Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Mavi Sakal
Mavi Sakal

Mavi Sakal

Max Frisch

Mavi Sakal, Max Frisch’in yazdığı son roman. Ustalıklı bir olgunluk dönemi yapıtı. Doktor Schaad eski karısını boğarak öldürmek suçundan tutukludur. Savcı için cinayet nedeni…

Mavi Sakal, Max Frisch’in yazdığı son roman. Ustalıklı bir olgunluk dönemi yapıtı.

Doktor Schaad eski karısını boğarak öldürmek suçundan tutukludur. Savcı için cinayet nedeni bellidir: Kıskançlık. Beraat etmesinin ardından Schaad’ın zihninde süregiden kâh gerçek kâh hayali yargılama sürecine ve bu sürecin ona çağrıştırdıklarına tanık oluruz…
Adını Perrault’nun, karılarını öldürüp bodrumda saklayan masal kahramanı Mavi Sakal’dan alan romanı için Max Frisch şöyle diyor: “Schaad suçtan ne anladığını bilmiyor, günümüzde bunu bilmeyen yalnızca o değil sanırım. Schaad örtük bir suçluluk duygusu hissediyor […] Benim için bu kitabın merkezinde suçun eylemle kanıtlanamadığı bir vakada suç ve suçsuzluk sorunu yer alıyor […] Beni ilgilendiren, vakanın kendisi değil, hakikati bulma yöntemi ve tekniği, yani yargı…”

Mavi Sakal çok iyi işlenmiş bir anlatı. Simenon da Agatha Christie de daha iyisini yapamazdı. – Hans Mayer, Die Zeit

*

— Bu kravat size tanıdık geliyor mu, Bay Schaad?
— Daha önce göstermişlerdi.
— Bu, bildiğiniz gibi, maktulü boğmak için kullanılan kravat, muhtemelen maktul havasızlıktan çoktan ölmüştü ama fail, belli ki ağzına tıkılmış kadın bağının onu öldürmeye yetmeyeceğini düşünüp bir de bu kravatı kullanmış.
— Katil ben değilim.
— Sorumu anladınız mı?
— Evet.
— Bu kravat sizin mi, değil mi?
— Olabilir de…
— Evet mi, hayır mı?
— Kendimi onun evindeyken kendi evimdeymiş gibi hissediyordum, bunu söylemiştim, belki de hava sıcak olduğu için kravatımı çıkarmışımdır. Olmayacak şey değil. Onun evinde sadece gündüzleri bulunurdum. Bunu söylemiştim. Belki de gerçekten orada unutmuşumdur, kravatı yani, mümkün. Sokağa her çıktığımda kravat takmam, onun evinde kalmıştır.
— Doktor Schaad…
— Olmayacak şey değil.
— Önümüzdeki adli tıp raporu kuşkuya yer bırakmıyor: Bu sizin kravatınız.
Delil yetersizliğinden beraat…
İnsan bununla nasıl yaşar?
Elli dört yaşımdayım.
— Bay Schaad, öyleyse o cumartesi akşam üstü, Rosalinde Z. Horn sokağındaki evinde, sizin kravatınızla boğulduğu sırada nerede olduğunuzu hatırlamıyorsunuz, nerede olduğunuzu hâlâ söyleyemiyorsunuz…
Bilardo iyi geliyor. Artık ıstakayı titretmiyor, usulca, sektirmeden vuruyorum, böylece top güzelce yuvarlanıyor. Her akşam oynayınca insan, eli ustalaşıyor, dikkat gerektiren cüretkâr bir hamle sırasında daha güvenli ve serinkanlı oluyor. Artık üst üste üç dört sayı yapabiliyorum. Iskalayıp da sıra rakibime gelince, ben de mecburen yeşil masanın yanında durup rakibimin ıskalamasını bekliyorum, bu sırada ıstakama mavi tebeşir sürerken yine savcının sesini duyuyorum:
—Yani eski asistanınızdan Rosalinde Z.’nin cumartesi günü öldürüldüğünü duyduğunuzda günlerden pazartesiydi, muayenehaneye geldiniz ve hiçbir şeyden haberiniz yokmuş gibi davrandınız…
— Pazar günleri gazete çıkmaz.
— Bu yüzden mi hiçbir şeyden haberiniz yoktu?
— Doğru.
— Doktor Schaad, öyleyse nasıl oldu da asistanınıza hemen Rosalinde Z. boğuldu mu diye sordunuz?
— Aklıma ilk gelen buydu.
— Boğulmak niye?
— Orospuları genellikle boğarak öldürürler
İnsan tek başına da bilardo oynayabilir. Ben ıskalayıp da sıra rakibime geldiğinde, ortada rakip yoksa üç topu elimle dört bir yana fırlatırım, hem de körlemesine ve şiddetle; o kadar ki toplar birbirine vurunca çat diye ses çıkar. Rakibimin yerine rastlantıyı koyarım. Hile yapmam, bir anlamı yoktur, toplar nihayet durunca her pozisyon kabulümdür.
— Neden yalan söylüyorsunuz? Söylediğiniz hiçbir şeyi kanıtlayamıyorsunuz, Doktor Schaad. Neden itiraf etmiyorsunuz?
Topumun nasıl gideceğini biliyorsam, ıstakayı yerleştirdiğimde, kendisi vurmayıp da vuran ıstakayı sabitleyen elim, sol elim hiç kımıldamıyor.
— Peki öyleyse cenazeye neden gitmediniz Bay Schaad? Sizi gitmekten alıkoyacak acil bir işiniz yoktu. Bu da yalan!
Muayenehanenizde kalıp hafif bir hepatit vakasını muayene ettiniz, o arada da bir turizm şirketiyle telefonda uzunca bir görüşme yaptınız. O gün Zürih’te olmanıza rağmen cenazeye gitmemeniz tuhaf değil mi Doktor Schaad? Ne de olsa Rosalinde Z. bir zamanlar karınızdı…
Bazen basit bir üçtopu bile bir türlü beceremediğimde ıstakamı değiştiririm. Belki de sorun ıstakadadır, uzun olanı var, kısa olanı var. Vuruş yapmak için yeniden yeşil masaya eğilmeden önce ıstakaya tebeşir sürmem gerekir ve bu kısacık arada, sıra yine savcıya gelir:
— Rosalinde Z.’ye yaptığınız düzenli ziyaretlere gelince: Onun bu evde ne iş yaptığını biliyordunuz öyleyse?
— Evet.
— Bu sizi rahatsız etmedi mi?
— Hayır.
— Doktor Schaad, Rosalinde’yle evliyken onun bir keresinde, hasta annesiyle kaldığı için gece yarısı hâlâ eve gelmemiş olması şöyle dursun, başka birisiyle sadece dans etmesine bile tahammülünüz yokmuş. Doğru mu bu? Bütün arkadaşlarınız ölçüsüz kıskançlığınızın farkındaymış. Bir tanığın ifadesiyle köpek gibi acı çekiyormuşsunuz.
— Evlilik boyunca, olabilir…
— Sonra çekmediniz mi?
— Hayır.
— Oraya kimlerin girip çıktığını biliyor muydunuz?
— Bu onun meslek sırrıydı.
— Öyleyse Rosalinde Z.’nin geceyi onunla geçiren müşterileri olduğunu biliyordunuz ve bu durum sizi hiç üzmedi, öyle mi Doktor Schaad?
— Hayır.
— Bunu nasıl açıklayacaksınız?
— Arkadaş olmuştuk.
— Arkadaş olmuştunuz…
— Artık kuşkularla yaşamıyordum.
Bir sonraki sayıyı, o an denk gelen en basit biçimde almaya çalışmakla iş bitmez. Üç topun sayıyı aldıktan sonraki pozisyonunu da düşünmek gerekir. İki bantın üstü zordur; ama başarırsanız ondan sonraki sayıyı almak neredeyse kesindir.
— Demek sanığı defalarca gördünüz Bay Bickel. Merdivende başka ziyaretçiler de gördünüz mü?
— Ben sadece gündüzleri çalışıyorum.
— Öğle önceleri siz çalıştığınız sırada evden çıkan erkekleri görmüyor muydunuz hiç? Görüyor idiyseniz, zamanla tanıdığınız herhangi birini, ismen olmasa bile, hatırlıyor musunuz?
— Benim işim bekçilik değil…
— Gözleriniz görüyor ama.
— Sadece bu durumu umursamadığımı söyleyebilirim, Madame Zogg ne zaman posta kutusuna bakmaya gitse bana selam verirdi. Başka apartmanlarda da kapıcılık yapıyorum, bazen oralarda da bir adamın sabah sabah, oturmadığı bir evden çıktığı, sonra da ev sahibesinin kocası yanındayken onunla görüşmüyormuş gibi yaptığı olur. Benden ne öğrenmek istediğinizi bilmiyorum.
— Yani sanığı görüyordunuz…
— Gündüzleri, evet, bazen.
— O cumartesi gördünüz mü?
— Hayır.
— Bay Bickel, polise verdiğiniz ilk ifadeyle çelişkiye düşüyorsunuz: O gün Bay Schaad asansöre binemedi, merdivenden çıktı demiştiniz.
— Karım görmüş.
— Kendiniz görmediniz mi?
— Ben bodruma inmiştim.
— Öyleyse şüphelinin, o cumartesi günü asansör çalışmadığı için merdivenleri çıkarken elinde bir buket çiçek, mesela zambak olup olmadığını söyleyemezsiniz?
— Hayır.
— Bodrumda işiniz vardı…
— Dedim ya, kapısını yağlamam gerektiği için asansör devre dışıydı, zaten bunun için bodruma inmiştim.
— Saat kaçtı Bay Bickel?
— On bir on iki arası.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Adım Gantenbein Olsun ~ Max FrischAdım Gantenbein Olsun

    Adım Gantenbein Olsun

    Max Frisch

    Sonra bir kez daha haykırmak istediğini söyledi. Bu kez önemsediler. Çığlık mı atmak istiyordu? Başıyla onayladı, anlaşıldığını fark eden bir dilsizin coşkusuyla. Neden çığlık...

  2. Berlin Günlüğü’nden ~ Max FrischBerlin Günlüğü’nden

    Berlin Günlüğü’nden

    Max Frisch

    Max Frisch, 1973’te Berlin’de, Sarrazin Sokağı’nda yeni bir eve taşındığında yine günlük tutmaya başladı ve bu döneme ait beş defterden oluşan kayıtlara BERLİN GÜNLÜĞÜ...

  3. Kont Öderland ~ Max FrischKont Öderland

    Kont Öderland

    Max Frisch

    Hiçbir zaman yerine getirilmeyen ve bu yüzden de iktidar devralmayı hep bir ilerleme olarak göstermeye yarayan bir sürü laf ve büyük vaat vardır.Devasa bir...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Alınteri ~ Jorge AmadoAlınteri

    Alınteri

    Jorge Amado

    Sömürge döneminden kalma eski binanın çinko damlarını, kırık dökük kiremitlerini kızdıran güneş, içerideki pis havayı daha da yoğunlaştırıyor; ter, kan ve sidiğin ağır kokusu...

  2. Larten Crepsley Efsanesi 2: Kan Denizi ~ Darren ShanLarten Crepsley Efsanesi 2: Kan Denizi

    Larten Crepsley Efsanesi 2: Kan Denizi

    Darren Shan

    On iki kitaplık Ucubeler Sirki’ne doyamadınız mı? Öyleyse zamanda yolculuk ederek geçmişe gitmeye ne dersiniz? 33 ülkede, 30 dile çevrilen Ucubeler Sirki dizisi ile dünya çapında büyük...

  3. Gecelerin Kitabı ~ Sylvie GermainGecelerin Kitabı

    Gecelerin Kitabı

    Sylvie Germain

    Ormanın kuytularında boğuk uğultularla yol alan kana susamış kurtlar, teskin eden ninniler, ölgün ezgiler, kara talihe karşı her an tetikte beklemeyi öğütleyen soluksuz fısıltılar,...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur