Lettie Colston ve yetmişini çoktan devirmiş arkadaşları, günün birinde isimsiz telefonlar almaya başlarlar. Arayan kişi tek bir şey söyleyip kapatıyordur: Öleceğini hatırla. Çağrılar geledursun, yaşamlarının sonbaharını süren kahramanlar günlük işlerine devam etmeye çabalarlar.
Yazınsal dehası ile her zaman çağının ilerisinde yer almış olan Muriel Spark, bu karanlık fakat eğlenceli romanda her faninin yaşamını gölgeleyen bir gerçeği, ölüm bilgisiyle yaşamı ele alıyor. Başlangıçlarla sonlara, dürüstlükle entrikaya ve insanların çocukluktan yaşlılığa değin oynadıkları oyunlara odaklanan bu roman, her soluğu söndüren olguyu isimsiz bir kahraman olarak olayların kalbine yerleştiriyor ve kahramanların yaşamlarının sarpa sarmasını izliyor.
‘’İnsanın ölümünü anımsaması, kısaca, bir yaşam biçimidir.’’
*
- BÖLÜM
Dame Lettie Colston dolmakalemini yeniden doldurup mektubuna devam etti:
Bugünlerde, yine mükemmel, ama daha mutlu şeyler hakkında bir kitap yazacağını umuyorum. Bu soğuk savaş günlerinde karanlığı, sisi, pusu aşıp billur duruluğuna ulaşmamız gerektiğini hissediyorum.
Telefon çaldı. Ahizeyi kaldırdı. Tam da korktuğu gibi, o daha tek kelime edemeden adam konuştu. Malum cümleyi söyleyince, kadın, “Kim arıyor, kimsiniz?” dedi.
Ama karşıdaki, daha önce sekiz kez yaptığı gibi. telefonu kapatmıştı bile.
Dame Lettie kendisinden istendiği gibi Müfettiş Yardımcısını aradı. “Yine aynısı oldu,” dedi.
“Anlıyorum. Zamanını not ettiniz mi?”
“Bir dakika önceydi.”
“Aynısı mı?”
“Evet,” dedi kadın, “aynısı. Eminim bunun izini sürecek bir yönteminiz vardır.”
“Evet, Dame Lettie, yakalayacağız onu, elbette.”
Birkaç dakika sonra Dame Lettie ağabeyi Godfrey’i aradı. “Godfrey, yine aynı şey oldu.”
“Gelip seni alacağım, Lettie,” dedi adam. “Bu gece bizde kalmalısın.”
*Saçmalık. Ortada bir tehlike yok. Yalnızca rahatsız ediyor işte.
“Ne dedi peki?”
“Aynı şeyi. Üstelik son derece soğukkanlıydı, tehditkâr falan da değildi. Delinin teki işte. Polisler ne düşünüyor bilmem, ama belli ki ayakta uyuyorlar. Tam altı haftadır sürüyor bu.”
“Aynı sözcükler miydi?”
“Tipatıp aynı sözcükler -Öleceğini hatırlahepsi bu kadar.” “Tam bir manyak olmalı,” dedi Godfrey.
Godfrey’in karısı Charmian gözleri kapalı oturuyor, düşüncelerini alfabetik sırayla dizmeye çalışıyordu; artık ne mantıksal ne de tarihsel algısı kaldığından Godfrey ona bu gibi bir sıra lamanın hiç yoktan iyi olacağını söylemişti. Charmian seksen beşindeydi. Geçen gün, haftalık gazetelerden bir muhabir onu görmeye gelmişti. Daha sonra Godfrey genç adamın makalesini ona yüksek sesle okudu:
…(salt Thames’i değil) edebiyat âleminin tamamını ateşe vermiş olan bu kadın, şimdi ateşin karşısında oturan yaşlı, kırılgan bir hanım… Yaşına rağmen hâlâ capcanlı olan bu efsanevi figür, alabildiğine hayat dolu…
Charmian içinin geçtiğini hissetti, pencerenin önündeki uzun meşe masada duran dergileri düzenleyen hizmetçiye, “Taylor, beş dakika kadar kestireceğim,” dedi. “San Marco Bazilikası’nı arayıp geleceğimi haber ver.”
Tam o sırada Godfrey elinde şapkası, sırtında paltosuyla
içeriye girdi. “Ne dedin?” diye sordu.
“Ah Godfrey, korkuttun beni.”
“Taylor…” diye yineledi adam, “San Marco… Bu odada hiz metçi bulunmadığının, dahası Venedik’te olmadığımızın far
kında değil misin?”
“Gel de ateşte isin,” dedi karısı, “paltonu da çıkar.” Onun dışarıdan yeni geldiğini sanmıştı.
“Çıkmak üzereyim,” dedi adam. “Gidip Lettie’yi alacağım, bu gece bizde kalacak. Yine şu isimsiz telefonlardan gelmiş.” “Geçen gün arayan çok hoş, sevimli bir genç adamdı,” dedi Charmian.
“Hangi genç adam?”
“Gazeteci. Hani şu makaleyi-“
“O dediğin beş yıl iki ay önceydi,” dedi Godfrey.
Arabayı Lettie’nin Hampstead’deki evine doğru sürerken, “İnsan neden ona karşı nazik olamıyor?” diye sordu kendine. “İnsan neden daha müşfik olamıyor?” Kendisi seksen yedi yaşındaydı ve bütün melekeleri yerli yerindeydi. Ne zaman bir davranışını değerlendirecek olsa, kendisinden “ben” değil “insan” diye söz ederdi.
“Charmian insanı zorluyor,” dedi içinden.
“Saçmalık,” dedi Lettie. “Benim düşmanım yok.” “Düşün,” dedi Godfrey. “İyi düşün.”
“Kırmızı ışık,” dedi Lettie. “Ayrıca benimle Charmian’mişim gibi konuşma.”
“Lettie, lütfen, izin verirsen, kimsenin bana arabayı nasıl kullanacağımı söylemesine gerek yok. Trafik ışığını görmüştüm zaten.” Frene sertçe bastı, Dame Lettie öne doğru savruldu.
Kadın manidar bir tavırla iç geçirdi, bu da yeşil ışık yanınca adamın arabayı daha da hızlı sürmesine neden oldu.
“Biliyor musun, Godfrey,” dedi kadın, “yaşına göre harikasın.
“Herkes öyle söylüyor.” Sürüş hızı daha ılımlı bir hal aldı, Dame Lettie de rahatladı; bu kez içini çektiği duyulmadı, kendine aferin çektiği de öyle.
“Senin durumundaki birinin,” dedi adam, “mutlaka düşmanları vardır.”
“Saçmalık.”
“Bence vardır.” Hızlandı.
-Şey, belki de haklısın.” Adam yeniden yavaşladı, ama Dame Lettie, keşke gelmeseydim, diye düşünmeye başlamıştı bile.
Knightsbridge’deydiler. Bütün mesele, Kensington Church Caddesi’ne varp Godfrey ile Charmian’ın yaşadığı Vicarage Bahçeleri’ne sapana dek adamın gönlünü hoş tutmaktı.
“Eric’e bir mektup yazdım,” dedi kadın, “kitabı hakkında. Hiç kuşkusuz, annesinin eski parıltısından bir şeyler var onda, ama bence konusu sevinçten, umuttan yoksundu, gerçi bu, o günlerde iyi bir romanın alameti farikası sayılıyordu.”
“Kitabı okuyamadım.” dedi Godfrey. “İlerlemeyi bir türlü beceremedim. Leeds ‘li bir motosiklet satıcısı ile karısı geceyi bir otelde, komünist bir kütüphaneciyle geçiriyorlar… Bütün bunlar insanı nereye götürür yahu?”
Eric oğluydu. Elli altı yaşındaydı ve geçenlerde ikinci romanını yayınlatmıştı.
“Asla Charmian kadar başarılı olamayacak,” dedi Godfrey. “İstediği kadar çabalasın.”
“Eh, buna tam olarak katılamam,” dedi evin önüne yanaştıklarını gören Lettie. “Eric’te güçlü bir gerçekçilik damarı var ki Charmian’da hiçbir zaman-“
Godfrey çoktan inmiş, kapıyı çarparak kapamıştı. Dame Lettie içini çekti ve onun peşinden eve girerken, keşke gelmeseydim, diye düşündü.
“Sinemada güzel bir akşam geçirdin mi, Taylor?” diye sordu Charmian.
“Ben Taylor değilim,” dedi Dame Lettie, “hem ayrıca son yirmi küsur yıldır “Jean” diyorsun sen Taylor’a.”
Gündelikçileri Bayan Anthony sütlü kahve getirdi, kahvaltı masasına koydu.
“Taylor, sinemada güzel bir akşam geçirdin mi?” diye sordu Charmian ona.
“Evet, teşekkür ederim, Bayan Colston,” dedi hizmetçi.
“Bu Bayan Anthony, Taylor değil,” dedi Lettie. “Burada Taylor adında kimse yok. Ayrıca son zamanlarda ona hep Jean diyordun. Taylor’a bir tek küçük bir kızken Taylor derdin. Her neyse, bu Bayan Anthony, Taylor değil.”
Godfrey içeriye girdi. Charmian’ı öptü. “Günaydın, Eric,” dedi kadın.
“O Eric değil,” dedi Dame Lettie.
Godfrey kız kardeşine bakıp kaşlarını çattı. Kadının kendisine benzerliği sinirine dokunuyordu. The Times gazetesini açtı. “Bugün ölüm ilanı çok mu?” diye sordu Charmian.
“Ah, insanın içini karartma,” dedi Lettie.
Aradığı yeri bulmak için sayfaları çevirirken, “Sana ölüm ilanlarını okumamı ister misin, canım?” dedi Godfrey, sırf kız kardeşine inat.
“Şey, aslında savaş haberlerini tercih ederim,” dedi Charmian.
“Savaş bin dokuz yüz kırk beşte bitti,” dedi Dame Lettie. “Eğer son savaştan bahsediyorsan, tabii. Belki de olur a, Birinci Dünya Savaşı’nı kastediyorsundur. Hatta belki de Kırım Savaşı’nı, ha?”
“Lettie, lütfen.” dedi Godfrey. Lettie’nin fincan kaldıran elinin sabit durmadığını ve iri sol yanağındaki seğirmenin belirginleştiğini fark etti. Kardeşine göre kendisinin ne kadar iyi durumda olduğunu düşündü, oysa kardeşi daha gençti, henüz yetmiş dokuzundaydı.
Bayan Anthony kapıdan başını uzattı. “Biri telefonda, Dame Lettie’yi arıyor.”
“Ya, kimmiş?”
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yabancı)
- Kitap AdıMemento Mori
- Sayfa Sayısı232
- YazarMuriel Spark
- ISBN9786057260130
- Boyutlar, Kapak13.5 x 19.5 cm, Karton Kapak
- YayıneviSiren Yayınları / 2023
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Ölüm Mesajı ~ Mark Billingham
Ölüm Mesajı
Mark Billingham
Morse, Rebus ve şimdi Thorne. Bir sonraki süperstar dedektif zaten aramızda—onu kaçırmayın.’ LEE CHILD MESAJ Tom Thorne mesleği gereği olarak çok sayıda ceset görmüştür....
- Yanlış Yer Yanlış Zaman ~ Gillian Mcallister
Yanlış Yer Yanlış Zaman
Gillian Mcallister
Ekimin sonları. Saat gece yarısını geçmiş. On yedi yaşındaki oğlunu bekliyorsun. Geç kaldı. Sen pencereden izlerken ortaya çıkıyor, fark ediyorsun ki yalnız değil; bir adama doğru...
- Sarışın Jane – Bela’nın Peşinde ~ Paul Kieve
Sarışın Jane – Bela’nın Peşinde
Paul Kieve
Çok değerli casus kedisi Bela kaçırılmıştır. Janey Brown, Müthiş casus Sarışın Jane olarak ikinci görevine başlar! Bir grup çatlak bilim insanı, kedilerin dokuz canlı...