Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Maimonides – Akla İnanç
Maimonides – Akla İnanç

Maimonides – Akla İnanç

Alberto Manguel

“İster gönüllü bir gezgin ister zoraki bir sürgün olarak bir yerde gelip geçici olmayı deneyimlemeyen, beşikten mezara aynı yerde çakılıp kalan, (Romalıların tavsiye ettiği…

“İster gönüllü bir gezgin ister zoraki bir sürgün olarak bir yerde gelip geçici olmayı deneyimlemeyen, beşikten mezara aynı yerde çakılıp kalan, (Romalıların tavsiye ettiği gibi) doğduğu yerin dar çevresi dışında yetişmiş hiçbir şey yemeyen, yerli olmayan hiçbir şeyi umursamayan (…) biri, herhalde çeşitli konularda araştırmaya ve sağlıklı meraka pek olanak tanımayan olağanüstü darkafalı ve katı biridir.”

Maimonides ya da İslam âleminde bilinen adıyla Musa bin Meymun, üç semavi dinde de saygı duyulan, ortaçağ’ın kuşkusuz en önemli Yahudi âlimidir. Hayatını Arap-İslam, Yahudi ve Hıristiyan kültürlerinin etkileşim içinde olduğu bir coğrafyada, sık sık göç ederek geçiren Maimonides, dönemin bu canlı entelektüel ortamında Yunan düşünürlerini özellikle Aristoteles’i okuma fırsatı da buldu.

Manguel, Yahudi inancını keskin gözlem gücü, yaratıcılık ve akılla harmanlayan bu ilginç düşünürü yaşamından yapıtlarına, etkilediği Levinas, Derrida, Kafka gibi çağdaş yazar ve filozoflara kadar ayrıntılı biçimde ele alarak günümüz okuruna yeniden tanıtıyor.

İçindekiler
Önsöz • 9
1. Maimonides • 15
2. Endülüs • 21
3. Kuzey Afrika ve Filistin • 31
4. Mısır • 35
5. Hekim Maimonides • 41
6. Âlim Maimonides • 49
7. Filozof Maimonides • 54
8. İnançlı Maimonides • 68
9. İnsan Nasıl Yaşamalı? • 74
10. Mısır’dan Çıkış’tan Dersler • 80
11. Talmud • 84
12. Yasa • 88
13. Mişne Tora • 97
14. Aklı Karışıklar İçin Rehber • 107
15. Erdem Nedir? • 124
16. Maimonides’i Okumak • 129
Sonuç • 166
Notlar • 170
Maimonides’in Başlıca Eserleri • 171
Teşekkür • 173
Dizin • 175

Önsöz

Eski günleri anımsayın;
Çoktan geçmiş çağları düşünün.
Babanıza sorun, size anlatsın,
Yaşlılarınız size açıklasın.

Yasa’nın Tekrarı 32:71

2015 başlarında Yale University Press’teki editörüm yönettiği “Yahudi Yaşamları” dizisine Moses Maimonides üzerine bir kitap yazmamı önerdi. Maimonides’in kim olduğu hakkında belli belirsiz bir fikrim vardı (büyük filozof, büyük yasa koyucu, büyük hekim) ve merak uyandıran kitap adı Aklı Karışıklar İçin Rehber’i hatırlıyordum ama hepsi bu. Maimonides’in bendeki bu kalıcı şaşkınlık durumuna uygun düşebileceğini düşündüm. Aynı yıl Fransa’daki evimden ayrıldım, kütüphanemi topladım, kitap kolilerini Montreal’deki Quebec yayıncımın deposuna yolladım. New York’ta (daha önce hiç yaşamadığım bir şehir) birkaç öğretmenlik görevini kabul ettim ve akademik izindeki bir hocanın küçük apartman dairesine yerleştim. Maimonides okumalarımı planlamaya başladım. Manhattan’daki Yahudi Tarihi Merkezi’nde okur kartı doldurdum, Strand Kitabevi’ndeki Yahudilik raflarını inceledim, Columbia Üniversitesi Kütüphanesi’nden kitap alma izni çıkardım. Maimonides’in birkaç biyografisini, Endülüs, Kuzey Afrika ve Mısır tarihçelerini, Arap felsefesi üzerine kitapları, Talmud ve Yahudi yasası üzerine kitapları, Ortaçağ tıp tarihçelerini okumaya başladım. Okudukça konum da gitgide genişliyordu. Yahudi bir aileden geliyorum ama sekiz yaşına kadar Yahudi olduğumu bilmiyordum, ta ki zorba bir sınıf arkadaşımın hayret verici suçlamasını –“Senin baban parayı sever, değil mi?”– bana açıklamak zorunda kaldıkları antisemitist olaya kadar. Babaannemin kardeşi olan çok yaşlı bir büyük dayı beni bar mitzvah’ma hazırlamak için bazı dersler vermişti ve birkaç sözü ezberleyip on üçüncü yaş günümde sinagogda mırıldandım. Birkaç sözcüğü hâlâ hatırımda: “Baruh ata Adonai, Eloheynu meleh ha’olam”; yıllar sonra bunların Yahudi şükran duası Şeeheyanu’nun ilk sözcükleri olduğunu keşfedecektim. Dua hâlâ ezberimde olsaydı günde birkaç kere minnetle okurdum. Maimonides çok sayıda kültürün sürekli ama bazen öfkeli bir diyalog içinde olduğu bir toplumda yetişmişti. Müslüman, Yahudi ve nispeten az sayıdaki Hıristiyan topluluklar etkileşim halindeydi ve birbirlerinden öğreniyorlardı. Dinsel politika Maimonides’i –(sevgili Sefarad’ı) Endülüs’ten Kuzey Afrika’ya, oradan Hıristiyan Filistini’ne, en sonunda da Mısır’a– sürgüne zorladığında da rastladığı kültürlerden din, felsefe ve hekimlik alanlarında bir şeyler öğrenmeye devam etti. Çok pratik biriydi: Aile işleri bozulduğunda hekimlik mesleğiyle uğraşmaya başladı (o da Sokrates gibi öğretmenlerin öğretmek için para almasını etik bulmuyordu) ve Din Değiştirme Üzerine Mektup’ta (aynı zamanda Şehadet Üzerine Mektup ya da Dinden Dönme Üzerine Mektup diye bilinir) yani İggeret ha-Şemad’da Tanrı’nın bizim inancımız için ölmemizi değil yaşamamızı buyurduğunu söyleyerek canlarını kurtarmak için din değiştirenleri mazur görüyordu. Her Yahudi, Mısır’dan Çıkış günlerinden beri bir nevi gezgindir; Ebedi Gezgin’in hikâyesi Homeros, Dante, Camões ve Joyce gibi birbirinden son derece farklı yazarlar için tüm insanlığın yaşamını simgelese de Yahudiler için bu efsane, tektanrıcılığın mucitlerine duyulan atadan kalma ve akıl dışı bir nefretten doğan zulüm ve acı deneyimiyle lekelenmiştir. Tüm gezginliklerin nedeni zulüm değildir. Benim örneğimde öyle olmadığı kesin ve pek çok yerde yaşamama rağmen hiçbiri bana zoraki ikamet gibi görünmedi. Bunlar daha çok çeşitli nedenlerle yapılan bilinçli seçimlerin sonuçlarıydı. Ne var ki Maimonides’in yolculuklarını okuduktan sonra sürekli çevre, ifade, gelenek görenek, dil ve gökyüzü değiştirme deneyimiyle özdeşleştim. Bu metamorfozların beni nasıl etkilediğini, dağarcık, üslup ve tarz uzlaşımlarındaki değişimin düşünce ve yorumlama biçimimi ne ölçüde dönüştürdüğünü sık sık merak etmişimdir. Bu değişimlerin örneğin Sevilla’da (muhtemelen) astronomi bilimiyle, Fas’ta İslami hukuk sistemleriyle, Filistin’de Hıristiyan politikasıyla, Mısır’da Arap tıbbıyla temaslar yoluyla Maimonides’in fikirlerini zenginleştirdiğini keşfettim. Ama başucundaki kitaplar hiç değişmemişti: Yahudi Yasası’nın 613 emrini içeren Tevrat ve iki Talmud (Kudüs ve Babil). Fakat hem okumasını hem de bu okumalara dair yorumlarını zenginleştiren yeni edindiği bilgiler sayesinde bu metinlerle diyaloğu sürekli değişiyordu. Maimonides’i kavramaya başladıktan sonra farklı yer deneyimlerinin beni ve kitaplarla ilişkimi nasıl değiştirdiğinin daha fazla ayırdına varmaya başladım. İster gönüllü bir gezgin ister zoraki bir sürgün olarak bir yerde gelip geçici olmayı deneyimlemeyen, beşikten mezara aynı yerde çakılıp kalan, (Romalıların tavsiye ettiği gibi) doğduğu yerin dar çevresi dışında yetişmiş hiçbir şey yemeyen, yerli olmayan hiçbir şeyi umursamayan (milliyetçiler ve Dickens’ın Bay Podsnap’i gibi) biri herhalde konu dışı araştırmaya ve sağlıklı meraka pek olanak tanımayan olağanüstü kararlı ve katı biridir. Maimonides’i okuduktan sonra onun yazılarında şeyleri fiziksel düzene sokma deliliğimi (Mişne Tora’da olduğu gibi), düşüncelerimi katı prensiplerle sınırlama konusundaki beceriksizliğimi (Rehber’de olduğu gibi) ve dış dünyada beni endişelendiren şeylere bilfiil yanıt verme eğilimimi (Din Değiştirme Üzerine Mektup’ta olduğu gibi) gördüm. Elbette Maimonides’in eserlerini kendiminkilerle kıyaslıyor değilim. Tek söylemek istediğim, Maimonides biyografimi bitirdikten sonra belki de gezgin bir yaşamın sonucu olan kendi tuhaflıklarımın ve dışavurumlarımın daha çok ayırdına vardım. Maimonides’i okurken ve onu sürgünün çeşitli aşamalarında takip ederken nasıl hayatta kalmayı başardığını özellikle merak ettim. Sürgünde zaman tuhaf bir niteliğe bürünüyor, biliyorum. Pandemi bizi evlere kapatmadan önce ben hâlâ seyahat edebiliyorken günlerin geçişini havalimanı saatlerinin ilerleyişiyle, bilgisayar ekranındaki saatlerle, kol saatimin ibrelerinin yeni yerdeki doğru zamana göre ileriye veya geriye doğru ayarlanmasıyla ölçtüğümün farkındaydım. Ama pandemi başladıktan sonra telaş içindeki kalabalıklardan ve gürültülü trafikten uzaktayken zamanın akışını gösteren tek şey kendi nabzımın sesiydi, tıpkı onyıllardır masamda duran ama benim için ancak şimdi işlevsellik kazanan kum saatindeki kum gibi. Çocukluğumda zaman aile evinin salonundaki pirinç saatin ya da okuldaki tiz elektrikli zilin çalmasıyla kendini hissettirirdi. Daha sonra Fransız köyümdeki kilise çanları ilk çanda saymaya başlamamış olabiliriz diye saat başı iki kere baştan çalardı (belediye başkanı öyle kararlaştırmıştı). Herhalde Maimonides’in Fas ve Mısır yolculuklarındaki günlerde vakti gösteren de ezan sesleriydi. Zaman, mekân ve belleği yöneten ilişkiler üzerine düşünmüş olmalıydı, ayrıca tuhaf özellikleriyle birinin ötekini nasıl etkilediğini: Yıkıcı zaman, yıkımı barındıran mekân, yeniden inşa eden bellek. Maimonides, kendinden önceki kimi atomcular gibi, mekân ve hareket gibi zamanın da daha fazla bölünemeyecek kadar kısa ömürlü atomlardan2 oluştuğuna inanıyordu (kuantum fiziği şimdi bu inancı destekliyor). Maimonides’e göre zaman, uzay, bellek ve hareket bir anlamda aynı yapıdadır. Bu kavramlar konusunda benim de kafam karışık. Zamanın sekteye uğradığı 2020-2021 yıllarında astrofizik el kitaplarında tasvir edilene benzer bir uzayzaman sürekliliğinde yaşıyor gibiydim; dün ile yarının, şuracıkta ile ufkun ötesindenin birbirine karışmış kavramlar olduğu bir boyutta, tıpkı su ve mürekkeple dolu bir bardak gibi. Yaptığım şeyle yaptığımı hatırladığım şeyler aynı değildi. Bence Maimonides’in Mısır’dan yazdığı, bir yandan saray hekimi olarak görevlerine yetişmeye çalışırken erkek kardeşinin trajik ölümünü anımsayan, bir yandan da Yahudi cemaatinin endişelerine katıldığı mektuplarında da benzer bir his vardır. Etrafındaki her şeyin bir girdapta olduğu izlenimini verir, o da bu girdaba katılmıştır ama mantıklı ve düşünceli olmaya, çalkantılı zamanın inatçı akımına karşı koymaya çalışır. Herhalde bitkinlikten ölmüş olmalıdır. Maimonides bana aynı zamanda tövbe üzerine düşünmeyi ve tövbe etmeyi hem öznesi hem de nesnesi olduğum bir etken fiil olarak görmeyi öğretti. Tövbe (İbranicede teşuva) İngilizceye tercüme etmesi zor bir kavramdır. Sözcük kökeninin işaret ettiği gibi tövbe etmek bir geri dönüş, bir eylemi yeniden düşünmek için yaptığımız bir şeye eleştirel bir gözle ve içtenlikle geri dönmektir. Bu açıdan tövbe zamansal bir hatanın geriye çevrilmesidir, günahkâr bir eylemin yeniden değerlendirilmesine olanak tanır. Maimonides tövbeyle ilgili yasaların Talmud’un hiçbir cildinde tanımlanmadığını ya da sınıflandırılmadığını belirtir. Bu yüzden Mişne Tora’sında bunları birleştirip tutarlı bir dizi kural olarak sunmaya çalışmıştır. Tövbe sürecinin üç aşamalı olduğunu anlatır: Birincisi itiraf, ardından pişmanlık, en sonunda da yanlış yaptığımız şeyi tekrarlamamak için ant içmek. Maimonides’e göre gerçek tövbekâr aynı günahı bir daha işleme fırsatını yakalayan ama bunu yapmayı reddeden kişidir. Haham Shlomo Wolbe şöyle açıklar: “Anahtar ve başlangıç, kişinin Bilgelerin öğretilerini ve ahlaki bilgelik metinlerini öğrenirken, onları zaman zaman gözden geçirirken hissettikleridir, sonunda kişiyi etkiler ve kendi kusurlarını sezmesini sağlarlar. Kişi oradan ikinci aşamaya geçer, bu aşama kendi temayüllerini fethetmekle ilgilidir. Üçüncü aşama kişinin kendi temayüllerini iyileştirdiği, neşelendiği, Tanrı’ya ibadetten haz duyduğu aşamadır.” Bunu anlayabiliyorum. Ne yazık ki unutulup giden Walter Bagehot, 19. yüzyılın sonunda şöyle yazmıştır: “Kişinin kötü huyları olmaması iyidir ama ayartıcılarının olmaması iyi değildir.” Yahudi geleneğine göre Tanrı, Roş Aşana’da herkesin gelecek bir yıldaki yazgısını Yaşam Kitabı’na yazar ama yargıyı mühürlemek için Yom Kippur’u (Kefaret Günü) bekler. Yahudiler bu süre zarfında davranışlarını düzeltmeye çalışmalı, Tanrı’ya ve diğer insanlara karşı yaptıkları yanlışlar için bağışlanmaya uğraşmalıdır. Yom Kippur’un bitiminde kişinin içten tövbe ettiği günahların bağışlandığı ve o günü “neşeli bir yürekle” bitireceği umulur. Böylece gerçeklikler değilse de geçmiş olayların anlamını iyileştirme mucizesi mümkün olur. Maimonides’in eserlerine derinden işlemiş bu iyileştirici tavra inancım çok büyük.

Alberto Manguel, Lizbon, Yom Kippur, 2021

1. Maimonides

Galenos’un sanatı sadece bedeni, Maimonides’in
sanatıysa hem bedeni hem de ruhu iyileştirir. Maimonides
bilgeliğiyle cahillerin hastalığını iyileştirebilirdi. Ay onun
sanatına teslim olsaydı tüm dolgunluğuyla parladığında
Maimonides onu lekelerinden kurtarabilir, dönem dönem
beliren kusurlarını iyileştirebilir, kavuşum zamanlarında
küçülmesini engelleyebilirdi.

İbn Senâülmülk (12. yüzyıl)

Hangi sözlüğe ya da felsefe, din, tıp tarihçesine bakarsanız bakın Maimonides ismine göz alıcı bir sıfatlar deryası eşlik eder: “bilgin”, “âlim”, “meşhur”, “parlak”, “önde gelen”, “şanlı”, “efsanevi”, “Büyük Kartal”, “İkinci Musa”. Peki bu olağanüstü ünün sebebi tam olarak neydi? Maimonides’in yaşamının çoğunda katlanmak zorunda kaldığı zulümler ve zorluklar bir Ortaçağ Yahudisi için sıra dışı sayılmaz. Zoraki yolculuklarının çetin koşullarındaki entelektüel başarıları ustaca görünmesine rağmen sorgulayan bir gözle bakınca benzer sürgün koşullarındaki diğerlerinin başarılarından çok da üstün değildir; örneğin Dante… Maimonides’in Yunan ve Yahudi kaynaklarındaki çeşitli felsefi sorgulama çizgileri arasında uyum sağlama çabaları özgün değildir: MÖ 1. yüzyılda İskenderiyeli Philo, Yunan ve Yahudi düşüncesini kaynaştırma girişiminde bulunmuş, bunda da bir ölçüde başarılı olmuş, Atina’yla Kudüs’ün gelecekteki tüm entelektüel ticaretinin temellerini atmıştı. Maimonides’i önemli kılan nedenlerden biri de ömrü boyunca Yahudi halkını toplu ya da bireysel olarak tanımlayan yasalara odaklanmış olması olabilir. Bir başkası ise Yaratıcı’yla ilişkimizi akıl gücü yoluyla anlama çabalarıdır. Maimonides, Yahudilerin kimliğinin Tanrı’nın Musa’ya Sina Dağı’ndaki belirgin sesbirimlerinden yoksun konuşmada verdiği On Emir’de yattığına inanıyordu. (Halk arasında Raşi diye bilinen Büyük Şlomo ben Yitshak daha da ileri giderek Tanrı’nın tüm emirleri tek bir anlaşılmaz ve ürkütücü bir cümle halinde söylediğini ileri sürüyordu. Başka bir midraş yorumu Tanrı’nın sesinin yedi sese, yetmiş dile dönüştüğünü, tüm dünya halklarına aynı anda seslenen ve hiç kimsenin anlamadığı Babil benzeri bir kakofoni yaşandığını tahayyül ediyordu.)1 Bu temel ilahi emir anıyla başlayan Musa Yasası çeşitli biçimlerde düzenlenmiş, çalışılmış, yorumlanmış, şerh edilmiş ve üzerine uzun uzun yazılmış, söylenmiştir. Sonuç, Mısır’dan Çıkış’ta ve Pentatök’ün diğer dört kitabında kaydedilen Yazılı Yasa’nın oluşturulmasıdır, bunlar daha sonra kademeli olarak Yahudi kanonunun yirmi dört kitabının yasalarına yani Tanah’a eklenmiştir. Bu Yazılı Yasa (İbranicede torah şe-bihtav) Tanrı’nın Musa’ya aktardığı Sözlü Yasa’yla (torah şe-ba’al peh) tamamlanmış, ondan sonraki her Yahudi neslinin rabinik liderlerine paralel bir yasal kod olarak aktarılmış ve öğretilmiş, daha sonra Babil ve Filistin Talmud nüshalarında korunmuştur. Bu Sözlü Yasa, Yasa’nın sadece özgün okumalarını değil gelecekteki tüm yorumlarını da içerecekti – saygın geçmişte tartışılan her şeyi, çatışmalı şimdiki zamanda tartışılmakta olan her şeyi ve bilinmez yarındaki tüm olası yorumları içeren bir tefsirler ve açıklamalar deryası. Bu devasa kutsal ve ilmi materyal yığını (ya da rabinik zekânın kavrayabildiği kadarı) MS 2. yüzyıla kadar belirli bir düzen ya da sisteme sokulmadı, ancak Romalıların Yahudiye’yi işgali esnasında âlim haham Yahuda HaNasi (zekâsından ötürü Prens Yehuda olarak da bilinir) şimdi Mişna diye bildiğimiz altmış üç bölümde (Talmud’un en eski bölümü) ilk kez bir sınıflandırmaya girişti. İster (Maimonides’in iddia ettiği gibi) bizzat Yahuda HaNasi tarafından yazılmış olsun ister (Raşi’nin iddia ettiği gibi) çok daha sonraları yazıya geçirilmiş olsun Mişna neredeyse ilerideki tüm Talmudik yazıların temeli oldu. Ama daha yapılacak çok şey vardı. Hem İbrani Kutsal Kitabında (Tanah) hem de Talmud’da esas On Emrin yanı sıra pek çok başka ahlaki kural ve hüküm dağınık halde bulunur, konuya ya da teamüllere göre değil şaşırtıcı çeşitlilikteki başlıklar ve bağlamlar içinde sunulmuştur. Maimonides, Yahuda HaNasi’den dokuz yüzyıl sonra olağanüstü iddialı bir projeye girişerek Talmud’da emredilmiş önemli ve daha az önemli tüm ahlaki kuralları seçti, konularına göre gruplara ayırdı, istekli öğrencilere, temeli sağlam Yahudi yaşamları sürmelerine olanak tanıyacak “güçlü araştırma arzularında” yardım etmek için bu kuralları tefsir etti, yorumladı ve makul ifadelere tercüme etti.2 Maimonides’e göre Yahudilerin onları yönetecek yasaların Tanrı tarafından verildiğine inanmaları gerekiyordu, ayrıca Tanrı vergisi akılları bu yasaları her bireyin kendi kapasitesine göre mümkün olduğunca etraflı çalışmasını ve anlamaya çaba göstermesini zorunlu kılıyordu. Bilgi, Tanrı sevgisine götürür, diye yazmıştı Maimonides ve “kişinin sevgisinin tabiatı, bilgisinin tabiatına bağlıdır.”3 Belki de soru sorma dürtüsü çağlar boyu Yahudiliğin belirleyici niteliklerinden biri olmuştur. Sorgulama ve yorumlama dürtüleri de. Maimonides’in arzusu hem kendisi hem de gelecek nesiller için Yahudi olmanın ne olduğunu mümkün olduğunca net ifadelerle tanımlamaktı. Maimonides tarihçi değildi: Tevrat ve Talmud’da kaydedilen olaylar ona göre hiç şüphesiz doğru olsa da yine de Kutsal Kitap tarihini “rabinik efsane gözlüklerinden”4 gördü. Maimonides’in cevabı bir dizi aforizma ya da Yahudi halkının sürgünden beri çektiği acıların tarihsel bir özeti değildi, yanıtlanmamış, varoluşçu bir soruya, “Biz, Yahudiler kimiz?” sorusuna günümüzdeki okurları için bile akılcı bir dayanak sağlayan net ve zaman dışı bir düşünceler sistemiydi. Maimonides’in biyografi yazarlarından biri onun en büyük başarısının altını çiziyordu: “Kardeşlerine nasıl düşünüleceğini öğretti; nasıl yaşanacağını gösterdi.”5 Bu sözcükler anılmayı ve övgüyü hak eden her bilginin kitabesi için yeterli olmalıdır.

….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Borges’in Evinde ~ Alberto ManguelBorges’in Evinde

    Borges’in Evinde

    Alberto Manguel

    “Ölümünden birkaç ay önce, Arjantinli zengin bir toprak sahibi Borges’i estancia’sına davet etti ve bir sürpriz sözü verdi. Yaşlı adamı bahçedeki bir banka oturttu...

  2. Hayali Yerlerden Yemek Tarifleri ~ Alberto ManguelHayali Yerlerden Yemek Tarifleri

    Hayali Yerlerden Yemek Tarifleri

    Alberto Manguel

    Hayali Yerlerden Yemek Tarifleri Okumanın Tarihi ve Geceleyin Kütüphane gibi kitaplarıyla tanıdığımız Alberto Manguel, daha önce Hayali Yerler Sözlüğü’nde anlattığı düşsel ülkelere doğru yeni...

  3. Hayali Bir Hayat – Sieglinde Geisel ile Söyleşi ~ Alberto ManguelHayali Bir Hayat – Sieglinde Geisel ile Söyleşi

    Hayali Bir Hayat – Sieglinde Geisel ile Söyleşi

    Alberto Manguel

    “Okumanın Tarihi”, “Geceleyin Kütüphane”, “Kelimeler Şehri” gibi kitaplarıyla dünya çapında bir okur kitlesine kavuşsa da kendini her şeyden önce bir okur olarak tanımlayan Alberto...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Oktay Rifat’a Doğru ~ Enis BaturOktay Rifat’a Doğru

    Oktay Rifat’a Doğru

    Enis Batur

    Bu yıl, Oktay Rifat, doğumunun 100. yıldönümünde anılıyor. Enis Batur, yıllar önce “Türkçe Şiirin Doruğunda” konumladığı Oktay Rifat’ın şiirini bir defa daha okumaya girişti....

  2. Mitologya ~ Behçet NecatigilMitologya

    Mitologya

    Behçet Necatigil

    Mitolojiyle ilgili genel kitaplardan farklı olarak soru-cevap şeklinde hazırlanmış olan “Mitologya”kitabı, sadece Yunan ve Latin mitologyasının temel niteliklerini ve iç bağlantılarını ortaya koymakla kalmıyor,...

  3. Henry James ve Roman Sanatı ~ Ünal AytürHenry James ve Roman Sanatı

    Henry James ve Roman Sanatı

    Ünal Aytür

    Roman sanatının dünya çapındaki ustası Henry James (1843-1916), uzun yazarlık yaşamı boyunca yirmiye yakın roman, yüzü aşkın öykü, oyun, eleştiri yazıları yazdı, gezi kitapları...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur