Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Mavi Liste – Dengler’in İlk Vakası
Mavi Liste – Dengler’in İlk Vakası

Mavi Liste – Dengler’in İlk Vakası

Wolfgang Schorlau

Devlet, büyük sermaye, gizli servisler ve onların düzen karşıtı silahlı örgütleri bile manipüle edebilen komploları hakkında, ürkütücü biçimde gerçekçi bir siyasi polisiye. Polislikten ve…

Devlet, büyük sermaye, gizli servisler ve onların düzen karşıtı silahlı örgütleri bile manipüle edebilen komploları hakkında, ürkütücü biçimde gerçekçi bir siyasi polisiye.

Polislikten ve eşinden ayrılmış, başka bir şehre taşınmış, ufak ufak özel dedektifliğe soyunan bir yalnız adam… Demokratik Almanya’nın sanayisini özelleştirirken “kamu yararı” gözeten bir devlet kurumu ve bürokratlar…

Özelleştirmenin bu “sosyal adaletçi” biçiminden memnun olmayan, güçlü bazı “çevreler”… Kızıl Ordu Fraksiyonu’nun, düzeni sarsacak bir eylem peşindeki bir hücresi… Emniyetin ve istihbaratın çatallanan yolları… “Derin devletin” dehlizleri…

Wolfgang Schorlau, gerçek olayların titiz incelemesine dayanan romanlarıyla, kendine mahsus bir kulvar açtı. Hem belgesel kuvvetinde, hem de karakterleri, gerilimi, atmosferi, aşkı, cinselliği, sıkı arkadaşlık bağları, bar muhabbeti ile, has polisiye…

“Schorlau, Georg Dengler ile devletin temelini sarsan bir karakter yarattı.”
Neue Ruhr Zeıtung

İçindekiler
Birinci Kısım……………………………………………………………………………………………………………….11
İkinci Kısım……………………………………………………………………………………………………………….195
SONSÖZ
BULMAK VE YARATMAK……………………………………………………………………………………..329
YARDIMLAR………………………………………………………………………………………………………………………335
TEŞEKKÜRLER………………………………………………………………………………………………………………….337

Birinci Kısım

Düsseldorf, 1 Nisan 1991

Başkan gece yarısına yarım saat kala birinci kattaki çalışma odasına girdi. Kendisini emniyette hissediyordu, nihayetinde Almanya’nın en iyi korunan insanlarından biriydi. Evinin giriş kapısının önünde bir polis arabası duruyor, içinde, her yarım saatte bir evin etrafında devriyeye çıkan dört silahlı memur oturuyordu. Göreve gelmesinden kısa bir süre sonra evinin zemin katındaki pencerelere kurşun geçirmez camlar takılmıştı. Sabah yedide, Almanya Federal Polis Teşkilatı BKA’nın1 Bonn timinden silahlı korumalar zırhlı bir BMW ile evinden alıp Lohhausen Havaalanı’na götüreceklerdi onu, Tegel Havaalanı’na indiğinde de Berlin’deki makamına kadar emniyetle ulaşmasını sağlamak için sivil polis araçlarından oluşan bir konvoy apronda bekliyor olacaktı.

Ama Berlin’deki bürosunda güvenlik önlemleri değiştirilmeden en yüksek düzeyde tutulurken Düsseldorf’taki evinin güvenlik derecesinin en yüksek düzey olan “bir”den “iki”ye indirildiğinden kimse bahsetmemişti ona. Kimin kaleminden çıktığı hiçbir zaman belirlenemeyecek bu emirle kapının önünde nöbet tutan devriye arabasındaki polislerin talimatları da, resmî iş akışı çerçevesinde değiştirilmiş oluyordu: Bundan böyle başkanın evinin karşısındaki hobi bahçeleri kontrol edilmeyecekti.

Küçük hobi bahçelerinden birindeki iki adam işte bu yüzden hiç rahatsız edilmemişti. Daha genç olan çapraz karşıdaki evi neredeyse hiç gözlerini ayırmadan dürbünle gözlüyor ve gözlemlerini diğer adama aktarıyordu. Donuk sarı saçları alabros kesilmiş, ince ama sırım gibi ikinci adam, o anda elindeki keskin nişancı tüfeğinin üzerindeki dürbünün montajını bir kere daha kontrol etmekle meşguldü.

Başkan mavi deri kaplı, kallavi koltuğuna oturdu ve güçlü bir hareketle kendini çalışma masasına doğru çekti. Masa lambasını ve kitaplığın ahşap bir siperliğin arkasındaki ışığını yakan iki düğmeye karanlığa rağmen ulaştığında oda aydınlandı.

Haftalardır sürekli olarak zihnini meşgul eden belge yine önündeydi. Metni o kadar sık okumuştu ki neredeyse ezbere biliyordu artık. Yoğun yazıyla dolu bir metindi bu ve mavi kâğıda basılmış altı sayfadan oluşuyordu. Metni kaleme alan şahıs, sunduğu kanıtların herhangi bir yazılı yorum yapmaya gerek bırakmayacağından eminmiş gibi ne sağ ne sol tarafında boşluk bırakmıştı.

Arkasına yaslandı başkan, sağlam yapılı, uzun boylu bir adamdı, saçları alnından açılmaya başlamıştı. Herkesten gizleyerek “Mavi Liste” kod adını verdiği belge sağ elindeydi, düşünüyordu.

Berlin’deki Treuhand’ın yönetim kurulu başkanlığı Detlef Karsten Rohwedder’in üstlendiği üçüncü önemli görevdi. Uzun yıllar, Şansölye Helmut Schmidt’in altında, ekonomi bakanlığının müsteşarı olarak çalışmış, sonra ciddi çabalar sonucu ikna edilerek kötü durumdaki Hoesch şirketler grubunun yönetim kurulu başkanlığına getirilmişti. Büyük çelik devinin kurtarılması ve tekrar sağlıklı çalışır hale gelmesini birkaç ay içerisinde başarmıştı, hem de bir tek işçinin işten çıkarılmasına gerek kalmadan. Helmut Kohl’un onu Treuhand kurumunun yöneticiliğine atamasının nedeni siyasi tecrübesiyle beraber bu büyük başarısıydı da.

Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nin son hükümeti, devlet mülkiyetindeki üretime yönelik kurumların, yani kamu iktisadi teşekküllerinin (KİT) tamamını bir çatı altında birleştirmeye karar vermişti. Treuhandgesellschaft, Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nin bütün KİT’lerini mülkiyetinde toplayan dev bir holding haline gelmişti. İki Almanya’nın birleşmesinin hemen ardından Federal Alman hükümeti Rohwedder’i bu süper holdingin başına geçirmişti. Başlarda Rohwedder’in aklından geçen, Hoesch Holding’in kurtarılması için uyguladığına benzer bir çözümdü. Hasta firmaları binlerce çalışanını kapı önüne koymadan sağlığına kavuşturmayı planlıyordu. İnançlı bir sosyal demokrattı ve mümkün olduğunca az çalışanla optimum işletme kârı yakalamak isteyen bazı yöneticilerin kırıp dökerek sonuca ulaşma yöntemlerinden hiç hazzetmiyordu. Rohwedder, bu tavrının kendisini de eleştiriye karşı korumasız bıraktığının farkındaydı. Treuhand’ın yönetim kurulunda oturanlar arasında, Doğulu rakiplerini pazarlarını ele geçirmek için satın almak isteyen Batılı birçok firmanın temsilcileri de vardı. Bunlar Rohwedder’in çizdiği rotanın Almanya’nın doğusunda kendilerine yeni rakipler yaratacağından korkuyorlardı. Kimse, çizgisine muhalif olduğunu başkanın yüzüne söylemiyordu ama Rohwedder otoritesinin giderek azaldığını kesinlikle hissediyordu.

Leipzig’liler birkaç hafta önce, iki sene evvel Honecker’i başlarından atmalarını sağlayan pazartesi gösterilerine tekrar başlamıştı. İnsanlar bu defa hayat şartlarının batı eyaletlerindeki seviyeye hızla eşitlenmesini talep ediyorlardı. Bu eylemler Bonn’daki şansölyelikte bir dizi telaşlı faaliyete neden oldu. Bonn’daki yüksek bürokratlardan neredeyse her gün, bu gösterilere karşı bir şeyler yapmasını isteyen telefonlar alıyordu. Bu insanlar geçmişte bir hükümeti düşürdüler, bizi de düşürmekten çekinmeyeceklerdir demişti bu bürokratlardan biri bir telefon görüşmesinde.

Masasının üzerinde duran Mavi Liste başkanı bir kere daha derin düşüncelere sevk etti. Eğer bu belgenin önerilerine uyacaksa şimdi harekete geçmeliydi. Yönetim kurulunda hâlâ sözünü dinletecek gücü vardı. Almanca öğretmeni bir zamanlar Shakespeare’den şu alıntıyı yapardı sıkça: “Cesaretin iyi tarafı ihtiyattır.” Çok ustaca hareket etmek zorundaydı.

Düşündüğü kurgunun geniş bir uygulamasını gerçekleştirebilmek için yönetim kurulunda çoğunluğu arkasına alamayacağının farkındaydı. Sektör temsilcileri ve şansölyelik bürokratlarıyla yaptığı nabız yoklaması konuşmaları, Mavi Liste’nin öngördüğü programa karşı, Doğu’daki firmaların yaşamasını sağlamanın tek yolu bu program olsa bile, kararlı bir muhalefet gösterileceğinin sinyallerini vermişti. Heyete bir deneme programını hayata geçirmeyi önerecekti: Az sayıda firmayla, belki sadece Mavi Liste’de önerilen otuz işletmeyle, bir deneme yapmalıydı Treuhand, eğer başarılı olunursa, ki başkanın bundan zerre kadar şüphesi yoktu, denemenin kapsamı genişletebilirdi.

Şimdi daha rahat bir nefes aldı. Bu şekilde hallolabilirdi sorun. Listeyi eline aldı, bir kere daha dikkatle okudu. Son sayfayı masaya bırakırken, binlerce çalışanı işsizlik ve göç etme mağduriyetinden kurtarabileceğinden bir kere daha emin olmuştu.

Ama acele etmeliydi. Hiç vakit kaybetmeden, derhal, toplantı için karar taslağını dikte ettirmek istiyordu. Kafasının içinde ilk cümleleri bir araya getirirken küçük kayıt aygıtına bakındı ve aradığını, arkasındaki metal kitap rafında buldu. Ayağa kalktı, gülümsüyordu ve umutlu görünüyordu; Mavi Liste elinde kitaplığa doğru ilerledi ve bu sırada çalışma odasının penceresine sırtını dönmüş oldu.

Suikastçılar, Rohwedder’in evine mesafesi yüz metre kadar bile olmayan, etrafı tel örgüyle çevrili bir hobi bahçesinde saatlerdir bu ânı bekliyorlardı. Akşamüstü ortaya çıkmışlar, miskin adımlarla küçük bahçelerden oluşan yeşil alana gelmişlerdi. İki soğuk tutucu çantada birkaç kutu bira ve Borussia Dortmund maçını radyodan dinleme beklentisiyle donanmış, keyifli bir cumartesi geçirmek isteyen iki kişi izlenimi uyandırıyorlardı. Halbuki çantalarda bira değil, bir NATO keskin nişancı tüfeği ve havluya sarılmış dürbünü vardı. İki adamdan henüz otuzunu geçmemiş görünen daha genci, olası ilkbahar yağmurlarına karşı korumak için PVC dosya poşetine yerleştirdiği eylemi üstlenme yazısını, kulübenin küçük terasından hiç konuşmadan içeri taşıdığı kamping sandalyesinin yanına bıraktı. Daha yaşlı ve daha sportmen görünen diğeri çantaları açmış ve tüfeği monte etmişti. Çok az konuşuyordu. Yazının konulduğu yeri kontrol etti. Yazıyı okumaması genç olanı rahatsız etti, metni beğenene kadar mektup bloğunun başında boşuna mı saatlerce oturup kafa patlatmıştı? Kamping sandalyesinin üzerinde hiç hareket etmeden büzüşmüş oturan daha yaşlı suikastçı şimdi de ona dürbünle başkanın evini gözleyip gördüklerini kendisine fısıldamasını emrediyordu.

Ancak başkanın çalışma odasının ışığı yandığında harekete geçti sarı kafa, kamping sandalyesinin üzerine çıktı ve tüfeğin dürbününden karşıdaki eve baktı. Dürbündeki görüntünün grenli ışığı başkanla suikastçı arasında tuhaf bir mahremiyet oluşturmuştu. Rohwedder’in gömleğinin çizgili dokusunu bile ayırt edebiliyor, elinde tuttuğu bir kâğıdı okurken alnındaki kırışıklıkların nasıl önce gerilip daha sonra tekrar gevşediğini görebiliyordu. Nişan hattının diğer ucundaki adam kitaplığa doğru yürümek üzere ayağa kalktığında, katili sırtındaki bir noktaya nişan aldı, tam bu noktaya nişan almasını öğretmişlerdi ona. Mermi başkanın nefes ve yemek borularını ve aortunu parçaladı, belkemiğini un ufak etti. Daha gövdesi yere çarpmadan ölmüştü adam.

Sarı kafa kamping sandalyesinin üzerinde duruyordu hâlâ. Hassas dürbünden başkanın karısının koşarak odaya girişini takip etti, bir kere daha ateş ederek onu da kolundan vurdu. Kadın odadan kaçtıktan sonra silahı bir kere daha doğrultup nişan aldı ve bir mermi de kitaplığa yolladı. Ve ardından indi taburenin üzerinden. Genç suikastçı üç boş kovanı topladı, kamping sandalyesinin minderinin üstüne, düzenli bir şekilde yan yana dizdi. Artık önceden planladıkları yoldan suç mahallini terk edebilirlerdi.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Kavuran Soğuk ~ Wolfgang SchorlauKavuran Soğuk

    Kavuran Soğuk

    Wolfgang Schorlau

    Afganistan’daki “terörle savaş”tan dönen bir Alman askeri, ağır travmalarıyla, tehlikeli işlere girmiş olabilir mi? Schorlau’dan yine cesur bir siyasî polisiye. Alman ordusunun Afganistan’daki “görevinden”...

  2. Koruyan El ~ Wolfgang SchorlauKoruyan El

    Koruyan El

    Wolfgang Schorlau

    Siyasî polisiye ustası Schorlau, bu defa, Almanya devletinin gizli servisleri ve neonaziler arasındaki “derin” ilişkilere dair ürpertici şüphelerin izini sürüyor. Almanya’da 2000-2006 yılları arasında...

  3. Başıboş Köpek – Commissario Morello Venedik’te ~ Wolfgang Schorlau, Claudio CaioloBaşıboş Köpek – Commissario Morello Venedik’te

    Başıboş Köpek – Commissario Morello Venedik’te

    Wolfgang Schorlau, Claudio Caiolo

    Venedik dekoru önünde, İtalya’nın ve çağımızın hemen bütün siyasal sorunlarına bulanmış heyecanlı bir polisiye… Wolfgang Schorlau, bu defa İtalyan yazar Claudio Caiolo ile beraber...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Tasfiye ~ Imre KertészTasfiye

    Tasfiye

    Imre Kertész

    2002’de Nobel Edebiyat Ödülü’ne değer görülen Imre Kertész, ilkgençlik çağında Nazilerin toplama kamplarının vahşetini yaşamış bir yazar. Türk okurlarının Kadersizlik, Fiyasko ve Doğmayacak Çocuk...

  2. Bir Başka Faust ~ Daniel & Dina NayeriBir Başka Faust

    Bir Başka Faust

    Daniel & Dina Nayeri

    Klasik bir edebiyat eserinden çağdaş bir başyapıt yaratmak… Daniel ve Dina Nayeri kardeşlerin, yayımlandığı her ülkede büyük yankı uyandıran “Bir Başka” serisi, dünya edebiyatına mal olmuş...

  3. Phil’in Dehşet Verici Kısa Saltanatı ~ George SaundersPhil’in Dehşet Verici Kısa Saltanatı

    Phil’in Dehşet Verici Kısa Saltanatı

    George Saunders

    Saunders’tan modern bir Hayvan Çiftliği hikâyesi “Küçük ülke olmak bir şeydir, ama İç Horner ülkesi o kadar küçüktü ki, aynı anda yalnızca tek bir...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur