısı* milleti huzur ile yönetmenin sırrım biliyorlardı. Askerî güç yerine islâm’a samimi bağlılıklarıydı adalet ve hoşgörüyü öne çıkarıyorlar, azirn ve cesareti kaba kuvvet: terdi ediyorlardı, Sultan evresindeki devlet teşkilâtını güneş merkezli bir gezegenler sistemi gibi kurmuşlar ve Anadolu’daki devletlerine Konya’yı başkent yapmışlardı. Uçsuz bucaksız düzlüklere bakan saraylarında dört Kılıçarslan, İki Süleyman, ikt Me*udt üç Keykubad ve üç Keyhüsrev oturdu. Konya, tarihinin hiçbir döneminde bu kadar güleryüzlü bir şehir olmamıştır sanırız. Refah düzeyinin zirvelerinde, camileri, kervansarayları, medreseleri, hanları ve hamamlarıyla ortaçağın en mamur başkentiydi o. Toprak fethini tamamlamış bir yurt. kültür ve medeniyetini de kurmuştu- Gönüller fethi için hazırdı artık.
Bütün bir Anadolu coğrafyası gibi Konya bahçelerinde de Horasan kokulu çiçekler açmaya işte bu dönemde başladı. Rengini İslâm nurundan, suyunu Maveraünnehir’den. gıdasını Ahmed Yesevi hikmetlerinden alan çiçekler demet demet oldu, ıtır ıtır yayıldı yıllar yılı. Yetişecek yeni erler İçin hazırlıyordu Konya kendini; ağır misafirleri olacaktı yakında, süsleniyor, güzelleşiyor, ruhunu güzelleştiriyordu. Ötelerde bir Hacı Bektaş. yakında bir Hacı Bayram… Ve Konya’da Mevlana Celâleddin. alp erenlerden Yunus Emre, Cemaleddln Aksarayi, Seyyid Burhaneddin. Ahmed Fakih. Şeyyad Hanıza ve daha niceleri.,. Devir I. Alaeddin Keykubad devriydi ve toprak maya tutuyordu.
Her yükselişin bir düşüşü elbette olacaktır. Konya’nın düz yelerdeki yeri de başkalarının iştahını kabartıyordu artık, Nuh tufanından sonra dünya, yeni bir kasırgaya hazırlanıyordu. Bu kasırgada Konya bir kez daha ölecek ama dünyaya süs olmaya da bir kaknus doğuracaktı. Kasırga doğudan gelecekti ve tarihler adını Moğol diye yazdılar.
Belh ile Konya arasında
Bugün Afganistan topraklarında kalan Belh şehri yetiştirdiği aliıııleriyle ünlüydü, Bu yüzden ortaçağ onu adıyla değil de ……………
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Kişiler
- Kitap AdıMevlana
- Sayfa Sayısı120
- Yazarİskender PALA
- ISBN9944486491
- Boyutlar, Kapak13,5x19,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviKapı Yayınları / 2007