‘Tarihçilerin Kutbu’, ‘Tüm Zamanların Alimi’, ‘Bilge Tarihçi’ Prof. Halil İnalcık bildiklerinizi unutun diyor. Özellikle de tarihi, kronolojik olaylar dizisi olarak algılayarak popülerleştiren dedikodu tarihçilerinden öğrendiklerinizi… İnalcık kendine özgü sistematiği ile tüm zamanların belki de en önemli olayını, Osmanlı’nın kuruluşunu yeniden okuyor ve yeniden yazıyor. “Hayır” diyor İnalcık, hepimize öğretilenin aksine “Osmanlı 1299’da Söğüt’te kurulmamıştır.”
Prof. İnalcık Osmanlı Devleti’nin nerede ve ne zaman kurulduğunu anlatmakla kalmıyor; bu cihan devleliniıı kuruluş mantığını, kurucusu Osman Bey’in stratejisini ve vizyonunu da masaya yatırıyor. Bir devletin var olma sebeplerini, bunları oluşturan koşulları, bu koşulların oluştuğu mekânın önemini ve mekân-zaman-insan arasındaki bağlantının şifrelerini gösteriyor okura.
Başlangıçlar ve kuruluşlar önemlidir. Ama tarihi sadece geçmişimizi öğrenmek için okumayız. İnalcık ve yol arkadaşları bunun bilincinde. Kuruluş, okuru biryandan gerçege, ilmi ciddiyete, tarihin arşiv odalarına çağırırken diğer taraftan bugünün ve gelecegin ‘güçlü’ Türkiye’si için ‘fütürist’ ipuçları veriyor!
***
ÖNSÖZ
Muhterem hocamız Prof. Dr. Halil İnalcık, elinizde tuttuğunuz bu kitabın önsözünü yazmamı istediğinde kalbimin hızla çarpmaya başladığını hatırlıyorum. Geçen yıl 27 Temmuz 2009’da gerçekleştirilen ve aslında kitabın da temel kaynağı olan Osmanlı Devleti’nin Kuruluş Tarihi Uluslararası Sempozyumu’yla ilgili olarak kendisiyle yaptığım ilk görüşmede de aynı heyecanın içimi kapladığını bugün gibi hatırlıyorum.
Düşünce tarihinde, tüm zamanların, kendinden sonraki dönemleri en çok etkileyen ismi olan Platon, felsefe tarihinde oldukça meşhur olan mağara benzetmesinde “uyanmış” kişi ile “uyuyan” kişi arasındaki farkı mağaradan çıkış sembolizmiyle açıklar: “Bazı insanlar karanlık bir mağarada, doğdukları günden beri mağaranın kapısına arkaları dönük ve zincirlenmiş olarak oturmaya mahkûmdurlar. Başlarını da arkaya çeviremeyen bu insanlar, mağaranın kapısından içeri giren ışığın aydınlattığı karşı duvarda, kapının önünden geçen başka insanların ve taşıdıkları şeylerin gölgelerini izlemekledirler. İçlerinden biri kurtulur ve dışarı çıkıp gölgelerin asıl kaynağını görür ve tekrar içeri girip gördüklerini anlatmaya başlar ama içerdekileri, duvarda gördüklerinin zâhiri olduğuna ve gerçeğin mağaranın dışında cereyan etmekte olduğuna inandırması imkânsızdır.” Halil İnalcık ve tarihçiliği hakkında bugüne kadar çokça övücü sıfat kullanılagelmiştir. Hiç şüphesiz o, “Tarihçilerin Kutbu”, “Tüm Zamanların Alimi” ve “Tarihin Profesörü” olarak da yeterince “büyüktür.” Ancak, İnalcık’ı bütün bu tanımlamalardan ziyade, mağaranın dışına çıkmayı başarmış ve kavranan dünyaya ulaşmış olduğu halde; gölgelerle meşgul olarak gerçeğe kapanan zihinleri ışıkla buluşturmak için dertlenen bir “Bilge Tarihçi” olarak tanımlamak belki daha doğru olacaktır. Halil İnalcık’ı sadece tanımış olmak değil aslında heyecanımın kaynağı… Beni asıl heyecanlandıran, o’nu anlayabilmiş olmaktır. Bu yüzden kendimi ayrıca şanslı sayıyorum.
Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşu, modern tarih yazıcılığında büyük bir mesele olagelmiştir. Selçuklu-Bizans sınırındaki küçük bir uç beyliğinin nasıl olup da yeniçağların en güçlü imparatorluklarından biri olduğu halen tarihçileri şaşırtmaktadır.
Osmanlı Devleti’nin kuruluşuna ilişkin bir başka merak alanı da hangi tarihte, hangi tarihi olay neticesinde ve nerede kurulduğu meselesidir. Bu merakın bilimsel bir temelde ve şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde giderilmesi; aynı zamanda tarihin milletimizin omuzlarına yüklediği bir sorumluluktur. “Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu” konusunun tarihçilerin kendilerini çekim alanından kurtarmakta zorlandıkları “efsunlu” bir cazibesi vardır. Fuat Köprülü ve Paul Wittek gibi kurucu babalar; onların öğrencileri Halil İnalcık, V. L. Ménage gibi ikinci kuşak, bu sonuncuların öğrencileri Collin Imber, Rudi Paul Lindner ve nihayet Cemal Kafadar gibi diğer tarihçiler bu efsunlu dünyanın önde gelen konuklarındandır. Hiç şüphesiz bu alanın en kadim mensubu ülkemizin yetiştirdiği değerli fikir ve bilim insanı Prof. Dr. Halil Inalcık’tır.
Bu kitap 27 Temmuz 2009 tarihinde Yalova’da düzenlenen ve özellikle yurtiçinde geniş yankı uyandıran Osmanlı Devleti’nin Kuruluş Tarihi Uluslararası Sempozyumu’nun yarattığı sinerjinin ürünüdür.
Prof. Dr. Halil inalcık 21 Ağustos 2003 tarihinde Yalova’da düzenlenen bir konferansta, “Tüm gazilerin etrafında toplanması ve dolayısıyla Osman Gazi’nin karizmatik bir lider olması bu bölgede kazandığı Bafeus Savaşı’na bağlıdır. Dolayısıyla, Osman Gazi’nin Hersek’te kazandığı bu savaş, hanedanlığın kuruluşunu apaçık gösteren bir zaferdir. Hanedanlığın kuruluşunun kesin tarihini Yunanlı Pachymeres vermektedir. Bu tarih 27 Temmuz 1302’dir. Bu suretle Osmanlı Devleti’nin kuruluş tarihini bu olaya bağlı tutarak tespit etmiş bulunuyoruz. Bunun vuku bulduğu yer de burası, Yalova’dır,” dediğinde aslında çok eski bir tartışmaya yeni bir boyut kazandırıyor ve bu konudaki yaygın tarihsel kanıyı değiştirecek kadar güçlü bir bilimsel gerçekliği ortaya koyuyordu.
Profesör Inalcık’ın bu tespitinin 27 Temmuz 2009 tarihinde uluslararası nitelikli bilimsel bir sempozyumda yeniden masaya yatırılması ve bu gerçeklikle kitleleri buluşturmak fikrini ilk ortaya atan kişi, şaşırtıcı derecede derin entelektüel birikimi nedeniyle kendisine büyük hayranlık duyduğum Yakup Bilgin Koçal oldu. Konuyu önce Prof. Dr. Halil İnalcıkla paylaştım. Ve böyle bir sempozyumun son derece gerekli ve yararlı olacağım söylemesini müteakip, konuyu Yalova Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. M. Niyazi Eruslu ve Bilkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Doğramacı hocalarımıza aktardık. Rektörlerimiz bize iki üniversitenin böylesine önemli bir sempozyumu birlikte düzenlemekten büyük memnuniyet duyacaklarım ifade ettiler. Sempozyum 27 Temmuz 2009 tarihinde Yalova’da gerçekleştirildi. Prof. Dr. Halil İnalcık’ın çerçeve oturumuyla başlayan bu sempozyumda yerli ve yabancı birçok seçkin bilim adamı tebliğlerini sundular. Büyük bir genç ve gönüllü grubuyla hazırlanan sempozyum geniş bir katılımla gerçekleştirildi. Asıl önemlisi sempozyum sonrasında konu geniş bir biçimde yazılı ve görsel medyada tartışıldı. 27 Temmuz 1302’de kazanılan Bafeus Zaferi’nin tam 707. yıl dönümünde Yalova’da gerçekleştirilen Osmanlı Devleti’nin Kuruluş Tarihi Sempozyumu, tarihi bir gerçekliğin geniş kitlelere ulaşmasını sağlaması bakımından büyük önem taşımakla birlikte, ülkemizde yapılacak diğer çalışmalar için bir model olmuştur.
Kuruluş kitabı, Osmanlı Devleti’nin kuruluş tarihini Halil İnalcık’ın tarih metodolojisi perspektifinden ele almaktadır. Kitap esasen üç bölümden oluşuyor. Tarih metodolojisi ve devlet kavramı perspektifinden Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu anlatan ve önsözün yazarı tarafından kaleme alınan birinci bölümde, “devlet” kavramının etimolojik kökenine kadar inilerek, Halil İnalcık tarafından tarihi vesikalara dayanılarak ortaya konan tespitlerin kavramsal ve metodolojik çerçevesi çizilmeye çalışılmıştır.
İkinci bölüm, “Osmanlı Devleti’nin Kuruluş Tarihi” başlığını taşımaktadır. Bu bölümde söz tarihçilerindir… Prof. Dr. Halil inalcık ve iki değerli öğrencisi Prof. Dr. Yusuf Oğuzoğlu ile Prof. Dr. Özer Ergenç, Osmanlı Devleti’nin kuruluş öyküsünü, bir hanedan kurucusu olarak Osman
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Türk-Osmanlı
- Kitap AdıKuruluş - Osmanlı Tarihini Yeniden Yazmak
- Sayfa Sayısı180
- YazarProf. Dr. Halil İnalcık
- ISBN6054325160
- Boyutlar, Kapak13,5x19,5, Karton Kapak
- YayıneviHayy Kitap / 2012