Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Meksikalı
Meksikalı

Meksikalı

Jack London

Jack London her ne kadar daha çok romanlarıyla tanınsa da onun asıl ustalığını sergilediği edebî tür öyküdür. Yaşamı boyunca iki yüze yakın öykü kaleme…

Jack London her ne kadar daha çok romanlarıyla tanınsa da onun asıl ustalığını sergilediği edebî tür öyküdür. Yaşamı boyunca iki yüze yakın öykü kaleme alan London, yaşadığı dönemin toplumsal karmaşalarına duyarsız kalmamış tüm yapıtlarında bu meselelere eğilmiştir. Kapitalist sistemin acımasızca palazlandığı 20. yüzyıl başlarında, benimsediği sosyalist görüş doğrultusunda, bireyin sınıfsal kavgasını, toplumsal olayları ve insan-sistem çelişkisini anlattığı öykülerinde trajik ama bir yandan da destansı bir ton tutturmuştur.Seçkide yer alan öykülerin bir kısmı da insan-doğa çekişmesini ve Jack London’ın birçok başka eserinde izini sürdüğümüz deniz tutkusunu çıkarıyor karşımıza.

İçindekiler

Meksikalı ………………………………………………………………… 11
Yalancı Nam-Bok …………………………………………………….. 41
Lit-Lit’in Evlenmesi …………………………………………………. 61
Dönek ……………………………………………………………………. 75
İstiridye Korsanlarına Baskın ……………………………………. 101
Çinago …………………………………………………………………. 115
Krala Bir Burun ……………………………………………………… 133
Tarihten Bir Yaprak ………………………………………………… 141
İlk Savaş İlk Zafer …………………………………………………… 153
Çizgi’nin Güney Tarafı ……………………………………………. 161

MEKSİKALI
1

Geçmişini kimse bilmiyordu. Hele örgüttekiler, yani en çok bilmesi gerekenler hiç bilmiyordu. Onların “küçük sırrı”ydı o, “büyük vatanseveri”ydi ve tıpkı onlar gibi, yaklaşan Meksika Devrimi için var gücüyle çalışıyordu. Yeral tına indiğinde baştan kuşkulandılar ondan. Bir ajan provokatör olabilirdi. Diaz gizli polisinin aralarına sızmış ajanları az mı can yakmıştı. Daha o zaman, arkadaşlarından pek çoğu, Birleşik Amerika’nın sivil ve askerî hapishanelerinde yatıyor, bazıları da sınırın öte yanına götürülüp bir duvarın önüne sıralanıp kurşuna diziliyordu.

Çocuğun ilk bıraktığı izlenim pek ideal değildi. On sekiz yaşındaydı, vücudu da yaşına göre iri falan değildi. Adının Felipe Rivera olduğunu söylemişti ve devrim için çalışmak istiyordu. Hepsi bu kadar, ne fazla ne eksik. Cevap beklerken dudaklarında bir gülümseme, gözlerinde dostça bir bakış yoktu; iri yapılı korkusuz Paulino Vera, içinde bir titreme duyuyordu ona bakarken. Karşısındaki ürkütücü, anlaşılmaz bir yaratıktı. Çocuğun kapkara gözlerinde zehirli yılanınkini andıran bir bakış vardı. Derin, yoğun bir acıyla soğuk alevler gibi parıldıyorlardı. Bakışlarını devrimcilerin yüzlerinden, daktiloda mektup yazan Mrs. Sethby’ye çevirdi. İlk bakışta allak bullak oldu Mrs. Sethby. Yazdığı mektubun akışını bozmamak için bütün yazdıklarını yeni baştan okumak zorunda kalmıştı. Paulino Vera sorgulayan gözlerle Arrellano ve Ra mos’a baktı, onlar da aynı şekilde ona ve birbirlerine baktılar. Kuşkulanmışlardı, kararsızdılar. Bu genç, bilinmeyenin tehlikelerini getiriyordu akla. Bilinmeyenin ta kendisiydi. Bu genç, Diaz’a ve zulümlerine karşı dürüst ve sade vatanseverlerin duydukları nefreti duyan dürüst ve sade devrimcilerin anlamadıkları bir insandı. Vera beklenmedik bir anda sessizliği bozdu, soğuk soğuk konuştu: “İyi! Demek devrim için çalışmak istiyorsun? Peki, ceketini çıkar, as şu çiviye. Gel sana kova ile bezinin nerede olduğunu göstereyim. İşe yerleri temizlemekle başlayacaksın. Burası bitince öbür odaları, çöp sepetlerini falan, pencereleri…” Çocuk sordu: “Bunlar devrim için midir?” Vera, “Evet, devrim için,” diye cevap verdi. Rivera, kuşkuyla herkese baktıktan sonra ceketini çıkardı, “Başüstüne,” dedi. Hepsi bu kadar. Her sabah geliyor, süpürüyor, siliyor, temizliyordu. Sobaların külünü boşaltıyor, kömür, odun taşıyor, henüz erkenciler bile gelmeden ateşi yakmış oluyordu. Bir gün, “Burada yatabilir miyim?” diye sordu. Ahaa! Demek mesele buydu. İşin içinde Diaz’ın parmağı görünmeye başlamıştı. Komitenin odalarında yatmak demek, örgütün sırlarını, ad listelerini, Meksika’daki arkadaşlarının adreslerini öğrenmek demekti. İsteği reddedildi ve Rivera da bir daha ağzına almadı bunu. Onların bilmedikleri bir yerde yatıp kalkıyor, bilmedikleri bir yerde karnını doyuruyordu. Bir keresinde Arrellano ona birkaç dolar vermek istemişti. Rivera başını sallayarak parayı geri çevirdi. Vera, yanlarına gelip de parayı alması için zorlayınca, “Ben devrim için çalışıyorum,” dedi.

Devrimin adımlarını hızlandırmak bir bakıma paraya bağlıydı, bu da hep örgütten beklenirdi. Militanlar açlıktan ölene kadar çalışırken, varlarını yoklarını ortaya koyarken, gene de birkaç doların eksikliği devrimi aksatabiliyordu. Bir kere, evin kirasını iki aydır ödemedikleri için ev sahibi onları kapı dışarı etmeye kalkışmıştı. O zaman May Sethby’nin masasının üzerine altmış doları bırakan Felipe Rivera oldu, o hırpani kılıklı temizlikçi çocuk yani. Ama işi bununla da bitmiyordu (May Sethby’nin masa sının üzerinde, işçi sendikalarına, gazetecilere, mahkeme lere yazılmış mektuplar parasızlıktan postaya atılamadığı için öylece duruyordu). Vera’nın baba yadigârı altın saati elden çıkmıştı. May Sethby’nin üçüncü parmağındaki düz altın halka da satılmıştı. Durum umutsuzdu. Ramos ile Arrellano, umutsuzluktan bıyık burmaya başladılar. Postane veresiye pul vermezdi. Ama mektupların gönderilmesi şarttı. O sırada şapkasını giyip çıktı Rivera. Geri döndüğü zaman, May Sethby’nin masasının üzerine bin tane iki sentlik pul koydu. Vera, arkadaşlarına, “Diaz’ın pis altınları olmasın?” diye sordu. Alınları kırıştı ama bir sonuca varamadılar. Ve Felipe Rivera, devrimin yer temizleyicisi, fırsat buldukça örgütün emrine altın ve gümüş paralar vermeye devam etti. Ona daha ısınamamışlardı. Kendisini tanımıyor lardı. Yolları ayrıydı. O, kimseyle sırdaş değildi. Ne soru soruyor ne kurcalanmaya fırsat veriyordu. O kadar genç olduğu halde hiçbiri ona soru sormaya cesaret edemiyordu. Arrellano içinden çıkamamış gibi omuzlarını kaldırıp, “Belki de tam bir devrimci,” diyordu. “Bilmiyorum, bilemiyorum.” Ramos, “O insan değil,” dedi. May Sethby de, “Kupkuru bir ruhu var,” dedi. “Hayatının sevinci, ışığı kaçmış. Tıpkı bir ölü gibi ama gene de korkunç biçimde canlı.” Vera, “Korkunç acılar çekmiş,” diye fikrini söyledi. “Yüzünde öyle bir ifade var. Oysa bir çocuk.” Gene de ona alışamıyorlardı. O hiç konuşmaz, hiçbir şey sormaz, hiçbir öneride bulunmazdı. Soğuk bir ateşle yanan gözlerinden gayrı bütün yüzünde ölüyü andıran bir ifadesizlikle onların devrim üzerine konuşmalarını dinlerdi. Vera, May Sethby’ye, “O ajan değil,” dedi. “Beni iyi dinle, bir vatansever, hepimizden fazla vatansever o! Bu na inanıyorum. İşte şurada, kafamda ve yüreğimde duyuyorum. Ama onu hiç tanımıyorum.” May Sethby, “Haşin bir tabiatı var,” diye cevap verdi. Vera, titreyerek, “Biliyorum,” dedi. “Gözleriyle bana da baktı. Onlarda sevgi yok, tehdit var; bir kaplanınki gibi vahşi gözler. Davamıza sadakatsizlik edecek olsam beni öldüreceğinden eminim. Onda merhamet diye bir şey yok. Çelik kadar duygusuz ve buz gibi soğuk. Issız bir dağ başında soğuktan donarken kış gecesinde parlayan ay ışığı gibi tıpkı. Ne Diaz’dan ne de parayla tutulmuş saldırganlardan korkuyorum. Ama bu çocuktan ödüm patlıyor. Doğru söylüyorum, gerçekten korku yorum ondan. Ölümün soluğu o.” Ama Rivera’ya, devrime bağlılığını ispat için görev verilmesi hakkında öbürlerini zorlayan, sınanmasını isteyen gene Vera oldu. Los Angeles ile Aşağı California arasında irtibat kesilmişti. Arkadaşlarından üçü, kendilerine kazdırılan mezarların başında kurşuna dizilmişlerdi, iki tanesi de Los Angeles’ta hapisteydiler. Federal kumandan Juan Alvarado, canavar ruhlu bir karşıdevrimciydi. Bütün planlarını altüst etmişti. Bu yüzden Aşağı California’da çalışan devrimcilerle irtibatları kalmamıştı. Genç Rivera bu iş için görevlendirildi ve güneye doğru yola çıktı. Döndüğü zaman irtibat sağlanmış ve Juan Alvarado öldürülmüştü. Göğsünde kabzasına kadar saplanmış bir bıçakla bulunmuştu yatağında. Rivera’ya belki de cesaret edemediklerinden bir şey sormadılar. Rivera da bir şey söylemedi. Sadece birbirlerine baktılar, o kadar. Vera, “Size dememiş miydim,” dedi. “Diaz her şeyden çok bu çocuktan korkmalıdır. Rivera amansızdır. Tanrı’nın elidir.” May Sethby’nin parmak bastığı ve hepsinin sezdiği o korkunç huy şimdi eylemiyle ispatlıyordu kendini. Zaman zaman dudakları patlamış, yanağı morarmış olarak çıkageliyordu. Bunların, yediği, uyuduğu, para kazandığı ve komitece bilinmeyen daha birçok şey yaptığı dış dünyada ettiği kavgaların sonucu olduğu belliydi. Bir zaman sonra haftada bir yayımlanan devrimci gazetede dizgiciliğe başladı. Bazen harfleri dizemediği zamanlar oluyordu; elleri ve parmakları hiçbir işe yaramaz, kolunun biri sarkık, yüzü acıyla gerili olarak geldiği zamanlar vardı. Arrellano, “Serserinin biri,” dedi. Ramos, “Kötü yerlere girip çıkıyor,” dedi. Vera, “Ama parayı nereden buluyor?” diye sordu. “Daha bugün gazete kâğıdı için yüz kırk dolar verdiğini öğrendim.” May Sethby, “Ara sıra ortadan kayboluyor ya,” dedi. “Neler yaptığını hiç açıklamıyor bize.” Ramos, “Arkasına gözcü koyalım,” diye bir öneride bulundu. Vera, “Ben bu gözcünün yerinde bulunmak iste mem,” dedi. “Yoksa beni gömmekten başka bir şey yapamazsınız. Rivera müthiş tutkulu bir genç. Amacı ile arasına kimsenin girmesine izin vermez.” Ramos, “Karşısında çocuk gibi kalıyorum,” dedi. Arrellano, “Bana kalırsa o, iradenin ta kendisidir,” dedi. “O ilkel insan, aç kurt, çıngıraklı yılan ve akreptir.”

….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yabancı)
  • Kitap AdıMeksikalı
  • Sayfa Sayısı184
  • YazarJack London
  • ISBN9789750742903
  • Boyutlar, Kapak13x19,5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviCan Yayınları / 2022

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Âdem’den Önce ~ Jack LondonÂdem’den Önce

    Âdem’den Önce

    Jack London

    Rüyanızda düşer gibi hissettiğiniz,tam yere kapaklanacakken sıçrayıp da uyandığınız oldu mu hiç? Peki ya atalarınızın korkuları size musallat olup da hayatınızı dar etti mi?...

  2. Suikast Bürosu ~ Jack LondonSuikast Bürosu

    Suikast Bürosu

    Jack London

    The New York Times’ın kitap ekinde, “Bu kitap büyük bir keyifle okunmasının yanı sıra yıllardır yazılmış en büyük gerilim romanıdır,” diye tanıtılan Suikast Bürosu,...

  3. Vahşetin Çağrısı ~ Jack LondonVahşetin Çağrısı

    Vahşetin Çağrısı

    Jack London

    Jack London, Vahşetin Çağrısı’nda, çetin doğa koşullarıyla ve sahiplerinin acımasızlıklarıyla mücadele eden bir köpeğin üzerinden insanlığın dizginlenemeyen hırsını anlatıyor. Güneşli, yeşil bir vadideki konforlu...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Lanetli Zindan ~ Joseph DelaneyLanetli Zindan

    Lanetli Zindan

    Joseph Delaney

    “Burası Cadı Kuyusu’nun girişi, bu kapının ardında en korkunç kâbusunla yüzleşirsin. Sakın içeri girme.” Dokuz yıldır kaldığı kimsesizler yurdundan kurtulabilmek için kendi geçimini sağlamak...

  2. Düşes ~ Daisy GoodwinDüşes

    Düşes

    Daisy Goodwin

    1890’ların Amerika’sının muhtemelen en zengin vârisi olan Cora Cash, paranın kendisine her kapıyı açacağına inanarak yetiştirilmiştir. Fakat annesi aristokrat bir eş bulmak için onu...

  3. Viva ~ Patrick DevilleViva

    Viva

    Patrick Deville

    1937’de, sürgündeki kaçaklar Troçki ve karısı, Meksika’nın küçük liman kenti Tampico’ya ayak bastıklarında, Cuernavaca da Yanardağın Altında romanıyla edebiyat dünyasını sarsacak Malcolm Lowry’yi ağırlamaktadır....

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur