Coşkum hızla uçup gitti. Pandora, çevresindeki şeytanları kovalamaya kararlıydı ve ben, korku içinde, ormanın yanımdan akıp gittiğini görüyordum… Sarp kayalığa çarpan bir uçurtma gibi ben de bir ağaca toslayacaktım. Gözlerimi kapadım. Kulakzarlarımda şiddetli rüzgâr, panikle eğdiğim sırtımda kırılan dallar, çekişme halindeki bedenlerimiz…
Yol Filmi
8 Aralık 2007 Cumartesi – 08:04
A11 Otoyolu, Ferté-Bernard
“Ben teyzeyi deniyorum, sen de şu iriyarı esmeri al.” Violette başıyla onayladı ve bana profilden gülümseyip, bir fatih edasıyla Clio’ya doğru yürümeye başladı. Benzin pompasının çevresinden dolandım ve metalik gri 4×4’e yaklaştım. Şoför, saçları deniz tuzundan da beyaz bir kadındı. “Pardon hanımefendi, acaba güneye doğru mu gidiyor – sunuz?” “Değişir. Siz hangi güneyi kastediyorsunuz, genç adam?” “Brest’i. İki kişiyiz.” “Sizi Saint-Brieuc’e kadar götürebilirim.” “Teşekkürler.” Aynı anda, Violette de bana, gelmem için uzaktan işaret ediyordu. İki aptala benziyorduk. Başımı hayır anlamında salladım. Tuhaf el kol hareketleri yapmaya başladı ama yerimden kıpırdamadım. Sonunda öfkeyle yanıma geldi. “Ne yapmaya çalışıyorsun, Amos?” diye fısıldadı burnunu çekerek.
Öfkeli olduğunda hızması bile titreşir. Hele bir de nezleyse… “Burn the maps,” dedim, 4×4’ün kumanda panelini göstererek. “Ne börnzımeps’i?” Ön camdan içeri bir göz attı. Torpido gözünün üstünde The Frames’in bir CD’si duruyordu. “OK, anladım. İtiraz etmenin âlemi yok.” Teyze bizi içeri davet etti. Violette arkada somurtmayı tercih etti. Ben de şoför yanını, Fransızlar’ın deyişiyle ‘ölümün koltuğu’nu seçtim. “Fırtına gözlü bir çingene prensini elimizden kaçırdık ya…” diye homurdandı Violette. “Arabası Clio bile olsa reddedilmezdi.”
Sorunun da zaten bu olduğunu söylememek için zor tuttum kendimi. Prens çok yer kaplardı. Hemen en sevdiğimiz oyuna, sessiz flört düellosuna girişirdik. Kafamızdaki düşünceleri dağıtmak için fazla gelirdi bize. Çünkü bu ani kaçışın amacı bu. Kafamızdakileri dağıtmak. Birkaç hafta sonra Fransa’yı terk edecek, şehrimi ve arkadaşlarımı geride bırakacağım. Moralim deniz seviyesinin de altında. Onu yükseltmek isteyen Violette’in aklınaysa bu fikir geldi. Bir anda, hapşırırcasına. Birkaç gün önce bana telefon etti: “Akşam kalkan son trene bineceğiz. Kırk sekiz saatlik yol, yalnızca sen ve ben. Ya da hayır, Brest’e kadar otostop çekeceğiz ve…” Devamını tuhaf bir mırıltıyla getirdi.
“Kararın nedir, Amos?” “Varım.” Diğerlerine hiçbir şey söylemedik. Ne Zik’e ne de Satya’ ya. Sırt çantalarımızı kaptık: Yedek don, uyku tulumu, fe – ner ve bir kutu palmiye kalbi konservesi. Yol filmimiz 8 Aralık Cumartesi günü, çevreyolu çıkışında, erkenden başladı. Geceyi sabaha bağlayan saatlerde, başparmağımız daha donmaya bile vakit bulamadan, şişe yeşili bir kamyonet bizi A11 otoyoluna kadar götürdü. Adam polyester yüzme havuzu satıcısıydı ve bir şovmenden daha gevezeydi. Benzin istasyonunda verdiğimiz molada artık havlu attık.
Ayrılmadan önce bize tüm temizlik robotu ve filtrasyon pompası modelleri için yüzde otuzluk indirim kuponları verdi. “Annemin yüzü ta buradan gözümün önüne geliyor,” dedi Violette. “Bizim apartmanın avlusunda fasulye biçimin – de bir havuz, ne fevkalade fikir ama!” Yaşlı kadın, CD-çaların oynat tuşuna basarken, “Fonda biraz müzik çalsa sizi rahatsız etmez, değil mi?” diye sordu. “O da bir hayran,” dedi arkamdan bir ses. “Gerçekten mi genç adam? Siz de mi İrlanda pop rock’ı seversiniz?” “Damardan bir Glen Hansard,” diye iç çekti Violette. Gitarın ilk pasajları 4×4’ün koltuklarını titretirken, “Adım Jeanne,” dedi şoförümüz. “Amos, Violette,” dedi Violette tüm uyuzluğuyla, müzi – ğin gitgide artan desibellerini örtmek için sesini yükselterek.
Jeanne dikiz aynasından ona baktı. “Bir gün erkek arkadaşımla kaçmıştım,” diye bağırdı, sesi kısmadan. “Aşağı yukarı siz yaşlardaydım, Hague burnuna kadar gitmiştik. Oraya ‘Küçük İrlanda’ demiştik, o zamanlar ne hayalini kurardım…” Vio ve ben, sevgili… Bu fikir beni gülümsetmişti. Teyze istediği şeyi düşünebilirdi. 4×4 asfalttan kilometreleri aşıyor, Beauce kırsalını geri – de bırakıyor. Dikiz aynasından Violette’i kısmen de olsa görüyorum. Düşleri camın buğusuna takılıp kalmış gibi. Son günlerde ruh hali çok değişken. Tam sevimliliği üstündeyken, bir anda neden bilinmez, bir midye gibi pat diye kapanıveriyor. Ne yapacağımı şaşırıyorum. Nedeni, gidiyor olmam mı?
Hoparlörler kulakzarlarımıza Glen Hansard’ın gitar distorsiyonlarını şelale gibi boşaltırken, Jeanne bize bağır dı: “Brest’te aileniz mi var?” “Bir martı uçuşu uzaklıkta,” diye böğürdü Violette, “Saint-Mathieu burnunda.” ‘Beyaz yalan’ derdi Madeleine, Satya’nın iki büyükannesinden biri. “Yılın bu döneminde okyanus, değerini bilene güzeldir,” diye gürledi Jeanne. “Değerini biliyoruz!” diye bağırdı Violette. “Görüyorum. Soğuğa rağmen son derece kararlı gibisi – niz.” “Ona diyecek iki çift lafımız var da.” “Ah.”
Bense sessizim. Sağda, mavi bir tabelada “LAVAL 110 km” yazıyor. Midem buruluyor. Bazı isimler, unutulmuşluğun asidinde çözülmeye bırakılmalı. The Frames haklı. Burn the maps. Haritaları yakın. Geri sayım başladı, yola çıkmama beş hafta kaldı. Laval, her neredeysen, senden nefret ediyorum.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yabancı)
- Kitap AdıMavi Kirazlar – 2: Yol Filmi
- Sayfa Sayısı204
- Yazar“Mavi Kirazlar” Yazar Ekibi
- ISBN9786054603077
- Boyutlar, Kapak12 x 18, Karton Kapak
- YayıneviOn8 Kitap / 2012
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Daima İthaka ~ Luigi Malerba
Daima İthaka
Luigi Malerba
Modern İtalyan edebiyatının neoavangart isimlerinden, 1950’lerin basmakalıp sanat anlayışına karşı Marksist ve yapısalcı etkilerle bir araya gelen sanatçıların oluşturduğu Gruppo 63’ün bir üyesi olan...
- Kaçak Gelin ~ Brenda Joyce
Kaçak Gelin
Brenda Joyce
Tutkulu bir erkek Âşık bir kadın Soluk soluğa bir aşk Sean O’Neill bir zamanlar Eleanor de Warenne’in her şeyidir fakat Sean’ın ortadan kaybolup kendisinden...
- İyi Hırsızlar ~ Katherine Rundell
İyi Hırsızlar
Katherine Rundell
Kâşif ’in Costa Ödüllü yazarından “Ama zaten çalınmış bir şeyi geri alacağız. İyi hırsızlarız biz!” “Gerekli hırsızlar,” dedi Vita. Vita Marlowe’u gemiyle İngiltere’den New...