“Neden özü gökkubbede aradık? Neden bilmeli? Neden sorun var? Neden felsefe?”
Levinas
“Her birimiz her şekilde başka herkesten sorumludur ve en çok da ben sorumluyum.”
Dostoyevski
“Hiçbir halk kendisine yanlış yapıldığı için acı çekmemiştir; çektiği acıyı hak etmiştir.”
Hegel
“Her cömert düşünce kendi Stalinizmi tarafından tehdit edilmektedir.”
Levinas
Bu kitap Levinas’ın etik ve politik evrenine giriş yapmaktadır. Levinas’ın sonsuz sorumluluk, yersiz yurtsuzlaşma, şüphe etiği anlayışı kitapta ele alınan temel konulardandır.
Levinas için etik, ne bir başlangıç noktası ne de amaçladığı bir varış yeridir, felsefi keşif yolculuğunun kendisinde son bulduğu şeydir. O izlenecek kurallar dizisi veya idealler ileri sürmez. Örneğin ona göre vicdan başkasının yüzüyle biçimlenir ve etiğin görevi vicdanı rahatlatmak değil, rahatsız etmektir. ‘Öldürmeyeceksin!’ aynı zamanda ‘komşunun yaşamasını sağla’ demektir. Ötekini tanımak ise bir ‘açlığı’ tanımaktır. Kısacası onun görevi bir etik inşa etmek değil, etiğin anlamını bulmaktır.
Levinas, iki dünya savaşını, faşizmi ve Auschwitz’i engelleyememiş demokratik kurumların kırılganlığını görmüştü. Bu nedenledir ki, onun etiği aynı zamanda politik içerimlerle doludur. Levinas yalnızca mazlumların felsefesini yazmakla kalmamış, felsefeyi mazlumların yazabileceği ve onların bütünüyle anlayabileceği bir alana taşımıştır.
Zeynep Direk’in editörlüğünü yaptığı bu değerli çalışmayı, Robert Bernasconi’nin Türkçe baskıya özel önsözü ile sunuyoruz.
İçindekiler
1
Şüphe Etiği 13
2
Üçüncü Taraf:
Etik ve Politik Olanın Kesişimi 37
3
Çıkış Yok:
Levınas’ta Aşkınlığın Aporetik İzahı 55
4
Yersiz Yurtsuzlaşma:
Öznenin Dışında, Devletin Dışında 77
5
Mısır Diyarındaki Yabancılar ve Köleler:
Levınas ve Ötekilik Politikası 99
6
Levınas ve Varoluş Mücadelesi 118
7
Kimin Önünde ve Neden? 138
8
Levınas’ın Levınasçı Etiğe Etik Eleştirisi 166
9
Sartre ve Levınas: Yeni Bir Kimlik Politikası 187
10
Hegel’in Bütünlüğünün ve
Heıdegger’in Sonluluk Felsefesinin Ötesine 209
11
Levınas ve Veludiyetin Aşkınlığı 225
12
“Sadece Mazlum…”: Ezenin Dili, Ezilenin Dili 248
Dizin 266
Türkçe Baskıya Önsöz
Bu ciltte toplanan denemeler, Emmanuel Levinas’ın Batı felsefi geleneğine yönelik kışkırtıcı ve radikal meydan okumasını kabul etmek için hâlen devam eden girişimimde önemli bir aşamaya işaret ediyor. Bütünlük ve Sonsuz’u (Totality and Infinity) ilk kez 1972’de okudum. Sussex Üniversitesi’ndeki lisans eğitimimi yeni tamamlamış olarak Newcastle’daki evime dönüyordum. Londra’daki Compendium Kitabevi’nde durmuştum ve ortasından açıp birkaç sayfa çevirdiğimde, yüzle ilgili anlatımı ve başkasının yüzünün bende oluşturduğu meydan okumaya dayanan bir etiği temel alma fikri beni hemen büyüledi. Yaz sürecini buna adadım ve birkaç yıl boyunca bu fikirler dizisi benim için Levinas özel adının anlamıydı, hâlâ birçok insan için öyle gibi görünüyor.
Zeynep Direk tarafından ilk kez 2011’de Türkçe baskı için burada bir araya getirilen denemeler, aslında bir etik yazmaktan çok aşkınlıkla veya kutsalla meşgul olan farklı bir Levinas’la nasıl tanıştığımın hikâyesini anlatıyor. Nitekim Levinas, Etik ve Sonsuz’da (Ethics and Infinity) bir etik yazmakla değil, etiğin anlamıyla, yönüyle ilgilendiğini ilan etmiştir. O zaman bu denemeler, bir anlamda, onun düşüncesini anlamak üzere ilk girişimlerime karşı ve başkalarını benzer yanlış anlamalardan vazgeçirmeye yardımcı olabilecekleri umuduyla yazılmıştı. Ayrıca, Levinas siyaset pahasına etikle ilgilenen bir düşünür olarak sıklıkla eleştirildi ve hâlâ da eleştiriliyor. Zaman içerisinde, olayları çok farklı görmeye başladım. Levinas bir keresinde hayatını “Nazi dehşetinin önsezisi ve hatırasının egemen olduğu” bir hayat olarak tanımlamıştı. Siyaseti önemsiz gördüğü için etiğe yönelmedi; siyasal yaşam bazen hiçbir sığınak, kaçış sunmuyor gibi göründüğü için, kaçış biçimlerini araştırdı ve ender etik fedakârlık örneğini, siyasetin bizi ele geçiren ve belirleyen sınırlarını aşabileceğimiz en belirgin yollardan biri, sadece biri olarak buldu. Bu nedenle Levinas’ta etik, genellikle ahlak adını verdiğimiz geleneksel toplumsal uygunluk edimleriyle değil, insanın tamamen karşılıksız ve kendine hiç aldırmadan hareket ettiği o ender kopuş anlarıyla ilgilidir. Nazi vakası, toplumsal normların ne kadar kolay manipüle edilebileceğini gösterdi.
Bu denemeler Bütünlük ve Sonsuz’a yaklaşımlar sunuyor. İlk olarak 1961’de yayımlanan Bütünlük ve Sonsuz, Levinas’ı ciddi bir şekilde okumaya başladığınızda hâlâ gidilmesi gereken yerdir. Ancak Levinas’ın savaşları, baskıyı, köleliği ve yerleşimci sömürgeciliği en önemli olduğu zamanlarda dikkate değer bir tutarlılıkla sorgulamayı başaramayan bir felsefi geleneğe yönelttiği radikal meydan okuma, ilk kez 1974’te yayımlanan Olmaktan Başka Türlü’de (Otherwise Than Being) daha da radikalleştirildi. Benim gibi Levinas bilginlerinin bu felsefi başyapıtı tüketmekten hâlâ çok uzak olduğunu söylemekten çekinmeyeceğim, ama burada bu eser hakkında birkaç şey söylenebilir. Bu ikinci ana kitaba yaklaşmanın ilk yolu, nadir ama çok gerçek fedakârlık anlarının mümkün olması için insanın ne olması gerektiği sorusuna dayanır. Kişinin elindeki fazladan vazgeçtiği türden bir fedakârlık değildir bu; hatta kişinin kendini özdeşleştirdiği bir ulus gibi bir amaç uğruna kendini riske attığı fedakârlık da değildir. Hiçbir çıkarı yokmuş gibi görünen, hatta belki de varlığını tehdit eden şey için kendi benliğini feda edebilen bir kişi hakkında ne söylenebilir? Nadir de olsa bunun mümkün olabilmesi için, felsefi geleneğin bize söylediğinden çok farklı varlıklar olmamız gerekir.
Yaralanabilirlik (vulnerability) ve ilişkisellik (relationality) haklı olarak bugün felsefede çok moda olan terimlerdir. Ancak, mevcut talihlerinin kısmen Levinas’ın sonraki düşüncesinden kaynaklandığı her zaman fark edilmez ve bu ger…
1
Şüphe Etiği
Etik çoğunlukla, Kant’ın tanımladığı gibi, “Was soll ich tun?” [Ne yapmalıyım?] sorusuyla tanımlanmıştır. Etik soruya, ahlaki bir buyruk [imperative], bir yönerge [presciption], özgürce seçilen ya da reddedilen bir ‘gereklilikle’ [ought] yanıt verilecektir. Ahlaki buyruğun bizi doğru şeyi –o her ne ise– yapmaya götüreceği farz edilir ve yaygın bir varsayım da, çelişen ödevlerin söz konusu olduğu ahlaki bir ikilem durumunda bile doğru eyleme giden yolun tek olması gerektiğidir. Dahası, etiğin bizden ancak yapılması gücümüz dâhilinde olanı talep edebileceğine genel olarak inanılır. Örneğin Kant, ahlaki bir ödevin yerine getirilmesi ‘gerekliliğinden’ o ödevin yerine ‘getirilebileceğinin’ çıkarılabileceğine ikna olmuş gibi görünür: “Ödevi yerine getirmeliyiz; dolayısıyla yapabiliyor olmamız gerekir.”2 İnsan nasıl ancak kendi özgür seçiminin bir sonucu olandan sorumlu tutulabilirse (RV 694; RR 40), ödev de yalnızca mümkün olanı gerektirebilir (RV 720; RR 60). Ama ne yapmalıyız? Yasayıcı vicdan danışılabilecek son makam olarak sunulmuştur. O, verili her durumda ne yapılması gerektiğini bildirir. İnsanın kendi vicdanının sesine kulak vermesi talebine, nihai bir mecburiyet olarak bakmak eğilimini taşırız. Vicdan, “Ne yapmalıyım?” sorusuna somut düzeyde bir cevap verir. Ama vicdana yapılan çağrıya, kendi kendisiyle barış içinde olan bir vicdan fikri hükmetmektedir. Kazustri,3 rahatsız bir vicdanın ıstıraplarını hafifletmek çabası içinde olan aklın sürüklendiği uçların pek çok örneğiyle doludur.
Levinas bu varsayımların pek azını paylaşır. Buna rağmen onun kalıplaşmış bir biçimde etik adıyla anılan şeyden tam olarak nasıl ayrıldığı pek az açıklanmıştır. Öyle görünüyor ki bunun nedeni, onun sıradan bir biçimde anlaşılagelmiş olan etikle doğrudan doğruya nadiren uğraşmış olmasıdır. Hele etiğin, Batı felsefe geleneği içinde çalışan ahlak felsefecileri tarafından akla uygun hâle getirilmesiyle daha da az ilgilenmiştir. Levinas’ın, Kant’ın etikle ilgili eserlerine, geçerken yaptığı göndermelere rastlanır; Aristoteles’in eserlerine yaptığı göndermeler ise daha da az sayıdadır. Dahası bunlar, Levinas’ın felsefeci okurunun yanıtlanmasını arzu edeceği pek çok soruya karşılık vermekte hiçbir işe yaramazlar. Üstelik Levinas’ın Batıda kavrandığı şekliyle etikle olan ilişkisinin anlaşılması, onun Yahudiliğe derin bir biçimde borçlu olması yüzünden daha da zorlaşır. Bazen Yahudilik Levinas’a en geçerli sayılan felsefi etiğinkine alternatif bir sözcük dağarcığı sağlar, ama kavramsal çerçevenin kökten bir biçimde farklı olup olmadığı her zaman açık değildir. Felsefe, özünde Yunan olarak kavrandığı sürece, Yahudilik felsefenin ötekisidir, ama zaten aynı olan tarafından dolayımlanmış bir ötekidir. Batı felsefesi denen şeyin Yahudi parçasına –ki bu parça en çok etikte aşikârdır– felsefe tarihinin anlatılışında pek az yer verilmiş olabilir. Ama bu, Yahudiliğin felsefe tarafından (en dikkat çekici bir biçimde Heidegger tarafından) sıklıkla anlatı dışı bırakılmış olduğu anlamına gelir yalnızca; felsefede olmadığı anlamına gelmez. Levinas’ın hem felsefi etik gelenek karşısındaki görece sessizliği hem de Hegel ve Nietzsche’nin yaptıkları Yahudi…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Çağdaş Felsefe Felsefe
- Kitap AdıLevinas Okumaları
- Sayfa Sayısı272
- YazarRobert Bernasconi
- ISBN9786258411688
- Boyutlar, Kapak13.5 x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviFol Kitap / 2022