Bir kuyumcu dükkânının kapısından giriyorsunuz. Gösterişli, albenili bir dükkân burası. Pahalı mücevherlere ulaşıyorsunuz. Ama önce tezgâhtarlar… Yani tezgah. Önce tezgahtan geçiyorsunuz. Ya da hep tezgâhta kalıyorsunuz. Hayatta da olduğu gibi… Bir kuyumcu dükkânına kocaman bir dünyayı sığdırıyor Hakan Günday.. Kozan, ana karakaterimiz tezgâhtardır. Eline ne geçerse satabilecek kadar başarılı… Ağzı laf yapan, herkesi ikna edebilecek kadar laf yapan bir tezgâhtar. Onun kullandığı dili kullanıyor Günday da. O jargonla konuşuyor. Satmak dışında dünyada olup biten hiçbir şeyi umursamayan Kozan da bugünün insanını yeniden tanımlıyor. Yüzeysellik ve satmak… Her şeyden ve hepsinden önemlisi satmak, yani başarı. Kocaman bir yalanın hüküm sürdüğü bu büyük kuyumcu, ona göre, büyük bir kuyu. Bir hayaller ve yalanlar diyarı burası. Hakan Günday Malafa’da eğlenceli bir düzen eleştirisine imza atıyor.
Dünyada, aslında iki ırk vardır. Dolandırılanlar ve tecavüz edilenler. Beyazlar dolandırılır. Onun dışındaki renklerinse ırzına geçilir, aynı beyazlar tarafından. Küçük boyutlu dolandırıcılıklar, ülkenin kadınlarından yeraltı ve yerüstü zenginliklerine kadar her şeyine sahip beyazların göz yummak zorunda kaldıkları bir durumdur. Sosyal patlamayı engelleyici bir görevi vardır. Beyaz adamın, tecavüz edilenler için uydurduğu başka bir katlanma yoludur. Geri kalmaya mahkûm ülkenin insanı, beyazdan çarptığı parayla yetinir. Sokakta uyumasının, laz kardeşini satmasının, kentin beyaz semtlerine adım atamamasının bedelidir bu. Uygarlığa köle olmanın maaşıdır. Kuzey Avrupa politikacılarının övdüğü sosyal adalettir. Ve dolayısıyla turizmi, Üçüncü Dünya ülkelerine bırakmıştır medeniyet. Irzına geçtiği halklara karşılığını verebilmek için. Böylece rahat uyurlar geceleri. Vicdanları zencilerden, Kızılderililerden, Uzakdoğululardan, Araplardan korunur böylece… Bu ufak kazıklamalar bir zırhtır, yüzyılın imparatorlarının vicdanlarına.
Kinyas ve Kayra
Akdeniz’den Marmara Denizi’ne yükselen ilk mavi yolculuk müşterilerinden Doktor Xaviera Aro 13 mayısta, turist gemisinin boğazına demir attığı İstanbul’da Kapalıçarşı’ya girdi. Türkiye’nin, Federal Almanya’yla imzaladığı işgücü Anlaşması çerçevesinde yolladığı ilk maden isçisi kafilesinden Hükümdar Eğin, 24 haziranda kendisini Münih’e taşıyan uçaktan indi. Yuri Çağarın, 12 nisanda Vostok adındaki uzay mekiğiyle atmosferin diğer yakasına geçti. En uzağa gidenin hangisi olduğu bilinemedi. Ancak gidenleri durdurmak için 20 ağustosta, kırk üç kilometrelik bir duvarın temeli Berlin’de atıldı. Yıl 1961’di.
Türkiye, kitle turizminde merkez ülke haline gelmeye başladı ve Kapalıçarşı, Antalya’yı keşfetti. Almanya’dan s mır d ışı edilmiş binlerce sabıkalı Türkiye’ye döndü. Amerika Birleşik Devletleri, dünyanın uzaydaki tek resmi temsilcisi oldu. Sosyalistlerin çocukları, hamamböcekleri gibi dünyaya yayıldı. En uzağa gideninse ancak bir turist olabileceği anlaşıldı ve onu hiçbir şey durduramadı. Yıl, artık 1961 değildi.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yerli)
- Kitap AdıMalafa
- Sayfa Sayısı210
- YazarHakan Günday
- ISBN9759914981
- Boyutlar, Kapak 13,5x19,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviDoğan Kitap / 2007
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Yüzümde Kırlangıç Gölgesi ~ Mehmet Atilla
Yüzümde Kırlangıç Gölgesi
Mehmet Atilla
Yaşamları bir kıyı kasabasında kesişen iki gencin romanı… Bir yandan kasabanın doğal güzelliklerini paylaşıp, bir yandan da beklenmedik olayların izini sürmeye çalışan bu iki...
- Kadıköy’de Muhakkak Bir Define Var ~ Suat Derviş
Kadıköy’de Muhakkak Bir Define Var
Suat Derviş
Vaktiyle Körler Memleketi denilen ve şimdi Kadıköy diye anılan yerde muhakkak bir define var. Evet, muhakkak bir define var! Profesörün büyük bir hakikat olarak...
- Kalemler ~ Yaşar Kemal
Kalemler
Yaşar Kemal
Türkiye edebiyatının büyük ustası Yaşar Kemal’in yazdığı “Kalemler”, dokunaklı ve sarsıcı bir öykü. Şimdi bu öykü, Sedat Girgin’in resimleriyle yeni bir baskıyla okurlarıyla buluşuyor....
“Malafa” için bir yanıt